Daha önce “Nöro iktisat” ve “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım” açıklamalarını yapan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, bugün Uludağ Ekonomi Zirvesi`nde; “Kuru sıkı birtakım sözcüklerle, alışılmış ifadelerle `Biz çözeriz` demekle olmuyor. Politikalarınızı açık ve net ortaya koyacaksınız. Sözleriniz anlaşılır olacak” dedi. “Enflasyonun büyük bir sorun olmadığını iddia eden mi var” diyen Bakan Nebati, “Herkes açısından söylüyorum. Enflasyonu düşüreceğiz” diye konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Uludağ Ekonomi Zirvesi`ne katıldı. Burada, Uluslararası Para Fonu`nun (IMF), faiz arttırımının dünyanın geri kalanının üzerinde resesyon etkisi yaratabileceği yönünde ABD Merkez Bankaları Sistemi`ni (FED) ihtiyatlı ve dikkatli olmaya çağırdığını anımsattı. Dünyanın bir ikilemde olduğunu ve söylemsel çatışmaların bir müddet sonra bütün dünyanın gündemine geleceğini belirten Nebati`nin konuşması şöyle:
"İKTİSAT LİTERATÜRÜNDE TARTIŞILMASI SIRADAN OLAN SÖZCÜKLERİN, GÜNDELİK HAYATTA DA TARTIŞILMASI BİR KAZANIMDIR: Krizler beraberinde çeşitli yapısal dönüşümlere de neden oluyor. Örneğin, bugün yaşanan enerji krizi alternatif enerji kaynaklarına olan yönelimi de artırmıştır. Öte yandan, salgın sonrasında hızlanan dijitalleşme süreci, üretim modellerimizden finansal hizmetlere, eğitimden gündelik hayatımıza kadar köklü değişimleri de beraberinde getiriyor. Böylesine kriz ve dönüşümlerin yaşandığı bir çağda sorunları aşabilmek için her zamankinden farklı politika, yöntemler geliştirilmesi büyük bir önem kazanıyor. Bu anlayışla geçtiğimiz hafta İstanbul`da `Ekonomik Dönüşüm Zirvesi`nde dünyanın dört bir yanından saygın akademisyenine bir araya geldik. Kavramların tartışıldığı, konuşulduğu ve özellikle iktisat literatüründe tartışılması sıradan olan sözcüklerin, terimlerin, kavramların gündelik hayatta da tartışılıyor olması aslında akademi dünyası açısından da bir kazanımdır diye düşünüyorum.
ZİRVEDE UYGULADIĞIMIZ EKONOMİ POLİTİKALARININ GELİŞMEKTE OLAN DİĞER ÜLKELER İÇİN DE MODEL TEŞKİL EDEBİLECEĞİ VURGULANDI: Ekonomik Dönüşüm Zirvesi`nde sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 20 yılda gerçekleştirdiğimiz mega altyapı yatırımlarının da sağladığı büyük avantajla ülkemizin yeni dönemde bölgesel bir tedarik merkezi olarak öne çıkma potansiyelinin çok yüksek olduğunu değerlendirdik. Oluşan bu tarihi fırsat karşısında ülkemizde uyguladığımız ekonomi politikalarının gelişmekte olan diğer ülkeler için de model teşkil edebileceğini çok sayıda zirve katılımcısı ayrı ayrı vurguladı. Esasen bu tablo bizim yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejimizin yani Türkiye Ekonomi Modelimizin de ne kadar doğru bir zamanda atılmış hayati bir adım olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
POLİTİKALARIMIZI NEREDEYSE İDEOLOJİK BİR SAPLANTI DÜZEYİNDE ELEŞTİRİYORLAR: Dönüşüm sürecinde uygulamaya aldığımız politikalarımızı neredeyse ideolojik bir saplantı düzeyinde eleştirmişlerdir. Ancak tüm dünya küçülmeye doğru giderken yüksek oranlarda büyüyen ekonomimiz rekor seviyelerde artış gösteren istihdam ve ihracat rakamlarımız dünya ekonomilerinden pozitif yönde ayrışmamızı sağlayarak, öngörülerimizi her zamanki gibi haklı çıkarmıştır. Biliyoruz ki toplumlar dinamik bir yapıya sahiptir. Bu yapı zaman içinde sürekli değişir. İhtiyaçları, öncelikleri, hedefleri ve bunlara bağlı olarak uygulanan ekonomi politikaları da farklılaşır. Nitekim diğer bazı ülkeler de bugün geleneksel politikalar kabul görmüş ana akım politikalarını sorgulamaya, kendilerine özgü koşullara göre farklı politika setlerini devreye almaya başlamışlardır. Biz Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde küresel konjonktürü de gözeterek yarının daha güçlü Türkiye`sini inşa etme yolunda rotamızı insanlığımızın işinden ve aşından, ülkemizin büyümesinden ve güçlendirilmesinden yöne çizdik.
