1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, 28 Kasım 2015’te öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin mezarı başında barış güvercini uçuran CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Yılmaz barış çağrısında bulunarak, “Bu topraklarda daha fazla çocuk, daha fazla genç, daha fazla insan ölmesin diye biz milyonlarca kişi umudu ve barışı yeşerteceğiz”dedi.
CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Emre Yılmaz'ın açıklaması şöyle:
“Rüzgarla, bulutla değil katillerin kendi elleriyle bu topraklara getirdiği savaşın gölgesinde; bir barış elçisinin huzurundayız. Toprağını, vatanını, halkını seven ve bunların hepsi için barışı yeniden var etmek adına mücadele eden bir insandı Tahir Elçi. Şanslı olanlarımız onla tanıştı, ondan çok şey öğrendi. O çok sevdiği toprakların simgelerinden Dört Ayaklı Minareden yine güzel sözleriyle bize seslenirken aramızdan alındı. Hala inanması maalesef ki çok güç hepimiz için.
“Bugün gönlümüz isterdi ki yine bu topraklara barış gelsin diye söyleyeceğimiz sözler onun ağzından çıksaydı. Umutla, barışla, kardeşlikle hep beraber bir şeyler söyleyebilseydik. Tahir abimiz sesimize ses olamıyor belki ama burada ruhuyla başka gelecek inancımıza tanık olsun. Ömrüne sığdırdığı mücadelesi kaldığı yerden hepimizin omuzlarında devam ediyor.
" Bu topraklarda daha fazla çocuk, daha fazla genç, daha fazla insan ölmesin diye biz milyonlarca kişi umudu ve barışı yeşerteceğiz. Sözümüz olsun. Biliyoruz ki biz bu coğrafyada büyüyen çocuklara ve burayı terk etmek zorunda bırakılanlara bir özürden, bir sözden daha fazlasını borçluyuz. Yıllardır sağ ve gerici iktidarların ötekileştirdiği, yok saydığı tüm kesimlere başka bir gelecek borçluyuz. Bir savaştayız. Her anlamıyla, her yönüyle bir savaş bu. Ekonomik, siyasal, ideolojik olarak bambaşka yerlerde mücadele ediyoruz.
“Ölüyoruz, öldürülüyoruz, yok oluyoruz. Onların istediği tam da bu işte. Bir şekilde sindirilmemiz, bir şekilde yok olmamız. Ama direniyoruz. Tüm bunların farkında olarak, inandıklarımızdan vazgeçmemek uğruna direniyoruz. Bu direnç daha da büyüsün diye, bu mücadele kazanılsın diye ihtiyacımız olan en önemli şey barış. Hatta barışmak. Biz iktidarın görmek istemedikleri ya da görünür kılmadıkları barışmak zorundayız.
"Gerici iktidara karşı laikliği kazanmak, tüm temel özgürlüklerimizin teminatı olduğu yeniden hatırlatmak zorundayız. Bu ülkenin aydın bir geleceği için laiklik artık hepimizin ortak paydasıdır. Biz bunu savunan herkesle tam da bu yüzden barışmak zorundayız. Neoliberal politikalarla savaşmadan başka bir geleceği kazanamayız. Krizden geçen sermayeye her türlü yolu açan, tüm yaşam alanlarını piyasalaştıran iktidar; sermayenin emeğini sömürdüğü işçilere sıra geldiğinde eylem haklarını dahi elinden almaktadır. Unutulan, yok sayılan, yoksullaştırılan ama dünyayı elinde tuttuğunu hepimizin bildiği işçi sınıfıyla barışmak zorundayız.
Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkede toplumsal barışın önünde duran tüm engellerin ortak akılla ve hakikatler ışığında çözümünü savunmalıyız. Eşit yurttaşlık, eşit yaşam hakkı insani haktır. Talep değil. Aklımızın bir köşesinde hep bunu tutarak hareket etmeliyiz. Hala çok geç değil, biz gençler barışı inşa edebiliriz. Ama önce binlerce kaybı olan, acıda yalnız bırakılmış Kürt halkıyla barışmak zorundayız. Yurtta sulh cihanda sulh diyebilmeliyiz.
"Sınır komşularımızın politikalarına müdahale eden, ülkeyi terör sarmalına alan yapıları büyüten gerici iktidara karşı bir arada olmayı savunmalıyız. Sadece birbirimizle değil, emperyalizm ile kol kola hayatlarına ve geleceklerine müdahale ettiğimiz Suriye halkı ile barışmalıyız. Yani biz yarınımızı geleceksiz ve güvencesiz kılan, ülkemizi sermayeye bölüştüren, halkı ölümle halkı yoksullukla yüz yüze bırakan bu iktidara karşı dimdik ayakta durmalıyız.
"Savaşa, piyasalaşmaya, gericiliğe, fırsatçılığa, sindirilmeye karşı yalnızlaşmamak adına barışmayı savunmalıyız. Biliyoruz; biz çokuz, onlar az. Biz kalabalık olanlar, yani milyonlar bu ülkeye barışın tohumlarını ekeceğiz. Umudumuzla o tohumları yeşerteceğiz. Yeter ki inanalım: Barışa, eşitliğe ve kardeşliğe. 1 Eylül Dünya Barış günümüz kutlu olsun. “