İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, basına ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Akşener, "Neymiş? Yalan habere karşı önlem alacaklarmış. Dezenformasyonla mücadele edeceklermiş. Sosyal medya yalancıymış. Çünkü onlara göre yolsuzluk yok; haberi yapanlar yalancı... Ekonomide her şey tıkırında; ‘ekonomi kötüye gidiyor` diyenler yalancı… Bu yasa, internet sitelerini hizaya çekme yasasıdır. Bu yasa, televizyon ve gazeteler üzerinde kurulan baskıyı internete taşıma sevdasıdır. Bu yasa, yeni bir RTÜK oluşturma çabasıdır. Ez cümle bu yasa, bir istibdat yasasıdır” dedi. Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`a hitaben, “Eserinle gurur duy Sayın Erdoğan. Sayende bugün artık iki Türkiye var. Bir tarafta ranta, yağmaya, talana boğulan, kara gün akçesine el konulan, faiz lobilerine, petrol krallarına peşkeş çekilen bizim Türkiye`miz. Diğer tarafta sarayların, lüks hayatların, şatafatlı sofraların olduğu, zevk-i sefanın hüküm sürdüğü senin Türkiye`n... Bu ucube paralel evrenin ardında, aslında tek bir yanlış var… O yanlış sensin Sayın Erdoğan” diye konuştu.
Meral Akşener, bugün partisinin TBMM`deki grup toplantısında konuştu. AKP ve MHP tarafından hazırlanarak Meclis`e sunulan, ancak birçok kesimden tepki gören ve ‘sansür yasası` olarak adlandırılan ‘Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi`ni eleştiren Akşener, özetle şunları söyledi:
“KADIN KATİLLERİNE CESARET VERİYORLAR, SAPIKLARI YÜREKLENDİRİYORLAR: AK Parti iktidarının beceriksiz ellerinde bugün, maalesef gittikçe daha da derinleşen bir devlet krizinin tam ortasındayız. Bugün Türkiye`de, özgürlüğü, hakkı ve vicdanı, mumla aratıyorlar. Bugün Türkiye`de, hukuku ve adaleti kirli emellere alet ediyorlar. Bugün Türkiye`de, kadınları sahipsiz bırakmaya çalışıyorlar. Bugün Türkiye`de, bir kadını, bir evladı, acısı hâlâ yüreğimizde sızlayan Pınar kızımızı vahşice aramızdan alan bir katile ‘haksız tahrik indirimi` uyguluyorlar. Yani bugün Türkiye`de, bir psikopatın 14 yıl sonra sokaklarımızda gezebilmesine göz yumuyorlar. Kadın katillerine cesaret veriyorlar. Sapıkları yüreklendiriyorlar. Yuh olsun.
BU KARARDA ONAYI OLAN, İMZASI BULUNAN HERKESİ BUGÜN ALLAH`A HAVALE EDİYORUM AMA YARIN İKİ ELİM DE YAKALARINDA OLACAK: Türk yargısı için utanç vesikası olarak anılacak bu kararda onayı olan, imzası bulunan herkesi bugün Allah`a havale ediyorum ama yarın iki elim de yakalarında olacak. Umarım bir gün, o adalet terazisinin size de lazım olabileceğinin farkına varırsınız.
İYİ PARTİ İKTİDARINDA İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YENİDEN YAŞATACAK: Biz, yıllardır bir hak, bir yaşam ve bir özgürlük mücadelesi veriyoruz. Bu mücadelede hakkımıza girmek istediler, sesimizi kısmak istediler, yolumuzu kesmek istediler, ama başaramadılar. Bizi yok sayarak unutturacaklarını sandılar. Bizi yaralayarak bastıracaklarını sandılar. Bizi öldürerek eksilteceklerini sandılar. Ama çok yanıldılar. Çünkü her ne kadar iktidar kadınları her fırsatta hor görse de bu kirli zihniyete her fırsatta yol verse de kadınlara yönelen şiddete her fırsatta göz yumsa da biz biliyoruz ki artık günleri sayılı. Çok yorulduk, çok yara aldık, çok can kaybettik. Ama artık çok az kaldı. O sandık gelecek ve bu kirli zihniyet çekip gidecek. İşte o gün geldiğinde, yaralarımızı birlikte saracağız. İYİ Parti iktidarında İstanbul Sözleşmesi yeniden yaşatacak. Kadınlar yeniden konuşacak. Milletimiz yeniden huzur bulacak. Emin olun, çok az kaldı.
