İYİ Parti Eğitim Politikaları Başkanı Sevinç Atabay, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer`in “Türkiye Cumhuriyeti devleti son 20 yılda eğitimde devrim yapmıştır. Eğitimin kalitesinde bir sorun yok” sözlerini eleştirdi. Atabay, “Kendi dilimizi öğretmekte bile sıkıntı yaşarken. ‘20 yılda devrim yaptık` dersek okullaşma oranlarından bahsedersek sorunu doğru tanımlamamış oluruz. Okullaşma oranlarına bakarsak nerdeyse Türkiye`nin yüzde 100`ü okula gidiyor. Niye öğrenme yoksuluyuz o zaman. Neden bu kadar başarısızız?” dedi.
İYİ Parti Eğitim Politikaları Başkanı Sevinç Atabay, Fox TV`de bugün yayınlanan Ezgi Gözeger ile Çalar Saat programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Atabay, üniversite ve LGS sonuçları, öğretmen atamaları ve Milli Eğitim`in politikalarına ilişkin yaptığı değerlendirmelerde özetle şunları söyledi:
“GENÇLERİN YÜZDE 70`İ EKONOMİ ‘KÖTÜ OLACAK` DİYOR”
“Yapılan araştırmaya göre; Türkiye`deki gençlerin yüzde 70`i ‘ekonomi gelecek yıl daha kötü olacak` diyor. Ama dünya gençlerinin yüzde 30`u. Türkiye`deki gençlerin ikinci en çok kaygıları ise cinsel taciz. Üçüncü sırada ise işsizlik yer alıyor. Dünya gençliği tarımın ve açlığın farkında ama bizim gençlerimizin bambaşka bir ikinci sırası var. Ne yazık ki bizim gençlerimiz dünya sorunlarına henüz öncelik veremiyorlar. Eğitimden kaynaklı sorunlarda bunun önünde. Ama yaşadığımız günlük hayat o kadar yordu ki onları çoğu ‘genç yoruldum ben bıktım` diyor. İyi hayat yaşamak istiyorlar. Kısacık bir tatile gitmek, gezmek istiyorlar. Bunu yapmak bile lüks hale gelmiş durumda.
Gençlerin en büyük sorunları özgürlük. Özgür hissetmiyorlar. Gençler için üç kavram çok önemli özgürlük, adalet ve demokrasi. Bu üç kavramın ülkemizde yerleştiğini gördükleri andan itibaren o gençler bizim için umut olmaya devam edecekler.”
“GENÇLER ÜNİVERSİTEYİ KAZANDIKTAN SONRA BÖLÜM DEĞİŞTİRİYOR”
Atabay, üniversite tercihi yapan öğrenciler için ise şu ifadelere yer verdi:
“Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor, üniversiteye girmiş olan öğrencilerin yaklaşık yüzde 70`i iki yıl içinde alan değiştiriyor. Mezunlar ise meslek değiştiriyorlar. Elbette buradan gençlere ne olmak istiyorsanız onu tercih edin` dediğimde çok afaki bir cümle kurduğumun farkındayım. Çünkü hiç kimse öyle bir tercih yapmayacak. Seçim yaparken özellikle gençlerin birazcık da olsa ‘ben bu bölümü severek okur muyum?`… Artık sadece bir uzmanlık alanı yetmeyecek, başka bir uzmanlık alanında da kendinizi yetiştirmeniz gerekecek. Çünkü yeni dünya böyle. Bu nedenle gençlerin ana disiplinde yapacak bir meslek seçmelerini ama onun yanında kendilerini mutlu hissedebilecek diğer alanları bulabilen varsa seçmelerini istiyorum.
“TÜRKİYE`DE 100 ÇOCUKTAN İKİSİ ÖĞRENME YOKSULU”
Gençler aç. Aç olarak sınıfa giriyor. Öğrenebilmesi mümkün mü? Sadece üniversite öğrencileri değil, anaokulundaki ilkokul öğrencileri aç ve aç bir öğrencinin öğrenme sürecinde en büyük olumsuz etkendir. Biz açlıkla baş etmeye çalışan bir ülke halindeyiz. Derin yoksulluk diye bir kavram oturdu Türkiye gündemine. 10 yaşına gelmiş bir öğrenci okuduğu basit bir metni anlamıyor ya da okuyamıyor. Türkiye`de 100 çocuktan ikisi öğrenme yoksulu. Bir yandan açlıkla uğraşırken bir yanda bilgisiz ve eğitimsiz bir toplumun açlığında söz ediyoruz.
“BİZİM ÇOCUKLARIMIZ, 20 TÜRKÇE SORUSUNUN YARISINI CEVAPLAYAMIYOR”
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer`in katıldığı bir televizyon programında yaptığı “Türkiye Cumhuriyeti devleti son 20 yılda eğitimde devrim yapmıştır. Türkiye son 20 yılda girmiş olduğu tüm TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) ve PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) değerlendirmelerinde sürekli kendisini iyileştirerek puanlarını yükselterek çıkıyor. Eğitimin kalitesinde bir sorun yok” açıklamasını şu sözlerle eleştirdi:
“Türkiye`de temel beceri dediğimiz dil, Türkçe ve matematik becerilerini kazandıramadık bu ülkede 20 tane Türkçe sorusunun yarısını cevaplayamıyor bizim çocuklarımız. 1 milyon 200 bin öğrenci LGS`ye girdi. 188 bin kontenjan için. Bunun da yaklaşık 2 veya 3 bin boş kaldı. Sadece 188 bin çocuk birtakım okullara yerleşsin diye mi yapıyoruz. Kaldı ki o okullar artık sorgulanır durumda. Zamanın Anadolu ve Fen liseleri Türkiye`nin her yerinde en düşük puandan öğrenci alır hale geldiler. O zaman bu sınavları ne için yapıyoruz? Sadece TIMSS ve PISA bizim için bir değerse ki oraya giren öğrenci sayısı son derece az. Bütün Türkiye`nin geneline bakmıyor o sınavlar. Bu sınavlar üzerinden bir değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum.”
“KENDİ DİLİMİZİ BİLE ÖĞRETMEKTE SIKINTI YAŞARKEN, NASIL BİR DEVRİMDEN SÖZ EDİYORUZ?”
Bizim bir ulusal eğitim politikamız olmak zorunda. Maalesef yok. Biz daha çok ideoloji temelli eğitim politikaları üzerinden gitmekteyiz. İngiltere`de anaokulundan lise son sınıfa kadar ‘okullarımızda okutulacak bütün kitaplarda 70 bin ile 72 bin arasında kelime olmasını istiyorum` diyor. Türkiye`de anaokulundan 7. sınıfa kadar 7 bin kelimeyle yazılıyor kitaplar. Kullanıma yüzde 10`u kalıyor, 700 kelime. Peki biz nasıl bir devrimden söz ediyoruz? Kendi dilimizi bile öğretmekten bile sıkıntı yaşarken. 20 yılda devrim yaptık dersek okullaşma oranlarından bahsedersek sorunu doğru tanımlamamış oluruz. Bina yapmak, sınıfları yapmak nitelikli eğitim verdiğimiz anlamına gelir mi? Bu hükümet sayıları çok seviyor. Okullaşma oranlarına bakarsak nerdeyse Türkiye`nin yüzde 100`ü okula gidiyor. Niye öğrenme yoksuluyuz o zaman. Neden bu kadar başarısızız?
“ÖĞRETMENLERİ VİDEOLARLA EĞİTMEK NEDİR?”
Atabay, öğretmenlerin mesleki gelişimlerini desteklemek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 24 Ocak 2022`de kurulan Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA) sistemi için ise, “Uzman ya da başöğretmen olabilmek için artık bilginin bu kadar kolay erişildiği dijital dünyada öğretmenleri videolarla eğitmek nedir?” diyerek eleştirdi.