İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, patisinin olağan kongresinde, “Bu parti seçime girsin diye CHP`den 15 milletvekili istedik. Hayatımın en büyük pişmanlığıdır. Savaşmalıydık, bileğimizin gücüyle o seçime girmeliydik. Girmiyorsak da gereğini yapmalıydık. Savaşmadık ve 15 milletvekili istedik” dedi. Elinde kura torbasıyla İYİ Partililere seslenen Akşener, “Kongreye gidiyoruz, üç tane hakkım var. Bir; çarşaf. İki; yarı çarşaf. Üç; blok. Bütün üst kurul delegelerimizin, milletvekillerimizin ismi olan bir torba. Bana kala kala kura kaldı. Ayıp be ayıp, kura mı çekeyim ben? Milletvekillerini kurayla mı belirleyeyim, GİK`i kurayla mı belirleyeyim? Ne istiyorsunuz kardeşim? Saygısızlar, ne istiyorsunuz” dedi.
İYİ Parti`nin 3. Olağan Kongresi, bugün Ankara`daki ATO Congresium`da yapılıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, cumhurbaşkanı seçiminin 28 Mayıs`ta yapılan ikinci turundan sonra ilk konuşmasını kongrede yaptı. Akşener, şunları söyledi:
“SİYASET ESNAFININ RAHATINI BOZDUK”
“Hatırlayalım; bundan 5 buçuk yıl önce ‘Bu partiyi kuramazsınız` dediklerinde demiştik ki ‘Kuracağız`. Kurduk mu? Kurduk. ‘Bu parti yaşamaz` dediklerinde demiştik ki ‘Yaşatacağız`. Yaşattık mı? Evet yaşattık, yeşerttik, büyüttük. Demiştik ki ‘Aziz milletimizin teveccühüyle milletimizin sesi olacağız`. Olduk mu? Olduk. Hem de öyle bir olduk ki siyasetin alışılmış düzenini bozduk. Siyaset esnafının rahatlarını bozduk. Milletin iradesine göre değil, kendi keyfine, kendi egosuna, kendi çirkinliklerine göre siyasete yön vermeye heveslenen nobranların, sahtekarların tezgahlarını bozduk. Milletimizin sesine kulak vermek için il il, ilçe ilçe, köy köy gezdik. Sosyalleşmek için gezmedik, kapıları çalarak, milletimizin derdini dinleyerek, birbirimizle sosyalleşip dedikodu etmek için değil; bu partiyi büyütmek, milletimizin sesini dinlemek için sokakları, mahalleleri, dükkanları, evleri dolaştık.
Milletimizin taleplerini tüm Türkiye`ye duyurmak için, dinlediğimiz her şeyi meydanlara, kürsülere, sosyal medyaya taşıdık. Dedikodu etmek yerine, iftira etmek yerine, hakaret etmek yerine milletimizin derdini, milletimizin sesini taşıdık. ‘Bizden değil` demedik, ‘Bu dert bize oy getirmez` demedik, ‘Bu talep bizim işimize gelmez` demedik. Milletimizin her bir ferdinin sorunlarına çözümler ürettik. Dedikodu yapmak yerine, iftira atmak yerine, hakaret etmek yerine kapı zillerini çaldık. Çünkü biz, daima hakikatin peşinden gittik. Şartlar ne olursa olsun hakikati söylemekten kaçınmadık. ‘Yapılamaz` denilen her şeyi yaptık. Aşılamaz sanılan engelleri teker teker aştık. İşte bu yüzden İYİ Parti, dengesi bozulan siyasetin su terazisidir. İki yumruk arasına sıkıştırılan milletimiz için yaşam odasıdır. Kişisel ihtiraslara mahkum edilen milletimiz için bir çıkış kapısıdır.
“İYİ PARTİ ERGENEKON`DUR, MİLLET VE SİYASET ARASINDAKİ DEMİRDEN DAĞLARI ERİTENDİR”
İYİ Parti, atalarımızın tarihin taşlarına kazınmış öğüdü, büyük Türk milletinin hürriyet aşkının mührüdür. İYİ Parti Ergenekon`dur, millet ve siyaset arasındaki demirden dağları eritendir. İYİ Parti Malazgirt`tir, siyasetin unuttuğu Anadolu`nun kapılarını açan Alparslan`ın yolundan gidendir. İYİ Parti, mücadele ruhudur. Mücadelesi, kendi içimizdekileri itibarsızlaştırmak yerine, bu ülkenin üzerine kabus gibi çöken, herkesi korkutan bugünkü nobran yönetime karşı verilen bir mücadeledir. Kolayı değil, zoru seçendir. Birbirine hakaret eden, iftira atan değil, ‘Ben varsam her şey var, ben yoksam yansın bu dünya, yıkılsın Türkiye` diyen değil; egosantrik, nefsinin peşinden giden değil, nobranlara karşı ‘Buradayım, varım, buyurun` diyenlerin partisidir. Esarete karşı ‘Müdafaayı hukuk` diyendir. Hayatımda bu nobranlara laf etmemiş, kendi arkadaşlarını kıyma makinesinden geçiren değil, işgale karşı ‘Reddi ilhak` diyendir. Mandacılara karşı ‘Hakimiyeti milliye` diyendir. Ben olayım da Türkiye ne olursa olsun` diyen mandacı ruhlular için değil, mandacılığa ‘Hayır` diyenlerin partisidir. İYİ Parti, cumhuriyet birikimidir. Zor zamanlarda güneşi bulmak için karanlık yollara düşen Mustafa Kemal Atatürk`ün evladıdır. ‘Kılıç kullanan kol yorulur, fakat saban kullanan kol her gün daha çok kuvvetlenir ve her gün daha çok toprağa sahip olur` vizyonundan ilham alandır.
