22 Aralık 2024 Pazar

19:25   İSTANBUL BAROSU: ``BASıN MENSUPLARıNıN ÇATıŞMA BÖLGELERINDE HEDEF ALıNMASı, CENEVRE SÖZLEŞMESI`NIN IHLALI NITELIĞINDEDIR``     18:49   CHP GENEL BAŞKANı ÖZEL: ÖZLEM GÜRSES`E EV HAPSI TAM BIR AKıL, VICDAN VE HUKUK TUTULMASı   18:25   ÖZLEM GÜRSES HAKKıNDA EV HAPSI KARARı VERILDI   18:14   SIVASSPOR, SAMSUNSPOR ILE 0-0 BERABERE KALDı   18:03   GAZETECI ÖZLEM GÜRSES`IN TUTUKLANMA TALEBINE TEPKI... BURHANETTIN BULUT: AMAÇ, MUHALIF GAZETECILERE BASKı VE GÖZDAĞıDıR   17:18   ÖZLEM GÜRSES, TUTUKLAMA ISTEMIYLE MAHKEMEYE SEVK EDILDI   16:24   ŞIŞHANE MEYDANı`NDA BASıN AÇıKLAMASı YAPMAK ISTEYEN ÇOK SAYıDA GAZETECI GÖZALTıNA ALıNDı   16:23   TRAFIK TARTıŞMASı SONRASı POLIS KURŞUNUYLA ÖLEN ÜNLÜ MIMAR TURGUT TOYDEMIR SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDı   15:58   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYE BAŞKANı VAHAP SEÇER`IN KARDEŞI UĞURCAN SEÇER, TARSUS`TA SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDı   15:24   ÖZGÜR ÖZEL: “ACILEN TÜM SURIYE VATANDAŞLARıNıN HAKLARıNı ANAYASAL GÜVENCEYE KAVUŞTURACAK DEMOKRATIK BIR REJIMIN INŞA EDILMESI ELZEMDIR”   15:12   ESKIŞEHIR BAROSU KENT VE ÇEVRE HUKUKU KOMISYONU`NDAN MADEN PROJELERI IÇIN UYARı: “MAHKEME KARARıNA RAĞMEN YAPıLMASı SUÇTUR”   14:47   BASıN KONSEYI`NDEN GAZETECI ÖZLEM GÜRSES`IN GÖZALTıNA ALıNMASıNA TEPKI: GAZETECILIK SUÇ DEĞILDIR   13:55   SOSYALIST ENTERNASYONAL`IN BIR SONRAKI KONSEY TOPLANTıSı, ÖZGÜR ÖZEL`IN ÖNERISIYLE İSTANBUL`DA YAPıLACAK   13:54   TBMM`DEKI 12 GÜNLÜK BÜTÇE MARATONUNDA GÜNDEM: BAHÇELI`NIN ALKıŞı, KÜRSÜDEN KÜRTÇE SELAMLAMAYA IZIN, BEKIR BOZDAĞ`ıN SAĞLıK BAKANı`NA UYARıSı, SURIYE`DE REJIMIN ÇÖKMESI…   12:54   ÖZGÜR ÖZEL`DEN ERZURUM`DAKI ÇıĞ FELAKETINDE HAYATıNı KAYBEDEN MILLI JUDOCU EMRE YAZGAN IÇIN BAŞSAĞLıĞı MESAJı   12:53   CHP GENEL BAŞKANı ÖZGÜR ÖZEL, FAS`TA SOSYALIST ENTERNASYONAL PREZIDYUM TOPLANTıSı`NA KATıLDı   12:07   ÖZLEM GÜRSES`IN AVUKATı ANKA`YA KONUŞTU: "SÖYLEDIĞI ŞEYIN O ANLAMı ÇıKARDıĞıNı KENDISI DE BAŞLANGıÇTA FARKıNDA DEĞILDI"   11:46   ÇANKAYA BELEDIYE BAŞKANı GÜNER: “TÜM BEL-SEN`IN EMEK VE DEMOKRASI MÜCADELESINDE TÜRKIYE TARIHINE GEÇEN BIR YERI VARDıR”   09:59   MÜSAVAT DERVIŞOĞLU`NDAN GAZETECI ÖZLEM GÜRSES`IN GÖZALTıNA ALıNMASıNA TEPKI   09:38   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI`NIN EL IŞI KURSLARıNA YOĞUN ILGI  
 
     
   

Ahmet’i ve Geziyi Anlamak…


Ahmet Atakan’ın Gezi Direnişi sırasında yaşamının çalınmasının üzerinden 4 yıl geçti. Dava dosyası bile açılmadan geçen 4 yıl…

 