BU GİDİŞLE ‘KUR KORUMALI MEVDUAT SİSTEMİ`NİN` ÜLKEMİZE MALİYETİ 230 MİLYAR LİRAYI BULACAK: Ülkemizde, geçen her saati, yeni bir krizin eşiğinde tedirginlikle bekliyoruz. Her geçen günü, yeni bir zamla açıyor, yeni bir kaygıyla bitiriyoruz. Her geçen haftayı da Bay Kriz ve Nebati Bakan`ın saçma sapan açıklamalarını dinleyerek geçiriyoruz. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz hafta bütçe verileri açıklandı. Ve biz de bu vesileyle AK Parti iktidarının KOBİ`lerimize, esnaflarımıza, ihtiyaç sahiplerine bakışını bir kez daha görme fırsatı elde ettik. Bay Kriz`in bütçesinde ülkemizdeki tüm çiftçilere ve öğrencilere ayrılan paranın, ‘Kur Korumalı Mevduat Sistemi`ne` ödenen paradan -hepsinin bir arada- daha az olduğuna ibretle şahit olduk. Sözüm ona ‘Yeni Ekonomi Modeli`nde` Türk lirası çakılmasın diye icat ettiği ‘Kur Korumalı Mevduat Sistemi` ucubesi için ödenen para, tarıma ve öğrenci burslarına ödenen paranın toplamından daha fazla. Hatta bu sisteme ödenen para, sosyal yardımların iki katından bile fazla. Maalesef bu gidişle ‘Kur Korumalı Mevduat Sistemi`nin` ülkemize maliyeti 230 milyar lirayı bulacak. Bu parayla ülkemizin birçok problemini rahatlıkla çözmek varken Bay Kriz ve arkadaşları, sırf fantastik fikirleri bir gün daha yaşayabilsin diye bu ülkenin kaynaklarını heba ediyor. Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin.
BİR DAMAT BAKAN KOLAY YETİŞMİYOR: Bu arada biliyorsunuz, bir de Nebati Bakan`ın üstadı Damat Bakan vardı. Hatırlarsınız, o da affını istemeden önce, yine dahiyane bir fikirle bu ülkenin hazinesini dolar ve altın üzerinden borca sokmuştu. Peki bu muhteşem borçlanma stratejisinin maliyeti ne kadar oldu biliyor musunuz? Bugün itibarıyla 710 milyar lira. Bir Damat Bakan kolay yetişmiyor. Büyük emek var üzerinde. Nebati Bakan`ın, böyle baktığımız zaman gideceği çok yol var… Bu 710 milyar liranın 110 milyar lirasını ödedik, bugünün parasıyla ödeyeceğimiz 600 milyar lira daha var.
KAYINPEDER, DAMAT VE NEBATİ`DEN OLUŞAN VE ARTIK PEK DE GÜLDÜRMEYEN BU KOMEDİ DANS ÜÇLÜSÜNÜN DAHİYANE FİKİRLERİNİN ÜLKEMİZE MALİYETİ EN AZ 940 MİLYAR LİRA: Kayınpeder, Damat ve Nebati`den oluşan ve artık pek de güldürmeyen bu komedi dans üçlüsünün dahiyane fikirlerinin ülkemize maliyeti, en az 940 milyar lira. Bu para, ülkemizin vatandaşından, şirketlerinden bir yıl boyunca toplanan vergilerin neredeyse yüzde 90`ı. Yani vatandaşımız ve şirketlerimiz, hiç durmadan çalışıyor, çabalıyor. Bu fantastik üçlü de bu parayı, eşsiz ekonomi vizyonlarıyla saçıp savuruyor. Tüm bunlar olurken de olan milletimize ve memleketimize oluyor. Türkiye`nin CDS puanı, son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkmış, 800 puanı aşmış. Ama bu arkadaşların rahatı pek bir yerinde. Enflasyon milletimizin belini bükmüş, Bay Kriz maaşına zam peşinde. Ekonomi rayından çıkmış, bunlar sosyal medyayı kontrol etme derdinde.