“BİR ŞEY OLAMADIĞINA ÖFKELENİP BİZZAT İÇİMİZDEN YAPILAN İFTİRA, HAKARET VE ÇİRKİNLİKLERE GÖĞÜS GERDİK”
Milletimizi ve memleketimizi geçmişin kavgalarına hapsetmeye çalışanların karşısında İYİ Parti, bugündür. İYİ Parti, yarındır. İYİ Parti; zengin, güçlü ve mutlu bir Türkiye`dir. Cesaret kemerini kuşanan vatan sevdalılarıdır. Şımarıkların değil, ahlaksızların değil, iftiracıların değil, kendinden başka kimseyi düşünmeyen egosantriklerin değil; Türkiye`yi öne koyan, Türkiye için ölümü göze alan, bu millet için hapse girmeyi göze alan cesurların partisidir. Gayret kemerini kuşanan kalkınma neferleri, adalet kemerini kuşanan demokrasi çerileri, şunu hiçbir zaman unutmayın; İYİ Parti`yi milletimiz kurdu. Bizler, sizler, sadece tabelayı astık. Kendimizi fasulye gibi nimetten saymayalım. Milletimiz kurdu, biz sadece tabelayı astık. İşte tam da bu nedenle İYİ Parti`nin yolculuğu, aslında milletimizin yolculuğudur. Biz, bugünlere hiç de kolay gelmedik. Yolumuz doğru olduğu için nice çileye katlandık. Hedefimiz doğru olduğu için nice engelle mücadele ettik. Davamız doğru olduğu için nice zorluğa direndik. Sözümüz doğru olduğu için nice iftiraya göğüs gerdik. Hele ki bir şey olamadığına öfkelenip bizzat içimizden yapılan iftira, hakaret ve çirkinliklere göğüs gerdik. Şahsen, hiçbir düşmanımın, rakibimin, -beni hapse atmayı isteyenler dahil- benimle ilgili asla iddia etmedikleri, söylemedikleri pis iftiralara şahit oldum. Allah bana bunu gösterdi ama affetmeyeceğim, asla affetmeyeceğim.
“BANA İKİ ŞEY, BU ÜLKEDE SÖYLENEMEDİ, KENDİ ARKADAŞLARIM SÖYLEDİ. AFFETMEYECEĞİM, HESAPLAŞACAĞIZ”
Bana iki şey, bu ülkede söylenemedi, kendi arkadaşlarım söyledi. Affetmeyeceğim, hesaplaşacağız hep birlikte. Biz, bugünlere koltuk sahibi olmak için gelmedik. Biz, bugünlere zengin olmak için de gelmedik. Zengin olmayı hayal edenler kapı dışarı. Burada böyle bir şey yoktur. Biz, bugünlere kendi ikballerimiz için de gelmedik. Karşınızda genel başkanınız var, milletvekillerimiz var, genel başkan yardımcılarımız var, GİK üyelerimiz var, üst kurul delegelerimiz var, kurucular kurulu üyelerimiz var ve il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız var, belediye başkanlarımız var. Ben Meral Akşener; ben, sadece oylarınızla genel başkanlığa seçilmiş, başka hiçbir sıfatı olmayan buradaki tek kişiyim. Beni parayla satın alabilen oldu mu? 30 yıllık siyasi hayatımda parayla ilgili hiçbir isnat olmamışken bunu yapanlar, kahrı perişan olsun inşallah. Biz, bugünlere milletimiz için geldik, hırslara esir olmadık. Kibirle kalbimizi karartmadık. Makam sarhoşluğuna kapılmadık. Makamla alakası olmayan tek kişi olarak, sarhoş olmam da mümkün değil herhalde.
