MELİS YILDIRIM
Uluslararası Şeffaflık Örgütü`nün “Yolsuzluğun İhracı 2022 Raporu”nda; Türkiye, bu yıl da OECD Rüşvetle Mücadele Sözleşmesi ile ilgili yasaları “az uygulayan/hiç uygulamayan” ülkeler arasında yer aldı. Rapora ilişkin açıklamada, “2020 İhracat Yolsuzluğu Raporu`ndan bu yana yasal çerçevede, yaptırım sisteminde veya içtihatta başka önemli bir gelişme olmadı. Bunun, artan kutuplaşma ve toplumsal kaynaşmaya zarar veren Türkiye`nin giderek artan otoriter iklimi ve yaklaşan 2023 genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgisi olduğu söylenebilir. Ayrıca, düzgün işleyen bir yargı sisteminin mevcut hükümetin otoritesini baltalayabileceği ve dolayısıyla hükümetin bağımsız bir yargı istemediği tartışılan sorun başlıkları arasında” ifadelerine yer verildi.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü, dünya ihracatının yaklaşık yüzde 85`ini oluşturan 47 ülkeyi inceleyerek hazırladığı “Yolsuzluğun İhracı 2022 Raporu”nu yayınladı. OECD Rüşvetle Mücadele Sözleşmesi`ne uyumu ölçen rapora ilişkin yapılan basın açıklamasında, Türkiye`nin bu yıl da sözleşmeyle ilgili yasaları “az uygulayan/hiç uygulamayan” kategorisinde yer aldığı belirtildi.
47 ÜLKEDEN 9`U RÜŞVET VEREN ŞİRKETLERE KARŞI AKTİF/ORTA SEVİYEDE YAPTIRIM UYGULUYOR
Açıklamada, küresel ihracatın toplam yüzde 28,7`sini oluşturan dokuz ülkenin rüşvet veren şirketlere karşı aktif ya da orta seviyede yaptırım uyguladığı kaydedildi. Devamında, “Küresel ihracatın toplam yüzde 55,3`ini gerçekleştiren 38 ülke ise yolsuzluğun ihracına karşı sınırlı ve az yaptırım uyguluyor ya da hiçbir yaptırım uygulamıyor” ifadeleri kullanıldı.
Yaptırımları aktif uygulayan ülkeler arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsviçre yer alırken, orta seviye uygulayan ülkeler arasında Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, Avustralya, Norveç ve İsrail yer aldı. Hollanda, Kanada, İtalya, İspanya, Brezilya, Avusturya, İsveç, Portekiz, Güney Afrika, Arjantin, Kolombiya, Şili, Yeni Zelanda, Peru, Kosta Rika, Slovenya, Yunanistan ve Estonya ise sınırlı uygulan ülkeler olarak kaydedildi. Türkiye`nin de aralarında bulunduğu ‘az veya hiç uygulamayan` ülkeler ise Çin, Japonya, Güney Kore, Hong Kong, İrlanda, Singapur, Hindistan, Belçika, Polonya, Meksika, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Lüksemburg, Macaristan, Slovakya, Bulgaristan, Finlandiya ve Litvanya olarak sayıldı.
2018`den bu yana, yolsuzluğun ihraç edilmesine yönelik hukuki yaptırımlarda kayda değer bir azalmanın olduğuna değinilen açıklamada, “2022`de 47 ülkeden yalnızca ikisi yolsuzluğun ihracına karşı hukuki yaptırımları aktif uygulayanlar kategorisinde yer aldı. 2020-2022 arasında sadece Letonya ve Peru önceki döneme göre üst seviyelere çıktı. İngiltere, İsrail, Portekiz, İsveç, İspanya, Brezilya, İtalya, Litvanya, Danimarka ise düşüş kaydetti” değerlendirmesine yer verildi.
“TÜRKİYE YERİNDE SAYDI”
Türkiye`ye ilişkin “Türkiye, 2020 raporuna göre yerinde saydı. Küresel ihracatın yüzde 1`ini gerçekleştiren Türkiye, yurt dışında rüşvet veren şirketlere karşı yalnızca 1 soruşturma başlattı; yaptırım uygulanan dava olmadı. Bu nedenle bu yıl da hukuki yaptırım ‘az uygulayan/hiç uygulamayan` kategorisinde yer aldı” tespitine yer verilen raporda, soruşturma ve davalar konusunda ise 2016-2022 döneminde Türkiye`de soruşturma açıldığı, ancak herhangi bir davanın başlatılmadığı ve yaptırım uygulanmadığı da belirtildi.
“TÜRKİYE`NİN OECD ÇALIŞMA GRUBU YETERLİ ADIMLARI ATMADI”
Türkiye`deki yasal çerçevedeki eksikliklere ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
“Türk yasal çerçevesindeki eksikliklere OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu (WGB) tarafından defalarca işaret edilmiştir. Haziran 2021`de OECD WGB`nin üst düzey bir misyonu, Türkiye`nin OECD Çalışma Grubu`nun rüşvetle ilgili endişelerini veya yabancı rüşvet suçunu uygulamadaki yetersiz düzeyini ele almak için yeterli adımları atmadığını bildirdi. OECD WGB`nin 2014`ten beri Türkiye`yi, kovuşturmaların bağımsızlığını korumak da dahil olmak üzere, yabancı rüşvetin etkili bir şekilde soruşturulmasını ve kovuşturulmasını sağlamaya çağırdığını gözlemledi. OECD ayrıca Türkiye`yi, tüzel kişilerin yabancı rüşvetten sorumlu olmalarına ilişkin mevzuatını güçlendirmeye ve ihbarcılar için yeterli korumayı uygulamaya çağırdı.”