KRİTİK BİR EŞİĞİN ÖNÜNDEYİZ: 18. yüzyılda ortaya çıkan sanayi devriminin tüm dünyada dönüştürücü bir kritik ışık olduğunu görürüz. Bu dönüşüme ait ayak uyduranlar bugünün gelişmiş ülkeleri konumunda olanlardır. Bugün de aynı şekilde kritik bir eşiğin önündeyiz. Endüstriyel ekonomilerin giderek bilgi ekonomisine dönüştüğü, firmaların uluslararası pazarlarda rekabetçi olabilmek için her alanda inovasyon yapmaları ve teknolojiden faydalanmalarının elzem hale geldiği bir süreçten geçiyoruz. Politika ve uygulamalarımıza yön verip, tayin ederken tüm bu dönüşümleri de mutlak surette göz önünde bulundurarak adımlarımızı atıyoruz. Diğer yandan mevcut küresel kriz ortamının negatif etkilerini de en aza indirecek politikaların hızla hayata geçirilmesi konusunda ülkeler açısından önem kazanan bir vurgu var. Nitekim salgın döneminde mali kısıtlar nedeniyle birçok ülke vatandaşlarını desteklemek ya da yatırımlarını sürdürmek arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Ülkemizde hem vatandaşımızın yanında olduk hem de yatırımlarımıza hız kesmeden devam ettik.
SON 50 YILIN EN YÜKSEK BÜYÜME RAKAMINA ULAŞTIK: 2020 yılında dünya ekonomisi daralırken, bizler güncellenmiş haliyle yüzde 1,9 büyümeyi başardık. 2021 yılındaysa malum yüzde 11,4 ile hem 12 yıllık kesintisiz büyüme sürecini devam ettirdik hem de son 50 yılın en yüksek büyüme rakamına ulaştık. Böylece ülkemiz birçok yüksek gelirli ülkenin büyüme oranlarını da ikiye katladı. Bu yılın ilk 6 ayında da yüzde 7,5 büyümeyi sağladık. Salgının ardından Rusya, Ukrayna Savaşı`nın neden olduğu enerji krizi nedeniyle Avrupa`da özellikle enerji yoğun birçok sektörde fabrikalar kapanırken bizler üretimimizi ve ihracatımızı arttırmaya devam ediyoruz. İhracatımız 2021 yılında yüzde 33 oranında artışla Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Böylece Türkiye küresel ölçekte ilk 30 büyük ihracatçı ülke içinde ihracatını en çok artıran altıncı ülke oldu. Bu altı ülkeye baktığımızda Rusya, Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Brezilya enerji ve emtia ihracatları sayesinde bu sıralamada yer alırken Türkiye sanayi ağırlıklı ürünlerle bu sıralamaya girmeyi gerçek bir başarı olarak ortaya koydu.
TOPLAM İSTİHDAMIMIZI 30,6 MİLYON KİŞİYE ÇIKARDIK: Ocak-eylül döneminde ise ihracatımız yüzde 17 oranında artarak mevcut konjonktüre rağmen güçlü artışını sürdürmeye devam ettiriyor. Üretimdeki ve ihracattaki güçlü performansımızı istihdam rakamlarında da gözlemlemek mümkün. Toplam istihdamımıza salgın dönemine kıyasla yaklaşık 5,3 milyon kişilik artışla 2022 yılı temmuz ayı itibarıyla yaklaşık gene 30,6 milyon kişiye çıkardık. Bu istihdam sayısı da Cumhuriyet tarihimizde yine bir rekor anlamına geliyor. Bizler salgın ve savaş sonrası dönemde şekillenen yeni dünya düzeninde karşımıza çıkan fırsatları Türkiye ekonomi modelinin katma değerli ve verimlilik esaslı üretim anlayışıyla en iyi şekilde değerlendirebilmek için çalışıyoruz. Ter akıtıyoruz ve tüm paydaşlarımızla beraber kol kola bu başarının hazzını yaşıyoruz. Biz bu öncelikleri belirlerken tüm dünyada yüksek fiyat artışları sorun olmaya başlamıştı. İlk aşamada salgın boyunca duran tüketim tekrar canlanmasıyla tekrar artışının, talep artışının neden olduğu enflasyon 2022 yılı itibariyle enerji ve diğer emtia fiyatlarındaki artışlar nedeniyle arz yönlü bir yapıya dönüştü.