“MERAL AKŞENER`İ, DÜŞMANLARININ SUÇLAMADIĞI, İFTİRA ATMADIĞI İFTİRALARLA SUÇLADINIZ, KAHROLUN”
Biz, bugünlere milletimizin teveccühüyle geldik. ‘Biz` diye diye geldik. Ağzımdan ‘ben` sözünü duymadınız. ‘Biz` diye diye geldik. 200 kişilik kurucular kurulu koyduk, en fazla 80 kişi olur. 200 kişi niye oldu biliyor musunuz? Herkes borç çıkardı. Çocuğunun çikolata parasını koyduğunu iddia ettiler ve bazılarımız döndü dedi ki ‘Ben master paramı koydum`. Yahu niye koydun? Bu yola çıkarken hanginizden para istedim ki ben? Meclis`e girdiniz, genel merkeze sizden para mı istedik? Bugün milletvekilisiniz, sizden para mı isteniyor? Genel merkez yapıldı, 15 liralık çöp kutularını aldım. O gün bana ‘Bu parayı nereden buldun` diye niye sormadınız, muhterem ve muhteremeler? ‘Nasıl buldun bu parayı, nereden buldun` niye demediniz? Çünkü sorumluluk almanız gerekiyordu, kaçtınız. Ama bugün Meral Akşener`i, düşmanlarının suçlamadığı, iftira atmadığı iftiralarla suçladınız, kahrolun. İşte bu yüzden bizim siyaset anlayışımızın yönü de yolu da pusulası da aziz milletimizin ta kendisidir. Türkiye için vadettiğimiz siyaset anlayışımızın temeli, milletin kutlu iradesidir. Millet iradesinin ölçüsü de sandıktır, sandıktan çıkan sonuçtur.
“BEN HESAP VERECEĞİM, SİZ DE HESAP VERECEKSİNİZ”
Ben, parti kurulduktan, beni genel başkan seçtikten itibaren çeşitli yöntemlerle demokrasiyi oluşturmaya çalıştım. Önce kurultayda iki kere blok liste yaptım, itiraz ettiniz. Sonra hiç insan işaret etmeden çarşaf yaptım. Çarşaf listede anahtar listeler çıktı, seçilemeyenler su koyuverdi, itiraz etti. Anladım ki o gün benim görevim insan seçtirmekmiş. Benim başka bir hakkım, hukukum yokmuş. 20 Eylül 2020`de döndüm, 100 kişilik, diğer başka insanların da aday olabileceği bir yarı çarşaf yaptım. Onda da kimseyi mutlu edemedim. Orada da çok ağır çirkinlikler yaşadım. Kurultaylar hesaplaşma yeridir. Hesap sormanız, hesap sormam ve hesap verme yeridir. Ben hesap vereceğim, siz de hesap vereceksiniz. Herkesin hesap verme yeridir. Öyle çirkinlikler yapıldı ki günlerce uyuyamadım. Burada söyleyemeyeceğim öyle pislikler oldu ki tekrar edemeyeceğim. Sonra gördüm ki olmuyor. Herkes her şeyi istiyor, yetmiyor. Milletvekili olunuyor, yetmiyor, GİK üyeliği isteniyor. GİK üyesi olunuyor, yetmiyor, genel başkan yardımcılığı isteniyor. Kadrolarımız sınırlı, bırakın da birileri o görevleri yerine getirsin.
“BU PARTİ SEÇİME GİRSİN DİYE CHP`DEN 15 MİLLETVEKİLİ İSTEDİK. HAYATIMIN EN BÜYÜK PİŞMANLIĞIDIR”
Sonra Altılı Masa meselesi ortaya çıktı. Biz fedakarlık yapan insanlarız ya, Türkiye bizim için önde ya, genel başkanınız bu konuda her türlü feragati, fedakarlığı yapan insan ya, dolayısıyla biz, önce bu parti seçime girsin diye CHP`den 15 milletvekili istedik. Hayatımın en büyük pişmanlığıdır. Hesap veriyoruz. Savaşmalıydık, bileğimizin gücüyle o seçime girmeliydik. Girmiyorsak da gereğini yapmalıydık. Savaşmadık ve 15 milletvekili istedik. Sayın Kılıçdaroğlu`na buradan bir kez daha teşekkür ediyorum ama o gün bugün 15 milletvekilinin bedelini ödeyemedik. Ömer Seyfettin`in Diyet`ine döndü bu iş. Biz, psikolojik olarak kendimizi çok kötü hissettik. Ben, kendimi çok kötü hissettim, çok aşağılanmış hissetim, çok çaresiz hissettim. Asla hayatımın hiçbir döneminde hissetmediğim kadar çaresiz hissetim. Çünkü savaşmadık. Ben, savaşı severim. Ben, mücadeleyi severim. Ben canımla, kellemle top oynamayı severim. Yapamadık.
