CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “İktidara bağlı TÜİK`in resmi rakamlarıyla bile ikinci sıradaki Arjantin`e 5,2 puan, üçüncü sıradaki Güney Afrika`ya 53,7 puan fark atarak ‘dünya sefalet birincisi` olan Türkiye, ENAG`ın yüzde 185 oranında hesapladığı ekim enflasyonu baz alındığında ise 194,6`ya ulaşan puanıyla açık ara, hiçbir ülkenin erişemeyeceği sefalet rekorunun sahibi oluyor” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak`ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
“İktidarın 2017`de düzenlediği Uyuşturucu ile Mücadele Şurası`nda kabul edilerek kamuoyuna açıklanan eylem planı, beş yıldır hayata geçirilmedi. Buna karşılık vahim boyutlara ulaşan uyuşturucu ticaretinin ve kullanımının gündeme gelmesinden rahatsız olan iktidar, suç duyurularıyla başarısızlığını ve sorumluluğunu gizliyor.
2002`de iktidara geldiklerinde Türkiye`nin Sefalet Endeks Puanı 40 iken ekim ayı itibarıyla 95,1 puana çıktı. Türkiye`nin Sefalet Endeksi sıralamasında dünya birinciliğine yükselmesi, 20`nci yılını dolduran AK Parti iktidarının ayıbı ve yanlış ekonomi politikalarıdır.
İktidara bağlı TÜİK`in resmi rakamlarıyla bile ikinci sıradaki Arjantin`e 5,2 puan, üçüncü sıradaki Güney Afrika`ya 53,7 puan fark atarak ‘dünya sefalet birincisi` olan Türkiye, ENAG`ın yüzde 185 oranında hesapladığı ekim enflasyonu baz alındığında ise 194,6`ya ulaşan puanıyla açık ara, hiçbir ülkenin erişemeyeceği sefalet rekorunun sahibi oluyor.
“TÜİK, ÜLKEDEN GÖÇ EDEN İNSANLARIMIZIN SAYISINI GİZLİYOR”
Ekimde başvuran 215 doktorla birlikte bu yılın 10 ayında yurt dışına gitmek isteyen doktor sayısı, 10 yıl öncesine göre 40 kat artarak 2 bin 153`e yükseldi. TÜİK, üç yıldır Uluslararası Göç İstatistiklerini yayınlamayarak ülkeden göç eden eğitimli, genç ve meslek sahibi insanlarımızın sayısını gizliyor. ‘Hedef 2023` vizyonu boş çıkan iktidar, 2053 ve 2071 vizyonlarından sonra şimdi de içini doldurmak için herkese çağrı yaptığı Türkiye Yüzyılı ile 2123`e kadar iktidarda kalmayı ve yüz yıllık yeni vizyonunu, ‘Giderlerse gitsinler` dediği kendi yurttaşlarıyla değil, 132 ülkeden Türkiye`ye akın eden yabancılarla kurmayı amaçlıyor.
“DEZENFORMASYONLA MÜCADELE MERKEZİ GERÇEKLERİN ÜZERİNİ ÖRTÜYOR”
Amasra maden faciasındaki gerçeklere yönelik en büyük dezenformasyonu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi`nin yaptığı bilirkişi raporu ile kanıtlandı. Bu merkez, resmi dezenformasyon bülteni yayınlama ve gerçek dışı bilgileri topluma inandırma makinesine dönüştü. Yayınlanan ‘Dezenformasyon Bülteni`nin` tümüyle ‘yalan ve dezenformasyondan ibaret` olduğu, katliamın ağır ihmaller, yaşamsal uyarıların kale alınmaması sonucunda gerçekleştiği ve işçilerin göz göre göre ölüme gönderildiği, savcılık soruşturmaları ve bilirkişi incelemeleriyle kanıtlandı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, dezenformasyonla mücadele adı altında propagandayla gerçeklerin üzerini örtüp halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına müdahale ediyor.
“DIŞ TİCARET AÇIĞI ARTIŞI, EKİMDE YÜZDE 430`A YÜKSELDİ”
İktidarın ‘ihracatta rekor kırdık` söyleminin safsatadan ibaret olduğu, Türkiye Yüzyılı`na 100 milyar doları aşan dış açıkla girileceği, Ekim 2022 rakamlarıyla kesinleşti. Dış ticaret açığı artışı, ekimde yüzde 430`a yükseldi. İthalat 10 ayda 300,5 milyar dolara, dış ticaret açığı 91,1 milyar dolara tırmandı. Geçen yılın eylül ayında ilan edilen ve tüm dünyanın Türkiye`yi imrenerek, gıpta ile izlediği öne sürülen modelin bir yılda ülke ekonomisini ve dış ticareti getirdiği nokta, söylenenlerin tam tersi. Ağır bir dış ticaret açığı, adeta patlayan ithalat, kelepir fiyatına düşen ihraç mallarına rağmen artış hızını kaybeden ihracatla birlikte ‘dış ticarette kriz` tablosu. Kasım ve aralık aylarında daha da derinleşeceği gözlenen bu süreci, ihracatçının dövizine el koyarak, bankaları tehditle döviz mevduatlarını bozdurmaya ve Hazine tahvili almaya zorlayarak sürdürmeye çalışan iktidar, ülke ekonomisini bilerek batağa sürüklüyor.
“CUMHURBAŞKANI KARARLARIYLA HAZİNE ARAZİLERİ, KORUMA ALANLARI ART ARDA SATILIYOR”
2002`den bugüne 20`nci yılını dolduran AK Parti iktidarında, ülkenin fabrikaları, santralleri, limanları, madenleri, rafinerileri, yerli-milli ne var ne yoksa satıldı. Hazine ve devlet garantileriyle gelecek nesiller borçlandırılarak ‘ekonomik bağımsızlığımız` ipotek altına alındı. Türkiye, borç batağına sürüklendi. AK Parti iktidarında, telekomünikasyondan enerjiye, ulaşımdan petrokimyaya, metalurjiden çimentoya, tarım ve gıda KİT`lerine kadar 273 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış-devir işlemleri yapıldı. Bu kuruluşlardan 268`inde kamu payı kalmadı. 4 binden fazla kamuya ait gayrimenkul satıldı. Ülke kaynakları-birikimleri tüketilirken 2002`den bugüne 20 yılda toplam 63,7 milyar dolarlık satış gerçekleştirilmesine rağmen Merkez Bankası rezervleri eksiye indi. Millete ait olan varlıklar hızla elden çıkarıldıktan sonra şimdi Cumhurbaşkanı kararlarıyla Hazine arazileri, tarım ve orman alanları, sahiller, sit kapsamındaki koruma alanları art arda satılıyor.
“YÜZ BİNLERCE ÜRETİCİ ZİRAAT BANKASI`YLA KREDİ KARTI ANLAŞMASI İMZALAMAYA MECBUR EDİLİYOR”
Çiftçilere mazot ve gübre destek ödemesi, Ziraat Bankası`ndan kredi kartı almak ve kartı sadece bankayla anlaşmalı bayilerde kullanmak şartına bağlandı. Çiftçilerin kredi kartlarına yüklenecek destek ödemesini başka acil ihtiyaçları için kullanması yasaklanarak, yüz binlerce üretici Ziraat Bankası`yla kredi kartı anlaşması ve taahhütname imzalamaya mecbur ediliyor. Üç kuruşluk destek için üreticiye mağduriyet yaşatılıyor, eziyet ediliyor.
“MISIR, TÜRKİYE`NİN LİBYA`DAKİ SON GİRİŞİMLERİ NEDENİYLE TÜRKİYE İLE ‘HER TÜRLÜ NORMALLEŞME` GİRİŞİMİNİ ASKIYA ALDI”
Mısır, Türkiye`nin Libya`daki son girişimleri ve bu ülkeye dönük politikaları nedeniyle Türkiye ile ‘her türlü normalleşme` girişimini askıya aldıklarını açıkladı. Bu açıklamanın Suudi Arabistan devlet televizyonu El Arabiya`ya yapılmış olması, dolaylı şekilde iktidarın Suudilerle normalleşme hamlesinin kabul görmediğini gösteriyor. Bu gelişme, iktidarın U dönüşleriyle normalleşme hamlelerine karşılık Libya, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz`de Türkiye karşıtı saflaşmanın, AB-ABD, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile Mısır iş birliğinin BAE ve Suudilerden destek gördüğünü gösteriyor. Mısır Dışişleri Bakanı`nın açıklamalarına karşı Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü`nün suskunluğu bunu teyit ediyor.
“TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE YENİ KRİZLERİN YAŞANMASINI VEYA KESİNTİYE UĞRAMASINI GÜÇLÜ İHTİMAL OLARAK ÖNGÖRÜYORUM”
İsrail`de eski Başbakan Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı, fanatik Siyonist partilerin ittifakı, seçimden zaferle çıkarak parlamento çoğunluğunu kazandı. Daha radikal-Siyonist partilerle ittifak yapan Netanyahu`nun atacağı adımlar, iktidarın İsrail ile başlattığı normalleşme adımlarını olumsuz etkileyebilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonrası İsrail ile normalleşmeyi sürdüreceklerini ifade etse de Binyamin Netanyahu`nun koalisyon için iş birliği yaptığı fanatik dinci partilerin ve liderlerin, radikal Arap-İslam düşmanı siyasilerin baskısı altında olacağı açık. Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni krizlerin yaşanmasını, normalleşmenin yara alması veya kesintiye uğramasını güçlü ihtimal olarak öngörüyorum.”