(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bir yıllık faaliyetlerini değerlendirirken, “AKP iktidarı, istatistiksel oyunlarla bir başarıyı hikayesi yaratmaya çalışıyor. Ülkemizde yoksulluğun azalmasına yönelik ciddi bir önerisi olmayan iktidar, istatistiksel düzenlemeyi başarılı olarak sunmaktadır. ‘Gerçek nedir` diye baktığımızda, karşımızda yoksulluğa muhtaç edilen milyonlara iktidarın çözüm üretemediği, Bakanlık tarafından da itiraf edildiği ortaya çıkıyor” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Nazlıaka, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bir yıllık faaliyetlerini değerlendirdi.
Partinin 38`inci Olağan Kurultayı`nda Genel Başkan seçilen Özgür Özel tarafından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından Sorumlu Gölge Bakan olarak atandığını söyleyen Nazlıaka, "O günden bu yana da görevimizi, Bakanlığın yaptığı çalışmaları anbean takip ederek sürdürüyoruz. Tabii yıllardır da kadın politikalarını şekillendiren, kadın politikalarını takip eden bir siyasetçi olarak Bakanlığın bu dönemde yaptığı her türlü faaliyeti mercek altına aldık ve bu bundan sonraki süreçte de yine en güçlü şekilde yapmaya devam edeceğiz." dedi.
CHP olarak kadın ve sosyal politikalar alanındaki tüm çalışmaları çok önemsediklerini dile getiren Nazlıaka, "Buradaki bakış açımız aileyi değil; kadını eşit yurttaş olarak gören, kadını güçlendirmeyi esas alan bir bakış açısıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılmasını ve tüm kırılgan grupların güçlendirilmesini hedefliyoruz. İşte bütün bunlardan dolayı da Bakanlığı anbean takip edeceğiz. Ayrıca şunu da belirtmek isterim, her seferinde özellikle altını çiziyorum, bizim partimizde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının karşılığı ‘Kadın ve Eşitlik Bakanlığı`dır. Yani iktidara geldiğimizde, Bakanlığın ismi de ‘Kadın ve Eşitlik Bakanlığı` olacak" ifadelerini kullandı.
“KADIN ŞİDDET GÖRSE DAHİ AİLE BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINA ODAKLANAN İKTİDAR SOMUT BİR HEDEF BELİRLEMEDİ”
AKP`nin, 14 Mayıs 2023`te yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimi için biri özet olmak üzere, aynı içeriğe sahip iki seçim beyannamesi hazırladığını anlatan Nazlıaka, seçim beyannamelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının görev alanına giren politikalarla ilgili vaatlerin birinci yılının 14 Mayıs`ta dolacağını hatırlattı.
Aylin Nazlıaka, "Gelin beyannamede yer alan vaatleri, gerçek dışı beyanları, AKP`nin itiraf etmek zorunda kaldığı bazı ifadeleri tek tek inceleyelim" diyerek, şunları kaydetti:
"Beyannamede, sosyal hizmetler alanında ‘edilecek, yapılacak, önceliklerimiz arasındadır` gibi somut olmayan birtakım ifadeler kullanılmış. Hep geleceğe dair umut vermek istemişler. Mesela beyannamede, aile konusunda, ‘Önümüzdeki dönemde de ailenin fıtratını, maddi ve manevi olarak daha da güçlendirmek ve her türlü olumsuz etkiye karşı korumak, temel önceliklerimiz arasındadır` denilmişti. Erdoğan`ın hatırlayacaksınız, iş cinayetleri sonrasında sıkça kullandığı o ‘fıtrat` mazereti ve 2014 yılında Kadın Zirvesi`nde, ‘Kadın, erkek eşit değildir. Fıtrata ters` anlayışı burada da kendisini gösterdi. Kadın cinayetlerine değil, kadın şiddet görse dahi aile bütünlüğünün korunmasına odaklanan iktidar, ne bir veri paylaşımı yaptı ne de somut bir hedef belirledi. Elbette aile önemli ama aile içerisinde eğer şiddet varsa o aileye yaklaşım bambaşka olmalıdır."
