Avrupa’da Reform ve Aydınlanma hareketlerinin ardından bilim adamlarıyla kilise arasındaki korkunç savaşımı, insan aklının kazanması sonucunda bilim ve teknoloji alanında gelişmeler yaşandı. Avrupa kendi içine dönerek üretim alanında rekorlar kırmaya başladı. Ardı ardına yapılan bilimsel ve teknik gelişmeler hemen hayatın her alanında kendisini gösterdi. Avrupa’da dalga dalga yayılan milliyetçilik akımı üretim patlamasına neden oldu. Bu arada elde edilen kazanımlarla halkın refah seviyesini yükseltmek isteyen batı, üretim fazlasını ihraç etmek için bir kampanya başlattı. İşte bu çıkar çatışması yüzünden aralarındaki birlik yavaş yavaş çözülerek yerini düşmanlığa kadar götürdü. Bu gelişmenin hızlanmasının etkenlerinden birisi de milliyetçilik akımının Avrupa’da hızla yayılmasıydı. Ülkeler birbirlerine savaş açmak için fırsatlar kollamaktaydı. Tam bu sırada bir senaryo hazırlandı. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu. Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupa’yı ikiye bölmüşlerdi.
Birinci Dünya Savaşı’nın patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya’nın bu duruma soğuk bakması Osmanlı’yı Almanya’ya doğru yönlendirdi ve 2 Ağustos 1914’te yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti. Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914’te İngiliz donanmasından kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlı Alman savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verir ve boğazları tüm yabancı gemilere kapatır. Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanması’na katılmış olur. 27 Eylül 1914’te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadeniz’de Ruslar’a ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca 1 Kasım 1914’te Ruslar Kafkasya’da sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşın içine çekilmiş olur.
Senaryonun ikinci perdesine geçilmiştir. Rusya’ya yardım bahanesiyle boğazları ele geçirmeye çalışan İngiltere Fransa ve İtalya yenilmez sandıkları güçleriyle saldırıya hazırlandılar. Dünyanın en kanlı deniz ve kara topçuları savaşını başlattılar. Şu an bile evrende dalga dalga yayılan top sesleri esir içinde bizi aramaktadır. “DUR YOLCU ÇANAKKALE GEÇİLEMEZ.” Diye çınlamaktadır. Almanya ile yapılan anlaşma gereğince mareşallik rütbesine yükseltilen Von Sanders, Mart 1915’te de Çanakkale’de V. Ordu komutanı olmuştur. Bu atanma ile Çanakkale’deki tüm idari yetkiyi eline alan Von Sanders aldığı yanlış kararlar yüzünden binlerce Türk askerinin şehit olmasına neden olmuştur.
Çanakkale’yi geçmeye çalışan Avrupa emperyalizmi en güçlü silahlarıyla, en büyük ordularıyla saldırıya geçtiler. Kendilerinden o kadar eminler di ki savaş gemilerinin lüks kamaralarında içkili kokteyllerde zafer kutlamaları yapıyorlardı. Öylesine umulmadık bir olayla karşılaştılar ve karşılarında Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN komutasındaki Anadolu insanı Yüce TÜRK ulusuyla birlikte daha binlerce yıl unutamayacakları bir ders aldılar. O çok güvendikleri yenilmez makineleri Çanakkale denizinin serin sularına gömüldü. Şimdi buradan Avrupa’nın batık çıkarma ekiplerine sesleniyorum çıkarsanıza gemilerinizi. Onları savaş müzelerinizde sergilesenize. Ermeni soykırım yalanını sözde demokratik parlamentolarınızda ikide bir gündeme getiriyorsunuz. Fransız demiryolu şirketleri ülkenizdeki Yahudilerin fırınlarda yakılacağını biliyordunuz. Almanya’ya kaç sefer yaptınız. Cezayir’de ne kadar insan katlettiniz. Kızılderililerin yurdu Amerika’mı, Alaska’mı? Vietnam’da, Kamboçya’da, Kore’de, Afganistan’da, Somali’de, Avrupa’nın göbeğinde Yugoslavya’da ve Irakta Suriye’de yaptığınız iş katliam değil de yurt savunması mı?
Çanakkale emperyalist saldırı dalgasının kırıldığı ve Anadolu kurtuluş hareketinin başladığı gündür. Bu gün Amerikan Emperyalizmi ve Avrupa Kapitalizmi askeri alanda işgal edemediği Anadolu’yu etnik ayrımcılığa sürüklemek istemektedir. Anadolu insanının Alevi’si, Sunisi, yoktur. Anadolu et ve tırnak gibi bütünleşmiştir. Emperyalizmin oyununa gelmeyecek kadar olgunlaşmıştır. Amerika ve Avrupa’nın haince planlarını boşa çıkaracaktır.
Bizler dostumuzu ve düşmanımızı biliyoruz. O nedenle yurttaşlarımız Çanakkale’ye geziler düzenleyerek, oradaki yaşanmış tarihi görerek nasıl bir toprak üstünde oturduğunun farkına varmalıdır. Empati kurarak o zamanı yaşamaya çalışmalıdır. Bu ulusal birikimi nesilden nesil’e aktarmalıdır. Bu bir yurttaşlık görevidir. Üstümüze düşen görev birlik ve beraberliği korumaktır. Kenetlenmiş bir ulusu hiçbir güç işgal edemez, yıkamaz, yenemez. Mustafa Kemal’in izindeki Türk milleti bunu kanıtlamaya hazırdır.