DÖVİZ KURUNDAKİ ARTIŞ, ENFLASYON ÜZERİNDE ETKİLİ OLDU: Bununla birlikte döviz kurundaki artış ve enflasyon beklentilerindeki bozulmaların etkisiyle güçlenen atalet enflasyon üzerinde etkili oldu. Biliyoruz ki 1980`lerde ülkeler yüksek faiz politikasıyla enflasyonu düşürmeye çalıştı. Ancak bunun durgunluk ve yüksek işsizlik oranları gibi yakıcı bedeller ödeyerek gerçekleştirildiğini de unutmayalım. Ayrıca, mevcut konjonktürde artan küresel enflasyona karşı merkez bankalarının faiz arttırımı yoluyla ekonomilerde durgunluğa ve gelir adaletsizliğine sebep olacağı aslında öngörülen bir durumdur. Son dönemde uluslararası kuruluşlar da bu konuda seslerini yükseltmeye başladı. IMF Başkanı ABD Merkez Bankası`nın faiz artırma politikalarının dünyanın geri kalanının üzerinde resesyon etkisi olabileceğini belirterek, bu süreçte FED`i son derece ihtiyatlı ve dikkatli olmaya çağırdı. Dünya bir ikilemde ve bu ikilemle ilgili sesler çok daha yüksek çıkacak. Söylemsel çatışmalar bir müddet sonra bütün dünyanın gündemine gelecek. Büyüme mi, enflasyon mu, sert tedbirler mi, yumuşak tedbirle mi? Enflasyonla savaştan mı vazgeçeceğiz, büyümeden mi? Büyümeden vazgeçerseniz işsizlik ne olacak? İşsizliği çözmek için enflasyona sebep olabilecek politikalardan nasıl vazgeçebileceksiniz? Sorun sadece Türkiye`nin değil, sorun dünyanın sorunu. Sadece gelişmiş ülkelerin değil, gelişmekte olan ülkelerin de problemi.
SÖZLERİNİZ ANLAŞILIR OLACAK: Bunun gibi zirvelerde küresel ekonomilerdeki değişimler masaya yatırılacak. Kuru sıkı birtakım sözcüklerle, alışılmış ifadelerle, `Biz çözeriz` demekle olmuyor. Politikalarınızı açık ve net ortaya koyacaksınız. Sözleriniz anlaşılır olacak. Atacağınız adımların, örneğin enflasyonla mücadelede hangi yol ve yöntemlerle ne kadar süre içerisinde nereye varacağınızı ifade etmeniz lazım. Herkes açısından söylüyorum. Enflasyonu düşüreceğiz. Enflasyonun büyük bir sorun olmadığını iddia eden mi var? Enflasyonu 21. yüzyılın, salgının ve savaşın olduğu bir dönemde bulunduğunuz yerdeki atacağınız adımlarla nasıl çözeceğinizi söylemeniz lazım. İşte onun için Türkiye Ekonomi Modeli tüm bu söylemleri alıp birleştiren teorik altyapısını oluşturan teorik altyapısı da oluştururken de dünyadaki birçok önde gelen insanlarla bir araya gelerek akademik düzeyde bir formatı ortaya koyan bir anlayış. Ardından ülke gerçeklerini de gözeterek az önce ifade ettiğim tüm bileşenleri paradigmaya dönüştürüp model haline dönüştüren ve bu model içerisindeki girdi ve çıktıların da etkileşimini en iyi şekilde hesaba kitaba koyan atılacak adımların hangi süreçte ne zaman ne kadar etkili olacağını öngören bir anlayışla oluşturuldu. Türkiye Ekonomi ve tasarlarken durgunluk ve yüksek işsizlik sorunlarıyla tekrar karşılaşmamak için üretim ve istihdamı önceledik.
YÜKSELEN ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞINA KARŞI VATANDAŞLARIMIZI KORUYACAK POLİTİKALARI ÖTELEMEDİK: Türkiye Ekonomi Modelimizi tasarlarken durgunluk ve yüksek işsizlik sorunlarıyla tekrar karşılaşmamak için, üretim ve istihdamı önceledik. Dünya küçülüyor. Elbette finansal söylemler çok önemli ama reel piyasa başka bir gerçekliktir. Yükselen enflasyon ve hayat pahalılığına karşı vatandaşlarımızı koruyacak politikaları hızla uygulamaya almayı da hiçbir şekilde ötelemedik. Şunun altını çok net çizmek isterim: AK Parti kurulduğu günden bu yana ülkemizde her alanda istikrarın adresi olmuştur. Türkiye, AK Parti öncesi dönemde, yüksek enflasyon ve siyasi istikrarsızlıkların birbirini beslediği, derin bir bunalım içindeydi. Her ne kadar bugün, enflasyon tüm dünyayla birlikte ülkemizin de en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiş olsa da bu sorunu ülkemizde işsizlik ve durgunluğa sebebiyet vermeden çözebilecek tek adres yine AK Parti`dir.
ENFLASYONLA OLAN MÜCADELEMİZDE TÜM ARAÇLARI EN ETKİN ŞEKİLDE KULLANACAĞIZ: Fiyat istikrarını, tüm ekonomi politikalarımızın merkezinde konumlandırarak, geçmişimizdeki bu başarı hikâyesini Türkiye Yüzyılı`nda kalıcı hale getirmeye kararlıyız. Enflasyonla olan mücadelemizde, ekonomi politikasının tüm araçlarını, mevcut koşulları dikkate alarak en etkin şekilde kullanacağız. Ülkemizde enflasyonu kalıcı olarak yine beraberce yeneceğiz. Vurguladığım gibi, bizim önceliğimiz üretim ve istihdam. Tarımsal sulamada kullanılan elektriğin güneş enerjisi ile sağlanması için `Güneş Enerji Santralleri ve Sulama Kanalları Projesi`ni başlattık. Ayrıca, yenilenebilir enerji tesislerinin yerli teknolojiler içermesini de oldukça önemsiyoruz. Attığımız adımlar sonrasında bugün güneş enerjimizin yüzde 75`i, rüzgâr ve biyokütle enerjimizin yüzde 65`i, jeotermal enerjimizin yüzde 55`i yerli teknolojilerle üretiliyor.
ELEKTRİKLİ ARAÇ ŞARJ İSTASYONUNUN KURULUM MALİYETLERİNE YÖNELİK GÜÇLÜ DESTEKLER SAĞLIYORUZ: Elektrikli araçların yaygınlaşması için elektrikli araç şarj istasyonunun kurulum maliyetlerine yönelik güçlü destekler sağlıyoruz. Yerli ve elektrikli otomobilimiz TOGG`un seri üretimine başlamasından sonraki biliyorsunuz bu ay 29 Ekim`de Cumhuriyet Bayramımızda TOGG seri üretime başlıyor ve banttan iniş törenine inşallah hep beraber şahit olacağız. Yerli ve elektrik otomobilimiz TOGG`un seri üretime başlamasından evvel 81 ilde bin 500`den fazla şarj istasyonu kurumu için elektrikli araç şarj istasyonu destek programını da başlattık.
SON 2 YILDIR HIZLANAN YEŞİL DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE KAMU OLARAK BİRÇOK ADIM ATTIK: Dönüşümün en önemli meselelerinden biri olan yeşil yatırımlar için finansman konusunda başta bankalara rehber oluşturması amacıyla sürdürülebilir finansman çerçeve dokümanını yeşil borçlanma aracı ve yeşil kira sertifikası rehberini yayınladık. Özellikle son 2 yıldır hızlanan yeşil dönüşüm sürecinde kısa sürede kamu olarak birçok adım attığımızı hep beraber görüyor ve şahit oluyorsunuz.
BUGÜN İTİBARIYLA TÜRKİYE`DE 4 DİJİTAL BANKA DİJİTAL BANKACILIK LİSANSLARINI ALMIŞ DURUMDA: Dijital bankacılığın geliştirilmesi konusunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yakın zamanda önemli bir adım atarak, dijital bankacılığın yasal altyapısını hayata geçirdi. Bugün itibarıyla Türkiye`de 4 dijital banka, yasal başvuru süreçlerini neticelendirerek dijital bankacılık lisanslarını almış durumdadır.
İSTANBUL`UN YENİ FİNANS MERKEZİ OLMASI İÇİN YASAL DÜZENLEMELERİ KAPSAYAN ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ: İstanbul Finans Merkezi`nin Türkiye`nin sürdürülebilir ekonomik büyümesine katkı sağlayacağı konusu Ekonomik Dönüşüm Zirvesi`nde birçok ekonomist tarafından dile getirildi. Bizler de bu doğrultuda, İstanbul`un yeni finans merkezi olması konusunda hem bölgesel finansal ihtiyaçlara cevap verecek ürünleri hem de yasal düzenlemeleri kapsayan çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
YERLİ SANAYİNİN DESTEKLENMESİNE DEVAM EDECEĞİZ: Yatırımı, üretimi ve rekabet ortamını destekleyen vergi politikalarımızı kararlılıkla devam ettireceğiz. Kamu alımlarının kaldıraç etkisinden yararlanarak yerli sanayinin desteklenmesine devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğindeki Türkiye, sahip olduğu tüm potansiyeliyle yarını yazmaya, geleceğe yön vermeye talip bir ülkedir. ‘Türkiye Yüzyılı`nı yan yana ve beraberce inşa edeceğiz. Ak Parti İktidarı olarak, milletimizin refahı, ülkemizin kalkınması ve insanlığın geleceği için kafa yoran, üreten, istihdam oluşturan, ihracat yapan kim varsa onun yanında olmaya, tüm desteğimizi vermeye her daim devam edeceğiz."