“BAKANLIK ŞİDDETLE MÜCADELETİ BRÖŞÜR DAĞITMAYA İNDİRGİYORSA VAY TÜRKİYE`NİN HALİNE”
Beyannamede "KADES uygulamasının kadına yönelik şiddetle mücadelede en önemli araçlardan biri haline geldiği" ifadesinin yer aldığını vurgulayan Nazlıaka, "Kadına yönelik şiddeti tolere edilebilir bulan bir zihniyet, hangi başarıdan söz ediyor? Zaten rakamlar önümüzde. Beyannamede başarı kriteri olarak dağıttıkları afiş ve broşür sayısını göstermişler. Bakanlık, şiddetle mücadeleyi eğer sadece broşür dağıtmaya, afiş ve pankart asmaya indirgiyorsa ki öyle yapıyor, vay Türkiye`nin haline... Oysaki kadınlar o pankartların altında katlediliyor. Kadınlar o afişlerin altında şiddet görüyor. Sadece 2023 yılında 248`i şüpheli olmak üzere 563 kadın katledildi." şeklinde konuştu.
Beyannamedeki yaşlılarla ilgili bölüme değinen Nazlıaka, "Orada, ‘Yaşlarımızı topluma daha fazla entegre edecek ve sosyal hayatın içine katacağız` deniliyor. Oysaki bunu nasıl yapacağına dair en ufak bir somut hedef yok. Her şey inşallah, maşallahla yürüyor" dedi.
Beyannamede engelliler, Romanlar, gazi ve şehit yakınlarına ilişkin de detaylı bir çalışmaya yer verilmediğini vurgulayan Nazlıaka, "Şöyle özetleyeyim, 481 sayfalık beyannamede, Romanlar`a sadece ‘Yüksek Standartlı Demokrasi` bölümünde ‘Azınlıklar` kısmında, tek bir paragraf yer verilmiş. O da zaten son derece genel geçer ifadeleri kapsıyor. Burada sadece, Romanların kurduğu dernek ve federasyonun sayısında yaşanan artışla övünüyorlar ve çözüm önerisi sunulmayan Romanların örgütlenerek sorunlarına çözüm arayışı içerisinde olması noktasına geldiklerini görmezden geliyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
“SOSYAL YARDIM ALMAK İSTEYEN YURTTAŞLARIMIZI BÜROKRATİK İŞLEMLERLE BOĞMAYIN”
Aylin Nazlıaka, sosyal yardımlara ilişkin olarak şunları kaydetti:
"22 yıllık AKP iktidarı açısından bir başarı hikayesi olarak sunulan sosyal yardımların da olduğu bölümleri çok detaylı bir şekilde inceledik. AKP`nin 2023 Seçim Beyannamesi`nde, sosyal yardım sistemi hakkında ‘Vatandaşlarımızın evrak toplama zorunluluğu olmadan sadece kimlik kartlarıyla sosyal yardım başvurusu yapmalarını sağladık` deniliyor. Elbette asıl hedef sosyal yardıma muhtaç olmayacak, ihtiyaç duymayacak kadar ekonomik gücü olan bireylerden oluşan bir toplum yaratmak. Hadi bunu yapamadınız ama hiç değilse vadettiğiniz gibi sosyal yardımlardan faydalanmak zorunda olan o vatandaşlarımızın bürokratik işlemlerini kolaylaştırın. Yurttaşlarımızı o bürokratik işlemlerle boğmayın. Bir aile, bir çocuğu için ekonomik destekten faydalanmak istediğinde bin tane evrak istiyorsunuz. Sağlık raporundan İŞKUR`a başvuru yapıp yapmadığına kadar en az beş tane belge isteniyor. Bu da yetmiyor, kamu kuruluşları tarafından araştırma süreçleri yürütülüyor. Zaten yoksul olan ve yardıma muhtaç hale getirilen aileler için evrak zorunluluğunu aşıp da bir sosyal desteğe ulaşmak gerçekten ciddi bir mücadele haline dönüşüyor. Hani sosyal yardımları tek bir çatı altında toplayacaktınız? Hani yurttaşlarımızın yaşam koşullarını iyileştirecektiniz? Hep yalan, hep dolan...