“BAŞARISIZLIK VARSA SORUMLULUĞU BENİMDİR, VARSA BAŞARI SORUMLULUĞU SİZİNDİR”
Ben, kellemle top oynamayı çok severim. 28 Şubat`ta oynadım, umurumda olmadı. Tayyip Erdoğan`la ters düştük, mücadele ettim, umurumda olmadı, korkum olmadı. Her hafta benim tutuklanacağımı söyleyenler oldu aramızda, ‘Can baş üstüne` dedim, umurumda olmadı, korkum olmadı. Ama cesaret edemedik, savaşmadık, mücadele etmedik, 15 milletvekili aldık. Bu bize neye mal oldu? Kuyruk siyasetine mal oldu. Ama eğriye eğri, doğruya doğru; bu, aynı zamanda Türkiye`ye büyük bir iyilik yaptı. CHP`yle yapılan bu iş birliği, CHP`ye sahada bulunan her renkten siyasi görüşteki insanların ön yargılarının değişmesine sebep oldu. Bu değişme Altılı Masa`yı, Millet İttifakı`nı getirdi; Sayın Koray Aydın`ın önerisi, benim de çok net bir şekilde arkasında durduğum, divanın kabulü, GİK`in çok olumlu karşıladığı. Bu arada, asla bugüne kadar hiçbir kararı kendi başıma vermedim. Ama başarısızlık varsa sorumluluğu benimdir, varsa başarı sorumluluğu sizindir. Oturduğunuz yerden ahkam kesmek öyle kolay değil. Demokrasinin gerekleri var, fedakarlıkları var, sonuçları var.
“TEMAYÜLDE GERİDE ÇIKAN ARKADAŞLARIMIZ, BU MESELEDE SIRA SATMAKTAN TUT, HER TÜRLÜ AHLAKSIZLIĞI ÖNE KOYAN AÇIKLAMALAR YAPTILAR”
Sayın Kılıçdaroğlu`ndan randevu aldım. Gittik, iki parti yerel seçimlere birlikte gitmeyi teklif ettik ve sonuçta bir başarı çıktı. Beni en çok ilgilendiren, en çok etkileyen, en çok üzen; İstanbul`un seçimini biz değil HDP kazandırdı. Artık bu partide şımarıklık bitmiştir, hadsizlik bitmiştir, kaygısızlık bitmiştir. Herkes haddini bilecek. Biz hariç herkes kazanmayı sağladı. O gün anladım ki İYİ Parti, önemli bir kesim tarafından tehdit görülen, sadece iktidar değil, muhalefetin bir bölümü de muhalefetin ‘kanaat önderleri, tanzim edicileri` tarafından da tehdit görülen, tehlike görülen bir siyasi partidir. Anladım ki İYİ Parti, milletin partisidir. Anladım ki İYİ Parti, bu milletin vicdanının su terazisidir. Sonra seçim geldi. Seçim için ön seçim istedim. Sürenin çok az olduğu söylendi. Sonra tüzüğün bir maddesinin bazı şartlarının yerine gelmesi nedeniyle mümkün olmadığı söylendi. Sonuç itibarıyla her şeye rağmen sonuçlarına uyacağım bir temayül yapılmasını istedim. Onun için farklı arkadaşlarımızdan oluşan bir heyet kurdum. Bu sonuçlar geldi, mümkün olduğunca uydum. 16 ilde temayül, ön seçim yapmışız.
Temayülde geride çıkan arkadaşlarımız, bu meselede sıra satmaktan tut, her türlü ahlaksızlığı öne koyan açıklamalar yaptılar. Sonuç; arkadaş 17`de çıkmış. Özür dilerim, sizleri 1`de çıkaramadım, kusura bakmayın. Madem kurucusunuz, madem bilmem hangi görevdesiniz, ne için bugüne kadar üyenin kendisine ulaşmadınız, teşkilatlara ulaşmadınız da ‘bana yar olmayan kara toprağın` diyen, partimizi yerle bir eden, partimizi yandaş televizyonlarda, bizimle ilgili ahlaksız görüşleri olan yerlerde her türlü iftiranın karşısında bıraktınız? Diyorsunuz ki ‘bana yar olmayan kara toprağın`. Siz kim, Türk milliyetçiliği kim. Siz kim, Türkiye kim. Siz kim, Türklük kim? Saygısızlar.
“BUNDAN SONRA PARTİMİZE SAYGISIZLIK EDEN, PARTİMİZE SOSYAL MEDYADAN, ORADAN BURADAN ZARAR VERMEYE KALKIŞAN HERKES HAKKINDA BİZZAT GEREĞİNİ BEN YAPACAĞIM”
Kongreye gidiyoruz, üç tane hakkım var. Bir; çarşaf. İki; yarı çarşaf. Üç; blok. (Kürsüde duran torbayı eline alarak) Bütün üst kurul delegelerimizin, milletvekillerimizin ismi olan bir torba. Bana kala kala kura kaldı. Ayıp be ayıp, kura mı çekeyim ben? Milletvekillerini kurayla mı belirleyeyim, GİK`i kurayla mı belirleyeyim? Ne istiyorsunuz kardeşim? Saygısızlar, ne istiyorsunuz? Hesabımızı bugün ortaya koyduk, yarın göreceğiz. Bundan sonra partimize saygısızlık eden, partimize sosyal medyadan, oradan buradan zarar vermeye kalkışan herkes hakkında bizzat gereğini ben yapacağım.
