Haber: Ahmet ÜN / Kamera: İsmet MİKAİLOĞULLARI
(DİYARBAKIR) - Anayasa Mahkemesi (AYM), Diyarbakır`da, evinde terör örgütü PKK mensubu bir kişinin kalması sebebiyle düzenlenen operasyonda hayati tehlike oluşturacak şekilde yaralanan ikamet sahibinin yaşam hakkının usul yönünden ihlal edildiğine ve kendisine 255 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. Yüksek Mahkemenin kararında, başvurucunun operasyonu düzenleyen polisler hakkındaki şikayeti üzerine açılan soruşturmanın etkin yürütülmediği bildirildi.
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekipleri, terör örgütü PKK üyesi Mücahit Yılmaz`ın, Ahmet Yoldaş`ın 5 Nisan Mahallesi`ndeki ikametinde bulunduğunu belirledi. Polisin eve düzenlediği operasyonda Yılmaz etkisiz hale getirildi. İddiaya göre operasyon sırasında eşi ve iki çocuğuyla evde bulunan Ahmet Yoldaş polis şiddetine ve köpek saldırısına maruz kaldı.
Gözaltına alınan Yoldaş, "terör örgütü üyesi olduğu" iddiasıyla tutuklandı.
Yoldaş`ın avukatı Mehdi Özdemir, "müvekkilinin şiddete maruz kaldığı" gerekçesiyle operasyonda görev alan polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verdi.
Dosyayı AYM`ye taşıdılar
Bunun üzerine avukat Özdemir, müvekkili Ahmet Yoldaş adına Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM, inceleme sonucunda "Yoldaş`ın hayati tehlike oluşturacak şekilde yaralanması sebebiyle yaşam hakkının usul boyutuyla ihlal edildiğine" oybirliğiyle karar verdi. AYM, bu sebeple Yoldaş`a 225 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
AYM`nin kararında, "soruşturmaya ilişkin bazı eksiklerin göze çarptığı" ifade edildi. Başvurucunun operasyonda hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına rağmen Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma başlatmak için suç duyurusunda bulunulmasını beklediğini belirten AYM, bir kişinin öldüğü, bir kişinin ise yaralandığı operasyonda görev alan kolluk görevlilerinin beyanlarının Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polislerince alındığını, "soruşturmanın bağımsızlığının sağlanması konusunda gerekli tedbirlerin alınmadığını" kaydetti.
Başvurucunun, olay sırasında evinde bulunan eşi ile kolluk tutanağında imzası bulunan iki komşusunun beyanlarının alınmadığını aktaran AYM kararında, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucunun kolluk görevlilerine karşı direniş sergilediğine vurgu yaparak sonuca ulaşsa da başvurucunun nasıl direniş sergilediğini açıklamamış ve kullanılan gücün orantılığı konusunda yaptığı değerlendirmede başvurucunun olay nedeniyle hayati tehlike geçirdiğini dikkate almamıştır. Halbuki kullanılan gücün orantılı olup olmadığı konusunda yapılacak değerlendirmede başvurucunun kolluk görevlilerine karşı tutumunun ne olduğu açıklanmalıydı. Bu koşullar altında başvurucunun yaralanması yönünden soruşturmanın etkili olduğu söylenemez."
"4 gün yoğun bakımda kaldı"
Avukat Özdemir, ANKA Haber Ajansı`na yaptığı açıklamada, polisin düzenlediği operasyon sırasında müvekkiline "yersiz ve orantısız şekilde" şiddet uygulandığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Bu şiddet neticesi müvekkilin kaburgasında kırık oluştu, kırık kemik parçası ciğere battı. Akabinde uygulanan şiddet sırasında bir köpeğin müvekkile fiziki saldırıda bulunması için imkan sağlandı. Hemen akabinde müvekkil ikametten çıkartıldığı esnada merdivenlerden yuvarlandı ve ayağından, ciğerlerinden, kaburgasından ve sırtının belli yerlerine köpeğin tırmıklaması ile birlikte işkenceyi içerir, şiddet uygulandı. Biz müvekkilin gözaltına alınmasının hemen akabinde hastaneye sevkinin sağlanması için bir çaba sarf ettik. Müvekkil hastaneye sevk edildikten sonra yaklaşık olarak 4 gün boyunca yoğun bakımda kaldı."
"Taburcu edildikten sonra tutuklandı"
Yoldaş`ın hastanedeki tedavisinin ardından tutuklandığını dile getiren Özdemir, bu arada Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına "işkence" iddiasıyla suç duyurusunda bulunduklarını bildirdi.
Özdemir, başsavcılıkça operasyona katılan polisler hakkında "işlem yapılmadığını", bazı polis memurlarının "bilgi sahibi" olarak ifadelerinin alındığını anlatarak, akabinde de savcılık tarafından polislerinin eylemini "meşru ve orantılı" değerlendirerek, takipsizlik kararı verdiğini iafde etti.
Bu karara itirazlarının de reddedilmesi üzerine AYM`ye bireysel başvuruda bulunduklarını bildiren Özdemir, müvekkili Yoldaş`ın ise "terör örgütüne üye olmak" suçundan hapis cezasına çarptırıldığını ve bir süre önce tahliye edildiğini anlattı.
"Yaşam hakkının usul boyutuyla ihlal edildiğine karar verildi"
Özdemir, AYM`nin geçen günlerde, operasyonda müvekkilinin hayati tehlike oluşturacak şekilde yaralanması nedeniyle yaşam hakkının "usul boyutuyla" ihlal edildiğine hükmettiğini ifade etti.
Yüksek Mahkemenin, "şüpheli polis memurlarının ifadelerinin `bilgi sahibi` olarak alınması ve operasyonda ikamette bulunan aile fertlerinin beyanlarının alınmamasıyla" soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğine hükmettiğini anlatan Özdemir, AYM`nin savcılığın eksikleri gidererek karar vermesi gerektiğine hükmettiğini aktardı.
Özdemir, AYM`nin ayrıca müvekkili Yoldaş`a 225 bin lira manevi tazminat ödenmesine de hükmettiğine dikkati çekti.
"Yersiz ve orantısız şiddet kullanımı neticesinde kötü muamele söz konusu"
Özdemir, "Türkiye`de kolluğun yersiz ve orantısız şiddet kullanımının Türkiye`de her zaman ya takipsizlikle ya da beraatla sonuçlandığını" söyleyerek, "Bu dosya açısından baktığımızda hem köpekli işkence vakası hem de polisin yersiz ve orantısız şiddet kullanımı neticesinde ortaya çıkan kötü muamelesi söz konusu. Aslında ikamette polise yönelik mukavemeti olmayan bir kişinin ikamet sahibi olarak yapılan arama işlemi sırasında şiddet içerir eylemlere maruz bırakılması işkence suçunu oluşturmaktadır" diye konuştu.
Başvuruları üzerine AYM`nin oy birliğiyle karar aldığına dikkati çeken Özdemir, müvekkilinin başvurusunun, hayati risk oluşturan yaralamaya sebebiyet verilmesinden kaynaklı olarak "yaşam hakkı" kapsamında değerlendirildiğini kaydetti.
Özdemir, "AYM, bilgi sahibi olarak beyanı alınan kimi polis memurlarının aslında şüpheli olarak değerlendirilmesi gerekliliğine vurgu yaptı. Bu anlamda bakıldığında aslında etkin bir soruşturma yapılarak eyleme uygun suç tanımı üzerinden işkence kapsamında yargılama faaliyetinin yürütülmesi bizce elzemdir" dedi.