Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, iktidarın İsveç`in NATO üyeliğine ilişkin tutumuyla ilgili “Dün ‘sözde onurlu dış politika, bağımsızlık, egemenlik`, bugün ise ‘yaşasın Biden bizi destekliyor`. Biden kadar taş düşsün kafanıza. Utanmazlar, arlanmazlar. Meclis`e getirecekler İsveç`in NATO`ya üyeliğini, Meclis`ten geçirmek için kırk takla atacaklar. Günlük çıkarları kendi koltukları uğruna bir gün öyle bir gün böyle konuşanları, bir gün Amerika karşısında en kararlı dik duruşu sergileyenleri ertesi gün Amerika`nın Türkiye`deki en yakın dostu olanları unutmayın” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bugün Meclis`te basın toplantısı yaptı. Gündemi değerlendiren Baş, şunları söyledi:

“Uzun zamandır Türkiye`de pek çok tartışmanın zeminin oluşturan iktidarın elindeki devlet olanaklarıyla, medya gücüyle, tek yanlı yalan üzerine kurduğu bir saflaşma var. İktidar diyor ki ‘Biz yerliyiz, milliyiz. Bizim dışımızdaki herkes özellikle muhalefet asılnda bu ülkeyi sevmiyor. Bu ülkenin bağımsızlığına önem vermiyor. Onlar dış güçlerin yönlendirmesiyle hareket ediyor. Onlar şucu, bucu`. Sistematik bir yalanla karşı karşıyayız. İktidar bu ülkenin bağımsızlığını egemenliğini sözde savunuyor. Geçtiğimiz günlerde NATO zirvesiyle beraber aslında bu tartışmanın da yaldızının bir kez daha döküldüğünü tüm yurttaşlarımızla paylaşmak istiyorum. Ne demişti Tayyip Erdoğan, 1 Şubat 2023`te? ‘İsveç boşuna uğraşma sen benim mukaddes kitabım Kuran`ın yakılmasına müsaade ettiğin sürece biz sizin NATO`ya girmenize evet demeyiz`. Gazetelere yansıyanları da hatırlayalım. Tayyip Erdoğan çok kararlı bir politika duruşu sergiliyor gördüğünüz gibi. Sonra 7 Temmuz 2023, çok yakın bir tarih. Bu sefer Türkiye teröristlerin sokakta cirit attığı bir ülkeye nasıl onay verebiliyor diyor. Kim diyor bunu Recep Tayyip Erdoğan diyor. Gazetelere bakıyoruz; Erdoğan`ın açıklamaları soğuk duş aldırmış. Ve nihayet 11 Temmuz 2023. Erdoğan İsveç`in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktı. Yine aynı gazeteler, hatırlayın muhalefet kimdi? Biden`dan onay almaya çalışıyordu değil mi muhalefet? ‘Bidencılar` diye manşetler atılıyordu. Şimdi o manşetleri atan utanmazlar ABD ile yeni süreç başladı diyor. Utanmasalar bayram ilan edecekler. Bir saat 15 dakika görüşmüş. Aynı gazeteciler, aynı sözde gazeteler gerçekten halkın hepimizin aklıyla dalga geçercesine bir süreç icra ediyorlar. Bir kez daha tablo netleşmiştir. Türkiye`de ülkenin bağımsızlığını halkın refahını ve mutluluğunu her şartta savunan sadece ve sadece bizdik. Bunlar günlük siyasi çıkarları neyi gerektiriyorsa, ülkemiz için neyin önemli olduğu zerre kadar umurlarında değil, halkımız için neyin önemli olduğu zerre kadar umurlarında değil. Kendi koltuklarında oturabilecekleri koşul neyi gerektiriyorsa onu söyleyen ikiyüzlülerdir, utanmazlardır bunlar. Dün ‘sözde onurlu dış politika, bağımsızlık, egemenlik`, bugün ise ‘yaşasın Biden bizi destekliyor`. Biden kadar taş düşsün kafanıza. Utanmazlar, arlanmazlar. Meclis`e getirecekler İsveç`in NATO`ya üyeliğini, Meclis`ten geçirmek için kırk takla atacaklar. Gerçi kurşun asker bol. Onlara istedikleri talimatı verecekler.

“TÜRKİYE`NİN NATO ÜYELİĞİNE KESİN OLARAK KARŞIYIZ”

