İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Sayın Kılıçdaroğlu, gönül rahatlığıyla diyorum ki 13`üncü Cumhurbaşkanımızdır. Dolayısıyla koşu partneri olarak da bu somut işleri vatandaşın görebileceği işleri yapmış iki arkadaşımızla birlikte sonuca hızla gidiyoruz…Hata, yanlış yapmaz isek muhalefetin önde gelen sadece siyasilerinden bahsetmiyorum ‘kanaat önderi` diyeyim insanların biraz daha kapsayıcı olmaları kaydıyla AK Parti yönetiminden, tek adam sisteminden müthiş rahatsız olan, depremzedelerin yaşadıkları üzerinden bakıldığında oradan bu tarafa geçecek, seçmenin ürkütülmediği bir kapsayıcılıkla yüründüğü takdirde birinci turda alınacağına inanıyorum” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TV 100`de Uğur Dündar ile Haftanın Panoraması programında soruları yanıtladı. Akşener, şöyle konuştu:
“Çanakkale Zaferi`nden bugüne ne kaldı diye baktığım zaman, İstiklal Savaşı`nın olması için gereken irade kaldı. Bu savaşın başarılması için o gün ortaya konan iradenin yansıması kaldı. Bir önemli daha şey kaldı, saygı kaldı, düşmanına bile gösterilen saygı kaldı, düşmanlığın bile mertçe yapıldığı bir zaman kaldı. Bir ve beraber olmamızı sağlayan o ruh kaldı.
“NE SAYIN KILIÇDAROĞLU NE DE HERHANGİ BİRİYLE BİR PAZARLIK YAPMADIM”
Mesela 2017`de programlar yapıldı, bu ucube sistemin gelmemesi için sizin gibiler, benim gibiler inanılmaz bir güçle çalıştık. Herkes elinden gelen gayreti gösterdi. O gün ne diyorsak aslında bugün karşınızda oturan Meral Akşener bugün aynı şeyi söylüyor. Bizim partimizin kuruluş anlamı da bu demokrasi, hukukun üstünlüğü, liyakat ve en önemlisi milletin sesini duymak, duyurmak ve seçmeni veli nimet yapmak. O günle bugün arasında hiçbir fark yok. 2021`de ben Cumhurbaşkanı adayı değilim diyerek feragat ettim. Evet Başbakanlık adayıyım ama bunu da pazarlık konusu yapmadım. Ne Sayın Kılıçdaroğlu ne de herhangi biriyle bir pazarlık yapmadım.
Tek bir kişinin bir haftada 36 bin imza atması ne demek? Yetkilerin devredilmesi gerekirken bir kişide toplanması insan haklarına aykırı. İşleri kuvvetlendireyim derken tersine işleri berbat etti. Bu feragati yaptıktan sonra iki şey söyledim, bir; Cumhurbaşkanlığı`nı kazanmalıyız, ikincisi; Meclis`i kazanmalıyız. Burada da doğruyu söyleyecek birisine ihtiyaç var. Bir Altılı Masa kuruldu. O masaya katılan DEVA Partisi ve Gelecek Partisi`nin katılmasını da doğru olacağını söyleyenlerden biriyim.
“POPÜLARİTESİ YÜKSEK SAYIN MANSUR YAVAŞ İLE SAYIN EKREM İMAMOĞLU`NU DA KOŞU PARTNERİ OLARAK KOYDUK”
Bugün Sayın Kılıçdaroğlu`nun rahat rahat konuşabileceği ortak politikalar mutabakat metnini hazırladık ve en son geçiş sürecini konuşurken de aday konuşuldu. O dönemde bir kriz çıktı, daha sonra bu krizin neticesinde tekrar bir ortak akıl ve müzakere devreye girdi ve bugün birinci turda bile kazanılabileceğine insanımızın inandığı bir formül ortaya çıktı. Burada akıl, izan ve feraset devreye girdi ve Sayın Kılıçdaroğlu`nun Cumhurbaşkanı adayımız aynı zamanda da 13`üncü Cumhurbaşkanımız olacağına inandığım Sayın Kılıçdaroğlu`nun yanına koşu partneri olarak şu an somut işler yaptıkları için popülaritesi yüksek Sayın Mansur Yavaş ile Sayın Ekrem İmamoğlu`nu da koşu partneri olarak koyduk. Biz, genel başkanlar ise aynı şekilde Cumhurbaşkanı Yardımcılığı üzerinden Sayın Kılıçdaroğlu`nun arkasında onu desteklemek üzere bir ve beraber olduğumuz ilan ettik.
