DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, TBMM Genel Kurulu`nda; "21 yıldır iktidarda olan AKP, eşitsizliği gidermek şöyle dursun, her geçen gün zengin ile yoksul arasındaki uçurumu derinleştirdi. TÜİK`in 2022 gelir dağılımı istatistiklerine göre, Türkiye`de en yüksek gelire sahip yüzde 20`lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48`e yükselmiş; en düşük gelire sahip yüzde 20`lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak yüzde 6`ya gerilemiş. 2015`ten bu yana sürekli artan Gini kat sayısı 2022`de 0,415`e yükselmiş; bu oran da yine gelir dağılımındaki adaletsizliğin en önemli göstergelerinden biri olarak bize bu uçurumun, bu çıtanın açıldığını gösteriyor” dedi.
TBMM Genel Kurulu`nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul`da bugün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya şunları söyledi:
"AKP HER GEÇEN GÜN ZENGİN İLE YOKSUL ARASINDAKİ UÇURUMU DERİNLEŞTİRDİ"
"Sosyal politikaların temel amacı, yurttaşlar arasındaki eşitsizliği gidermektir. Yirmi bir yıldır iktidarda olan AKP, eşitsizliği gidermek şöyle dursun, her geçen gün zengin ile yoksul arasındaki uçurumu derinleştirdi. TÜİK dahi bu uçurumu gizleyemiyor; TÜİK`in 2022 gelir dağılımı istatistiklerine göre, Türkiye`de en yüksek gelire sahip yüzde 20`lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48`e yükselmiş; en düşük gelire sahip yüzde 20`lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak yüzde 6`ya gerilemiş. 2015`ten bu yana sürekli artan Gini kat sayısı 2022`de 0,415`e yükselmiş; bu oran da yine gelir dağılımındaki adaletsizliğin en önemli göstergelerinden biri olarak bize bu uçurumun, bu çıtanın açıldığını gösteriyor.
Bir tarafta vergi kaçıran, adrese teslim ihaleler alan, kara para aklayan, kısa sürede nasıl zenginleştiği meçhul bir azınlık jetlerle gezip lüks araç koleksiyonu yaparken diğer yanda toplumun geniş kesimlerinde çocuklar okula aç gidiyor, asgari ücretle büyük kentler de kira dahi ödenemiyor, geçim sıkıntısı yurttaşları, özellikle de gençleri yaşamlarından koparacak, vazgeçecek noktaya taşıyor. Bu genel tablonun değişmesi için elbette bir Bakanlık bütçesinin değişmesi yetmez, bütçe tercihlerinin ve siyasi iktidarın eğilimlerinin değişmesi gerekir. Aile Bakanlığıyla ilgili olarak, ihtiyaçları ve çözüm yollarını gerçekçi bir bakış açısıyla belirlemesi gerektiğini söylemek istiyorum ancak sorunları kabul etmekten ve çözüm önerilerini dinlemekten imtina eden bir yönetim anlayışı var.
"BAKANLIK KADINLARIN SOSYAL HAKLAR BAKIMINDAN GÜÇLENMESİNİ SAĞLAYAMIYOR"
Hane halkı geliri asgari ücretin üçte 1`inden az olan engelli yurttaşlara aylık bağlanıyor ve bu aylık pek çok gerekçelerle sürekli kesiliyor; siyasi sebeplerle ya da ÖTV vergisiyle alınan araçların kasko değerinin hane halkının gelirine yansıması sonucunda veya farklı sebeplerle kesiliyor ve buna dair bir çözüm önerileri yok. Zaten teklifte, Aile Bakanlığı`nın bütçesinde ihtiyaçlar sadece karşılanıyormuş gibi yapılmış. Mesela, açık iş gücüne katılmakta zorlanan zihinsel ve ruhsal engelli bireylerin korumalı iş yerlerinde istihdam edilmesini amaçlayan projenin önümüzdeki üç yıllık hedefleri şöyle: Mevcutta 15 olan korumalı iş yeri sayısını 2024`te 16`ya, 2025`te 17`ye ve 2026`da 18`e çıkarmayı planlamakta. Yani engelli birey sayısındaki istihdam artışını 2024 yılı için 147`ye çıkarmayı hedefliyorsunuz. 85 milyonluk bir ülkede, 10 milyonun üzerinde engelli yurttaşın yaşadığı bu toplumda bu rakamlar sizce yeterli mi?
Bakanlık temel görevlerinden birisini yerine getiremiyor; kadınların sosyal haklar bakımından güçlenmesini sağlayamıyor, kadınların nafaka hakkına bile göz dikiyor. Özellikle bu konuyla ilgili kadınları güçlendiremediğimiz sürece de erkek şiddeti sorununu çözemiyoruz, kadınlar erkekler tarafından katledilmeye ya da şüpheli biçimde yaşamlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Hâl böyleyken Erdoğan çıkıp İstanbul Sözleşmesi`nden çekilmenin kadına yönelik şiddeti artırmadığını iddia ediyor. Şiddeti önlemek, kadınları korumak, şiddet faillerini kovuşturmak, yargılamak ve caydırıcı cezalar vermekle ilgili titizlikle hazırlanmış bir yol haritası olan İstanbul Sözleşmesi`nden çekilme kararıyla birlikte kollukta ve yargıda da bir etki yaratarak 6284`ün uygulanmasını sakatlamış durumdadır."