Özgecan ASLAN davasında mahkeme hükmünü kurdu. Mahkeme hükmünde asıl faille birlikte suçu işleyen Fatih GÖKÇE hakkında kararını verdi.
Hatırlanacağı üzere Yargıtay bu sanık yönünden cinsel istismar suçunun oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı vermişti. Beraat gerekçesi ise bu suç yönünden sanık aleyhine yeterli delil olmamasıydı.
Yerel mahkeme Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi vermiş olduğu kararında ; bu sanık yönünden cinsel istismar suçunun işlendiğini kabul etti. Suçun baygın vaziyetteki maktüleye karşı işlenmiş olması sebebi ile de cezayı arttırdı. Sanık hakkında TCK. 'nın 102/3-e maddesi uygulanmadı. Neticeten bu sanığın 22 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Asıl sanık Ahmet Suphi ALTINDÖKEN cezaevinde öldürüldüğünden bu sanık yönünden düşme kararı verildi.
TCK'nun 102/3-e maddesi neyi düzenler? Niçin önemlidir? Önce maddeye bakalım.
TCK. 102/3 -e ........"İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında arttırılır."
Arttırılacak olan şey cinsel istismar suçunu işleyen sanığın, bu suçtan dolayı alacağı cezanın arttırılmasıdır. Maddenin düzenlediği şey kısaca budur.
Hatırlanacağı üzere cinsel istismar suçu minibüste gerçekleşmişti. Özgecan ASLAN akşam saatlerinde okulundan çıkmış, evine gitmek için toplu taşıma aracı olan, sanığın kullanmakta olduğu minibüse binmişti.
Gerek Yargıtay gerekse de yerel mahkeme minibüsü, bu maddenin kapsamı içine sokmadı. Yani minibüsün içini kamusal alan kabul etmedi. İnsanların birlikte yaşamak zorunluluğunda olan alanlar içine koymadı. Oysa insanlar minibüslere keyfi olarak binmezler. Mecbur kaldıkları için bir yerden bir yere gitmek için binerler. Özgecan ASLAN da keyfi olarak binmedi. Evine gitmesi gerekiyordu. Evine gidebilmesi için de minübüsü kullanması gerekiyordu. Kanun maddesi hangi alanların zorunlu yaşam alanı olduğunu tahdidi olarak belirtmemiştir. Olayın koşulları değerlendirildiğinde minibüsün içinin kamusal alan olduğu dolayısıyla kanunun bu maddesinin uygulanması gerektiği ortadadır.
Yakın zamanda İngiltere'de verilen bir kararda; geceleyin dışarı çıkan, parkta gezmekte olan bir İngiliz kızını o an parkta bulunan biri darp eder. İngiliz hakimi, sanığı cezalandırırken, sadece darp olayından dolayı değil, aynı zamanda "bir İngiliz kızı gecenin her saatinde çıkıp, gezebilir" gerekçesiyle ayrıca hürriyeti tahdit suçundan da sanığı cezalandırır.
Kanunlar toplumun sorunlarına göre şekillenirler. Kanunlar canlıdırlar. Toplumların sorunlarına göre değişirler, dönüşürler. Toplumun sorunlarına yanıt vermeyen kanunlar, gerek uygulayıcı olan hakim gerekse de yasama organı tarafından değiştirilirler. Toplumun beklentilerine, sorunlarına cevap verecek şekilde kanuni düzenlemeler yapılır. Bu çoğu kez uygulayıcı durumundaki hakimin görevidir. Olayımızda minibüsün, insanların zorunlu olarak bir arada bulunduğu alanlardan olduğu aşikardır. Bu maddenin uygulanması da hakimin takdirindedir. Çünkü madde toplumun bir arada yaşayacağı alanları tek tek saymış değildir. Bu durumda hakimi engelleyen bir yasa maddesi yoktur. Kanunlar zamana uymak zorundadır.
Hukuk ilkeleri caydırıcı nitelikte olmalıdır. Hukuk ilkeleri caydırıcı olmadığında sorunların önüne geçmek mümkün olmayacaktır. İnsanlar artık minibüslere toplu taşıma araçlarına binerken tereddüt etmektedirler. Bu durum suç işlemeye meyilli olan kimseleri de cesaretlendirmektedir.
Günümüzün en yakın sorunu ise; çocuklarını servis arabalarıyla okula gönderen veliler artık korkar hale gelmiştir. Bir takım kişiler araçlarıyla servis araçlarının geçtiği yerlerde bekleyip, okula gidecek olan çocukları alıp, kaçırmaktadırlar.
Toplu taşıma araçlarını kullanmak zorunda olan günümüz insanını ciddi sorunlar beklemektedir.
Gerek meclisin çıkaracağı yasalar gerekse de hakimlerin dava görürken ki uygulamalarıyla toplumun sorunlarına çözüm bulacak şekilde kanun çıkarmaları ve karar vermeleri gerekir.
Başka Özgecan'lar olmasın!