“ÇOK İBRETLİK BİR SÜREÇ GEÇİRDİM BEN BURADAN BİR İBRET ÇIKARDIM”
Bu anlaşma süreci yapılırken ben çok tuhaf bir linç yedim, bir gün evvel beni övmeye doyamayanların ertesi gün çok ağır, insan onuruna aykırı çirkin cümleler üzerinden yürümesini de çok ibretle karşıladığımı söylemek durumundayım.
(Kırıldınız mı?): Seçim sonuna kadar kırgınlıkları buzdolabına kilitledim ama asıl oradan çıkan bir ders var. 2017`de Türkiye`de sağcılık, solculuk bir kenara konulup bu ucube sisteme geçmemek için bir araya gelinmişti. Bu meselede gördük ki aslında sağcılık, solculuk duruyormuş. Benim sağcı olduğumu keşfetti insanlar. Benim Türk milliyetçisi olmam sebebiyle faşist olduğumu keşfetti insanlar. Bu arada AK Parti`nin bu toplumu nasıl kutuplaştırdığını anlamış olduk. Herkesin burada nasıl bir sakinlik içinde olması gerektiğinin ortaya çıktığı bir süreç oldu. Biz kendimize dair elbette bir ders çıkardık umarım bu konuda taraf olan ve incitici cümleler kurmuş insanların da bu konudan bir ders çıkarmış olmasını isterim. Çok ibretlik bir süreç geçirdim ben buradan bir ibret çıkardım. Türkiye`nin bu kutuplaşmadan çıkması için ortak noktalarımızın önde olması lazım farklılıklarımıza da saygı duymamız lazım diye çok uzun zamandır söylüyorum.
“BURADA BU KUTUPLAŞMANIN İNSANLARI NE HALE DÜŞÜRDÜĞÜNÜN DERSİNİ ÇIKARMAMIZ LAZIM”
(Kutuplaşma nasıl biter?): Birbirimizi anlamaya gayret etmemiz lazım. Birisi diyor ki; ‘Bu Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesini mutlaka kazanmalıyız çünkü bu son seçimdir.` Kazanmak için de her türlü ciddiyetle her türlü önlemi almalıyız. Aynı yerde aynı endişeyle yol yürüdüğünüzü düşündüğünüz insanların birden bir birey yani kendimden bahsediyorum mesela Tayyip Bey`e göz kırptığımı, ona yanladığımı, beşli çeteden para aldığımı…Ben Tayyip Bey ve yakınlarından 1 lira alsam bu masada oturamam, bunu herkesin bildiğine de inanıyorum, çok ayıp bir şeydi. Benim Tayyip Bey`e göz kırpmama da gerek yok, o partinin en başından beri kurucuları arasında olmuşum, gidişatı doğru bulmamışım kurucular listesine adım yazılmadan ayrılmışım, bunu yapabilen yok. Sonra aradan zaman geçmiş 2015`te Sayın Davutoğlu`nun Başbakanlığı döneminde bana, Tuğrul Bey`e teklif gelmiş, Başbakan Yardımcılığı olan bir sistem onu da ben kabul etmemişim. Teklif almamış bir şahıs değilim ki ben. Neredeyse kellemle top oynadığım bir sistemde, bu ucube sistemden kurtulmak için büyük gayret ettiğimiz bir dönemde ben nasıl olurda göz kırparım? Bunun bir mantığı yok. Burada bu kutuplaşmanın insanları ne hale düşürdüğünün dersini çıkarmamız lazım.