Tarih : 11 Eylül 2017 Pazartesi 11:55   Okunma : 1582

10.09.2013 Ahmet Antakya Armutlu'da her zaman yaptığı gibi inandığı değerler uğruna, haksızlığa karşı dururken, direnirken katledildi. Ve ODTÜlü Ahmet'in ölümünün 4. yıldönümünde katlediliyor ODTÜ ve ODTÜ'nün emeği, değeri… O bildiğimiz sosyal medya da çok Paylaşılan fotoğrafta ki gibi "Büyük Adam Olamadıysak, Hayallerimizi Satmadık Ya" duruşu aslında ne büyük bir "ADAM" olduğunu gösteriyordu bize. Peki biz gerçekten ne kadar anladık Ahmet'i, Ahmetlerin direnişini, Geziyi… Slogan kültüründen öteye gidemeyen bizler ne kadar sahiplendik, sahiplenebildik Haksızlığa Karşı Onurlu Durabilmeyi?

M. Gülşah Arslan

Zafer Atakan'ın kaleminden AHMET ve GEZİ:

"Ahmet’in insana güven veren bir duruşu vardı, sevdiği güvendiği bir insanı asla satmazdı,Çok güleryüzlüydü,ama haksızlığa uğradığında sinirinden Ahmet’i tanıyamazdınız… Çok çalışkan bir öğrenci değildi, Bu sistem ancak çocukları aptallaştırmaya yarar derdi...

Lise son’da Aleviliği aşağılayan ve okuldaki kız öğrencileri taciz eden din kültürü hocasını 2 arkadaşıyla dövüp senin hak ettiğin yer burası deyip çöp kutusuna attılar... Üniversite’de Alevi ve Solcu olduğu için Evi 2 defa faşistler tarafından basıldı... Evini basan faşistlerden bi tanesini darp ettiği için hakkında dava açıldı, yıllar sonra beraat etti...

Üniversiteden sonra iş bulamadığı için inşaatlar’da çalışmaya başladı... Sene 2011’di Suriye savaşının başladığı yıl... Antakya herkesin kendini güvende hissettiği, kardeşliğin, hoşgörü’nün şehriydi... Şehre dolan cihatçı itlerle şehrin huzuru kaçmış, kurulan cihatçı kamplarının kapatılması için bir halk inisiyatifi başlamıştı... İşte tam da bu dönem de Ahmet tam anlamıyla politize olmuştu. Toplumda yavaş yavaş bir öfke birikiyor ve bu öfke ilk defa 19 şubat 2012’de suriyeye emperyalist müdahaleye son, cihatçı kampları kapatılsın söylemiyle binlerle birlikte açığa çıkıyordu... Bunun arkasından bi dizi eylem gerçekleştirildi… En kitlesel eylem on binlerin katıldığı 1 Eylül 2012 barış mitingiydi. Ahmet de bu sürecin örgütlüyücülerindendi, mahalle meclisleri kuruluyor... Bu meclislerde mahallelerimizi nasıl koruyacağımız ve Suriye'deki emperyalist barbarlığa karşı nasıl bir mücadele hattı kuracağımız konuşuluyordu… O güne kadar yapılan eylemler sonuç getiriyor, cihatçı iblisler şehir merkezlerinden çektiriliyordu… 16 Eylül 2012 günü Antakya Maksim Parkı'nda barış ve kardeşlik şöleni yapıldı.. yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylemde basın açıklaması ardına oturma eylemi yapıldı... Polis yine dört yanımızı sarmış dağılın anonsu yapıyordu, hiçbir taşkınlığın olmadığı ve salt bir oturma eylemine polis aniden biber gazı, plastik mermi ve joplarla saldırmaya başladı... O saldırıda annem o kargaşanın ortasında kaldı, polis anneme de defalarca jopla vurdu. Ahmet bunu gördüğünde bir yandan annemi koruyor bir yandan da polisle itişiyordu... Ordan çıkardık annemi, dağılan kitle Armutlu'ya geri çekildi... Polisin sert müdahalesi mahalle içine kadar sürdü... 500 kişi ile başlayan eylem birden on binleri buldu ve Antakya’da ilk defa çatışma yaşandı... O günden itibaren sürekli kesik aralıklarla Antakya'da rutinleşen bir çatışma hali başladı... 11 Mayıs 2013’te Reyhanlı katliamı gerçekleşti... Amaç Antakya'daki politik süreci kırmak, Alevi halkını zan altında bırakarak geri adım attırmaktı... Ahmet patlamadan 2 gün sonra annemle Reyhanlı'ya gitti... İnsanların acılarına ortak oldu,belki de Reyhanlı halkının sahiplenmediği kadar Arap Alevi halkı Reyhanlı'da yitirdiklerimizi sahiplendi... Reyhanlı katliamının sorumluları açığa çıkartılması için onlarca defa eylem gerçekleştirildi... Reyhanlı halkının yalnız olmadığı mesajı verildi... Devletin planı tutmamıştı anlayacağınız...

