İtalya merkezli Medya Çoğulculuğu ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nin 2020 yılı değerlendirme raporuna göre, “İfade özgürlüğünün korunması”, “Doğru bilgiye ulaşma hakkı”, “Medyanın politik bağımsızlığı”, “Editöryel bağımsızlık” ve “Kamu yayıncılığının yönetimi ve finansmanının bağımsızlığı” yüzde 90’ın üzerinde risk altında.
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Medya Çoğulculuğu ve Medya Özgürlüğü Merkezi (CMPF), 2020 yılının değerlendirildiği; Avrupa Birliği, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Türkiye’de “Medya Çoğulculuğunu İzleme” çalışmasının Türkiye raporunu yayımladı.
Çalışmada, medya çoğulculuğuna yönelik riskler “Temel Koruma”, “Piyasa Çoğulluğu”, “Siyasi Bağımsızlık” ve “Sosyal Kapsayıcılık” alanlarında incelendi.
Her alan için sonuçlar yüzde 0 ile yüzde 100 arasında ölçeklendirildi. 0-33 arası düşük risk, 34-66 arası orta risk, 67-100 arası da yüksek risk olarak belirlendi. Türkiye, belirlenen dört alanın hepsinde yüksek risk kategorisinde yer aldı.
Çalışmanın Türkiye raporu, akademisyenler Yasemin İnceoğlu, Ceren Sözeri ve Tirse Erbaysal Filibeli tarafından hazırlandı.
Rapora göre; “Temel Koruma” alanındaki “ifade özgürlüğünün korunması”, “doğru bilgiye ulaşma hakkı”, “medyanın politik bağımsızlığı”, “editöryel bağımsızlık” ile “Politik bağımsızlık” alanındaki “kamu yayıncılığının yönetimi ve finansmanının bağımsızlığı” yüzde 90’ın üzerinde risk ile karşı karşıya.
CMPF raporunda dikkat çeken diğer noktalar şöyle:
“10 MEDYADAN 9’U DEVLETE BAĞLI SEKTÖRLERE YATIRIM YAPIYOR:
En çok izlenen 10 televizyon kanalının ve en çok okunan 10 gazetenin sahibinin dokuzu inşaat, enerji, madencilik, turizm, telekomünikasyon gibi devlete bağlı sektörlere yatırım yapıyor. Türkiye son beş yıldır demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda geri adım atıyor, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü endekslerinde Avrupa'nın çok gerisinde.
GAZETECİLERİ TUTUKLAMADA ÇİN’DEN SONRA EN KÖTÜ ÜLKE:
Türkiye yüzde 82 ile ‘Temel Koruma’ alanında yüksek risk altında. ‘Temel Koruma’ alanında değerlendirilen ‘Bilgi edinme hakkında’ yüzde 96, ‘Medyanın Bağımsızlığı’ yüzde 71, ‘Geleneksel Medyaya ve İnternete erişim’ yüzde 75 ile yüksek risk altında. Türkiye, ‘gazetecileri tutuklama’ oranında halen Çin’den sonra dünyanın en kötü ülkelerinden biri durumunda.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün analizi, haber programları kategorisinde, yayın durdurmanın yüzde 73'ünün ve para cezalarının yüzde 69'unun Halk TV, Tele1, FOX ve KRT TV'ye verildiğini gösterdi.
RTÜK, PİYASAYA İLİŞKİN VERİ PAYLAŞMIYOR:
RTÜK, AKP ve siyasi ortağı MHP tarafından kontrol altında tutuluyor. Türkiye, ‘Piyasa Çoğulluğu’ alanında yüzde 78 ile yüksek risk altında. RTÜK, 2012 yılından beri piyasaya ilişkin veri paylaşmıyor. Türkiye, Piyasa Çoğulluğu kategorisinde değerlendirilen ‘Medyanın Sahiplik Yapısındaki Şeffaflıkta’ yüzde 78 oranla yüksek risk altında.
2020’DE 322 BASIN KARTI İPTAL EDİLDİ:
Gazetecilerin parlamentoya ve resmi basın toplantılarına erişimini sağlayan basın kartı dağıtma yetkisi, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı'na devredildi. 2020'de 322 gazetecinin basın kartı iptal edildi.
EDİTÖRYEL BAĞIMSIZLIK EN YÜKSEK RİSKİ TAŞIYOR:
Türkiye’de editöryel bağımsızlık yüzde 97 ile en yüksek riski taşıyor. Tüm özdenetim araçları etkisiz. Gazetelerde ombudsman yok. Kamu hizmeti yayıncılığının yönetimi ve finansmanı yüzde 92 ile yüksek risk altında. TRT, ‘tarafsız kamu tüzel kişiliği’ olarak tanımlanıyor ama uygulamada TRT genel müdürünün atanması ve görevden alınmasına ilişkin yasak güvence yok.
KADINLAR TRT’YE ULAŞAMIYOR:
Kadınların medyaya ulaşması yüzde 97 ile yüksek risk altında. Türkiye'de kamu yayıncılık hizmeti sunan TRT'de cinsiyet eşitliği politikası yok. TRT yönetim kurulunda tek bir kadın yok. Kadın uzmanlar, bilgilendirici ve politik programlara erkekler kadar davet edilmiyor. Azınlıklar, kamu yayınına ulaşmakta zorlanıyor.”
TUĞÇE BİÇER