Rüşvet veren şirketlere yönelik uygulamalara ilişkin son gelişmelerin aktarıldığı bölümde, OECD WGB üst düzey heyetinin, Aralık 2020`de Kabahatler Yasası`nda yaptırımların güçlendirilmesini içeren değişiklikten memnuniyet duyduğu belirtildi. Türkiye`nin, söz konusu değişikliklerin, yabancı rüşvetten dolayı tüzel kişi aleyhine dava açmak için gerçek bir kişi hakkında kovuşturma başlatılmasının gerekmediğini belirttiğine yer verildi. Devamında, “Ancak, WGB delegasyonu bunun hala pratikte gösterilmesi gerektiğini belirtti. Üst düzey misyon üyeleri ayrıca, devlete ait işletmelerin yabancı rüşvetten sorumlu tutulabileceğini açıklayan önerilen yeni değişikliklerle cesaretlendirildiklerini söylediler” denildi.
“YASAL ÇERÇEVEDE ÖNEMLİ BİR GELİŞMENİN OLMAMASININ 2023 SEÇİMLERİ İLE İLGİLİ OLABİLİR”
2020 İhracat Yolsuzluğu Raporu`na kıyasla yapılan değerlendirme ise şöyle:
“2020 İhracat Yolsuzluğu Raporu`ndan bu yana yasal çerçevede, yaptırım sisteminde veya içtihatta başka önemli bir gelişme olmadı. Bunun, artan kutuplaşma ve toplumsal kaynaşmaya zarar veren Türkiye`nin giderek artan otoriter iklimi ve yaklaşan 2023 genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgisi olduğu söylenebilir. Ayrıca, düzgün işleyen bir yargı sisteminin mevcut hükümetin otoritesini baltalayabileceği ve dolayısıyla hükümetin bağımsız bir yargı istemediği tartışılan sorun başlıkları arasında.”
Türkiye`nin, ülke içindeki rüşvet suçlarıyla ilgili verileri korumakla birlikte, yurt dışı bağlantılı rüşvet uygulamasına ilişkin istatistik yayınlamadığına değinildi. Açıklamada, “Gönderilen ve alınan karşılıklı hukuki yardım taleplerine ilişkin yayımlanmış veri bulunmamaktadır. Aksi belirtilmedikçe, tüm mahkeme kararlarına talep üzerine mahkemelerden erişilebilir” denildi. Açıklamada, Türkiye`de yurt dışı bağlantılı rüşvet suçları mağdurlarının hakları ve zararlarına yönelik özel bir yasal çerçevenin bulunmadığına da değinildi.
“YARGI VE SAVCILIKLARIN SİYASİ ETKİDEN BAĞIMSIZLIĞI SAĞLANMALI”
Rapor kapsamında Türkiye`ye yönelik öneriler şöyle aktarıldı:
-Mahkemelerin yurt dışında verilen rüşvetlerle ilgili tüm kararların yayımlanması ve soruşturma ve davalara ilişkin verilerin uygulama raporlarında toplanarak paylaşılması.
-Gerçek lehtar bilgileri için kamuya açık bir merkezi kayıt sistemi oluşturulması.
-OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu`nun 2017 tarihli 3. Aşama İzleme Raporu`nda önerildiği üzere, yurt dışında verilen rüşvetlerin soruşturma ve kovuşturmasının, ulusal ekonomik çıkar kaygılarından, başka bir devletle ilişkiler veya ilgili gerçek veya tüzel kişilerin kimliği üzerinde doğurabileceği potansiyel sonuçlardan etkilenmemesi.
-Yargının ve savcılıkların uygunsuz siyasi etkiden bağımsızlığının sağlanması.
-OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu`nun 2017 tarihli 3. Aşama İzleme Raporu`nda önerildiği üzere, polis, savcı veya hâkimlerin görev değişikliklerinin yurt dışı rüşvet soruşturma ve kovuşturmalarını olumsuz yönde etkilememesinin sağlanması.
“YURT DIŞI RÜŞVET İDDİALARI ETKİLİ BİR ŞEKİLDE SORUŞTURULMALI”
-Yurt dışı rüşvet iddialarının ileriye dönük ve etkili bir şekilde soruşturulması.
-Şirketleri yurt dışında rüşvet vermekten caydırmak için mevcut yaptırımların artırılması ve tüzel kişilere cezai sorumluluk yüklenmesi.
-Kamuoyunda yurt dışında verilen rüşvet konusunda farkındalık yaratılması ve özel sektör çalışanları ile kamu görevlilerinin kurumlarda yolsuzlukla mücadele bilincinin artması için eğitilmesi.
-Kamu ve özel sektörde ihbarcı korumasının yasal olarak düzenlenmesi ve uygulanması.
-Siyasi nüfuz sahibi kişilerin yetki alanlarının ilgili kara para aklamayla mücadele mevzuatıyla düzenlenmesi ve denetlenmesi.