BU YASA, YENİ BİR RTÜK OLUŞTURMA ÇABASIDIR: Biliyorsunuz, önümüze ‘Sosyal Medya Yasası` adı altında yeni bir yasak getirdiler. Neymiş? Yalan habere karşı önlem alacaklarmış. Neymiş? Dezenformasyonla mücadele edeceklermiş. Neymiş? Sosyal medya yalancıymış. Çünkü onlara göre yolsuzluk yok; haberi yapanlar yalancı. Aslında sığınmacı sorunu da yok; ‘var` diyenler yalancı. Ekonomide her şey tıkırında; ‘ekonomi kötüye gidiyor` diyenler yalancı… Bu yasa, internet sitelerini hizaya çekme yasasıdır. Bu yasa, televizyon ve gazeteler üzerinde kurulan baskıyı internete taşıma sevdasıdır. Bu yasa, yeni bir RTÜK oluşturma çabasıdır. Ez cümle bu yasa, bir istibdat yasasıdır. Peki neden böyle bir yasaya gerek duydular biliyor musunuz? Çünkü korkuyorlar. Gerçeklerden korkuyorlar. Adaletten korkuyorlar. Milletin özgürce konuşmasından, herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorlar. Uğruna her şeyi verecekleri o koltukları kaybetmekten korkuyorlar. Kurdukları rant düzeninin dağılmasından korkuyorlar. Maskelerin düşmesinden, saraydaki sefanın bitmesinden korkuyorlar. Ne kadar beceriksiz olduklarının yazılmasından, ülkemize ne büyük kötülükler ettiklerinin çizilmesinden, kapı arkalarında döndürdükleri dümenlerin açığa çıkmasından korkuyorlar. Artık öyle bir panik halindeler ki havuz medyasındaki düzeni sosyal medyaya da taşımak için uğraşıyorlar. Varsın olsun. İstedikleri kadar uğraşsınlar. Biz, ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet` demeye devam edeceğiz. İstedikleri yasağı getirsinler. Biz, ‘Kahrolsun zulüm, yaşasın adalet` demeye devam edeceğiz. İstedikleri kadar gerçeklerden kaçsınlar. Biz, her türlü haksızlığın, adaletsizliğin ve yasağın karşısında sözü milletimize vermeye devam edeceğiz.
13 MAKAM UÇAĞINIZ OLMASINA RAĞMEN ‘YANGIN SÖNDÜRME UÇAĞIMIZ YOK` DİYEN KEPAZELİĞİ UNUTMADIK. SİZ DE UNUTMAYACAKSINIZ: Yaz aylarının gelişiyle birlikte, iklim krizinin yol açtığı yeni felaketleri izliyoruz. Görüntüleri ve haberleri endişeyle takip ediyoruz. Geçen sene yaşadığımız korkunç günlerin bir daha tekrar etmemesi için dua ediyoruz. Ancak uzmanlar, Akdeniz`den gelen sıcak hava dalgasının Türkiye`yi de etkisi altına alabileceğini söylüyor. Bu durumun yangın afetlerine ve orman yakan hainlere davetiye çıkartacağı aşikar. Nitekim daha dün akşam, Marmaris Bördübet`ten felaket haberi geldi. Gelen bilgilere göre; yine uçak yok, yine hazırlık yok. Yine kontrol odası pozları, bol miktarda hamaset var. Bu nedenle iktidarı bir kez daha uyarmak istiyorum. Geçtiğimiz sene günlerce yüreğimizi yakan, nefesimizi kesen ve canlarımızı alan yangınları unutmadık. 13 makam uçağınız olmasına rağmen ‘yangın söndürme uçağımız yok` diyen kepazeliği unutmadık. Siz de unutmayacaksınız. Ağacına, ormanına, cennet doğasına sahip çıkan milletimizin nasıl yalnız bırakıldığını unutmadık. Siz de unutmayacaksınız. Unutmayacak ve bu sefer, çok daha geç olmadan gereken önlemleri alacaksınız. Bu sefer de beceriksizliğiniz, ihmaliniz ve hatanız yüzünden aynı felaketi yaşarsak bizim de milletimizin de iki eli yakınızda olacak. Bunu da böyle bilesiniz.