Günlük çıkarları kendi koltukları uğruna bir gün öyle bir gün böyle konuşanları, bir gün Amerika karşısında en kararlı dik duruşu sergileyenleri ertesi gün Amerika`nın Türkiye`deki en yakın dostu olanları unutmayın değerli yurttaşlar. İlkesel tutumuz nedir? Ülkemizin çıkarına neyse o. Bu örneğin Kürtlerin bağımsızlığı konusunda taviz vermemeyi gerektirir. Bu Türkiye`nin tüm emperyalist odaklara karşı bağımsızlığını savunmayı gerektirir. Bu her hal ve şartta NATO`nun kendisine genişlemesine Türkiye`nin NATO üyeliğine her birisine ayrı ayrı karşı durmayı gerektirir. Şimdi öyle bir oyun kurmuşlar ki bir taraftan dünyada bir savaş kışkırtıcılığı sürüyor. Bu NATO`nun genişlemesinin gerekçesi haline getiriliyor. NATO genişledikçe savaş çanları daha yüksek sesle çalmaya başlıyor. Tam böyle zamanlarda ilkesel tutumları ortaya koymakta fayda var. Biz, TİP olarak NATO`nun kendisine, genişlemesine ve Türkiye`nin NATO üyeliğine kesin olarak karşıyız. Bunun ülkemize ve halkımıza, dünya barışına hiçbir faydası yoktur. Dünyada barışı sağlamanın egemen kılmanın yolu halkların kardeşliğini temel alan barışçı politikayı sağlamaktır. Tüm silahlı organizasyonlara karşı net tutum almayı gerektirmektedir.

“SARAYDAN GELEN TALİMATA EL KALDIRMA MAKİNASI TUTUMUNDA HİÇBİR YAKLAŞIM GELİŞTİREMEYEN ÇOĞUNLUK MİLLETVEKİLLERİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

Bugün 28`inci dönem TBMM ilk defa bir yasa görüşmesi yapacak. Seçimden sonra sözde ülkenin sorunlarını çözme iddiasıyla önümüze gelen bir kanun teklifi var. Halkın zaten üç kuruş kalmış parasını nasıl alırız dışında hiçbir anlamı olmayan bir kanun teklifini görüşeceğiz. Biz şuna işaret ederek başlayalım. Bir yasa görüşülecek. Bir yasa görüşmesi yapılabilmesinin ilk koşulu milletvekillerinin yasaya ilişkin konuşabilmesi, tartışabilmesi ve nihayetinde oy kullanabilmesidir. Bugün bir yasa görüşülecek büyük ihtimalle yarın oylaması yapılacak bunu hepimiz biliyoruz ki Hatay Milletvekili Can Atalay bu yasa görüşmelerine katılamıyor. Şu anda komisyon aşamasına katılması zaten engellendi. Genel Kurul`da bu yasaya dair fikrini, Hatay halkının, partimizin görüşlerini söyleyemeyecek. Şimdi bu yasanın tartışılmasını, görüşülmesini sakatlayan bir durum değil mi? Bütün milletvekillerine seslenmek istiyorum. Biz, AKP döneminde böyle olmadığını biliyoruz. Orada saraydan gelen talimata el kaldırma makinası tutumunda hiçbir yaklaşım geliştiremeyen çoğunluk milletvekilleri olduğunu biliyoruz. Ama en azından burada bir oylama yapıyorsan milletvekillerini farklı oy kullanabilme ihtimali de var. Bu yasa ya bir oy ile kabul edilirse? Ya bu yasa bir oy farkla reddedilirse? Tutuklu milletvekilinin vereceği bir oy tüm süreci başka bir tarafa taşıma olasılığı barındırmıyor mu? Bu devam ederken hiçbir şey yokmuş gibi burada yasa görüşmesi yapmak açık bir hukuksuzluktur. Yasa yapılan yerde Anayasa`nın ayaklar altına alınmasına göz yummaktır. Bu kabul edilebilir değil.

“ORTAYA DAYANAK DİYE KONULANLARIN HİÇBİR HUKUKİ KARŞILIĞI YOK”

Yargıtay 3. Dairesi`ne gönderilen Gezi Davası tebligatına ilişkin konuşalım. 77 sayfadan oluşuyor. Keşke mümkün olsa okuma yazma bilen her yurttaşımız bunu okusa. Okuma yazma bilmesine de gerek yok okuma yazma bilmeyen bir yurttaşın yanına gidip tebliğnameyi okusanız ‘Burada hukuka dair bir şey yok` der. İşi kılıfına uydurmak için hazırlanmış bir metin. Hayatımda hiç hukuk metni olduğu iddia edilen bu kadar hukuksuz bir metin okumadım. Tüm Gezi Davası için söylüyorum. Ortaya dayanak diye konulanların hiçbir hukuki karşılığı yok. Özellikle Can ile ilgili yaptığımız başvuru neticesinde onu da incelemiş savcı ve hemen birinci bölümde bizim tahliye talebimize ilişkin yorumunu yapıyor. Talebini koyuyor. Kamuoyu zaten biliyor. Anayasa`nın 83`üncü maddesi tamam dokunulmazlık kapsamına alır ama orada bir 14`üncü madde var. O madde nedeniyle bunu reddetmemiz gerekiyor diyor. Halk seçmiş, oy vermiş, mazbatasını almış, Meclis`te adı okunmuş, İnsan Hakları Komisyonu üyesi seçilmiş ama bunları boş verin diyor. Aramış taramış yasalarda bir şey bulamamış, Anayasa`da bir şey bulamamış, Anayasa Mahkemesi`nde bir şey bulamamış. Tutmuş, Yargıtay`ın kapatılan 16`ncı Ceza Dairesi`nin 2019 ve 2018 tarihli iki tane kararını koymuş. Kendisine dayanak yapmak için. O kararlardan alıntılar yapmış.