Bir seçim dönemini geride bıraktık. Sandıkta, milletimizin terazisinde tartıldık. Bizim siyasetimizde bahanelere yer yoktur. Milletin verdiği kararın karşısında mazeretlere yer yoktur. Çünkü bizim için milletimizin iradesi baş tacıdır. Çünkü biz, siyasetimizi şikayet üzerine değil, cesaret üzerine şekillendiririz. Ne kazanmanın sarhoşluğuna kapılırız ne de kaybetmenin üzüntüsünde kayboluruz. İYİ Parti olarak bizim baktığımız çerçevede siyasetçinin görevi, milletin sesini, mesajını ve talebini duymaktır. Çünkü millete kulak tıkayarak siyaset yapılmaz. Milletin kararının olmadığı bir yerden; sözde düşünürlerin, kanaat önderlerinin, siyasi elitlerin keyiflerine göre yaptıkları tanzim üzerinden bir demokrasi inşa edilemez. Çünkü demokrasi, yalnız ve yalnızca milletle beraber inşa edilir. İşte bu yüzden biz de İYİ Parti olarak, yaşanılan seçim yenilgisine ilişkin muhasebemizi de açık yüreklilikle yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
“MİLLETİMİZ BİZDEN AVUKATLIĞINI YAPMAMIZI İSTEDİ”
İYİ Parti olarak milletimiz, bizden, iktidar karşısında haklarını savunmamızı, avukatlığını yapmamızı istedi. Millet iradesinin vermiş olduğu bu görevi, bugüne kadar olduğu gibi yine aynı ciddiyetle, aynı düsturla, ‘seçmen velinimettir` anlayışıyla yürüteceğiz. Gazi Meclis`imizde milletimizi temsil etmesi için seçilen arkadaşlarımız da seçildikleri bölgeler başta olmak üzere memleketimizin dört bir yanındaki dertleri çözmek, vatandaşlarımızın sesini ve taleplerini duyurmak için milletin vekilleri olarak görevlerini hakkıyla yapacaklar. Verilen her oy bizim için çok kıymetli. Bu yüzden, şimdiye kadar olduğu gibi bugünden sonra da gecemizi, gündüzümüze katarak; il il, ilçe ilçe, sokak sokak gezerek çalışmaya devam edeceğiz. Bize oy vermiş olsun veya olmasın, milletimizin her bir ferdinin sesini duyurmaya ve sorunlarına çözümler üretmeye devam edeceğiz.
Geride bıraktığımız seçimlerle birlikte, milletimizin iki yumruk arasına sıkıştırılmaktan ne kadar yorulduğunu bir kez daha görmüş olduk. Maalesef alışılmış kutuplaşma alanlarının, ‘sen şucusun, sen bucusun` diye ayrıştırılmanın ve suni kavgaların gölgesinde bir seçim süreci yaşandı. Bu dönemde siyaset, ne yazık ki milletimizin gündeminde olmayan konular üzerinden yapıldı. Milletin sesini duymak istemeyenlerin sorumluluktan kaçmak için kutuplaşma alanlarını fütursuzca kaşıdığı bir kampanya dönemi geçti. 21`inci yüzyılda, Cumhuriyet`imizin 100`üncü yılında ortak değerlerimizi, ortak zenginliğimizi, ortak hatıra mirasımızı çoğaltmaya odaklanmamız gerekirken basiretsiz bir iktidarın suni gündemlerine sıkıştırıldık. Milletimizin helal oyları sadece bir sayıya, bir skor tabelasına indirgendi. Ve sonuç olarak siyaset çıkmaza sürüklendi.
“HİZMET ÜZERİNDEN YARIŞILMADI. PROJELER ÜZERİNDEN YARIŞILMADI. KADROLAR ÜZERİNDEN YARIŞILMADI”
Hizmet üzerinden yarışılmadı. Projeler üzerinden yarışılmadı. Kadrolar üzerinden yarışılmadı. Çünkü kendi kabiliyetsizliğini gizlemek isteyen iktidarın orta yere yuvarladığı yün yumakları buna imkan tanımadı. Millete çözüm, yol ve seçenek üretileceğine, yalan üretildi, algı yönetildi. Milletimizin milli ve manevi duyguları düpedüz suiistimal edildi. İşte o nedenle bu seçimlerde verilen esas mesaj, siyasetin hapsedildiği bu çıkmazdan kurtarılmasıdır. Millet için milletle beraber yapılan yeni bir siyasetin bir an önce önünün açılmasıdır. Ama öyle sadece sözle değil, gerçek bir yeniliği başlatarak, eskinin tozlu sayfalarını geride bırakarak, sadece kişilere değil, topyekûn bir anlayışa karşı koyarak siyasette bu anlayışı değiştirmenin yolu da her şeyden önce 85 milyon insanımızı tercihleri, hayat görüşleri veya yaşam biçimleri üzerinden maruz bırakıldığı keskin tanımlardan sıkıştırıldığı kutuplaşma alanlarından derhal kurtarmaktır.
