Her milletin kendisine özgü bir yaşam kültürü vardır. Bu kültür tarihsel süreç içerisinde zamana ve şartlara uygun olarak milletin istediği doğrultuda değişime uğrayabilir. Halkın kültürüne yaşam biçimine ilgi ve ihtiyaçlarına uymayan hiçbir sosyal davranış biçimi kabul edilemez. Ancak; günümüzde kimi batılı sözde demokratik ülkeler ve emperyalizm kendi halkının refah ve huzuru için işgal ettiği halkın yaşam biçimini, töresini, gelenek ve göreneğini, kültürünü yok edebiliyor. Bu durum iktidarda kalma uğruna erki elinde bulunduranların gücü kaybetme ve hesap verme korkusuyla, halkın genel karakteristik kültür davranışlarının değişimine sessiz kalabiliyor ya da göz yumuyor. Emperyalizm kontrol edeceği ülkelerde seçimlere ve seçim sistemlerine dolaylı yollarla müdahale edebiliyor.
Günümüzde seçimler yapılıyor ancak; seçim, seçen içinde seçilen içinde bir yığın uygunsuz, olumsuz eleştirilerle gündemden düşmüyor. Seçime giren partiler halktan kopuk parti genel başkanının iki dudağı arasında aday belirlemesi yapıyor. Seçim o kadar pahalı bir sosyal, toplumsal, politik olay haline geldi ki aday olabilmek normal halktan insanlar için artık hayal oldu. Hele bir de ittifaklar olayı var ki kendisine güvenmeyen, siyasetine güvenmeyen, halkına güvenmeyen kimileri siyasi rakiplerine güveniyor, halkla ittifak yapacağına onlarla ittifak yapıyor. Bir parti eğer böyle ittifaklara gereksinim duyuyorsa demek ki kendi yarım siyasetini rakiplerinin siyasetiyle tamamlamaya çalışıyor. Varın böyle bir siyasetin halk için faydasını siz düşünün. Parası olan ancak bir dünya görüşü olmayan kendisini zamana göre yenileme yetisi olmayan biat kültürünü marifet sayan birileri mecliste kimi temsil ettiğini çok iyi bilmekte. Kendi çabasıyla bir yere gelemeyen bu tip insanlar kendisini oraya taşıyan güce karşı görevini yerine getirdiğinde işini yaptığını sanıyor. İşte bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’si ve onun kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi halkın temsil ettiği vekiller yerine parti başkanlarını memnun etme yolunu seçmiştir. İşte halka rağmen siyaset tam da emperyalizmin istediği davranış bu
Yukarda belirlenen yöntemlerle oluşan meclis, ulusal ve uluslararası görüşmelerde yeterli bilgi beceri ve yetiye sahip olmayan vekillerle emperyalizme hizmet edecek yasaları çok kolay bir şekilde çıkarabilecektir. Geçmişte yaşadığımız olaylar bunun kanıtıdır. İkiz yasalar adıyla çıkarılan yasalar, uluslararası tahkim yasası, geri kabul yasası gibi yasalar Türk milletinin çıkarlarına hizmet eden yasalar değildi. İşte böylesine yasalar emperyalizmle uzlaşma olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette dış dünyada halklarla ve devletlerle kavga edecek değiliz. Ancak ortak iş yaparken ortak yasa yaparken emperyalizmle asla uzlaşma sağlanamaz. Emperyalizmle, diktatörlükle, sultanimizle sadece mücadele edilir uzlaşılamaz. Onun için “Emperyalizmle Uzlaşırsan Yanlış Yoldasın ”söylemi boşuna söylenmiş bir söz değildir.
Şu bir gerçek ki dünyada geri kalmış akıl ve bilimi ötelemiş doğma düşüncenin ve metafizik felsefenin esiri olmuş, soyut kavramlarla, tarikatlarla, sahte din tüccarlarıyla iş birliği yaparak cahil halkı sömüren iktidarların sonu hep hüsran olmuştur. Çünkü bu iktidar sahipleri kendi halkının çıkarlarından ziyade emperyalizmin çıkarlarını ön planda tutan yasalar yaparak iktidarlarını devam ettireceklerini sanmaktadırlar. Önemli olan halkın bunları görerek birlik içerisinde kendi haklarına sahip çıkması ve hakkını savunmayan vekillere ve partilere gereken dersi vermesidir.