Ne için o masaya oturmuşum ki ben en başta? O masadan ne aldım? Bana ne verilecek? Yok böyle bir şey. Biz bu ülkeye hakikaten fayda sağlayacağız, sağlamalıyız. İki somut iş görmüş işte Mansur Bey`in sosyal belediyecilikten sosyal devlet alanına doğru kayan bilinirliği, Sayın İmamoğlu`nun İstanbul gibi devasa bir kentte yaptığı somut hizmetler…Ne Sayın Kılıçdaroğlu ne ben uzun zamandır iktidarda yer almamış insanlarız. İki partinin seçtirdiği belediye başkanları somut işler yapmışlar ve AK Parti`nin bizlerle dair yönelttiği 2 kazı güdemezler vesaire gibi konularda, hani ‘İstanbul`da DHKP-C, Ankara`da PKK elektrik faturalarını getirecekti, su faturalarını alacaktı` gibi iddiaların ne kadar boş olduğunu gösteren somut işler yapıldı. Bu somutluk neticesinde bu iki arkadaşımız öne geçtiler.
“SAYIN KILIÇDAROĞLU, GÖNÜL RAHATLIĞIYLA DİYORUM Kİ 13`ÜNCÜ CUMHURBAŞKANIMIZDIR… SEÇMENİN ÜRKÜTÜLMEDİĞİ BİR KAPSAYICILIKLA YÜRÜNDÜĞÜ TAKDİRDE BİRİNCİ TURDA ALINACAĞINA İNANIYORUM”
Sayın Kılıçdaroğlu, gönül rahatlığıyla diyorum ki 13`üncü Cumhurbaşkanımızdır. Dolayısıyla koşu partneri olarak da bu somut işleri vatandaşın görebileceği işleri yapmış iki arkadaşımızla birlikte sonuca hızla gidiyoruz.
(İnanıyor musunuz birinci turda kazanacağınıza?): Ben şu anda inanıyorum. Hata, yanlış yapmaz isek muhalefetin önde gelen sadece siyasilerinden bahsetmiyorum ‘kanaat önderi` diyeyim insanların biraz daha çelebi, biraz daha kapsayıcı olmaları kaydıyla AK Parti yönetiminden, tek adam sisteminden müthiş rahatsız olan, depremzedelerin yaşadıkları üzerinden bakıldığında oradan bu tarafa geçebilecek, seçmenin ürkütülmediği bir kapsayıcılıkla yüründüğü takdirde birinci turda alınacağına inanıyorum. Ama parmak sallayan bir sistemin olmaması gerekiyor. Seçmen velinimettir, seçmenin emrindeyiz hepimiz. Bunun da unutulmaması gerekiyor. İkna etmeliyiz o seçmenleri.
“ÖMRÜM GEÇTİ İFTİRAYA UĞRAYARAK. SİYASETÇİ NİYE KORKULAN BİR İNSAN OLSUN”
(Meclis çoğunluğuyla ilgili) 360 ile 400 arasını behemehal her türlü gayreti göstererek, o seçmene ulaşarak, kaş göz oynatmayı bırakarak, parmak sallamayı bir kenara koyup o insanların gönlüne girerek sağlamamız gerekiyor. Bunu sağlayabilecek imkana sahibiz, yeter ki birbirimize saygı duyalım. Siyaseti ne için yapıyoruz, seçmene hizmet etmek için. Siyasetteki rekabet, kavga, saygısızlık, iftira üzerinden olmaz ki…Ömrüm geçti iftiraya uğrayarak. Siyasetçi niye korkulan bir insan olsun? Ama bugün korkuluyor. Bunu kaldırmak zorundayız.