“AKP İKTİDARI, İSTATİSTİKSEL OYUNLARLA BİR BAŞARI HİKAYESİ YARATMAYA ÇALIŞIYOR”
Ayrıca beyannamede, ‘1986-2002 yılları arasında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu`ndan vakıflara aktarılan kaynak, yüzde 41`di. Biz şimdi kaynağın tamamını muhtaç ailelere destek için kullandık` diyorsunuz. Fakat bu iddia da doğru değil. AKP iktidarı, istatistiksel oyunlarla bir başarıyı hikayesi yaratmaya çalışıyor. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu 1986 yılında kurulmuştur. AKP iktidarı tarafından kapatılan Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı yıllık programlara baktığınızda, uygulamada bu fonun kaynaklarının tamamının sosyal yardımlara ayrıldığı görülmektedir. Örneğin 2001 yılı programında, 2000 yılı Eylül ayı itibarıyla muhtaç durumdaki yaklaşık 3 milyon 641 bin kişiye sosyal yardım yapıldığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla ülkemizde yoksulluğun azalmasına yönelik ciddi bir önerisi olmayan iktidar, istatistiksel düzenlemeyi başarılı olarak sunmaktadır. ‘Gerçek nedir` diye baktığımızda, karşımızda yoksulluğa muhtaç edilen milyonlara iktidarın çözüm üretemediği, Bakanlık tarafından da itiraf edildiği ortaya çıkıyor."
“BAKANLIĞIN TESPİTLERİ İTİRAF NİTELİĞİNDE”
Bakanlığın 2024-2028 Dönemi Stratejik Planı`na değinen Nazlıaka, stratejik planda sosyal politika alanına ilişkin yaşanan tahribatın "Enflasyon nedeniyle sosyal yardımların etkinliğinin azaldığı, stratejik hedeflere ulaşmak için ayrılan kaynakların yetersiz kaldığı, işsizlikteki artış nedeniyle sosyal yardım gereksiniminin arttığı, sosyal yardım-istihdam ilişkisinin yeterince güçlü kurulmadığı" şeklinde anlatıldığını kaydetti. Nazlıaka, şunları söyledi:
"Bu tespitler aslında itiraf niteliğinde. Bakanlık da neleri yapamadığını özetlemiş oluyor. Özellikle en alt gelir grubuna ait yurttaşlarımıza 2024 yılında yapılan sosyal yardımlar enflasyonun altında ezilmiştir. Hemen bir örnek vereyim; 2024 yılında, 65 yaşını doldurmuş, muhtaç, güçsüz ve kimsesiz yaklaşık 800 bin kişi vardır. Bu kişiye ödenecek yaşlı aylıkları 3 bin 504 lira olarak belirlenmiştir. Oysa hepimiz biliyoruz ki açlık sınırı 20 bin 98 lira. Diğer yandan Türkiye`de sosyal destekler, sosyal devlet ilkesinden uzak ve bir lütuf olarak verilir hale gelmiştir. AKP iktidarı, sosyal yardımları adil, şeffaf, hesap verebilirlik ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmemektedir. Bakanlık Stratejik Planı`nda sosyal yardımlardaki keyfilik, sosyal yardımlardaki koordinasyonsuzluk ve dağınıklık ortaya çıkmıştır. Ayrıca sosyal yardımlara ayrılan kaynağın gayri safi yurtiçi hasılaya olan oranının artması gerektiği ve Türkiye Aile Destek Programı`nın kriterlerinin ve yapısının yenilenerek gelir tamamlayıcı aile destek sisteminin hayata geçirilmesi gerektiği de gene ihtiyaçlar olarak tespit edilmiştir. Bu tespitler, aslında partimizin uzun yıllardır dile getirdiği sosyal yardımlara ayrılan kaynağın yetersiz olduğu ve bütüncül bir sosyal destek programına ihtiyaç duyulduğu noktasındaki yaklaşımlarını da adeta benimsemektedir, bütün bunlarla da örtüşmektedir. Tabii bozuk saat bile günde bir kez doğruyu gösterebilmekte."
“BUGÜN TÜRKİYE`DE BEŞ AİLEDEN BİRİ YARDIMA MUHTAÇ HALE GELDİ”
Türkiye`de her beş aileden birinin yardıma muhtaç hale geldiğinin altını çizen Nazlıaka, şöyle devam etti:
"Ülkemizde, 2022 sonu itibarıyla TÜİK verilerine göre, 26 milyon 75 bin 365 aile bulunmakta. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2023 Faaliyet Raporu`na göre ise sosyal yardımlardan faydalanan toplam hane, 4 milyon 989 bin 456. Sosyal yardım alan hane sayısı, toplam hane sayısına orantılandığında yüzde 19,2. Bakanlığın Stratejik Planı`nda çocuk yoksulluğundaki artış tespiti de bir çeşit itiraf niteliğinde sunulmuş. Bakanlık, ekonomik krizle birlikte çocuk yoksulluğun daha da artacağını itiraf etmiştir. Şöyle ki mesela, bir başarıymış gibi yoksulluk sınırının altında olduğu için ailesinin yanında destek alan çocuk sayısının plan bölümünün sonunda, yani 2028 yılında yüzde 40 artacağını öngörmekte. Yani bu aslında şu demek; ailesinin yanında, sosyal ve ekonomik destek programından yararlanan çocuk sayısı 2023 yılında 164 binken 2028 yılında 2 milyon 30 bine yükselecek. Bakanlık böyle öngörüyor. Bu rakamlar, AKP iktidarı döneminde çocuk yoksulluğunun ne kadar hızlı bir şekilde arttığını ve artmaya devam edeceğini de göstermekte. Bakanlığın stratejik planında sosyal politikalar alanında ortaya konulan diğer sorunlar ise şöyle özetlenebilir: Deniliyor ki ‘Dar gelirli aileler, mevcut kreş ve gündüz bakım evlerinin ücretlerini karşılamada zorluk yaşamaktadır.` Doğru. Yine deniliyor ki ‘Şehit yakını, gazi, gazi yakınları iş ve işlemlerinde referans alınan kanunların dağınık olması sebebiyle iş ve işlemlerinin yürütülmesinde zorluklar yaşamaktadır.` Yine, ‘Çocuklara yönelik suça sürüklenme, madde kullanımı, ihmal, istismar, şiddet, çocuk işçiliği, çocuk ticareti, refakatsiz olma gibi riskler bulunmaktadır.`
“SÖZDE DİN ADAMLARININ BEYANLARI, KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ KÖRÜKLEMEKTEDİR”
Bakanlığın 2024-2028 Strateji Planı`nda kadınlara yönelik politikaların da yetersizliği gün gibi ortadadır. Adeta partimizin bu alanda önerdiği tüm politikaların ne kadar doğru olduğu kabul edilmiştir. CHP`nin kadına yönelik politika önerilerinin temelinde aileyi değil; eşit yurttaşlık hakkını gören, kadını aile içerisinde güçlendirirken birey olarak da güçlendirmeyi hedefleyen bir anlayış vardır. Bakanlığın Stratejik Planı`nda ‘erken yaşta evlilik, kadına yönelik şiddet, çocuk işçiliği, çocuk ihmali gibi sosyal problemlerin toplumsal açıdan sorun olarak algılanma düzeyinin yeterli olmaması, kadınların karar alma mekanizmalarında temsilinin düşük olması, kadına karşı şiddeti önlemede cezaların yetersiz olması` şeklinde tespitlerde bulunulmuş. Günaydın. Ancak özellikle kadına yönelik şiddet ve çocuk ihmali gibi sosyal problemlerin toplumsal açıdan sorun olarak algılanma düzeyinin yeterli olmaması şeklindeki tespiti yaratan ve besleyen bizzat iktidarın kendisidir. Başta İstanbul Sözleşmesi`nden hukuksuzca çıkılması ve sözde din adamlarının kadınları ‘ikinci sınıf vatandaş` olarak beyanlarının sessizce izlenilmesi kadına yönelik şiddeti körüklemektedir. AKP bu konuda hiçbir şey yapmamaktadır."
“ÖNCELİKLE ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM”
Bakanlığın, 2023 yılında kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında verilen eğitim, seminer, farkındalık etkinlikleriyle ulaşılan kişi sayısının yüksekliğiyle övündüğünü söyleyen Nazlıaka, "750 bin kişiye ulaşılması, 2028`e kadar önemlidir, değerlidir. Biz de eğitim alan kişi sayısının artmasını önemsiyoruz, değerli buluyoruz fakat cinsiyetçi dil kullanılmaya devam ettikçe, kadınların kazanılmış hakları her geçen gün budandıkça bu eğitimlerin bir anlamı kalmıyor. Önemli olan, eğitim sayısının artması değil; zihniyetin değişmesidir. ‘Ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum` denilen bir zihniyet tarafından yönetildiğimiz sürece siz istediğiniz kadar eğitim verin. Öncelikle bizim bu zihniyeti değiştirmemiz lazım." ifadelerini kullandı.
“İNŞALLAH DEMENİN ÖTESİNDE BİR ÇALIŞMA YOK”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının birinci vaadinin aileyle ilgili olduğunu belirten Nazlıaka, şunları kaydetti:
"Deniliyor ki ‘Ev hanımlarının emekliliğine destek sağlanacak. Bu kapsamda ev hanımlarının isteğe bağlı ödeyecekleri primlerin üçte biri devlet tarafından karşılanacak.` Gerçek ne? İnşallah demenin ötesinde bir çalışma yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, ‘Gündemimizde var, orta vadede madde madde ele alacağız inşallah. Allah nasip ederse enflasyon hedefimizi tutturduk. Refah artışını da gerçekleştirmiş olacağız. Refahta artış olduktan sonra da her şey daha iyi olacak` diyor. Bir başka vaat, yine ailedeki gençlerle ilgili. Deniliyor ki ‘Gençler öncelikli olmak üzere, her ailede en az bir kişiye iş imkanı sağlanacak. Bu kapsamda, özel sektör işletmelerinin sigorta primlerinin tamamı belirli bir süreyle devlet tarafından ödenecek.` Gerçek ne? Sadece işveren payının tamamı devlet tarafından karşılanıyor.
Bir başka vaatlerine gelelim, diyorlar ki ‘Gelir tamamlayıcı aile destek sistemini hayata geçireceğiz. Bu kapsamda aile bazlı vatandaşlık maaşı uygulamasını başlatacağız.` Gerçek ne? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş tarafından uygulamanın hayata geçirileceği açıklansa da henüz ortada hiçbir şey yok. Ne zaman hayata geçirilecek, detayları ne olacak? Bunu bir hiç kimse bilmiyor.
“ÇOCUĞUN RIZASINDAN BAHSEDEN ZİHNİYET, İSTİSMARCILARI AKLAMAYA DEVAM EDİYOR”
Kadınlarla ilgili bir vaatte deniyor ki ‘Erken yaşta evlilik ve kadına yönelik şiddet konusuna sıfır tolerans ilkesiyle yaklaşacağız. Bu alanda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.` Gerçek ne? Çocuğun rızasından bahseden zihniyet, istismarcıları aklamaya devam ediyor. Bir başka vaat ‘Kooperatifler yoluyla kadın girişimciliğini güçlendireceğiz.` Gerçek ne? Kadın girişimciliği, sadece kooperatif kurmaya indirgeniyor. Kaldı ki kadın istihdamına dair bir teşvik de uygulanmış değil. Bir başka vaatleri mevsimlik tarım işçileriyle ilgili. Diyorlar ki beyannamede ‘Mevsimlik tarım işçisi kadınların sosyal güvenlik başta olmak üzere çalışma şartlarını iyileştireceğiz.` Ben çokca sahada bulunan bir siyasetçiyim. Tarım emekçisi olan kadınları, çocuklarını, aileleri sıkça görüyorum. Ne şartlarda yaşadıklarını görüyorum. Mevsimlik tarım işçilerinin ne kadar iptidai koşullarda yaşadıklarına birebir bu gözler şahitlik ediyor. Onlar da alanda olsalar bunu görür. En temel hak olan barınma hakkını, eğitim hakkını, sağlığa erişim hakkını bile yaşayamıyorlar. Bu alanlarda çok ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bu sorunlar her yıl tekrarlanırken 22 yıldır iktidarda olan AKP, hala şartları iyileştirmekten bahsediyor. 22 yıldır neredeydiniz, ne yaptınız? Üstelik geçen yıl vaatte bulunmuşsunuz. Son bir yıl içerisinde ne yaptınız? Hiçbir şey yapmamışsınız.
“LAİK EĞİTİME SAVAŞ AÇILIYOR”
Bir başka vaatleri; ‘Siyaset, akademi, özel sektör, sivil toplum, kamu gibi birçok alanda kadınların yönetim ve karar alma süreçlerine katılımını teşvik edeceğiz` diyor. Gerçek ne? İstanbul Sözleşmesi`nin feshinden Medeni Kanun`un tartışmaya açılmasına kadar birçok hususta, kadınların görüşüne dahi başvurulmuyor. Resmi olarak alınan kararlarda kadınların kazanımları, talepleri, istekleri yok sayılıyor. Kadınların hakları sürekli olarak budanmaya çalışılıyor.
Çocuklarla ilgili ‘Çocukların temel bilimler, teknoloji ve mühendislik alanlarına yönlendirilmelerini sağlamak üzere, çocuklar için ilave programlar geliştireceğiz` diyorlar. Gerçek ne? Eğitim, her geçen gün bilimsellikten uzaklaşıyor. ÇEDES Projesi kapsamında, manevi danışman olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur`an kursu hocaları okullarda öğrencilere değerler eğitimi veriyor, seminerler gerçekleştiriyor. Okul öncesi ve ilkokullarda okullara mescit açılıyor. Kısacası laik eğitime savaş açılıyor.
Çocuklarla ilgili bir başka vaatleri, ‘Akran zorbalığı dahil, çocuklara yönelik şiddet ve siber zorbalıkla mücadele için gerekli tedbirleri uygulamaya devam edeceğiz.` Gerçek ne? Milli Eğitim Bakanlığı çalışmayı yürütüyor ancak siber zorbalık konusunda kurumlar arası çalışmalar yetersiz. Siber zorbalıkla mücadele için bakanlık bünyesinde özel bir birim de kurulmamış durumda hala.
“ÇOCUKLAR OKULDA OLMASI GEREKİRKEN BOYUNDAN BÜYÜK İŞ MAKİNALARININ ALTINDA CAN VERİYOR”
Yine bir vaat, ‘Çocuklar için mini şehir kavramıyla toplumsal hayatta var olan meslekleri oyunlaştırarak Hayata Hazırlıyorum Atölyelerini hayata geçireceğiz` diyorlar. Burada da ne gibi projeler yaptıklarını hepimiz zaten çok net biliyoruz. Bir de suça sürüklenen çocuklarla ilgili bir vaatleri var. Diyorlar ki ‘Suça sürüklenen çocukların topluma kazandırılmasını sağlayacağız.` Gerçek ise ülkemizde suça sürüklenen çocuk sayısı 2010-2020 arasında yüzde 148 oranında arttı. Çocuklarımızla ilgili yine bir vaatleri var, diyorlar ki ‘Çocuğa karşı şiddet, çocuk işçiliği, ihmal ve istismara karşı sıfır toleransla mücadelemizde kararlılıkla devam edeceğiz.` Gerçek şu; çocuklar okulda olması gerekirken boyundan büyük iş makinalarının altında can veriyor. İktidar, çalışma hayatında çocuk işçiliğine son verecek denetimleri yapmıyor. MEB, staj adı altında zor koşullarda çalıştırılan çocuklarla ilgili yaptırım uygulamak yerine, teşvikte bulunuyor. Bir çocuk istismara uğradığında, adliyelerde defalarca psikolojik şiddete maruz kalıyor. Eğitim kurumlarında ya da tarikatlarda yaşanan istismarlarda, cezalandırma yöntemi yerine hemen basın yasağı getirilerek suçluları aklama yoluna gidiliyor, suçların üstü örtülmeye çalışılıyor."