“CAN ATALAY DERHAL TAHLİYE EDİLMELİDİR”

Yargıtay`ın verdiği bu kararlar var ya, bir adım sonrasına ne olduğuna bakalım. Azıcık hukuk bilginiz varsa bir üst mahkeme olarak Anayasa`da incelenme olasılığını düşünmemiz gerekir değil mi? Görüyorsunuz ki Anayasa Mahkemesi iki kararı da bozmuş. Yanlıştır diyor. Bir alt mahkemenin verdiği karar üst mahkeme tarafından bozulmuş, yok hükmünde diyor. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Hukuki bir mütalaada bulunurken sağlam temeller üzerine iddianızı koyarsınız ki iddianız deyimi yerindeyse ayakları yere basar. Ayrıca Anayasa Mahkemesi madde 14 yorumlanamaz diyor. Akıl almaz gerçekten. İnsan bunu yazarken herhalde kimse okumayacak diye düşünüyor. Ülkem adına utanıyorum. Net söylüyorum; Can Atalay derhal tahliye edilmelidir.

“BASKIYLA, ŞİDDETLE, ZOR KULLANARAK YURTTAŞIN SESİNİ SUSTURACAĞINI SANANLAR DA AVUÇLARINI YALAR”

Halkımızı yalnız, çaresiz bırakmayacağız. Elimizden geldiğince, gücümüz, canımız yettiğince direnmeye devam edeceğiz. Seçimler bitti, iğneden ipliğe tuvalet kağıdından ekmeğe zam gelemeyen bir şey yok. Sözde maaşlara artış yapacaklarmış. Maaşa artış açıklıyor daha sen maaşını almadan buharlaşıyor. Almayı beklediği maaş artışı daha sen onu eline almadan zamlarla yok oldu, gitti. Öbür taraftan yurttaşın boğazındaki son lokmayı elini sokup alıyorsun büyük sermayeye vergi affı üstüne vergi affı. Sözde vergi indirimi adına vergi ödemelerini ortadan kaldırıyorsun. Kıyak ihaleler devam ediyor. Vatandaşa sürekli vergi arttırıyorsun. Böyle bir düzen kurmuşlar. Toplumu çaresizlik içinde teslim almaya çalışıyorlar. Bu ülkede emeğiyle alın teriyle yaşayan yurttaşların haklarını savunmaya devam edeceğiz. Bizden çaldıklarını geri almak için daha fazlasını çalamamaları için mücadele sürecek. Buradan Türkiye`nin dört bir yanında bu mücadeleyi yürüten tüm yurttaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Ankara`da Hazine Bakanlığı önünde arkadaşlarımız zamları protesto ederken gözaltına alındılar. Böyle baskıyla, şiddetle, zor kullanarak yurttaşın sesini susturacağını sananlar da avuçlarını yalar.

“AKP TOPLUMU YOKSULLUKTA BİRLEŞTİRDİ”

Yeni bir yasama yılı başladı. Kanun teklifi veriyorsunuz. En çok tartışılan torba yasa. Yine getirdiler torba yasayı önümüze koydular. Şimdi torba yasalara esastan karşıyız. Torba yasa uygulaması yanlış. Bir torbanın içine bir tane doğruyu atıyorlar yanına da 15 yanlış atıyorlar. Sonra hadi bakalım bunu oylayalım. Sözde memurlara zam yapılacak. Bu torba yasa sanki sadece bir tane maddesi var o da memurlara zam. Bunun üzerinden tartışılıyor gibi bir görüntü vermeye çalışıyorlar. Ortada gerçek bir maaş zammı yok. İktidar diyor ki ‘Bu parayla memurun yaşayamayacağını kabul ediyorum`. En alt memur maaşını 22 bin liraya çıkararak diyor ki ‘Kabul ediyorum ama bunu sana zam olarak veremiyorum. Çünkü zam olarak verdiğimde daha sonraki zamları, emekliliğini de etkileyecek. Arkasından dolanıyorum sana açıktan 8 bin lira veriyorum`. Bu utanç verici bir şey. Devleti yönetenler devleti dolandırıyor. AKP toplumu yoksullukta birleştirdi.

“BİR ÜLKENİN MİLLİ EĞİTİM BAKANI BEN BU ÜLKEDE KIZ ÇOCUKLARINI OKUTAMIYORUM DER Mİ”

Milli Eğitim Bakanı`nın bir televizyon programında söylediği sözleri büyük kaygıyla izlediğimizi söylemeliyim. ‘Taliban`la aramızda bir fark yok` diyen zihniyet bunlar. Gerekirse kız çocukları için ayrı okul açarız, aileler erkek çocukların yanında kızlarını okula göndermiyor falan. Bu nedir ya? Bir ülkenin Milli Eğitim Bakanı ben bu ülkede kız çocuklarını okutamıyorum der mi? Okuyabilmeleri için tek yol kadın, erkek ayrılmalarını kabul etmek mi? Söz konusu olan çocuklarımız, çocuklarımızı bu karanlığa sürüklemelerine karşı sessiz kalmayacağımızı söyleyelim.”