(Mansur Yavaş`ın Altılı Masa`ya dahil olan liderlerin milletvekili olarak partilerin başında bulunmalarına yönelik açıklamalara ilişkin) Perşembe günkü masadaki sistemden sonra benim önerilerimin kabul edilmemesi üzerine bir nefes alma kararı çıktıktan sonra bir gelişme oldu. İki belediye başkanımız Kemal Bey`in bilgisi dahilinde benim evime geldiler, bir konuşma yaptık, çeşitli seçenekler üzerinden gidildi. Ben kendime dair hiçbir seçeneğin içinde, yanında, yöresinde olmayacağımı söyledim. Ama bu seçimi de almalıyız. Sonra bu seçenek ortaya çıktı. Orada etkili ve yetkili bir kavram üzerinden gidildi, sonra bu Kemal Bey`e sunuldu ve bunun masaya getirilmesine dair bir kanaat ortaya çıktı. Şimdi benim ev sahipliği yaptığım yani bizim partinin ev sahipliği yaptığı toplantı da bir arkadaşımız genel başkanların milletvekili olarak Meclis`te grupların başında olmasını, dolayısıyla bir danışma kurulu gibi olmasını genel başkanların…
“BENİM ÖNCELLİĞİM BU İKİ ARKADAŞIMIZIN KOŞU PARTNERİ OLARAK SAYIN KILIÇDAROĞLU`NUN YANINDA YER ALMALARIYDI”
Toplantıda açılan bu görüş bir karara bağlanmadan ortadan kalktı. Müzakere masası orası hatta bakan olmaları falan gerektiğine gitti iş (Yavaş ve İmamoğlu), sonuç itibarıyla bu iki arkadaşımızın başkan yardımcısı olarak yer almalarına ve bizlerinde başkan yardımcısı olarak milletvekili olmadan gidildi. Benim ikna olmama sebep olan şey şuydu; mesela Sayın Davutoğlu ile Sayın Babacan`ın bu konudaki tavrı ben de sonra doğru olduğunu kanaat ettim. O da genel başkanların milletvekili olamamasının bu seçimi alacağımıza dair inancın, iddianın tezahürü olabileceğini söylediler ben de onu olumlu buldum, ondan sonra da el sıkıştık. Benim öncelliğim bu iki arkadaşımızın koşu partneri olarak Sayın Kılıçdaroğlu`nun yanında yer almalarıydı.
(CB Yardımcılığı ve Büyükşehir Belediye Başkanlıkları doğal mıdır?): Aslında bu mümkün fakat 9 ay sonra seçim var. Bu arkadaşlarımız sürdürebilirler ondan sonra da bir tercihte bulunurlar ya öyle ya böyle onların kendi adına yapacakları tercihtir. Bu mümkün.
“BU SEFER BİR ŞANSIMIZ DAHA VAR ALTI PARTİNİN İMKANLARIYLA BİR ARAYA GELECEĞİZ VE O SANDIKLARA KORUNACAK”
(Sandık ve seçim güvenliği): Sandık kurullarında bizim arkadaşlarımız resmi olarak görev alacak, 2018`de sadece müşahit koyabilmiştik. Hem CHP`nin hem bizim yani sandık görevlisi resmi olarak orada olacaklar yani devlet onlara para ödeyecek, 886 lira olması lazım. Birincisi bu resmi alanda. İkincisi zaten o masada bulunan her siyasi parti aynı zamanda müşahit verebilecek. Benim görebildiğim şu; sandıklardaki üçkağıtlar, hileler tamamen sandık sayımları esnasında olur. Biz gönüllülerimizle, hukukçularımızla ve bu sefer bir şansımız daha var altı partinin imkanlarıyla bir araya geleceğiz ve o sandıklara korunacak.
“İNCE`NİN VE ONU SEVENLERİN İKNA EDİLEREK BU DURUŞUNA SAYGI DUYULARAK BİR YAN YANA GELİŞİN OLUŞTURULMASI GEREKİYOR”
(Muharrem İnce`nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı): Sayın İnce`nin Cumhurbaşkanı adayı olmaya hakkı mevcuttur. Sayın İnce`nin Millet İttifakı genişleyecekse eğer bu genişlemenin içinde yer almasını elbette isterim ama benim bu konuda diğer arkadaşlar adına bir şey söyleme imkanım yok, bireysel olarak elbette çok isterim. Diğer taraftan Sayın İnce`nin bu hakkının kullanıyor olmasının böyle büyük bir hakarete, hainlikle suçlanmaya, AK Parti tarafından ‘sulandığının…` yapılmalarının da esefle karşıladığımı söylemek isterim. Sayın İnce`nin ve onu sevenlerin ikna edilerek bu duruşuna saygı duyularak bir yan yana gelişin oluşturulması gerekiyor.