AK PARTİ İKTİDARI, KENDİSİNİ DEVLET GİBİ GÖRDÜĞÜ İÇİN MİLLETİMİZİN DEVLET ANLAYIŞINI DA ZEDELİYOR: Gencecik yaştaki evlatlarımıza yurt dışına gitmekten başka çare bırakmayan bu çaresizliğin, hayallerine kavuşamayacağını düşündürten bu umutsuzluğun esas sebebi ne biliyor musunuz? Kapsayan, imkanlar sunan, fırsatlar oluşturan bir devlet anlayışından mahrum bırakılmaları… Üstelik sadece gençlerimiz değil, bugün milletimizin her kesimi bu devlet anlayışından mahrum. Çünkü AK Parti iktidarı, kendisini devlet gibi gördüğü için, ilgili kişi de ‘şahsım eşittir devlet` dediği için insan kayıran, kutuplaştıran ve engeller ören yönetim anlayışıyla milletimizin devlet anlayışını da zedeliyor. Bu kirli zihniyet, her şeyden önce devlet-millet bağına zarar veriyor. Milletle beraber değil, millete rağmen yol yürüyerek milletimizin çaresiz, kimsesiz ve yalnız hissetmesine sebep oluyor. Oysa kurumsal devlet anlayışımıza göre millet, egemen unsurdur. Millet, kurucu değerdir. Millet, bağımsızlığın teminatıdır. Millet, birlik ve beraberliğin temelidir. Cumhuriyet`imize kadar gelinen süreçte devletten ayrı tutulan bir millet varken Cumhuriyet`imizle birlikte devlet-millet birliği sağlanmış, devlet yönetiminde millet egemenliği hâkim kılınmıştır. Çünkü Cumhuriyet`imiz, her zaman milletimize, memleketimizin esas sahibi olarak bakmış, devletimizin mayası olduğu gerçeğini görmüştür. Nitekim benimsenen ilkeleri, yapılan inkılapları, yeni kurulan ve korunan tüm kurumları, varılacak tüm hedefleri millet için belirlemiştir. Cephe de eşitlenen bir milleti hayatın tüm alanlarında eşitlemek için tüm imkanlarıyla mücadele etmiştir. Yoksulu zenginden, köylüyü şehirliden, yaşlıyı gençten, kadını da erkekten ayırmamıştır.
SAYIN ERDOĞAN, YOLUNA ÇIKAN HER ŞEYİ DE ZÜCCACİYE DÜKKANINA GİREN FİL MİSALİ KIRIP PARÇALIYOR: Bugün AK Parti iktidarı için millet, AK Partiliyse kayrılan, değilse ayrılan; susarsa makbul, konuşursa hain çıkan; erkekse kabul, kadınsa vitrin süsü olan; zenginse gözde, fakirse sözde kalan demek. 20 yıllık iktidarlarının sonunda AK Parti, köprü diye diye gelip, milletle devlet arasındaki köprüleri yıkmayı; yol diye diye gezip, demokrasiye giden tüm yolları tıkamayı, Türkiye`yi şahlandırma masalları anlatıp yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları şahlandırmayı seçti. ‘Millete hizmetkâr olmaya` gelenler, milleti hizmetkârı olarak görmeye ve aşağılamaya başladı. Ve bugün, milletin omuzlarına basarak yükseldikleri yerde, artık milletle değil, tam tersine millete rağmen yandaşlarıyla el ele yürümeye çalışıyorlar. İşte bu yüzden, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi`yle birlikte saray sefasını ve koltuğunu korumayı kutsal bir amaç olarak benimseyen Sayın Erdoğan, yoluna çıkan her şeyi de züccaciye dükkanına giren fil misali kırıp parçalıyor. Özellikle de milli birliğimizi ve beraberliğimizi. Çünkü adı gibi biliyor ki millet bir arada olursa bu ucube sistem daha fazla yürüyemez. Millet bir arada olursa o koltukta daha fazla oturamaz. Millet bir arada olursa o sarayda daha fazla kalamaz.
ESERİNLE GURUR DUY SAYIN ERDOĞAN. SAYENDE BUGÜN ARTIK İKİ TÜRKİYE VAR: Eserinle gurur duy Sayın Erdoğan. Sayende bugün artık iki Türkiye var: Bir tarafta ranta, yağmaya, talana boğulan, kara gün akçesine el konulan, faiz lobilerine, petrol krallarına peşkeş çekilen, bizim Türkiye`miz. Diğer tarafta sarayların, lüks hayatların, şatafatlı sofraların olduğu, zevk-i sefanın hüküm sürdüğü senin Türkiye`n. Sayın Erdoğan, sayende bugün artık iki millet var: Bir tarafta toprağını ekemeyen, hayvanını besleyemeyen, atanamayan, hakkını alamayan, yiyecek ekmeği, başını sokacak çatıyı bulamayan, sansürle, baskıyla ve endişeyle yaşayan, hatta artık nefes bile alamayan, her partiden, her görüşten, her düşünceden, bizim mağdur milletimiz. Diğer tarafta ise yandaşlardan, haramilerden, rant şebekelerinden, mafyalardan, simsarlardan, baronlardan, tefecilerden; 5 maaş, 10 maaş, 11 maaş alan saray danışmanlarından, torpilli yeğenlerden, pudra şekercilerinden, lüks, şatafat ve israf meraklılarından, ez cümle çevrendeki bir avuç iktidar şımarığından müteşekkil senin mağrur milletin.