Milleti, sandık geldiğinde işaret edilen yere mecburen oy veren marabalar olarak gören ucube bir siyaset anlayışını yıkıp atmaktır. Millet iradesini de işine geldiğinde kutsayıp, gelmediğinde aşağılayan büyük bir nobranlığı siyasetten temizlemektir. Mesela bugün Türkiye`de gençler, meslek sahibi olamamanın, olsa bile kendi mesleğinde iş bulamamanın endişesiyle yaşıyor. Ancak siyasetin geldiği çıkmazda gençlerimiz, attıkları tweetler nedeniyle yargılanıyor, yaptıkları oy tercihleri nedeniyle hırpalanıyor. Mesela bugün Türkiye`de kadınlar, çocuklarının geleceğinden, şiddetten, tacizden, ölümden korkuyor. Ancak siyasetin geldiği çıkmazda kadınlar; giyimiyle, gülüşüyle, oturuşuyla, duruşuyla sınıflandırılıyor. Mesela bugün Türkiye`de çocuklar, nitelikli bir eğitimden, hatta kaliteli beslenmekten bile mahrum bırakılıyor. Ancak siyasetin geldiği çıkmazda çocuklarımız, ‘13 yaşında evlenilebilir mi, evlenilemez mi` tartışmalarının konusu ediliyor.
“ENFLASYON TAVAN YAPARKEN MİLLİ DEĞERLERİMİZ TARTIŞILIYOR”
Enflasyon tavan yaparken milli değerlerimiz tartışılıyor. Kira fiyatları dudak uçuklatırken kadınların başörtüsü tartışılıyor. Sınırlarımız kevgire dönerken yüce dinimiz, maneviyatımız tartışılıyor. Cumhuriyet`imizin 100`üncü yılına girerken Atatürk`ümüz tartışılıyor. 11 ilimiz harap bitap hâldeyken depremzede kardeşlerimizin kime oy verip vermediği tartışılıyor. Ancak artık milletimiz bu tartışmaların son bulmasını istiyor. ‘Görmedim, duymadım, bilmiyorum` siyasetinin, yerini ‘dokunan, duyan, anlayan` bir siyasete bırakmasını istiyor. Siyasetçilerin geldikleri makamlara kariyer olarak değil, vazife olarak bakmasını istiyor.
Biz, kendi vazifemizin farkındayız. 25 Ekim 2017`den beri savunduğumuz siyaset anlayışının bugün de arkasındayız. Dün olduğu gibi bugün de milletimizin yanındayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ümüz der ki ‘Medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır`. İşte bu yüzden milletimizin bize verdiği görev, önce siyasette, sonra da tüm Türkiye`de bu yenileşmeyi sağlamaktır. Binlerce yıllık tarihimiz sayısız yeniliğe sahne olmuştur. Çünkü yenileşme olmadan gelişme sağlanamaz. Ve her yenileşme süreci, onu isteyenlerle hakikate direnenlerin mücadelesine sahne olmuştur. Bizim seçim sonuçlarından aldığımız mesaj, milletimizin iktidarıyla muhalefetiyle Türk siyaseti için yeni bir anlayış talebinde bulunduğudur. Şüphesiz ki hakiki yenilik, daima öze dönerek başlar.
“YİNE VE YENİDEN ÖZÜMÜZE, EN BÜYÜK GÜCÜMÜZE, YANİ MİLLETİMİZE KULAK VERECEĞİZ”
Biz de yine ve yeniden özümüze, en büyük gücümüze, yani milletimize kulak vereceğiz. Konuşan bir Türkiye için meydanlarda, gören bir Türkiye için sokaklarda, duyan bir Türkiye için kürsülerde olmaya aynı azimle devam edeceğiz. Üreten bir Türkiye için tarlalarda, yeşil bir Türkiye için ormanlarda, mavi bir Türkiye için ırmaklarda, yaşayan-yaşatan ve mutlu bir Türkiye için şehirlerde, ilçelerde, köylerde olmaya devam edeceğiz. Bozlağı susturulan Türkiye için Avşar ellerinde, dengbeji susturulan Türkiye için serhat illerinde, horonu susturulan Türkiye için Karadeniz`de olacağız. Varsın birileri bize istikamet çizmek için kendilerini paralamaya devam etsin; biz, dünün prangalarından sıyrılıp ileriye bakmaya devam edeceğiz. Varsın birileri suni tartışmalarla dikkatimizi dağıtmaya çalışsın; biz, aynı halis niyetle milletimizle buluşmaya devam edeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybedildi. Pek çok sebep sayılabilir. Pek çok hata, kusur üzerinde durulabilir. Önemli olan bunlardan ders çıkartmaktır. Bir aydır konuşmuyorum, izledim. Enteresan bir biçimde önce Sayın Kılıçdaroğlu`nun üzerine yürüdüler. Sonra baktılar ipin ucu kaçtı, bunu bir dengelemek lazım, birdenbire olağan şüpheli Meral Akşener ve İYİ Parti gündeme geldi. Biz çalışmamışız, onun için seçim kaybedilmiş. 45 ilde, büyük çoğunluğu Sayın Mansur Yavaş`la birlikte olan, CHP`den bir kişinin çağrılmadığı, sadece kendi seçmenimizin yer aldığı mitingler yaptık. 54 noktada bizzat çalıştık. Şehirlerde milletvekili adaylarımız, ‘Bir oy Meral`e, bir oy Kemal`e` diyerek oy istediler. Yani İYİ Parti`ye bir oy ve Sayın Kılıçdaroğlu`na bir oy. Bütün bunlara baktığınız zaman derler ki ‘İnsafınız kurusun`. Anlıyorum, eşitlemeye çalışıyorsunuz. Anlıyorum, korktunuz. Aynı ‘İstanbul`un kazanılmasının sebebi HDP`dir` dediğiniz gibi. Bundan sonra size hayatta başarılar diliyorum.