“HER SİYASİ PARTİNİN EN FAZLA OY ALABİLECEĞİ BİR SİSTEMİ KURMAK ZORUNDAYIZ KAMPANYANIN BİR AYAĞI DA O OLACAK”
(İYİ Parti`nin seçim kampanyası): Bu bizim bir ön kampanyamız, Sayın Kılıçdaroğlu`nun adaylığı ve onun koşu partneri olan iki belediye başkanının beraber gösterildiği bir kampanya bu, bizim kazanacağımızı, Sayın Kılıçdaroğlu`nun 13`üncü Cumhurbaşkanı olacağına inancımızı, bu iki belediye başkanımızın da kazanmada büyük görev üstleneceğini tescilleyen bir kampanya. Sonrası ise bir Cumhurbaşkanı adayımızın kampanyası var, bir diğeri de her siyasi partinin kendi kampanyası. O Meclis`te en az 360 almalıyız ki biz bu sistemi değiştirebilelim. Her siyasi partinin en fazla oy alabileceği bir sistemi kurmak zorundayız kampanyanın bir ayağı da o olacak. Bu kampanyanın Cumhurbaşkanı adayının kampanyası ile ters düşmeyeceği gerek Mansur Bey gerek Ekrem Bey gerekse siyasi partilerle Cumhurbaşkanı adayının kampanyasında görünmek, onun için çalıştığımızı ifade edebilmek gibi hadiselere kimse kapalı değil. Bu Cumhurbaşkanı adayımızın kapmayasını yönetecek kişilerin bizi yönlendirmesi gerek.
“(DEPREMZEDELERİN) NEREDE OY KULLANACAĞINI, HANGİ SANDIKTA OY KULLANACAĞINI TAKİP EDİYORUZ”
(Deprem bölgesinde seçimler için özel bir planınız var mı?): Var mesela Kahramanmaraş`ın ilçelerinde büyük yıkım var. Büyük yıkım olan yerlerde evi yıkılmış iktidarın kendilerine yapacağı evi beklerken köylerine çıktığı bir gerçeklik var. Köylerin nüfusu artıyor şu anda. Oralarda teşkilatlarımız çalışıyor. Bir de buralardan büyükşehirlere gidiş var. Oralardan tahliye olup buraya gelen aileleri de takip ediyoruz. Onların nerede oy kullanacağını, hangi sandıkta oy kullanacağını takip ediyoruz.
(HÜDA-PAR`ın Erdoğan`ı seçimlerde destekleyeceği açıklaması): Biz siyasi partilerin başka siyasi partilerle olan ilişkilerine, irtibatlarına, iletişimlerine saygı duyuyoruz, yorum yapmıyoruz. Ama Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasında şöyle bir fark var; Cumhur İttifakı çok duygusal, etle kemik vaziyetinde, mezara kadar bir birliktelik, bizim ise farklı farklı altı partinin bir araya geldiği, hayata bakışları, ekonomiye bakışları birçok yerde birbirinden farklı düşünen ama bu farklılıklarına saygı duyan müştereklerde bir araya gelip o müşterekler üzerinden önce bir doküman ortaya koyan yani güçlendirilmiş parlamenter sistemi ortaklaştıran altına altı imza atıldığı bir metin. Bizim 4 metnimiz var altına imza atılmış her şey açık, her şey şeffaf ve ne yapacağımız belli. Bu masanın imza altına alınmış konuların dışına taşması imkansız. Cumhur İttifakı`na gelince o da genişleyebilir ama orada bir ortak metin, dil, davranış yok.
HÜDA-PAR AÇIKLAMASI: “EZ CÜMLE BU ÜLKENİN BİRLİĞİNE, BEKASINA, İSTİKBALİNE YÖNELİK KOSKOCA BİR TEHDİT VAR”
Sayın Erdoğan`ın bugün genişlettiği masasında neler var? Mesela çok enteresan ‘Türkiye`nin Şeyh Sait isyanları nedeniyle özür dilemesi ve tazminat ödemesi var. Özerlik ve federasyon var. Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilebileceği var. Kadınların fıtratlarına göre yaşaması zorunluluğu var, kadınlara zulüm var, kadınlara yönelik şiddetin önünün açılması var. Cumhuriyet değerlerimize saldırı var.` Ez cümle bu ülkenin birliğine, bekasına, istikbaline yönelik koskoca bir tehdit var. İşte bizi bu yeni katılımlarda ilgilendiren kısım budur. Seçimi kaybedeceğini anladığı için böyle bir genişleme yapmış olabilir. İlginç olanı bu genişlemede Cumhur İttifakı`nın genişletilmiş Cumhur İttifakı haline dönmesinde o ittifakın bir bileşeni olan Vatan Partisi ve Doğu Bey bu genişlemedeki bu giren aktöre çok ağır eleştiriler yöneltti ve vazgeçmediyse Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkmış durumda. Ama diğer bileşenlerden ses seda yok.
