KERİM UĞUR
İzmir`de siyasi partiler ve birçok kitle örgütü OHAL kararının geri çekilmesi için açıklama yaptı. Açıklamada, "Yıkımın ve can kaybının bu kadar büyük olmasının sorumlusu, insanlığın bunca yıllık birikim ve deneyimini, kişisel ve politik hırs ve çıkarlar uğruna yok sayan, bilimin gereklerini yerine getirmeyen, uzmanların görüşlerini dikkate almayan hatta onları tutuklayarak cezalandıran mevcut iktidardır. Yaşananlar bir doğal afet değil bir katliamdır” denildi.
Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi`nde üzerinde toplanan Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP)`nin yanı sıra kitle örgütleri katıldı. Açıklamada “OHAL yarattığınız yıkımı örtemez! Dayanışma yaşatır” pankartı açılırken, “OHAL değil dayanışma yaşatır”, “OHAL değil sermaye öldürür”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları atıldı.
Grup adına açıklamayı okuyan Deniz Uslu, AKP iktidarının ve tek adam yönetiminin, kendi kurumlarını deprem zamanı harekete geçirmediği gibi halkın dayanışmasını da engellemeye çalıştığını belirterek, “Enkaz altında yaşam mücadelesi veren insanlarımız için ne yazık ki en kritik saatler heba edildi. Cehennem soğuğu yaşayan illerde hipotermi ve don yüzünden enkaz altında hayatlar söndü. Hükümet sözcüleri depremden kısa süre sonra `Her yere ulaştık, duruma hakimiz` şeklinde açıklama yaparken bölgeden gelen haberlerde halkın çıplak elleriyle enkaz kazmaya çalıştığını, günlerce iş makinesi ve arama kurtarma ekibi beklediğini gördük. Depremden sağ kurtulan insanlar ise gıdaya, çadıra, ısıtıcıya, temiz suya, sağlık hizmetine, temel ihtiyaçlara uzun süre erişemedi. Hala erişemeyen bölgeler var. Halk donmak ile tehlikeli binalara girmek arasında bırakıldı. Ancak AKP iktidarı ve tek adam yönetimi, kendi kurumlarını harekete geçiremediği/geçirmediği gibi halkın bu dayanışmasını da engellemeye, yandaş medyasına `Yüzyılın felaketi` gibi başlıklar attırarak kendi beceriksizliğinin üzerini örtmeye çalıştı. Halkın, belediyelerin, sivil kuruluşların yardımlarının önü kesildi, el konuldu. Bazılarının önündeki kurum isimlerinin değiştirildiğini iktidarın reklam aracı yapıldığını gördük” diye konuştu.
“OHAL İLANI, TÜM ÜLKENİN OHAL İKLİMİNE ÇEKİLMESİ DEMEK”
OHAL ilan edilmesi, sadece 10 ilin değil tüm ülkenin OHAL iklimine çekilmesi ve depremin de bir lütuf bilinip seçimlere OHAL uygulaması ile gidilmesi demek olduğunu söyleyen Uslu, “Tüm bunların üzerine iktidar, depremden etkilenen 10 ilde 3 ay boyunca OHAL ilan ederek, halkına ne kadar yabancılaştığını ve tepkisinden korktuğunu gösterdi. Can kurtarmada, deprem için toplanan vergileri halkına layıkıyla ulaştırmada, devletin tüm imkanlarını halk için seferber etmede olağan davranamayan ve asgari gerekleri bile yerine getirmeyen hükümet, ilan ettiği OHAL ile baskı ve sindirme politikasında yine “Olağanüstü” bir refleks göstermiştir. OHAL ilan edilmesi, sadece 10 ilin değil bütün bir ülkenin OHAL iklimine çekilmesi ve depremin de bir lütuf bilinip seçimlere OHAL uygulaması ile gidilmesi demektir. Nitekim seçimlerin ertelenmesi isteği iktidar tarafından dillendirilmektedir” dedi.
“YAŞANANLAR BİR DOĞAL AFET DEĞİL BİR KATLİAMDIR”
Uslu, yaşanan depremle yeni mağduriyetlerin oluştuğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“13,5 milyon insanın etkilendiği deprem sonrası ilimize ve diğer pek çok ile göç söz konusudur. Öncelikle deprem bölgesinde insanların kalabilmesi için gereken tüm yaşam şartları sağlanmalıdır. Göç etmek durumunda kalanların ise geldikleri illerde mülteciler de dahil olmak üzere her türlü ihtiyaçları merkezi ve yerel idareler tarafından karşılanmalıdır. Yurtların boşaltılması ve eğitime uzaktan devam edilmesi kararı ise kabul edilemez. İktidar bu şekilde mağduriyetlere yenilerini eklemektedir. Oteller, boş binalar, misafirhaneler depremzedelerin barınmasına ayrılmalıdır. Pazarcık depremi ülkemizde yaşanan ikinci büyük depremdir ama biliyoruz ki bu depremde yıkılmayan ve zarar görmeyen binalar vardır. Yıkıcı olan deprem değil, rant politikalarıdır. Yıkımın ve can kaybının bu kadar büyük olmasının sorumlusu, insanlığın bunca yıllık birikim ve deneyimini, kişisel ve politik hırs ve çıkarlar uğruna yok sayan, bilimin gereklerini yerine getirmeyen, uzmanların görüşlerini dikkate almayan hatta onları tutuklayarak cezalandıran mevcut iktidardır. Yaşananlar bir doğal afet değil bir katliamdır”