TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Çağatay Kılıç, "ABD Kongresi`nde Türkiye`nin siyasi olarak pek de dostu olmayan kişiler var. Fakat şunu gördüm: Havanın çok da basında yer aldığı kadar veyahut da sesi olumsuz çıkanların yansıtmak istediği kadar olumsuz olmadığını gözlemleme şansımız oldu" dedi.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Kılıç, TBMM`de Diplomasi Muhabirleri Derneği`ne üye gazetecilerle bir araya geldi. Gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıç, özetle şöyle konuştu:
"KISITLAMALAR KALTIKTAN SONRA YOĞUN DİPLOMASİ TRAFİĞİ BAŞLADI"
"Herkesin güncel olarak konuştuğu konu Rusya`nın haksız bir şekilde Ukrayna`ya işgal girişimi. Türkiye olarak resmen savaş olarak tanımladığımız bir savaşın devamıyla alakalı.
Her şeyin birbirini etkilediği bir dünyadayız. Afrika`nın herhangi bir ülkesinde meydana gelen bir gelişme Avrupa`yı, oradan Türkiye`yi, Uzak Doğu`yu, Amerika kıtasını her yeri etkileyebiliyor.
Birçok parlamenter asamble var. Burada farklı ülkelerin milletvekilleri halkının temsilcileri olarak bir araya geliyor. Orada da konular görüşülür, birinci ağızdan bilgi alışverişinde bulunulur. Bazen orada birtakım mesajlar mahremiyet içinde verilip alınabilir. Covid kısıtlamaları dolayısıyla 2,5 yıla yakın bir süre bunlar yapılamadı.
Kısıtlamalar kalktıktan sonra yoğun diplomasi trafiği olarak tabir edebileceğimiz bir trafik başladı. Çok gelen heyetlerimiz oldu.
ABD`ye, Kongre`ye, AK Parti heyeti olarak Efkan Ala başkanlığında iki ziyaret yaptık bu sene. Bir tanesini 9-13 Mayıs, daha sonra da 28-30 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdik. Birçok görüşme yapma imkanımız oldu. İki ziyaretin toplamından yaklaşık 40 kadar temsilci ile görüştük.
"ABD İLE HAVANIN BASINDA SESİ OLUMSUZ ÇIKANLARIN YANSITMAK İSTEDİĞİ KADAR OLUMSUZ OLMADIĞINI GÖRDÜM"
ABD Kongresi`nde Türkiye`nin siyasi olarak pek de dostu olmayan kişiler var… Fakat şunu gördüm: Bu geçen seneden beri gelen ve özellikle son iki parti ziyaretimizde şahsi gözlemim olarak havanın çok da basında yer aldığı kadar veyahut da sesi olumsuz çıkanların yansıtmak istediği kadar olumsuz olmadığını gözlemleme şansımız oldu.
F-16 uçaklarının zaten Türkiye`de üretiliyor olması, silahlı kuvvetlerimizin envanterinde oluşu, modernizasyon çalışmalarını kendimiz yapabiliyor olmamız. Bizim savunma sanayi noktasındaki girişimimizin de etkili olduğunu açıkçası müşahede ettik. Çünkü şunu da biliyorlar ki, Türkiye`nin ilk başvurduğu yer, NATO müttefikleri. Fakat NATO müttefikleri, müttefiklik ruhu içerisinde hareket etmez ise Türkiye`nin kendi savunma sanayisini geliştirme konusundaki kapasitesini de görüyorlar artık ve Türkiye`nin acil gidermesi gereken ve ihtiyacı olması durumda hareket edebileceğini de biliyorlar.
"SENATODAKİ TASARIDA ATILAN ADIM, MÜTTEFİKLİK RUHU İÇERİSİNDE OLMASI GEREKEN BİR TUTUM"
ABD yönetiminin de bu nokta Türkiye`nin caydırıcılık kabiliyetinin daha da yüksek olması gerektiği noktasındaki bilgi paylaşımı zannedersem, genel havada böyle bir unsur oldu. Tabii bir ayak daha var. Temsilciler Meclisi`nde bu bizim kabul etmediğimiz iki öneri geçmişti. Fakat Senato ayağında şimdi geçmedi, tasarıdan çıkartıldı. Şimdi iki tasarının arasında bir uyumsuzluk olmasından mütevellit, bir uyumlaştırma çalışması yapılacak. Bunun da genel anlamda, süreç olarak baktığımızda, uyumlaştırma çalışmasının, kasımın ortası gibi olması muhtemeldir. Tabii orada şimdi seçimler de var. Ama kasımın ortası gibi bir süreçte bunun çalışmasının yapılması öngörülebilir, mantıklı olan bir zamandır diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bu adım da bittikten sonra bu iş gerçekleşir. Ama şunu söyleyebilirim ki, Senatodaki tasarıdaki atılan adım, gerçekleştirilen tutum çok olumlu bir tutumdur. Müttefiklik ruhu içerisinde olması gereken bir tutumdur zaten, bizim beklediğimiz de buydu. Olumlu bir tutumdur. Bu anlamda biz de ümit ediyoruz ki, gerçeklerle uyumlu bir sonuca varırız.
Biz de diyoruz ki Türkiye olarak, `Hiçbir şartı kabul etmeyiz. Biz eğer bu savunma sanayii ürünlerini alırsak Türkiye olarak, istediğimiz şekilde, uygun gördüğümüz şekilde egemen bir ülke olarak aldığımız, silahlı kuvvetlerimizin envanterinde olan herhangi bir ürünü nasıl kullanıyorsak bunu da öyle kullanırız.` Bizim dediğimiz de bu. Dolayısıyla buradaki anlaşmazlık, daha çok silahların veya savunma sanayii ürünlerinin şartlı olup olmayışı.
"BİZİM AÇIMIZDAN FİNLANDİYA İLE İSVEÇ, AYNI KATEGORİDE DEĞERLENDİRİLMİYOR"
Finlandiya ile İsveç aynı kategoride değerlendirilmiyor bizim açımızdan. Bu noktada Finlandiya daha avantajlı. İsveç daha dezavantajlı konumda diyelim. Ama İsveç`te de yeni bir seçim oldu. Hükümet değişecek ve biliyorsunuz bundan önceki hükümet Türkiye karşıtı olan, ciddi manada da farklı bir terör örgütünün yanında yer almış, bunu da gizlemeyen ama ne hikmetse İsveç`te milletvekili seçilebilmiş bir kişinin desteğiyle ayakta duruyordu. Ümit ediyorum ki, yeni İsveç hükümeti bu şekilde olmayacaktır. Onların da müzakere alanları daha yüksek olacaktır.
Farklı ülkelerin milletvekilleri bize soruyor. `Ne yapacaksınız? Oy sorulmaz ama düşünceniz nedir` diye soruyorlar. Dolayısıyla biz de onlara düşüncemizi aktarıyoruz. Birçok NATO üyesi ülke milletvekilleri geldiğinde `Durumu anlatın, durumumuz bu` diyoruz. Onlara da ‘Bizden kendi güvenliğiniz için fedakarlık yapmamızı bekliyorsunuz ama biz de aynı fedakarlığı sizden beklemek durumundayız ve hakkımız da var buna` bu çerçevede değerlendirirsiniz diyoruz."