Gezi 28 Mayıs 2013'te başlarken Antakya'da Gezi 1 buçuk sene önce başlamıştı... Belki de Antakya'daki mücadele ve direniş diğer kentlere güven aşılamış ve Gezi direnişinin ortaya çıkmasına vesile olmuştu... 28 Mayıs 2013’te Gezi olayları başladı, Antakya'da 29 Mayıs'ta on binler sokaktaydı, herkes öfkeli, yapılan haksızlıklara karşı sokaktaydı... Armutlu sokakları giderek kitleselleşiyor, polisin müdahalesi de günden güne sertleşiyordu... 1 Haziran gecesi Abdocan’ı kaybettik, yanı başında Ahmet vardı... Olayların sıcaklığı ile ne olduğunu bile anlamamıştık... Abdocan'ın cenazesinde yüz binin üzerinde insan vardı... Ahmet’in hırsı ve kararlılığı da günden güne artıyor, öfkesini sokaklara vuruyordu, her gün alandaydı, gündüzleri inşaatta çalışıyor, akşamları da sabaha değin direniş alanında geçiyordu. Antakya Sevgi Parkı'nda Gezi Parkı'ndakinin benzeri çadırlar kurulmuştu. 1 ay boyunca yüzlerce kişi o çadırlarda kalıyor, dayanışma ve tahayyül ettiğimiz dünyanın vesikasını çekiyordu adeta... Antakya’da çatışmalar devam ediyordu. 10 Temmuz’da Ali İsmail’in ölüm haberini aldı Ahmet, adeta yıkılmıştı... Gecenin bir vaktinden sabaha kadar ağladı ilk defa Ahmetin ağladığını görüyordum... Ertesi gün Ali İsmail'in cenazesi için binlerce insan mahallesine yürüyüşe geçti. Ahmet yine en başlarda, Ali İsmail'in pankartı ile yürüyordu. Yaklaşık 10 km’lik cenaze yürüyüşünde Ahmet’in ayakkabısı yırtıldı..

Ciddi bir mesafeyi o sıcak altında yalın ayak yürüdü.. Belli bir süreden sonra Armutlu’daki kitle seyrekleşmiş, çatışma durumları her pazartesi adalet eylemlerine dönüşmüştü... Ahmet de o adalet eylemlerinden birinde katledildi... Normalde her çatışma ve eylemde Ahmet'in yanındaydım, ama o gün eyleme gidememiştim. İşten yeni gelmiştim, Ahmet de hazırlanıp çıkıyordu nereye diye sordum düğüne gideceğini söylemişti. Eylemden haberimiz bile yoktu. Düğüne gitmiş, ardından Armutlu’da polisin müdahalesi olduğunu duyup oraya gitmiş..

Saat 01:15’ti uyumaya geçmiştim, amcamın oğlu geldi Ahmet'e bir şey olmuş dedi, o esnada telefonum çaldı, biri Ahmet'in bacağından vurulduğunu söyledi. Evden çıktık, ne olduğundan annemin haberi bile yoktu, bizim de yoktu tek bildiğimiz Ahmet'in ayağından vurulduğuydu. Akdeniz hastanesine gittik babamla, ordan Ahmet'i devlet hastanesine sevk ettiklerini söylediler, hastaneden bilgi alamadık, hastane önünde bekleyen kalabalığa Ahmet'i sorduk. Gamsızın biri ölmüş diyorlar dedi... Titremeye başladım, atladık arabaya devlet hastanesine. Aracı kullanamadım. Titriyordum. Babam kullandı arabayı, devlet hastanesine yetiştik binlerce insan haberi alan gelmişti... İçeri geçtik, Ahmet'e müdahale ediliyordu. Bir umutla bekliyorduk, yarım saat sonra annemi getirdiler, baygınlık geçiriyordu... O esnada polis Ahmet için için dışarıda bekleyenlere saldırıyor, hastanenin içine kadar gaz sıkıyordu.. Birkaç dakika sonra resüsitasyon odasından amcam çıktı, hepimizin başı sağolsun, Ahmet'imizi kaybettik dedi... Dünya başıma yıkıldı, çığlıklar, bağrışmalar, kriz geçirenler... Annemi hastanenin bir odasında sakinleştirmeye çalışıyorlardı, henüz Ahmet'in vefatından haberi yoktu... Babam ağlayarak odaya girdi, oğlumuzu, Ahmetimizi kaybettik dedi... Annem kendinden geçti, sakinleştiriciler, yatıştırıcılar.. Ertesi gün Akdeniz hastanesine cenazeyi almaya gittik, Ahmet'le son vedalaşmamız için morga girdik, her tarafı kefenle sarılı sadece yüzü açıktı, yüzünde garip bir gülümseme vardı..

Kardeşimin, can yoldaşımın ölü bedenine sarıldım, sanki içimden biri işkence yapıyordu bana, tarifi yok.. Cenaze oldu, Ahmet'i uğurladık.. Yüzlerce, binlerce, on binlerce kişi geldi başsağlığına, kronikleşmiş bir kabustu sanki..

Anneme aylarca sakinleştirici iğne vurdular.. Gelen her insan acımızdan bir dem almaya çalışıyor, acımızı paylaşıyordu.. Tek başına, heyetlerle gelenler, vekiller, STKlar, örgüt temsilcileri... Suriye devlet başkanı Beşar Esad da bir gazeteci aracılığıyla taziyelerini göndermişti... Ahmet Beşar Esad’ı çok severdi. Emperyalist işgale karşı kurtuluş mücadelesi veren bir halkın lideri olarak görürdü onu.. Taziye sırasında bir milletvekili geldi tek başına. Ahmet katledildikten sonra Türkiye'nin bir çok kentinde eylemler yapıldı.. Antakya'da da eylemler sürüyordu..  Henüz Ahmet’in nasıl katledildiğini bilmiyorduk, görgü tanıkları Ahmet’in sokak başında kafasından vurulduğunu söylüyordu.. Ölümünden 3 gün sonra HRT’de Ahmet’in apartman çatısından düşerek öldüğü bir görüntü yayınlandı.. Görgü tanıkları ısrarla Ahmet'in sokakta vurulduğunu çatıya hiç çıkmadığını söylediler... Tam 11 tanık hep aynı şeyi, Ahmet aşağıda vuruldu dediler.. Jandarma apartman içinde parmak izi taraması yaptı, ne merdiven korkuluklarında ne de kapılarda Ahmet’in parmak izi yoktu.. Birkaç gün sonra Ahmet’in katledildiği yerin yanı başındaki mazgalın içinden üzerinde kana benzeyen leke ve 3 adet saç kılının olduğu bir gaz kapsülü bulundu. Gaz kapsülü Jandarmaya teslim edildi, birkaç ay sonra kriminal laboratuvarın raporu geldi..

Üzerindeki leke kan lekesi değil, ne olduğunu biz de anlayamadık ,saç kılları incelenecek durumda değil dipnotuyla... Daha sonra öğrendik ki eğer o saç kıllarından DNA örneği alınmışsa o saç kılları bir daha incelenemezmiş.. Daha sonra güvenlik kameraları ve akreplerden bir tanesinin kamera görüntüleri geldi..

Görüntülerde Ahmet’in yerde hareketsiz yattığı, akreplerden, ölüm kalım mücadelesi veren Ahmet’in üzerine polis nefessiz bırakmak için defalarca gaz yağdırıyordu.. En az 7-8 tane gaz kapsülü Ahmet’in üzerine ve etrafına atılmıştı.. Bununla ilgili suç duyurusunda bulunduk… Ancak Hatay Valiliği polislerin Ahmet’e müdahale etmediği aksine Ahmet’e yardımcı oldukları gerekçesiyle polisler hakkında soruşturma açılmasına izin vermedi.. Tabi bu durum medyada çok gündem olmadı. Çünkü Ahmet’in ölümü bazılarının üzerinden ekmek yiyebileceği kullanışlı bir ölüm değildi... Bu süreçte yürekten, samimi vekiller oldu yanımızda.. Bir de şov amaçlı yanında kamera ile dolaşan, Gezi üzerinden prim devşirmek için yanımıza gelenler de... Yıllarca kendi halkı için mücadele etmiş, direnişin hep en ön saflarında yer alan Ahmet’i halk sahiplendi.. Ancak basın, milletvekilleri ve sözde devrimci popülist avukatlar sahiplenmediler... Ahmet'in dava sürecinin başlatılması için kamuoyu oluşturmamız gerekiyordu.. Halk bu süreçte hep yanımızda yer aldı.. Ama sanki birileri bilinçli olarak Ahmet’in ve mücadelesinin unutturulması için yani Gezi'nin neye ve kime karşı olduğunu çarpıtmak ve pasifize etmek için onu Gezi’den koparmaya çalıştılar.. Gezi direnişinin mücadeleci ve devrimci karakteri yerine katledilenlerin ölümleri/ölüm şekilleri hep göz önünde tutuldu.. Gezi direnişine siyasetsiz bir kimlik verilmeye çalışıldı.. Oysaki Gezi Ahmet'ti, Ethem'di, Hasan Ferit'ti, haksızlığa ve otoriteye karşı koyuştu. Sokaklarda mücadele veren milyonlardı... Onların kararlı, cesur ve devrimci karakterleriydi…"

Paylaş :
Etiketler :  Ahmet Atakan, Gezi, ODTÜ, Antakya, Armutlu

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


 
  FLAŞ HABER
   
 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinerji.com © Copyright 2017-2024 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA