6 Mayıs 2024 Pazartesi

15:01   ALİ YERLİKAYA: "1 MAYIS`TA POLİSLERİMİZE TAŞLI SOPALI SALDIRAN 12 ŞÜPHELİ DE BUGÜN YAKALANDI"   15:01   AYLİN NAZLIAKA, AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞININ FAALİYETLERİNİ DEĞERLENDİRDİ   13:36   ÖZGÜR ÖZEL`DEN HIDIRELLEZ MESAJI: "BAHARIN MÜJDECİSİ HIDIRELLEZ`İN ÜLKEMİZE BARIŞ, HUZUR, SAĞLIK VE MUTLULUK GETİRMESİNİ DİLİYORUM"   12:06   VEHBİ BAKIRLIOĞLU: "CANLI HAYVAN VE ET İTHALATI REKORA DOĞRU KOŞUYOR"   10:19   YAZAR İPEK ONGUN, MERSİNLİ SEVENLERİYLE BULUŞTU   09:48   ÖMER FETHİ GÜRER`DEN TARIM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN KADINLARIN SOSYAL GÜVENLİK PRİMLERİNİN DEVLET TARAFINDAN KARŞILANMASI İÇİN KANUN TEKLİFİ   09:29   MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ‘YEŞİL DÖNÜŞÜM MERKEZİ` KURMAYA HAZIRLANIYOR   09:27   MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EKİPLERİ, OLUMSUZ HAVA KOŞULLARINA KARŞI SAHADAYDI    15:08   EĞİTİM-SEN KADIN MECLİSİ: “YENİ MÜFREDAT, SORGULAMAYAN, İTAATKAR BİREYLER YETİŞTİRMEYİ AMAÇLAMAKTADIR”   14:15   ÖZEL, KILIÇDAROĞLU GÖRÜŞMESİNİN DETAYLARINI ANLATTI   13:39   MANSUR YAVAŞ, ÖZEL VE ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNİ DEĞERLENDİRDİ   12:52   1 MAYIS`TA TAKSİM`E ÇIKMAK İSTERKEN GÖZALTINA ALINAN 65 KİŞİ ADLİYEYE SEVK EDİLDİ   12:49   ÖZGÜR ÖZEL, PİYADE ASTSUBAY KIDEMLİ ÇAVUŞ GÖÇMEN`İN AİLESİNE BAŞSAĞLIĞI DİLEDİ   09:48   MERSİN BELEDİYESİ`NDEN ORTOPEDİK ENGELLİLERE YÖNELİK BOCCE TURNUVASI   09:35   MECLİS`İN SORU ÖNERGESİ KARNESİ... MUHALEFETİN SORULARI YANITSIZ KALDI   09:32   MERSİN BÜYÜKŞEHİR ZABITASINDAN DİLENCİ OPERASYONU   08:26   İLİÇ`TE İKİ MADENCİNİN DAHA CANSIZ BEDENİNE ULAŞILDI   15:56   ÖZGÜR ÖZEL, CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMESİNİ DEĞERLENDİRDİ   15:47   KORAL ÖMÜR 3 MAYIS BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ’NÜ KUTLADI   15:35   DEM PARTİ CHP`Yİ ZİYARET ETTİ  
 
     
 
 
image

Okunma : 217  Tarih : 23.04.2024  E-Mail : fatihberkil@hotmail.com

 
Ramazan KARA

ÇOCUKLUK SİZDE KALSIN

  ÇOCUKLUK SİZDE KALSIN
  Bundan önceki yazıma “Her çocuk doğarken eşit doğar. Nerede, ne koşulda, ne zaman doğarsa doğsun tertemiz, işlenmeye hazır bir maden olarak gelir dünyaya.
  Ailesi paralı da olsa parasız da, esmer de olsa sarışın da, beyaz da olsa kızıl derili de olsa bu böyledir.
  Çok temiz birer madendir onlar. Rengini, etnik kimliğini, dinini... bilmeyen madenler. Doğruyu, yanlışı, yalanı bilmeyen madenler. Hırsızlığı, yolsuzluğu, adam öldürmeyi bilmedikleri gibi sorumluluk almayı da bilmeyen canlı madenler. Onlara nasıl şekil verirsek öyle olurlar.
  Ancak genellikle bizler, onların üzerinde birçok yanlışa imza atarız” diye başlamıştım.
  Yarının “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olduğunu düşünerek bugün, bu konuya biraz daha değinmek istiyorum.
  Hiç tanımadığınız bir çocuğa küçücük bir ilgi gösterseniz size gülücükler verir. Elinizi sallarsanız, o da el sallar. Öpmek isterseniz öptürür. Sizi öpmesini isteseniz öper. Kendisi için çok değerli olan oyuncağıyla oynamanıza izin verir. Yiyeceğini paylaşır. Kucağınızı açsanız gelir ve çok içten bir şekilde sarılır. 
  Bu yüzden dünyadaki en temiz yaratık çocuklar olsa gerek. 
  Çocuklardan sonraki en temiz yaratıklar ise hayvanlardır. (Ancak bu yazımda yalnızca çocuklara değineceğim.)
  Başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; Kurtuluş Savaşı veren ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro, ulusal bayramlarımıza ad verirken çocukları ve gençleri, özellikle büyük bayramlara ortak etmişlerdir.
  Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs günü, gençliğe duyulan güveni ve verilmesi gereken önemi vurgularcasına “Gençlik ve Spor Bayramı”, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş günü olan 23 Nisan günü de, ulusal egemenliğin ilk adımlarının o gün atıldığı göz önüne alınarak “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak benimsenmiştir.
  Üstelik hem Gençlik Bayramı, hem de Çocuk Bayramı, dünyadaki ilk ve tek gençlik ve çocuk bayramlarıdır.
  Mustafa Kemal Atatürk’ün, öğretmenlere “Gelecek nesil sisin eseriniz olacak” demesi ve “Gençliğe Hitabesi” de; geleceğimiz olan çocuklarımıza ve gençlerimize duyulan güvenin ve verilmesi gereken önemin birkaç ipucu olsa gerek.
  O dönemlerde, devletin yurtlarında koruma altına alınarak barındırılıp okutulan çocuklara taciz veya tecavüz olaylarının olmadığını sanıyorum.
  Hani 13 yaşındayken,  23 kişinin tecavüz ettiği ve “Kızın kendi rızası olduğu için” ufak çaplı cezalarla kurtulan kamu görevlilerinin durumu vardı ya o konuya yeniden dikkatinizi çekmek istiyorum.
  Reşit olmadığı için yasal anlamda, cep telefonu veya tekel ürünleri almasına bile izin verilmeyen 13 yaşındaki bir çocuk, “Kuyruk sallamasa(!)” o kadar “aklı başında(!)” kamu görevlisi neden tecavüz etsin?
  Kim bilir, belki de “kamu hizmeti(!)” olsun diye tecavüz etmişlerdir.  Bu insanların aldıkları cezalarla, pankart açan veya gösteri yapan çocukların aldığı cezalarla kıyaslanınca sanırım bana siz de hak verirsiniz.
  Aslında, olayı eleştirirken, yukarıdaki cümleleri yazmak bile utanç verici ama beslediği hayvana tecavüz eden kimi insanlarla aynı ülkede yaşamak zorunda olduğuma göre başka ne diyebilirim ki?
  Az önce değindiğim “13 yaşındaki çocuğa tecavüz olayı” basına yansıyan ve yeterince olmasa bile enine boyuna uzunca bir süre tartışılan bir olay.  Yani, dağın görünen yüzü. 
  Bir de yurt binalarında yapılan; yapanların sapık ruhlarında utanılacak lekeler olması gerektiği halde sapıkça hazlara dönüşen zevkleri(!)  ve istismar edilen küçücük bedenler ve o bedenlerin ruhlarında ömür boyu acı veren, kimseye anlatamadıkları sırlar var.
  Bir de okula gitmesi gerekirken, birbirlerinin koynuna giren çocuk karı-kocaların ve daha da acısı, babası, hatta dedesi yaşındaki insanların koynuna berdel-başlık parası-tecavüz mağduru gibi saçma sapan nedenlerle “çocuk gelin” olarak soktuğumuz kızlarımız var.
  Daha az ceza alsın diye, kan davalarında tetikçi, ufak çaplı kavgalarda saldırgan, sokaklarda dilenci ve hırsız olarak yetiştirdiğimiz çocuklarımızı da göz önünde bulundurunca; “Bu ve benzeri olayların yaşandığı ülkemizde biz neyi ya da kimin bayramını kutluyoruz acaba?” diye sormadan edemiyorum.
  Çocuk gelinleri, çocuk tetikçileri, çocuk hırsızları, dayak yiyen çocukları, tecavüze uğrayan çocukları, sokaklarda yatıp kalkmak zorunda bırakılan çocukları, kız oldukları için belli yaştan sonra okutulmayan çocukları, yanlış evlilikler nedeniyle her gece uyumadan önce ağlamak zorunda bırakılan çocukları, bir de çeşitli nedenlerle öldürülen çocukların yakını olmak zorunda bırakılan çocukları düşününce aynı soruyu bir kez daha sormak istiyorum; 
  “Bu ve benzeri olayların yaşandığı ülkemizde biz neyi ya da kimin bayramını kutluyoruz acaba?”
  Aslında hepimiz, çocuklarımızın çocukluğunu öldürdüğümüz veya yaraladığımız için suçluyuz.
  Bir de çocuk yaşımızda olgunlaşmaya zorlandığımız için öldürülen veya öldürdüğümüz çocukluğumuz var. 
  Bir romanda, “Allah, her bireyi yaratırken o birey için bir de gül diker. Her birey, gülünün solduğu akşam ölür” diye özetleyebileceğim bir bölüm okumuştum.
  Bana göre insanlar “Gülünün solduğu akşam “değil “İçindeki çocuk büyüyünce” ölür.
  O çocuk büyüyünce, işin içine büyüklü küçüklü yapmacıklıklar girer. İçimizdeki çocuk büyüyüp olgunlaştıkça; azımsanmayacak kadar yetişkinde, çocukça duyguların yerini,  yalanlar, çıkarlar, ihanetler, aldatmalar ve bunlara benzeyen şeyler alır.
  Genellikle, iki kişi arasında anlaşmazlık olunca araya girer ve “Büyüklük sende kalsın” deriz ya bana göre “Çocukluk sizde kalsın”
  Asıl büyüklük, çocuk olmakta ve çocuk kalabilmekte. İçimizdeki çocuğu öldürünce dışımızdaki çocuklara "geleceğimiz" olarak bakamıyoruz çünkü.
  Bu yüzden lütfen "ÇOCUKLUK SİZDE KALSIN"(22.04.2014)

 




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz :

Güvenlik Kodu : Güvenlik Kodu
Kod :

 



  GÜNCEL HABERLER

 
  FLAŞ HABER
   
 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinerji.com © Copyright 2017-2024 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA