|
|
|
Feyzioğlu;
|
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Türkiye’nin kuvvetler ayrılığı yönünden sıkıntılı bir süreçten geçtiğini, bu sürecin avukatların ve baroların da etkinliğine doğrudan zarar verdiğini belirterek,
|
|
|
Tarih :
21 Şubat 2019 Perşembe 12:07
Okunma :
2372
|
Türkiye Barolar Birliği ile Alman Barolar Birliğince Türk-Alman Avukatlar Konferansı Yuvarlak Masa Toplantısı gerçekleştirildi. Feyzioğlu, TBB Konukevi'nde düzenlenen Türk-Alman Avukatlar Konferansı Yuvarlak Masa Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında, özetle şunları söyledi:
SIKINTILARIMIZ VAR AMA UMUTSUZ DEĞİLİZ: Türkiye sıkıntılı bir sürecin içinden geçiyor. Kuvvetler ayrılığı yönünden oldukça sıkıntılarımız var. Kuvvetler ayrılığının bu kadar yıpranmış olması hiç kuşkusuz yargı gücünün bağımsızlığını dolayısıyla tarafsızlığını ve buna bağlı olarak güvenirliğini doğrudan etkiliyor. Biz avukatların ve baroların da etkinliğine doğrudan zarar veren bir durumla karşı karşıyayız. Ancak durum ne içeriden bazılarının göstermek istediği kadar kötü ne de dışarıdan bazılarının göstermek istediği kadar kötü ya da tam tersi; ne de o kadar iyi. Bu sıkıntılı sürecin içinden yine Türkiye'nin demokrasi tecrübesiyle ve kurumlarımızı koruyarak, akıllı davranarak çıkabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü doğrudan doğruya halkın içinde yer alan bir büyük meslek
örgütünün temsilcisi olarak Türk halkının demokrasiye, Cumhuriyet değerlerine, hukuk devletine inançlı olduğunu biliyorum. Bu konuda hiçbir zaman umutsuz değiliz.
GÜVENLİK ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE BASKI KURMAKTA: Aslında Avrupa'da da şu anda özgürlük ve güvenlik dengesi noktasında güvenlikçi bir anlayış özgürlükçü anlayışın üzerine baskı kurmakta. Popülist siyasetçilerin, ekonomik anlamda sıkıntıda olan, kültürel anlamda kendini itilmiş gören kitlelerin birtakım duygularını suistimal ederek onların bu duygularını kullandığını biliyoruz. Örneğin Macaristan'da olduğu gibi. Ancak Avrupa Birliği kurumlarının dengeleyici, denetleyici, frenleyici duruşu Avrupa'daki kaymaların ileri boyutlarda olmasını kuşkusuz engelleyebiliyor.
SIKINTININ KAYNAĞI 2010 REFERANDUMUNDA ATILDI: 2016 referandumundan sonra oldukça ciddi bir sıkıntının yaşandığını, bu sıkıntının kaynağının temelinin 2010 anayasa referandumunda atıldığının bilinmesinde fayda var. Biz o tarihte 2010 referandumunu destekleyenleri inandıramamıştık. O tarihte Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısına ilişkin değişiklik ve ilk derece hakimlerinin kendi içlerinde seçim yaparak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda çoğunluk üyeyi belirleme yetkisi; bir suç örgütü gibi çalışan, bir suç örgütü olduğu bugün sabit olan dini istismar eden bir cemaatin yargıyı tamamen o tarihte ele geçirmesine neden oldu. Ve bugünkü sıkıntılarımızın en önemli sebebi, çıkışı oradadır.
AVUKATLAR OLARAK GÖĞÜS GÖĞÜSE ÇARPIŞTIK: Bugüne ilişkin yaptığımız çok ciddi eleştiriler dünün doğru olduğu anlamına gelmiyor. Dünden ve bugünden ders alıp daha iyiyi yapmamız gerektiğini görmemiz lazım. Yani siyah-beyaz değil. Bugünün yanlışlığını söylemek dünü geri getirdim demekse eğer, biz avukatlar olarak dün hâkim, savcı görünüşlü ama talimatlarını başka yerden alan bir yapı ile adeta göğüs göğüse çarpıştık. Bunun tabi Avrupa'da özellikle çok farklı şekilde takdim edildiğini biliyorum. Ayrıntılarını uzun uzun konuşabilirim, delillendirebiliriz de…
HAKİMİ HAKİM, SAVCIYI SAVCI YAPAN KURUCU UNSURUZ: Avukatların sistem içinde varlığı ve avukatların sistem içindeki varlığını güvence altına alan baroların ve üst kuruluş Türkiye Barolar Birliği'nin varlığı, hâkim sıfatını taşıyan kişiyi gerçekten hâkim yapan, savcı sıfatını taşıyan kişinin de gerçekten savcı statüsünde görev yapmasını sağlayan vazgeçilmez bir kurucu unsur. Çünkü her devlette o ülkede yaşayan kişileri suçlayan, suç işlediğini iddia eden, soruşturma yapan görevliler olur. Yargılama yapan kişiler de olur. Ama sadece ve sadece bireysel özgürlükleri vazgeçilmez kabul eden, bireysel özgürlükler korunmazsa güvenlik de sağlanmaz, kamusal özgürlükler de korunamaz diyen bir toplum düzeninde bağımsız savunma olabilir.
BAROLAR VE TBB REFERANS NOKTASIDIR: Bu anlamda 1969 tarihli Avukatlık Kanunumuz son derece ileri bir kanundur. İki ayrı maddesinde barolara ve üst birlik olarak Türkiye Barolar Birliği'ne insan haklarını bireysel özgürlükleri koruma ve ihlallere karşı mücadele görevi vermiştir. Biz bu görevimizi hep yerine getirdik. Halkımız da bunu büyük bir teveccühle karşıladı ve bizi referans noktası olarak gördü. Türkiye Barolar Birliği, halkın önemli bir referans noktasıdır. Medyanın medya özelliğini yitirdiği, demokrasinin taşıyıcı kurumlarının ağır zedelendiği bir ülkede halkın ne olduğunu anlayabilmek için baktığı bir yapı haline geldik.
AVUKATSIZ YARGILAMADA KİŞİLERİ KORUYACAK HİÇ KİMSE KALMAZ: Biz yargılamada eğer gerçeği arıyorsak avukat olmadan gerçeğe ulaşamayız. Çünkü gerçeğin ışığı ancak fikirlerin çatışmasından doğar. Gerçeği ararken; özgürlük-güvenlik dengesinde ideal noktayı da bulup, kişilerin bireysel özgürlüklerini koruyarak gerçeğe ulaşmak gerekir. Avukatsız bir yargılamada, kişilerin bireysel özgürlüklerini savunacak hiç kimse olmaz. Yolun belki çok başında değiliz ama ortasına geldiğimizi de düşünmüyorum. Bu bayrak yarışında amacımız bizden sonraki neslin bugüne göre daha başka sorunlarla uğraşacak ileri bir seviyeye gelmiş olması. Yani bugünün sorunlarını bugün bizler çözmeliyiz."
|
Paylaş : |
|
Etiketler :
|
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!
|
|
|
|