26 Nisan 2024 Cuma

16:40   YENİŞEHİR BELEDİYESİ KAÇAK PEYNİR İMALATHANESİNİ MÜHÜRLEDİ   15:51   GÖKHAN GÜNAYDIN ÇORLU TREN FACİASI DAVASINDA ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERE CEZA VERİLMEMESİNE TEPKİ GÖSTERDİ   14:47   EMİR CAN İĞREK`TEN MEZİTLİ 33 SPOR`A TAM DESTEK   13:05   AKDENİZ BELEDİYESİ’NDEN VATANDAŞLARA VERGİ HATIRLATMASI   12:56   GÜLCAN KIŞ: HER 100 ÇOCUKTAN 20’Sİ ÇALIŞIYOR   12:56   ÇORLU DAVASI KARARINDAN SONRA AİLELER: YÜREĞİMİZE SU SERPİLDİ AMA BU DAVA BURADA BİTMEZ. 35 KAMU İHALESİ ALIP PARASINA PARA KATANLARI DA CEZAEVİNE GÖNDERMEDEN RAHAT ETMEYECEĞİZ   12:25   ÇORLU TREN KAZASI DAVASI... ÖZGÜR ÖZEL: “BU BAŞARI, DAYANIŞMA GÖSTERENLERİNDİR. BUNDAN SONRA HEP BERABER OLACAĞIZ”   12:02   ÇORLU DAVASI`NDA HAPİS CEZASI VERİLEN TCDD YÖNETİCİSİ 4 SANIK TUTUKLANDI   11:08   TOROSLAR BELEDİYE BAŞKANI YILDIZ, MAKBULE VE MEHMET ÇİFTİNİN İSTEĞİNE KAYITSIZ KALMADI   10:47   AKP`DEN CHP`YE GEÇEN TAŞOVA BELEDİYESİ`NİN BORCU BELEDİYE BİNASINA ASILDI: 32 MİLYON 715 BİN 775 LİRA   10:33   AKP`DEN DEM PARTİ`YE GEÇEN KARAKOÇAN BELEDİYESİ`NİN 88 MİLYON TL BORCU OLDUĞU AÇIKLANDI   10:15   ODTÜ ÖĞRENCİLERİNİN REKTÖRLÜK ÖNÜNDEKİ OTURMA EYLEMİNE ÇANKAYA BELEDİYE BAŞKANI GÜNER`DEN DESTEK   10:13   GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ: "YOKSULLUK GİRDABI ÇOCUKLARIMIZI EĞİTİMDEN KOPARIYOR"   10:11   ÖZGÜR ÖZEL`DEN ÇORLU DAVASI ÖNCESİ AÇIKLAMA: “ÖLENLERİ SUÇLU, SUÇLULARI MASUM GÖSTEREN BİR KARARA KİMSE YELTENMESİN"   10:01   MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, FİZİKSEL YETERLİLİK KURSLARIYLA GENÇLERİ SINAVA HAZIRLIYOR    09:25   TARSUS`TA “SANAT GÜZELLEŞTİRİR" KARMA RESİM SERGİSİ   09:23   İSİAS OTEL DAVASI... ACILI BABADAN MAHKEME HEYETİNE ÇAĞRI: "DEVLET GÖREVLİLERİNİN DE BU DAVA DOSYASINA DAHİL EDİLMESİ GEREKİR"   23:21   DENİZ YAVUZYILMAZ: "KUVEYTTÜRK`TE YÖNETİM KURULU ÜYESİ DE OLAN KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI ALPASLAN`IN TOPLAM MAAŞI 801 BİN TL"   21:29   GEZİ İÇİN ADALET NÖBETİ`NİN İKİNCİ YIL DÖNÜMÜNDE İZMİR`DEN ADALET ÇAĞRISI: "HUKUKSUZLUĞA SON VERİN"   20:21   İYİ PARTİ`NİN 5 OLAĞANÜSTÜ KURULTAYI`NA DELEGELER, İL VE İLÇE YÖNETİCİLERİ İLE ESKİ MİLLETVEKİLLERİ DIŞINDA KATILIMCI ALINMAYACAK  
 
     
   

Semih Özakça:Hücrelerim değişiyor, kaslarım eriyor, kemiklerim zayıflıyor..!!


Açlık grevinde 134 günü geride bırakan Semih Özakça’nın tutuklu bulunduğu Sincan Cezaevi’nde kalem aldığı mektubu yayınlandı: Tecrit koşullarında bir böcekler, bir de kuşlar çok önemlidir. Size hayat yolculuğunda “asla yalnız yürümeyeceksin” diyen ender türlerdendir.

 

Tarih : 20 Temmuz 2017 Perşembe 22:10   Okunma : 1808

Öğretmen Semih Özakça ve akademisyen Nuriye Gülmen’in açlık grevinde 134 gün geride kaldı. Gülmen ve Özakça eylemlerinin 75’nci gününde tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderilmişti.

Tutuklu bulunduğu hapishanede  59 günü geride bırakan Semih Özakça bir mektup kaleme aldı. Eylemin 124’ncü gününde yazılan mektup açlık grevini sürdüren Esra Özakça’ya ulaştı. Son görüşme sırasında eşinin sağlık durumunun kötüye gittiğini ve çok kilo kaybettiğini belirten Esra Özakça yazma güçlüğü yaşadıklarından da söz etmişti. Özakça mektubunda “Size bir şiir armağan edeyim” diyerek ‘Böcekler’ isimli bir de şiir kaleme aldı.

‘KASLARIM ERİYOR’

Kaleme aldığı mektubunda tekerlekli sandalye için koğuşuna beton  rampa yapıldığını ve küçükken beton üzerine yazı yazıldığına tanık olduğunu belirten Özakça  “Yaşasın açlık grevi direnişimiz! / Nuriye-Semih / 10.07.17 ve “İşimizi geri istiyoruz! / Açlığın 124. Günü – 10.07.17” cümlelerini  oluşturulan betona yazdığını söyledi. “Hücrelerim değişiyor, kaslarım eriyor, kemiklerim zayıflıyor ve beynim durmaksızın berraklaşıyor; hayatın çelişkilerini daha iyi görüp anlayabiliyorum, daha da netleşip keskinleşiyor düşüncelerim” diyen Özakça’nın mektubunun tamamı şu şekilde:

Açlığın 125. Gününden Notlar

Baş ucumda, gözlerimi açar açmaz gördüğüm resimler; karımın sevdası, Nuriye ablamın fotoğrafı, panoya astığım köşe yazılarımın yazarları, 111. günümüzde 111 imza veren aydın ve sanatçılar, bize destek olmak için süreli ve süresiz destek açlık grevi yapan dostlar, dışarıda ekmeği için direnen ve direnecek olanlar, desteğini bizden esirgemeyenler, işimizin geri verilmesini isteyenler, aklının bir köşesinde bizi düşünenler, aç kaldığımız için üzülen vicdanlı insanlar, beni sesleriyle, cıvıltılarıyla uyandıran havalandırmadan seslenen kuşlar ve çok uzaklarda hiç göremediğim kuşlar ve bütün uçan memeli ve memesizler, uçamayan memeli ve memesizler, yüzen memeli ve memesizler, sürünen omurgalı ve omurgasızlar, bakteriler ve planktonlar, böcekler ve asalaklar, mikroorganizmalar ve virüsler, atomlar ve bilinen ve bilinmeye aday atom altı parçacıkları… Günaydın hepinize. Günaydın inancım ve umudum, günaydın umudunu eksik etmeyenler ve onu büyütenler,  adaletli bir dünya için dövüşenler, dövüşmek için öğrenenler ve dövüşerek bilenler, dostlar ve yoldaşlar, hepinize her aydınlığa çıktığımız gün gibi günaydın. Sürekli aydınlık günler adına günaydın herkese.

‘HÜCREM DÜNKÜ HÜCRE DEĞİL’

Her gün birbirine benzese de değişiyor günler; hücrem dünkü hücre değil, masa saatimin pili biraz daha azaldı, tekerlekli sandalyeyle hücreye giriş çıkış yapabilmem için, aslında idare tarafından gelecek olan denetçilerin gözünü boyamak için, kapı girişlerine beton dökülerek rampa yapıldı. Çocukluğumda abilerimin ve ablalarımın yeni dökülmüş betona isimlerini yazıp, o günün tarihini attığına tanık olmuştum. Benim böyle bir şey yapmaya hiç imkanım olmamıştı, elimdeki fırsatı değerlendirip hücremdeki yeni dökülmüş betona -iki rampa yaptılar; havalandırma girişi ve hücre girişine- “Yaşasın açlık grevi direnişimiz! / Nuriye-Semih / 10.07.17 ve “İşimizi geri istiyoruz! / Açlığın 124. Günü – 10.07.17” yazdım kocaman harflerle. Hücrelerim değişiyor, kaslarım eriyor, kemiklerim zayıflıyor ve beynim durmaksızın berraklaşıyor; hayatın çelişkilerini daha iyi görüp anlayabiliyorum, daha da netleşip keskinleşiyor düşüncelerim. Yapmam gerekeni ‘acaba’ demeden yapıyorum her fırsatta.

‘NASIL UYUYABİLİR Kİ?’

Dışarıdayken uykuyu seven ben gitti, artık disiplinli, planlı-programlı olup kendimi eğitip geliştirme adına daha az uyumaya çalışıyorum. Öyle görünüyor ki daha az uyumak için çaba göstermeme gerek kalmayacak yakında çünkü uyumaktan nefret etmeye başladım. Onca düşünülecek ve yapılacak şey var ki. Bir insan, kelimenin gerçek anlamıyla, her saniye katliamlar yaşanırken, geçen her saniyede onlarca çocuk doğar doğmadan, sadece besin alamadığı için ölürken, adaletsizlikler karşısında umut arayıp bulamayanlar bunalıma girerken, emperyalizm ve kapitalizm bütün yaşadığımız haksızlıkların sorumlusu olarak daha azgınca halklara saldırmaktan geri durmazken… nasıl rahatça uyunabilir? İşini isteyen, sevdasının açlığını düşünen, öğrencilerini özleyen biri nasıl rahat olabilir?

‘BENİM DE ENERJİM TÜKENİYOR’

Bir de şu açıdan bakalım: Havalar ısındı ve kapı pencere açık sabahtan geceye kadar, benden dolayı casus sivrisinekler hücrenin içine doluşmuş, pusu kurmuşlar. Çıkmıyorlar, göstermiyorlar kendilerini, ses etmiyorlar kulağımın dibinde. Beslenmeyen her insan gibi benim de enerjim tükeniyor. Işığı kapatıp  uzanıyorum yatağıma. Sivriler, her kanattan hücuma kalkıp en kanlı damarlarımı bulup saldırıyorlar, kulağımın dibinde vızıldayan sivriye “Lütfen git!” diyorum onu tokatlayarak. Esasen böceklerin vızıldamasını dahi severim, onların şapşallıklarını izlemesini de. Ancak beni çıldırttıkları o anda, sivrisinekleri böceklikten atarak yetkisini tanrıdan alarak atağa geçiyorum. Enerjisi tükenmiş bir insan ne kadar atik olabilir? Kalkıp ışığı açıyorum, bekliyorum böcek olduğunu yadsıdığım sivrileri ama çıkmıyorlar bir türlü.

‘ÖRGÜTLÜ SİNEKLERİ KİMSE YENEMEZ’

Dayanamayıp ayağa kalkıp gezmeye başlıyorum. Keskinliğine uzun zaman önce algılarımı ve görme yetimi kontrol eden organlarım tarafından son verilen gözlerimle bakıyorum kuytu köşeye. Yoruluyor, uzun soluklu beklemeye geçiyorum. Geliyorlar. Kim ne derse desin, işte o an, hücrede bulunan en ‘örgütlü güç’ sivrisinek ordusudur ve nasıl ki örgütlü bir halkı kimse yenemezse, örgütlü sivrisinekleri de kimse yenemez. Temel’in fıkrasında, bir otel odasında bir böceği öldürdüğünde diğer böcekler onun cenazesine gittiği için rahat rahat uyuyabiliyordu. Yine o an anlıyorsunuz ki bu tür fıkralarda yapılanları uygulamak size hiçbir yarar sağlamadığı gibi elinizi kana bulamış oluyorsunuz, hem de kendi kanınıza. Diğer sivriler olayı namus davasına dönüştürüp kanlılarının kanını daha iştahla içmek istiyorlar.

Edvardo Galeano’nun sorusunu öfkeyle hatırlıyorum: “Nuh sivrisinekleri neden gemisine aldı?” Belli ki mülayim adam olduğunu düşündüğü bir aziz için de şöyle soruyor: “Aziz Assisili Francesco sivrisinekleri de sever miydi?” Nuh Peygamber bir çift sivrisineği konuşarak i̇kna etmeden o gemiye  kesinlikle sokamazdı,  emin olabilirsiniz. Soktuğuna da pişman olmuştur. İşte o vakit ne kadar dil dökerseniz dökün gitmezler. Güncemi devletin lanet sivrisineği lanet başlığı altında görebilirsiniz ancak, şundan daha çok emin olabilirsiniz ki “sivrisinekleri de sever misin?” Sorusuna “Evet az da olsa severim; en azından nefret etmem.” Diyecek nadir kişilerden biriyim şu anda.

‘İKİ TÜR SİNEK VAR’

Yazının başında dedim ya her şey değişiyor, düşüncelerim de. Ne oldu da ben artık eskiden olmaktan, sivrisinek düşmanı olmaktan vazgeçtim? Her şey o animasyon filmiyle başladı. Filmin adı “Bitirim Karınca” . Yalnız bir çocuğun bahçede vakit geçirirken gördüğün karınca yuvasına su doldurma suyuyla film hareketleniyor karıncalar bir tür iksirle çocuğu küçültüp kendi kolektif yaşamlarında katıyorlar. Karınca yuvasına sinekleri ilaçlamak için gelen kişiye karşı birlik olup savaşıyorlar. Birlik içinde yer alan sivrisinekler benim takdirimi kazanmayı başarıyorlar. Filmi uzun uzun anlatmayacağım. Sözün kısası sivrisineklerden artık nefret etmiyorum aksine sıska ve sempatik hayvanlar… Ama şunu da itiraf etmeliyim ki İki tür sivrisinek vardır bu hayatta. Birincisi, i̇yi sivrisinekler ; ikincisi kötü sivrisinekler.

İyi sivrisineklerin damarımın üstünde yeri var. Kötü sivrilerin hala düşmanıyım. Çünkü onlar beslenme amaçları dışında, sırf sizi rahatsız etmek için kulağınızın dibinde vızıldayıp dururlar. Ve bu anlamsız sözcük akışı, sizin bütün animasyon filmleri nedeniyle değişen bakış açınıza rağmen sinirinizi bozmaya devam eder.

Ancak şuna unutmayın: Tecrit koşullarında bir böcekler, bir de kuşlar çok önemlidir. Size hayat yolculuğunda “asla yalnız yürümeyeceksin” diyen ender türlerdendir. Böcek ve sinek konusunda son sözlerime rağmen ikna edemediklerim varsa, bir de şöyle düşünün: Sivrisinekler olmasaydı bu yazının son kısmını okumayacaktınız. Okumasaydım da olurdu mu diyorsunuz? O zaman boş verin…

Kendinize has bakın. Hoşçakalın. Semih.

Size bir şiir armağan edeyim.

Böcekler

Acemice vızıldayarak uçan

Konmayı unutan sinek

Girdiğin kapıdan çıkmaya

Cesaretin yok mu?

Çengel bulmaca sizi soruyor

Yedi harfli kelime

İlk ve dördüncü harf “A”

Beşinci harf “R”

Sen ne dersin bu soruya?

Her zamanki gibi

“Vızzzz” mı?

Paylaş :
Etiketler :  semih özakça, nuriye gülmen, sincan cezaevi, açlık grevi.

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  GÜNCEL HABERLER

 
  FLAŞ HABER
   
 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinerji.com © Copyright 2017-2024 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA