Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, dünya ekonomisindeki yavaşlamanın giderek belirginleştiğini belirterek, “Global ekonominin mevcut gidişatının Türkiye perspektifinden baktığımızda destekleyici değil, aksine sınayıcı olduğunu görebiliyoruz” dedi.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, Türkiye Kalite Derneği`nce (KalDer) Kocaeli Kongre Merkezi`nde "Riskin Ötesi: Bilim, Sektör ve Toplumda Adalet" temasıyla bugün düzenlenen 31. Kalite Kongresi`ne katılarak bir konuşma yaptı. Dünyanın ekonomik ve politika açısından türbülanslı bir dönemden geçtiğini belirten Turan`ın konuşması şöyle:
“ÇIKIŞIN ANAHTARI ‘RİSKİN ÖTESİNİ` GÖREBİLMEKTE: Tüm dünya ekonomik ve politik açıdan türbülanslı bir dönemden geçiyor. Böyle dönemlerde eğilimlere yön vermek, değişen koşulların getirdiği fırsatları yakalamak, derinleşen eşitsizliklere çözüm bulmak şüphesiz ki hiç kolay değil. Çok yakın geçmişte seyrek olarak karşımıza çıkan birçok sorun, küresel risk mozaiğinin artık kalıcı bir parçası haline geldi. Bugünkü Kongre`nin temasını bu açıdan baktığımda oldukça önemli buluyorum. Çünkü çıkışın anahtarı ‘riskin ötesini` görebilmekte. Bunu nasıl başaracağımızın yanıtını ise ancak küresel sorunlarımızın boyutunu ve etkilerini yeterince analiz ettiğimizde bulabiliriz.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI DÜNYADA ENFLASYONİST ORTAMI KÖRÜKLÜYOR: Küresel refah ortamı, özellikle geride bıraktığımız beş yıl içinde ekonomik ve toplumsal açıdan derin kırılmalar yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Dünya ekonomisinde yavaşlama giderek belirginleşiyor. IMF`nin geçen ay güncellenen tahminlerine göre geçen sene yüzde 6 olan büyümenin bu sene yüzde 3,2`ye, önümüzdeki sene ise yüzde 2,7`ye gerilemesi bekleniyor. Rusya-Ukrayna savaşının enerji, gıda ve genel olarak hammadde fiyatları üzerindeki baskısı dünyada enflasyonist ortamı körüklüyor. Pandeminin küresel tedarik zincirleri üzerindeki olumsuz etkisini hala hissediyoruz. Arz kısıtları özellikle Çin`de devam etmekte. Yanı başımızda Avrupa tahmin edilenden daha uzun bir enerji krizi ve arz şokuna maruz kalabilir.
İTHALAT FATURASI ARTARKEN, İHRACAT YAVAŞLIYOR: Global ekonominin mevcut gidişatının Türkiye perspektifinden baktığımızda destekleyici değil aksine sınayıcı olduğunu görebiliyoruz. Küresel finansal koşulların sıkılaşması ve dünya ekonomisindeki yavaşlama, aralarında Türkiye`nin de bulunduğu birçok gelişmekte olan ülke ekonomisini zorluyor. İthalat faturası artarken, ihracat yavaşlıyor. Enerji maliyetindeki artış TL`deki değer kaybı ile birleştiğinde ekonomiye yük bindiriyor. Bu değer kaybı makroekonomik dengeleri bozarken ihracatın rekabet gücüne katkısının önüne geçiyor.
AZALAN KREDİ ARZI, DÜŞEN DIŞ TALEP VE YAVAŞLAYAN İÇ TALEP, BÜYÜME DİNAMİKLERİNİ ZORLAŞTIRIYOR: Son 4-5 yıldır bozulmakta olan enflasyon dinamikleri ve varılan yüksek enflasyon seviyeleri fiyatlama davranışlarını da bozarken, şirketler kesimi ve hane halkları açısından maalesef belirsizlik, öngörülemezlik, toplumsal refah kaybı, bozulan kaynak tahsisi ve ilave maliyet yaratıyor. Azalan kredi arzı, düşen dış talep ve yavaşlayan iç talep, büyüme dinamiklerini zorlaştırıyor. Küresel rekabet gücümüzü artırmak, mevcut potansiyelimizi ortaya koyarak hem toplumsal hem de ekonomik refah düzeyimizi yükseltmek için politika tasarımında bu süreçleri mutlaka göz önünde bulundurmalıyız.
EKONOMİK İSTİKRAR VE REFAH BOYUTUNDA İLERLEME MÜMKÜN: Mevcut zorlu tablo fırsatları görmemize engel olmamalı. Belirsizlik ortamından çıkışta, sürdürülebilir dönüşümü bütüncül politikalarla çıpa olarak belirlediğimiz noktada; yatırım, istihdam, rekabet gücü, ekonomik istikrar ve refah boyutunda ilerleme mümkün. Bugünün ekonomisinin yüksek katma değerli üretim üzerine kurulu olduğu açıktır. Verimlilik artışı ve yüksek katma değer yaratmak için bilimsel ve teknolojik ilerlemeyi yakalayabilmek önemli.
CUMHURİYET DEĞERLERİ IŞIĞINDA HEDEFİMİZ, GELİŞMİŞ, SAYGIN, ADİL VE ÇEVRECİ BİR TÜRKİYE`DİR: Önceliğimiz, insanımızın yetkinliklerini geliştirmek, bilimi ve teknolojik gelişmeyi esas almak ve ekonomiden hukuka ve demokrasiye kadar tüm alanlarda güvenilir ve kapsayıcı kurum ve kuralları hayata geçirmek olmalı. 100. Yılımıza girerken, akıl, bilim, hukuk ve özgürlük üzerine inşa edilmiş Cumhuriyet değerleri ışığında hedefimiz; gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye`dir. Bugünün teması ile de çok iyi örtüştüğünü düşündüğüm bu vizyonun bizi hedeflerimize ulaştıracağına inanıyorum.”