“MUHALİF MEDYA DA BİZİM DEĞİLDİR, MUHALİF MEDYANIN MENSUPLARI DA BİZİM DEĞİLDİR”
Bunlara alışmalısınız. Onun için birinci önceliğimiz, parti aidiyetidir. Asla bu konuda herhangi bir hoşgörü yoktur, herhangi bir tolerans yoktur. Bunu hissetmeyenler; kapı burada. İki; bizim medyamız yoktur. Muhalif medya da bizim değildir, muhalif medyanın mensupları da bizim değildir. Youtuber konumunda olan hiç kimse bize insaflı değildir. Önemli olan reytingdir, tıklanmadır. Bizim üzerimizden reytingler artmaktadır. Bize hakaret edilmenin, bize insansızlık edilmenin, bize yanlış yapmanın hiçbir yaptırımı yoktur. Dolayısıyla biz; yapayalnız, sadece milletiyle el sıkışmış, milletinin dışında yanında yöresinde hiçbir bir gücün bulunmadığı, Türkiye`deki tek siyasi organizasyonuz. Onun için bizim pergelimizin ucunun konduğu yer İç Anadolu`dur, Doğu Anadolu`dur, Karadeniz`dir, Marmara`dır, Ege`dir, Akdeniz`dir, Güney Doğu Anadolu`dur. Milletimizdir pergelimizin konulduğu yer. Sadece milletimizdir, onun sesine kulak vereceğiz. Eğer memnun olacaksa bu muhteremler, evet kardeşim, sorumluluğu alıyorum. Ne kadar büyük bir insanmışım ki cumhurbaşkanlığının kazandırılması da kazandırılmaması da benimmiş. Aldım, kabul ettim, başıma koydum. Bir dahaki sefere söz, kazandıracağım.
İYİ Parti, hakikate kulak tıkamaz. Doğruyu alkışlamaktan gocunmaz. Yanlışa da sözünü asla esirgemez. Bize göre olması gereken budur. Bunu yadırgayanlar olabilir ama bizim siyaset anlayışımız budur. Milletimizin `git` dediği yere gideriz, `ol` dediği yerde oluruz, ‘konuş` dediği yerde konuşuruz, `dur` dediği yerde de dururuz. Çünkü bizim siyasetimizin öznesi milletimizdir. Çünkü bizim siyasetimiz, milletimiz bizi hangi göreve layık gördüyse o görevi hakkıyla yapmayı, milletimize en iyi şekilde hizmet etmeyi emreder. Çünkü bizim siyasetimiz, bir elin beş parmağı ayrı yerlere çekiştirilirken o beş parmaktan sımsıkı bir yumruk yapmayı hedefler. İYİ Parti olarak önümüzdeki dönemde de rolümüz, millete rağmen değil, milletle beraber yapılan yepyeni bir siyasetin yolunu açmaktır. Bizim varlık gerekçemiz, başkalarının yaptıkları ya da yapmadıkları değil, milletimiz ve memleketimiz için yapmak istediklerimizdir. Bu yüzden de siyasette durduğumuz yeri başkalarına göre değil, milletimizin beklentilerine göre belirleyeceğiz. İşte tam da bu nedenle milletin ayağına gideceğine milleti küçümseyen siyaseti değiştireceğiz. Seçim kazanmayı koltuk kazanmaya indirgeyen siyaseti değiştireceğiz. Milletin dertlerine çözüm üreteceğine sanal ve yapay gerçeklikler üreten siyaseti değiştireceğiz. ‘Ceketimi assam seçilirim` diyen buyurgan siyaseti değiştireceğiz. İnsanımızı iki yumruk arasına sıkıştırıp nefretten beslenen siyaseti değiştireceğiz. Millet iradesine deli gömleği biçen insanımızı hür değil, makbul vatandaş olmaya zorlayan dayatmacı siyaseti değiştireceğiz.
