MELİS YILDIRIM
Türkiye ve İsviçre arasında “Arkeolojik Kültür Varlıklarının Yasa Dışı İthali ve Transit Geçişinin Önlenmesi ile İadesine Yönelik Anlaşma” imzalandı. Anadolu Medeniyetleri Müzesi`nde düzenlenen imza töreninde konuşan İsviçre Kültür Bakanı Alain Berset, “Bu çok önemli anlaşmanın imzalanması bizim için çok önemli” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise, “Bu anlaşma yürürlüğe girdikten sonra yasadışı yollarla ülkemizden çıkarılan arkeolojik eserlerin İsviçre`ye girmesini yasadışı hale getirmek, İsviçre makamlarına, bu eserlere el koyma yetkisi vermektedir. Bu yolla İsviçre makamlarınca tespit edilen kültür varlıklarının ülkemize iadesi mümkün kılınmaktadır” diye konuştu.
Türkiye ve İsviçre arasında “Arkeolojik Kültür Varlıklarının Yasa Dışı İthali ve Transit Geçişinin Önlenmesi ile İadesine Yönelik Anlaşması”, bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi`nde düzenlenen törende İsviçre Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Kültür Bakanı Berset ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy`un katılımıyla imzalandı. Her iki bakan anlaşmanın imzalanmasından önce açıklama yaptı. Konuk Bakan Berset, şunları söyledi:
BERSET: İKİLİ ANLAŞMANIN İMZALANMASI İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ, İSVİÇRE TARAFINDAN ÖNCELİKLİ BİR ÜLKE OLARAK GÖRÜLECEK
“Patlamadan dolayı ne kadar üzgün olduğumu ifade etmek isterim. İsviçre bu şartlarda Türkiye`nin yanında olduğunu ifade etmek ister.
Burada anlaşmanın imzalanması için bulunuyorum. Yasadışı bir şekildeki paylaşımlar sorunlara yol açıyor. Bu şekilde tarihin bir kısmından, köklerinin bir kısmından mahrum kalıyor insanlar.
İsviçre çok ciddi bir şekilde bu kültür varlıklarıyla ilgili yasa dışı ticaretiyle ilgili mücadele etmek istiyor. İşte bu açıdan bazı kültürel varlıkların ithalinin yasak olup olmadığına dair bazı koşulları düzenliyoruz. Yasa dışı olarak ithal edilen bu kültürel varlıkları konu alıyoruz. Sayın Bakan ile birlikte biraz önce gerçekleştirdiğimiz konuşma ile birlikte gerçekten bu konuların çok önemli olduğunu ifade etmek isterim. Bu tabii ki, dediğimiz gibi yasa dışı olup olmadığına bakıyoruz ithal edilen varlıkların.
Aynı zamanda iş birliğimizden bahsediyoruz özellikle kültürel varlıkların korunmasıyla ilgili olarak. Bildiğimiz gibi, kültürel varlıkların korunması için bazı önleyici uygulamalar da gerekiyor. İşte o yüzden, İsviçre her sene bazı projeleri teşvik ediyor ve desteklerini sunuyor. Buradaki bu projeler bir yandan kültürel varlıkların korunmasına yönelik ve ayrıca onlara artı bir koruma sağlanıyor ki yasa dışı bir şekilde bu tür paylaşımlar yapılmasın. İkili anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti, İsviçre tarafından öncelikli bir ülke olarak da görülecek. Özellikle maddi açıdan sağladığımız paylaşımlarla ilgili olarak gerçekten bu tür projeleri gerçekleştirmemiz çok önemli.
Bitirmeden önce şunu söylemek isterim: Bu çok önemli anlaşmanın imzalanması bizim için çok önemli hem iki ülke açısından hem de bütün dünyanın kültürel varlıkları açısından.”
ERSOY: TÜRKİYE İLE İSVİÇRE ARASINDA 2007 YILINDA BAŞLAYAN İLK GÖRÜŞMELER, YENİDEN BAŞLAYAN MÜZAKERELERE SAHNE OLUYOR
Berset`ten sonra söz alan Ersoy ise şöyle konuştu:
“Türkiye, UNESCO`nun kültür alanındaki anlaşmalarından beşine taraf ve böylelikle de dünya miras listesine alanlarımızın kaydedilmesi, bu alanların korunması, somut olmayan kültürel mirasımızın listelenmesi ve devamının teşvik edilmesi, sanatsal ifadelerin çeşitliliğinin garanti altına alınması, silahlı çatışma durumunda kültür varlıklarının korunması gibi alanlarda, uluslararası normları takip etmek ve bunlara katkıda bulunmak şansına sahip bir ülkedir.
Bu anlaşmalardan biriyse bugün burada bulunmamıza vesile olan UNESCO 1970 Kültür Varlıklarının Yasadışı İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirlere İlişkin Sözleşme`dir.
İsviçre 2003 yılında taraf olduğu bu sözleşmeyi ikili anlaşmalar yoluyla pratik ve hukuki uygulamaya geçiren bir sistem benimsedi. Türkiye ile İsviçre arasında 2007 yılında başlayan ilk görüşmeler, dönem dönem yeniden başlayan müzakerelere sahne oluyor.
Şube müdürlüğünden daire başkanlığı seviyesine çıkardığımız kaçakçılıkla mücadele birimimize ilk talimatlarımdan biri, bu iki ülke arasında uzun görüşmelere sahne olan sürecin sonuçlandırılmasıydı. Benzer bir süreci 2021`de Amerika Birleşik Devletleri`yle imzaladığımız ikili anlaşma sürecinde de yaşamıştık. Yapmış olduğumuz bu anlaşma sonucunda pazar günü, 50 yıldır devam eden bir süreci, 1 yıl gibi kısa bir sürede sonuçlandırmayı başardık. Çok önemli 6 parça eserimizi Antalya Müzesi`ne ABD heyetinden devraldık, teslim etmeyi başardık.
“ANADOLU KÖKENLİ ESERLERİN İSVİÇRE`YE GİREMEYECEK OLMASI, OLASI BİR KARA PAZARIN GELİŞMESİNİ ENGELLEYECEKTİR”
Bu anlaşma yürürlüğe girdikten sonra yasadışı yollarla ülkemizden çıkarılan arkeolojik eserlerin İsviçre`ye girmesini yasadışı hale getirmek, İsviçre makamlarına, bu eserlere el koyma yetkisi vermektedir. Bu yolla İsviçre makamlarınca tespit edilen kültür varlıklarının ülkemize iadesi mümkün kılınmaktadır.
Her ne kadar bu tür anlaşmaların en dikkat çekici noktası, eser iadesine odaklıysa da ben, bu sözleşmeyi aynı zamanda bir önleyici tedbir olarak görüyorum. Bundan böyle, Anadolu kökenli eserlerin İsviçre`ye giremeyecek olması, olası bir kara pazarın gelişmesini engelleyecektir. Aynı zamanda bir diğer etkisi ise var olan ağların zayıflamasına sebep olacaktır. Bu yasa dışı ağlar her pazar değiştirmeye çalıştıklarında aralarında Bulgaristan, Romanya, İran, Sırbistan, ABD ve şimdi İsviçre gibi ülkelerin olduğu ikili anlaşmalarımız yoluyla uluslararası yardımlaşma kapsamında gerekli cevabı alacaklardır.
Bugün, İsviçre Federal Konseyi ile karşılıklı imza altına aldığımız bu anlaşma ile küresel ölçekte sürdürülen kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadeleye yeni bir güç kazandırmış oluyoruz. Kültür mirasının tanımı, kapsamı ve algılanış biçiminin daha kucaklayıcı bir anlayışa doğru dönüşmesiyle, artık kültür varlığı kaçakçılığı, bir ülkenin kaybına karşılık diğer bir ülkenin kazancı olarak düşünülemez. Dünyanın herhangi bir yerinde bir kaçakçılık olayı gerçekleştiğinde, bu evrensel bir değerin kaybı anlamına gelir. Bu mücadelenin giderek daha da güçleneceğine, çok taraflı ve ikili mekanizmaların daha etkin kullanılacağına inanıyorum.
İsviçre, Avrupa`daki ve dünyadaki merkezi konumu ve kendine has nitelikleriyle ilişkilerimize özel önem verdiğimiz bir ülke olduğu için daha fazla ekonomik, kültürel ve turizme yönelik ilişki kurmak istiyoruz. Türkiye de dünyada ve bölgesinde önemli bir güç ve kültürel açıdan da bir çekim merkezi. İki ülke arasındaki ilişkilere, kültür alanında bir katkı yapmış olmak şahsım ve bakanlığımız için bir gurur kaynağıdır.”