“ŞEHİT ANNE-BABALARININ AYLIKLARI ASGARİ ÜCRETİN GERİSİNDE KALDI”
Aylin Nazlıaka, şehit yakınları ve gazilerle ilgili vaatlere ilişkin de "Demişler ki ‘Tüm kurum ve kuruluşlarda şehit yakınları ve gazilerin iş ve işlemlerinin takip edileceği bir irtibat noktası oluşturacağız.` Gerçek ne? Kamuoyuna yansıyan böyle bir faaliyet bulunmuyor. Yine vadetmişler ve demişler ki ‘Şehit anne ve babalarının aylıklarını daha da iyileştirici düzenlemeler yapacağız.` Gerçek ne? Şehit anne ve babaların aylıkları asgari ücretin gerisinde kaldı. Bir başka vaatleri ‘Şehit ve gazi çocuklarının kamu burslarının yanı sıra özel burslardan da en üst düzeyde faydalanmasını sağlayacağız.` Gerçek ne? Şehit Yakınları ve Gaziler Genel Müdürlüğü web sitesinde bu alanda hiçbir açıklama yok. Bu bursların hangi koşulda verileceğine dair en ufak bir bilgi kırıntısı dahi bulunmuyor." ifadelerini kullandı.
“KAMUDA ÇALIŞAN ENGELLİ SAYISI TOPLAM ÇALIŞAN SAYISININ 1,3`ÜNE DENK GELİYOR”
Engellilerle ilgili vaatlere ilişkin de Nazlıaka şunları söyledi:
"Engellilerle ilgili bakın neler vadetmişler ve neleri yapmamışlar. Birinci vaat, ‘İktidarımızla birlikte engelliler konusunda yapılan düzenlemeler, gerek engelliler konusunda düzenlemeler gerekse uygulanan programlarla devrim niteliğinde bir dönüşüm gerçekleştireceğiz. Bu toplumun engelliye bakışında köklü bir değişiklik meydana gelmiştir. Daha önce engelli vatandaşlarımız, evlerinden dışarı çıkmakta zorlanırken şimdi her alanda sosyalleşmelerini sağlayıcı adımları attık, atacağız` diyorlar. Gerçek ne? Tüm verileri makyajlayan TÜİK tarafından bile 2014-2019 yılları arasında yapılan, en güncel Türkiye Sağlık Araştırması`nda, ülkemizde yaklaşık 10 milyon engelli olduğunu saptanmış durumda. Engelli yurttaşlarımızın sağlık cihazlarından sosyal yardımlara, evde bakımdan istihdama ve toplu taşıma kadar birçok alanda yaşadığı sorunlar çözümsüz bırakılmış. Kamuda yüzde 4, özel sektörde ise yüzde 3 engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor. Ancak 5,1 milyon kamu çalışanı olduğu ülkemizde, kamuda çalışan engelli sayısı 2023 yılında sadece ve sadece 67 bin 985 olarak açıklandı. Kamuda çalışan engelli sayısı, toplam çalışan sayısının yüzde 1,3`üne denk geliyor."
“YAŞLILAR YOKSULLUK KISKACININ İÇİNE HAPSOLMUŞ DURUMDA”
Yaşlılara ilişkin vaatlere de değinen Nazlıaka, şöyle devam etti:
"Yaşlılarla ilgili de birçok vaatlerde bulunmuşlar. Demişler ki ‘Yaşlılık alanında sosyal politika oluşturulmasına, sosyal hizmet programlarının uygulanmasına, planlamasına, geliştirilmesine katkı sunması açısından 65 yaş ve üstü bireylerin ihtiyaç ve sorunlarını bütüncül bir şekilde belirleyeceğiz. Yaşlı bakım sigortası uygulamasını hayata geçireceğiz. Yaşlı dostu kent mekanları oluşturacağız. Çalışma yaşamında olmak isteyen yaşlıların ihtiyaç duydukları becerileri geliştirmelerini destekleyecek ve esnek çalışma koşulları yaratacağız.` Ama gerçek ne? Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, TÜİK verilerini kaynak göstererek yaşlıların yüzde 64,1`inin mutlu olduğunu öne sürmüş. Ama gerçekte yaşlılar, yoksulluk kıskacının içine hapsolmuş durumda. Emekli maaşıyla geçinemeyen yaşlılar, çalışma hayatında yaşamını kaybediyor. Geçinemeyen yaşlılarımız biraz şanslıysa çocuklarının evine taşınıyor. Muhtaç hale getirilen yaşlılar, adeta ölümü beklemek zorunda bırakılıyor."
“BAKANLIK TÜM BU FAALİYETLERİ YÜRÜTÜRKEN YETERSİZ KALIYOR”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ailenin korunması ve güçlendirilmesi; yaşlı bakımı, yaşlıların aktif ve sağlıklı yaşaması; çocuk bakımı, çocukların korunması ve gelişiminin sağlaması; engelli bakımı, engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel bakım merkezleri; kadının güçlenmesi; şehit yakını, gaziler; yoksullukla mücadele, aynı ve nakdi sosyal yardımlar gibi birçok temel alanda politika ve faaliyetler yürüttüğüne işaret ederek, "Açıklamamızda, Bakanlığın bu faaliyetleri yürütürken ne kadar yetersiz kaldığını size tek tek anlatmaya çalıştık. Eşitlik anlayışından uzak, kadını değil aileyi önceleyen, yoksulluğu bitirmeyi değil yönetmeyi tercih eden, çocuğun üstün yararını gözetmeyen, gaziler şehit yakınlarını kaderine terk eden, yaşlıları toplumun dışına iten bu anlayışı biz yekten reddediyoruz." şeklinde konuştu.
“EŞİT BİR TÜRKİYE İNŞA EDECEĞİZ”
Nazlıaka, şunları kaydetti:
"Partimiz iktidara geldiğinde yol haritamız hazır. Birincisi eşit bir Türkiye inşa edeceğiz. Sosyal yardımları adil, şeffaf, hesap verebilirlik ilkesine uygun olarak sağlayacağız. Yoksullukla samimi olarak mücadele edecek ve sosyal destekleri bir lütuf olarak değil, sosyal devlet olmanın bir gerekliliği olarak sunacağız. Engellilerin, Romanların, gazilerin, şehit yakınlarının haklarını bugün olduğu gibi sadece belirli gün ve haftalarda değil, her daim gündemimizde tutacağız. Yaşlıların yaşam kalitesini yükseltecek, kadınların üzerindeki bakım yükünü alacağız. Yaşlı bakımını kamusal alana taşıyacağız. Yurt dışında ikamet eden yurttaşlarımızın hak gasbına uğramaması için gerekli tüm çalışmaları uluslararası standartlar kapsamında yürüteceğiz. Çocuğa yönelik istismar ve kadına yönelik şiddete sıfır toleransa yaklaşacak, İstanbul Sözleşmesi`ni yeniden, derhal yürürlüğe koyacağız. Kadına yönelik şiddet ve çocuk istismar davalarının müdahil olacak ve ceza indirimi uygulanmaması için Bakanlığın etkin rol almasını sağlayacağız. Aile kurumunun dağılmaması adı altında kadınların şiddet sarmalına hapsedilmesine göz yummayacak ve kadınları bu şiddet sarmalından kurtaracak gerekli adımları atacağız. Kadınların nafaka hakkının gasp edilmesine asla ve asla izin vermeyeceğiz.”