“BUGÜNDEN İTİBAREN EN İYİ YAPTIĞIMIZ ŞEYİ YAPACAK VE MİLLETİMİZE GİDECEĞİZ”
Ülkemizin tüm damarlarına işlenen otokrasi kültüründen kurtulmak istiyorsak yenileşmesi gereken, işte bu siyasettir. Eğer ki gerçek bir demokrasi istiyorsak yenileşmesi gereken, işte bu anlayıştır. Eğer ki hak sahiplerini bulsun, kayırma düzeni son bulsun istiyorsak yenileşmesi gereken, işte bu zihniyettir. Bize uzanan eller, bize bağlanan umutlar ve bize edilen dualar karşısında vakit kaybetme lüksümüz yok. Milletimizin bize verdiği görevi beğenmeme gibi bir hakkımız yok. İşte bu yüzden, bugünden itibaren en iyi yaptığımız şeyi yapacak ve milletimize gideceğiz. Milletimizin her bir ferdini tek tek dinleyeceğiz. Esnafımızın, memurlarımızın, emeklilerimizin geçim derdiyle dertleneceğiz. Çiftçilerimizin alın terini savunacağız. Gençlerimizin umutlarını yeniden yeşerteceğiz. Kadınlara biçilen tüm kalıpların karşısında dimdik duracağız. Kapı kapı gezeceğiz. Doğruluğu dost kapısı bileceğiz. Yalanın karşısına hakikatle, kötülüğün karşısına iyilikle, kayırmanın karşısına hakkaniyetle, kibrin karşısına alçakgönüllülükle çıkacağız. İYİ Parti olarak ilk günden beri bildiğimiz bir şey var ki Türkiye için vadettiğimiz güçlü demokrasiye milletimizden başka kimseyle ulaşamayız. İşte o nedenle Türkiye için hedeflediğimiz büyük vizyona milletimizden başka ortak aramadık, aramayacağız. Türkiye`yi taşıyacağımız müreffeh yarınlara milletimizden başka paydaş aramadık, aramayacağız.
“GÖNÜLLER ARASINA ÖRÜLEN DUVARLARI TEKER TEKER YIKACAĞIZ”
Sadece ve sadece koltuklarını korumayı dert edinen, birini döverek diğerini de severek büyüyen, milletimizi kimlik ve tercihleri üzerinden birbirine düşüren, derdi millet olmayanlar için fevkalade konforlu olan bu siyaset anlayışına son vereceğiz. Gönüller arasına örülen duvarları teker teker yıkacağız. Ortak dertlerimize odaklanacak, ayrışan noktalarımızı da tıpkı özümüzde olduğu gibi, güç alacağımız bir zenginlik sayacağız. Cumhuriyet değerlerimizin ne yok sayılmasına ne de kişisel hırslara kalkan yapılmasına izin vermeyeceğiz. Şimdiye kadar birilerinin ne omuz atarak ne de omuz vererek İYİ Parti olarak bizi bir yerlere konumlandırmasına, bize istikamet çizmesine, bize rol biçmesine izin vermedik, bugünden sonra da vermeyeceğiz. Çünkü bizim yönümüz de yolumuz da bellidir. İYİ Parti`nin pusulası, her daim millettir. İYİ Parti, milletin talebi, hakkı, haklı itirazıdır. İYİ Parti, sadece ve sadece milletin olduğu yerde durur.
“ROTAMIZ NET, PUSULAMIZ MİLLET”
85 milyon insanımızın mutluluğu, sevinci ve birliği için siyasette yeni bir zemin kuracağız, yeni bir yol açacağız. Nasıl ki partimizin başkaları gibi kendi içine kapanan, kendi kendini doğrulayan, milletle değil kendisiyle meşgul olan bir yankı odasına dönüşmesine izin vermediysek siyasetin de bu çukura düşmesine izin vermeyeceğiz. Nasıl ki partimizin politikalarına, söylemlerine ve eylemlerine milletimizle birlikte karar verdiysek siyasetin de millet için milletle beraber yapılmasını sağlayacağız. Nasıl ki partimizin demokrasiyi içselleştirmesini sağladıysak siyaseti de çoğulcu demokrasiyle barıştıracağız. İYİ Parti, siyasette işte bu yenileşmeyi sağlamak için var. Büyük Türk milletinin bizlere verdiği vazifeye hazır olun. Şunu hiçbir zaman unutmayın; ne güneş zevalsizdir ne de gölgeler müebbet. Tam da bu nedenle aynı dün olduğu gibi bugün de kalplerimizde cesaret, davamız hürriyet. Rotamız net, pusulamız millet.”