Akdeniz Belediyesi tarafından,maddebağımlılığıyla mücadele kapsamında, madde kullanımının önlenmesi, aileler ile yetkili kurum ve kuruluşlar arasında etkili koordinasyon sağlanabilmesi amacıyla, “Bağımlılıkla Mücadelede El Ele”adıyla bir panel düzenledi.
Toros Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Dr. Emine Merve Kalınlı’nın yönetimindeki panele; Psikiyatrist/Psikoterapist Prof. Dr. Şükrü Uğuz, Polis Memuru NarkoRehber ve Narkolog Fikret Özlü; Yeşilay Danışmanlık Merkezi Sosyal Hizmet Uzmanı Yıldız Koyun; ÇEMATEM’den Uzman Psikolog Hatice Çetinkaya ve AMATEM’den Psikolog Gökhan Öz panelist olarak katıldı. Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nce düzenlenen panelde ayrıca, Akdeniz Kaymakamı Muhittin Pamuk, Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak, Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adnan Mazmanoğlu,bürokratlar, başkan yardımcıları, psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmenleri, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de yer aldı.
Gültak; “Akdeniz’de barışı ve kardeşliği sağladık, ayrımcılığı ortadan kaldırdık”
Panelin açılış konuşmasını yapan Akdeniz Belediye Başkanı M. Mustafa Gültak, bundan sadece birkaç yıl önce ‘Akdeniz’ denince insanların aklına terör ve uyuşturucunun geldiğini belirterek; “Çünkü terörü finanse etmenin bir yolu da uyuşturucu madde ve insanları uyuşturucuya bağımlı kılmak. Bölgemizde bu konuda ciddi sorunlar vardı. Bizler de aileler ve gençlerle temasa geçtik. Bunda da bayağı bir yol kat ettik. Çünkü insanların bir işi, yiyecek ekmeği varsa, hayata bakışı değiştiğinde olaylardan uzaklaşıyor.
Akdeniz’de; barışı, kardeşliği sağladık ve ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Özellikle kadınlar ve gençlerimizin meslek ve iş sahibi olmalarını sağladık. İki kadın kooperatifi kurduk, aktif şekilde üretiyor ve satıyorlar. Gençlerimizin iyi bir lise ve üniversite kazanmaları için eğitime büyük yatırımlar yaptık. Şu an Türkiye’nin en büyük eğitim portallarından birini belediye olarak biz kurduk” diye konuştu.
“Asıl önemli olan madde ile hiç temas edilmemesi”
Başkan Gültak; eczacı olduğunu da hatırlatarak, her türlü uyuşturucu madde bağımlılığı ile mücadelede en önemli sürecin ‘madde ile hiç temas edilmemesi’ olduğunun altını çizdi, “Daha öncesinde davranmamız gerek. Çünkü bağımlı olunduktan sonra kişiyi bu illetten, bağımlılıktan kurtarmak zorlu bir süreç. Bu amaçla mahallelerde ailelerimizi bilinçlendirmek amacıyla eğitimler veriyor, farkındalık yaratıyor, gençlerimizi ve çocuklarımızı spora, sanata ve kültürel etkinliklere teşvik ediyoruz” dedi.
Pamuk; “Bağımlılıkla mücadelede kurumsal işbirliği önemli”
Akdeniz Kaymakamı Muhittin Pamuk ise konuşmasında, sigaradan uyuşturucuya, bağımlılığın çağın vebası olduğunu vurguladı, madde bağımlılığıyla mücadelede kurumsal işbirliğinin önemine dikkat çekti. Pamuk; “Aile ve birey olarak bağımlılıkla ne kadar da mücadele etsek, çok zor bir süreç, netice almak gerçekten zor. O nedenle ailede bağımlı birey varsa, mutlaka kurumsal bir destek almak durumunda. Kaymakamlıklar, belediyeler, sağlık kuruluşları ile daha birçok kamu kurumu ve kuruluşu bunun için var. Ayrıca Yeşilay, Kızılay gibi madde ve uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele eden sivil toplum örgütlerimiz de var” dedi.
Prof. Dr. Uğuz; “İnternetten hamburger sipariş eder gibi!”
Psikiyatrist/Psikoterapist Prof. Dr. Şükrü Uğuz da sunumunda, bağımlılık ile beynin ilişkisi, beynin gelişiminde ailelerin rolü gibi konularda açıklamalarda bulundu. Klasik bağımlılığın günümüzde değiştiğine işaret eden Prof. Dr. Uğuz; “Örneğin, okulun karşısında uyuşturucu satılıyor, o aldı, bu aldı falan bunlar artık bitiyor. Günümüzde öyle teknolojik sistemler var ki, evinizden hamburger sipariş eder gibi getirtebiliyorsunuz” dedi.
Dopamin, hikâyenin başlangıcı…
Madde bağımlılığı ile aşk arasındaki benzerliklere de dikkat çeken ve “Hikâyenin başlangıcı dopamindir” (beyne sinyaller ileten kimyasal bir madde) diyen Prof. Dr. Şükrü Uğuz, “Aklınızı başınızdan alır, burnunuzdan getirir. Kapısına gider, yine ağlarsınız. Eğer aşkta bağımlı olduysanız, aynı şeyleri, madde kullananların bağımlılığının nasıl olduğunu da anlarsınız. Aşk, dopamin ve düşman oksitosin. Oksitosin; dostluk, şefkat… Tabi ‘âşık olmayın’ demiyorum ama kontrolden çıktıysa aşk; artık hastalığa, bağımlılığa dönmeye başlıyor. Yanmak, vurulmak, düşmek… Gerçekten böyle yapıyor, düşürüyor, insana bağımlılık! Yapacağımız şey, çocuklarımızı aşırı dopamin ile buluşturmamaktır. Dopamin eşittir haz, eşittir zarar! Beyin için toksit bir madde ama beyinde bir miktar da bulunmak zorunda. Çünkü dopamin, insanın üremesi için de gerekli bir kimyasal, tabi ki kararında” ifadelerini kullandı.
“Kötü duyguya sabredemezseniz, yerine koyduğunuz şeyin bağımlısı olursunuz”
Cep telefonu ve oyun bağımlılığının da dopamin etkisi yarattığına dikkat çeken Prof. Dr. Uğuz, sunumunu şöyle sürdürdü; “Cep telefonu veya bilgisayarda oyun oynamak o kadar kötü değil. Fakat elinizdeki telefon, oyun oynadığınız sırada size ‘aferin’ verdi diye beyindeki dopamin artarsa sonu nereye gidecek? Haz, minik bir haz! Hiç unutmayın, eğer kötü duyguya sabretmeyi öğrenemediyseniz, bu acıyı dindirmek için yerine koyduğunuz her şeye bağımlı olacaksınız. Bağımlılık zannedildiği gibi esrar, eroin, sigara, alkol ile başlamıyor.
İki buçuk, 3 yaşındaki çocuk, cep telefonunun sayfasını çeviremediğinde parmağı bozuldu zannediyor. Çünkü marifet parmakta zannediyor; ‘Parmağım bozuldu, tamire götürün’ diyor. Sonra o dopaminle beyin hasarlandığında standart bir mutluluk artık haz vermeyecek. O zaman neyi bekleyecek? Ansızın ve beklenmedik zamanda gelen yüksek dopamin isteyecek. Bu ne? Sağlıklı yerlerde yok? En iyisi, en masumu hamburger, öyle düşünün, dopamin… Ve bu dopaminin doyurulması neredeyse mümkün değil.”