(Seçim sonuçlarına ilişkin oy tahmininde bulunmanız mümkün mü): Oransal olarak bir şey diyemeyeceğim ama birinci turda Cumhurbaşkanlığı`nı alabileceğimize inanıyorum. Hayalim, umudum, iddiam 400 elbette ama 360-400 civarında Meclis`te oy alabileceğimize inanıyorum.
“HDP BAŞKALARI ÜZERİNE BİR SOPA OLARAK KULLANILAN BİR APARAT HALİNE GETİRİLDİ AK PARTİ TARAFINDAN”
(Kılıçdaroğlu`nun HDP ile görüşecek olması hakkında): Sayın Kılıçdaroğlu sadece HDP`yi değil bütün siyasi partileri dolaşıyor. Yakın zamanda da Sayın Hüseyin Baş ile görüştü. Başka siyasi partilerle görüştü. O görüşmelerde Cumhurbaşkanı adayı olarak elbette bir sakınca yok. Gözden kaçan bir durum var; HDP bir dönemde AK Parti`nin partneriydi. Hani Sayın Kılıçdaroğlu`nun koşu partneri diyoruz ya iki belediye başkanına Sayın Erdoğan`ın partneriydi HDP ve onun karşılığı olarak ben o zaman MHP`de görev yapıyordum bizlerle ilgili inanılmaz yani neredeyse elimizde bıçakla gezip kan içiyoruz şeklinde anlatılan bir Türk milliyetçileri tarifi vardı. Sonra ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız`dan sonraki fasıl bambaşka bir yere evrildi. Şimdi bu zikzaklar ilginç. Sonuçta HDP başkaları üzerine bir sopa olarak kullanılan bir aparat haline getirildi AK Parti tarafından. Beni burada çok üzen şey şu; bu ülkede HDP`ye, AK Parti`ye, CHP`ye başka partilere oy veren Kürtler var. İstanbul`da, İzmir`de Güney Doğu`da yaşayan Kürtler var, Zazalar var, Kırmanciler var, Sünnisi var Alevisi var, Şafisi var Hanefisi var.
“KÜRTLERDEN BAHSEDİYORUM EŞİTTİR PKK`LI HALİNE GETİRİRSENİZ BU ÜLKE BİRLİĞİNİ VE BERABERLİĞİNİ KAYBEDER SAYIN ERDOĞAN”
Birbirlerinden farklı olan ama günün sonunda ben Kürdüm diyen insanlar var. 31 Mart`tan beri bir çirkinlik yaşanıyor bu ülkede. İpin ucu kaçtı bu ülkede. Bir tane oy için bir taraftan Abdullah Öcalan`ın mektubunu okuyacaksınız sekreterlik yapacaksınız, kardeşini televizyona çıkaracaksınız bir taraftan da İYİ Parti`nin CHP`nin Kürt olan belediye başkanı adaylarını, belediye meclis üyelerini Yeni Şafak gazetesinde nüfus cüzdanlarının numaralarıyla ifşa edeceksiniz ve bunlar PKK`lı diyeceksiniz. Bu çok tehlikeli bir şey. Sayın Erdoğan her Kürt PKK`lı değildir. Eğer tersi olsaydı bugün güneydoğu bizde olur muydu bilmiyorum. Onlar öyle olmadığı için oradaki aileler PKK karşıtı oldukları için kahir ekseriyetle PKK ile dövüştükleri için, mücadele ettikleri için bu ülkenin birlik ve beraberliği sürüyor Sayın Erdoğan. Dolayısıyla HDP`yi 50 bin tane yanlışı olduğuna inandığınız bir partiyse gereğini yaparsınız hukuki olarak ama HDP`ye oy vereni de kendinize oy vereni de başka bir siyasi partiye oy vereni de Kürtlerden bahsediyorum eşittir PKK`lı haline getirirseniz bu ülke birliğini ve beraberliğini kaybeder Sayın Erdoğan.”