Salim DOĞAN
Pınarbaşı/ Karamanlı
GAZETECİ YAZAR
Salimdogan38@gmail.com
Ulusal kurtuluş savaşı biçim değiştirerek zamana göre ayar verilerek sürdürülmeye çalışılıyor. Aslında hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacakları bir uğraştır bu. Bu gizli ve sinsi savaş bilinen bin yıldır süregelmektedir. Bu arkası karanlık savaşın aktörlerinden birisi Araplardır, diğeri emperyalist batı ülkeleridir. Araplar kendi çağdışı yönetimlerini devam ettirebilmek için Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci Türkiye’sine karşı savaş ilan etmiş durumdadır. Çünkü Ulusal Kurtuluş Savaşı Türkiye’nin içinde bulunduğu jeopolitik ortamda insanı kul olmaktan müritlikten, kölelikten ve ortaçağın karalığından kurduğu Cumhuriyetle birlikte gün ışığına çıkaran yurttaş olma hakkını ve bilincini veren bir yönetim olması ortaçağı yaşamakta olan Araplarda olağan üstü bir sarsıntı yaratmıştır.
Emperyalist batı ülkeleri ise bu topraklara bütün imkânlarını seferber ederek yaptıkları sekiz haçlı seferlerinin bir sonuç vermediğinin ezikliğini yaşamaktadır. O nedenedir ki sürekli yöntem değiştirerek her yola başvurmaktadırlar. Aslında haçlı seferleri devam etmektedir. Avrupa’nın yönü batıya dönük ancak yüzü doğuya bakmaktadır. Bu bir korku davranışıdır. Türklerin yeniden Avrupa’yı işgal edeceği korkusu yaşamaktadırlar. Onun için bu durumu önlemeye çalışmaktadırlar. Avrupa Amerikan emperyalizmini arkasına alarak Türkiye’ye karşı yıpratıcı çalışmalarına hemen Kurtuluş savaşı döneminde yöresel ayaklanmalarla başlamıştır. Atatürk döneminde Türkiye’ye fazla etki edemeyen emperyalizm Atatürk sonrası Türkiye’ye müdahale etmeye başlamıştır. Türkiye’de başlatılan karşı devrim hareketi ve sonrası iktidarların sürekliliğini sağlamak amacıyla emperyalizme hizmet etmektedir. İçinde bulunduğumuz zamandan örnekler verecek olursak emperyalizmin yerli işbirlikçileri olan tarikatlar bir kanser hücresi gibi yurdun her yerini sarmalamış durumdadır. Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceğini tarihte görülmemiş bir bataklığa doğru sürüklemektedir. Dün olduğu gibi bu günde bu karanlık oyunun arkasında İngilizler vardır. Tarikatlar yüzyıllardır İngilizlerin arka bahçesi olarak onlara hizmet etmektedir.
Dünyada altı yüz milyon Türk yaşamaktadır. Her biri darmadağın, çünkü böyle olması istenmiştir. Türkler bölgesel olarak İran Türk’ü, Azerbaycan Türk’ü, Özbek Türk’ü, Kırgız Türk’ü, Bulgar Türk’ü, Macar Türk’ü, Irak Türk’ü, Bayır bucak Türk’ü, Uygur Türk’ü, Hazar Türk’ü, Pagan Türk’ü diye ayrıldıkları gibi inanç olarak ta bir birinden koparılmış durumdadır. Hristiyan Türkler, Müslüman Türkler, Budist Türkler, Sünni Türkler, Alevi Türkler, Şii Türkler ne kadar Türk varsa o kadar düşman var demektir. Bu ayrıştırılan Türkler de sanki birbirlerine düşmanmış gibi bin yıldır kültürlendirilmiştir.
Türkleri bir araya getirecek bir bayrak altında toplayacak bir genetik şifresi var. Bütün dünyanın korktuğu Bu şifre her Türk’ün genlerinde bulunmaktadır. Bu şifreyi aktifleştirecek toplumsal görevdeşlik duygusu sinsin ateşi etrafında ortaya çıkmaktadır. Kızılca günlerde kendiliğinden bir meydanda toplanan Türkler yaktıkları sinsin ateşiyle bir araya gelmektedir. Burada aldıkları kararlarla içinde bulundukları fetret döneminden kurtulmaktadır. Bumin Kağan, İlteriş Kağan, Fatih Sultan Mehmet ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye dağlarında yaktığı çoban ateşleriyle başlattığı ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINI işte bu bilinçle başlatmıştı. Her ferdi bir Mustafa Kemal Atatürk olan bu yüce Türk milleti içinde bulunduğu durumun “BİR GÜN MUTLAKA” farkına varacaktır. Urungu’dan, Kürşat’tan, Bumin Kağandan Mustafa Kemal Atatürk’e kadar Ulusal kurtuluş savaşı bitmedi devam ediyor.
Muhtaç olduğun kudret damarlarında mevcuttur.