Salim DOĞAN
Pınarbaşı/ B.Karamanlı
Salimdogan38@hotmail.coGazeteci Yazar
DÜNYAYA AYDAN BAKINCA
Dünyaya aydan bakınca mas mavi bir boncuk gibi görünüyor. Uydu görüntülerinden diğer gezegenlerden farklılığı gözden kaçmıyor. Tüm dünya insanlığı da bu uzay gemisinin üzerinde saniyede kırk bin kilometre hızla esir içerisinde bir geçtiği yerden bir daha geçmemek üzere yolculuk yapıyor. Bu yolculuk nereye gittiğimizden habersiz bir yolculuktur. Dünya bir uzay gemisidir. İnsanoğlu bu geminin dışına çıkamıyor. Aydan bakınca, bu geminin üzerinde sınır yok, bayrak yok, ırk yok.
İşte böyle bir gemide yolculuk yapan insanların yaşam felsefelerinden, düşünce tarzlarından, birbirleriyle olan ilişkilerinden söz etmek istiyorum. Dünya güneşin egzozferi içerisinde yaşama olanak sağlayan tek cisimdir. İçerisinde her şeyi barındırmaktadır. Kimilerinin hoşuna giden, kimilerinin de hoşlanmadığı oluşumlar gerçekleşmektedir. Tüm bunlara rağmen dünya yaşamaya gezilip, görülmeye değerdir. Hiç kimsenin diğerinden fazla hakkı yoktur bu gezegen üzerinde. Hiç kimseye imtiyaz tanınmamıştır. Doğa güneşi, yağmuru, rüzgârı, toprağı insanlardan esirgememektedir. Doğa felaketi de esirgememektedir; sen zenginsin demiyor tusunami ya da sen soylusun demiyor deprem.
İşte; insanların kafalarının içinde cereyan eden olumsuzlukların kaynağı da buradadır. Paylaşamamak. İnsanlar yaratıkları sanal kavramlar yüzünden binlerce yıldır kendi kendisine eziyet etmektedir. Yarattıkları soyut kavramların o kadar etkisinde kalmışlardır ki; ona maddi bir şeymiş gibi davranmaktadır. Devlet sosyolojik bir soyut kavramdır. Ancak devletin erk alanı bir toprak parçasına dayanmaktadır. Topraksız devlet olmaz. Devlet kurmak için toprağa ihtiyaç vardır. Dünya insanlığı bilinen tarihi gerçekleriyle bu savaşımı vermektedir. Her kavim, ırmak kenarında ya da deniz kenarında yani suya yakın yerde oturmak istemektedir. Bunun için savaşlar yapmışlardır. Suyu, toprağı paylaşamamanın kavgasını vermişlerdir.
Her şey bu kadar açık ve net olmasına rağmen acaba neden bir insanlık düzeni kurulamamıştır. Neden? Bu uzay gemisi içerisinde kargaşa hâkim olmuştur. Bu gemi herkese aynı olanağı sunuyor. Ancak bu imkânları insanlar beğenmiyor. Onun için yer değişikliği nedeniyle kargaşa oluşuyor. Doğanın kanunu işliyor güçlü olan zayıfı eziyor, yok ediyor. Güçlü olan gemide terör estiriyor. Aslında insanlar bir birleriyle iyi ilişkiler kurarak, anlayarak, paylaşarak yaşamsını bilirler. Öyleyse nedir insanları birbirinden uzaklaştıran. Bunun cevabını herkes hemen verebilir: çıkar.
Şimdi bizim gezegenimiz üzerinde meydana gelen olayları yorumlayacak olursak, gelecek için çoğu insan karamsarlığa düşmektedir. Bunun nedeni de tek kutuplu bir dünya yaratma çabasıdır. Dünyanın iki kutuplu olduğu zamanlarda vardı. O zamanlarda insanlar umutlu değildi. Çünkü dünya bir kutupluda olsa iki kutupluda sonunda insanlar arasında kavga bitmemiştir. Olay doğaldır ama doğru değildir. İnsanlar doğayla mücadele ederek yaşayan canlılardır. Sele, depreme, yangına, kış şartlarına, toprak kaymasına, Tsunamiye, göktaşı çarpmasına karşı hep mücadele etmiştir.
İnsanlığın önündeki en büyük engel EMPERYALİZDİR. Bunun kaynağı da Amerika Birleşik Devletleridir. İnsanoğlu her türlü zorluğu yenmesini bilmiştir. Kuduz mikrobuna karşı aşı geliştirmiş her insan da kullanmaktadır. Aşı sınır, bayrak tanımamaktadır. Karanlığa karşı koymuştur Edison. Her ülkede tren var, telefon var, ilaç var bunlar sınır ve ırk tanımaz. Bu uzay gemisinin düzeni iyi işlemek zorundadır. Düzeni bozan teröristtir. Kim olduğu bilinmektedir. O da kendisini bilmektedir. Sonunun geldiğini fark etmiştir. Bu gemi güzel günlere doğru uçacaktır. Her birey üstüne düşen sorumluluğu bilmelidir.
Devletler hâkim oldukları toplumları bu felsefe içerisinde kültürlerse kargaşa çıkmaz. Dünya milletleri arasında sükûn ve huzur olmalıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK Diyor ki: “Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur.”
Ey! İnsanoğlu dünyaya bir de aydan bak…