ÜLKEMİZİ HER GEÇEN GÜN ADIM ADIM UÇURUMA SÜRÜKLEYEN TEK BİR SİSTEM, TEK BİR ADAM, TEK BİR YANLIŞ VAR. O YANLIŞ SENSİN, SEN: Sayın Erdoğan, sayende bugün artık iki gerçek var. Bir tarafta, milletçe çarşıda, pazarda, sokakta, okulda, işte gördüğümüz, duyduğumuz ve yaşadığımız bizim gerçeğimiz. Diğer tarafta ise saray danışmanlarının, yandaş medyanın, Tayyip Bey`i Üzmeyen İstatistik Kurumu TÜİK. Beceriksizlik abidesi bakanlarının ve kürsü şovların sırasında bizzat senin utanmadan, sıkılmadan anlattığınız, senin gerçeğin. Biz, senin ilmek ilmek örüp memleketin başına bela ettiğin bu paralel dünya ile bıkmadan, usanmadan mücadeleye devam edeceğiz. İkiye ayırdığın ülkemizi yeniden birleştireceğiz. İkiye ayırdığın milletimizi yeniden birleştireceğiz, barıştıracağız. İkiye ayırdığın gerçekliği yeniden hakikatle buluşturacağız. Bunu da tek bir yanlışla mücadele ederek yapacağız. Çünkü bu ucube paralel evrenin ardında, aslında tek bir yanlış var. Milletin varlığına ve dirliğine, bizzat ondan aldığı yetkilerle el koyup bir avuç beceriksizi bir milletin tepesine çıkartan tek bir yanlış var. Devletimizin kurumsallığını, hukukumuzun güvenilirliğini, demokrasimizin geleneğini yok eden tek bir yanlış var. Ülkemizi her geçen gün adım adım uçuruma sürükleyen tek bir sistem, tek bir adam, tek bir yanlış var. O yanlış sensin, sen. O yanlış sensin, Sayın Erdoğan.
BOZLAĞI SUSTURULMUŞ BİR TÜRKİYE İÇİN AVŞAR ELLERİNDE, DENGBEJİ SUSTURULMUŞ BİR TÜRKİYE İÇİN SERHAT İLLERİNDE, HORONU SUSTURULMUŞ BİR TÜRKİYE İÇİN KARADENİZ`DE OLACAĞIZ: AK Parti iktidarı ve bizzat Sayın Erdoğan`ın eliyle devlet-millet beraberliğinin yönetim biçimi olan Cumhuriyet`imizin tüm kurumları, değerleri ve gelenekleri yozlaştırıldı. Yandaşlık bilincinin aşılanması için millet bilinci sarsıldı. Günü birlik kavgalarla, siyasi hesaplarla ve hırslarla komşu komşuya, kardeş kardeşe düşman edildi. Her gün yeni bir sınavla, yeni bir engelle ve yeni bir yasakla boğuşurken belki de birbirimizin dertlerinden, acılarından, yaşadıklarından bihaber kaldık. Ne yazık ki bugün, ortak ideallerimizi, ortak duygularımızı, milli yükümlüklerimizi, yani Ziya Gökalp`in deyimiyle harsımızı kaybetmiş durumdayız. İşte o nedenle Türkiye`nin liyakatsiz ellerce sürüklendiği bu yol ayrımında, İYİ Parti kadroları olarak üzerimize tarihi bir sorumluluk düşüyor. Üretirken tükenen çiftçinin, konuşurken tükenen gençlerin, yazarken tükenen gazetecilerin, yaşarken tükenen ömürlerin kalkanı, zırhı, mızrağı olacağız. Konuşan bir Türkiye için meydanlarda, gören bir Türkiye için sokaklarda, duyan bir Türkiye için kürsülerde olacağız. Üreten bir Türkiye için tarlalarda, yeşil bir Türkiye için ormanlarda, mavi bir Türkiye için ırmaklarda, yaşayan-yaşatan ve mutlu bir Türkiye için şehirlerde, ilçelerde, köylerde olacağız. Bozlağı susturulmuş bir Türkiye için Avşar ellerinde, dengbeji susturulmuş bir Türkiye için serhat illerinde, horonu susturulmuş bir Türkiye için Karadeniz`de olacağız.”