Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Dr. Hüseyin Çamak, belediye ve bağlı idarelerin, meclis kararıyla, mabetlere indirimli ya da ücretsiz içme ve kullanma suyu verebileceklerini düzenleyen yasa maddesine, eğitim kurumları, yurtlar, hastanelerin de eklenmesini öngören tasarı üzerine söz alarak cemevlerinin bu yöndeki taleplerini gündeme getirdi.
Bazı belediye meclislerinin, diğer ibadethanelere olduğu gibi cemevlerine de ücretsiz ya da indirimli su verilmesi yönünde kararlar aldıklarını hatırlatan Çamak, “Fakat bunu kayıtlı bir şekilde sunmalarının önünde halen yasal engeller söz konusudur” dedi.
İnanç ve ibadet özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğuna, laik bir devlette dinin devletin elinde değil, inanan insanın vicdanında olduğuna işaret eden Çamak, “Devlet dini inanç kurumlarına eşit mesafede ve yansız olmalıdır. Bu yansızlık sarsıldığı anda, toplumsal kutuplaşmaların ve ayrışmaların önü açılmış olur” diye konuştu.
2 Aralık 2014 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) diğer ibadet mekânlarından talep edilmeyen elektrik paralarının cemevlerinden istenmesi örneği üzerinden Türkiye'nin cemevlerine ‘ayrımcılık’ yaptığına dair bir karar aldığını hatırlatan Çamak, “Türkiye’de hukuki bağlayıcılığı olan bu kararda Cemevlerinin diğer ibadethanelerle eşit statüde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu kararın ardından cemevlerinin Türkiye'de resmen ibadethane olarak tanınması için açılan davada AİHM, 26 Nisan 2016 tarihinde davacı Alevi vatandaşları haklı bularak Türkiye'de yaşayan Alevilerin tüm haklarının yerine getirilmesi ve cemevlerine yasal statü tanınması gerektiği yönünde başka bir karara daha imza atmıştır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de, içme ve kullanma suyu ücretlendirmeleri açısından mabetler arasındaki ayrımcılığın giderilmediğine değinen Çamak, “Eğitim kurumları, yurt, pansiyon ve hastanelerin tespitinde hangi kriterlerin gözetileceği, açıkça ortaya konmamıştır. Bu konuda adalet nasıl sağlanacak belli değil. Yerel yönetimlerin uygulayacağı kriterler neye göre belirlenecektir? Bu belirlemelerde nasıl bir denetim mekanizması işletilecektir? Kaldı ki, ibadethane uygulamalarındaki haksız uygulamalar, bundan sonra da kayırmacılık yapılacağına dair endişelerimizi haklı çıkarmaktadır. Öncelikle şunu anlamalıyız ki; cemevlerinin, ibadethane mi, kültür evi mi olup olmadığını tanımlamak hükümetin ya da Diyanet’in görevi değildir. Burada devletin ve ilgili yetkililerin asli görevi; tıpkı diğer inançlarda olduğu gibi cemevlerinin özgür ve güven içinde varlığını sağlamasının önünü açmaktır. Bu nedenle her şeyden önce, cemevlerimiz hiçbir kayıt ve koşul olmaksızın mabet niteliğiyle hak ettiği ibadethane statüsüne kavuşturulup, elektrik ve su hizmetleri dahil camilere sunulan bütün haklardan yararlanabilmelidir” dedi.
Bugüne kadar gerekli adımlar atılamadığı için Aleviler ile Hükümet arasında ciddi bir güven ve diyalog sorunu olduğunu belirten Çamak, “En temel inanç haklarının dahi dikkate alınmaması nedeniyle kendilerine üvey evlat muamelesi yapıldığına inanan Alevi canlar arasında ötekileştirmenin bir devlet politikası olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Bu durumun yeniden gözden geçirilip, en kısa zamanda güven ortamı yaratılması ile devletle Aleviler arasında kuşku ve güvensizlik ortadan kaldırılmalıdır. Kin, öfke ve nefretin sevgiye dönüşmesini, bu güzelim cennet gibi vatanımızda yaşayan tüm insanlarımızın ve inançların, birbirlerinin haklarına saygılı, kardeşçe, el ele barış içinde birlikte olmalarını cenabı haktan niyaz ederek sözlerimi noktalıyorum” ifadelerini kullandı.