Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Koç Üniversitesi Hastanesi`nde işten çıkarılan Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (DEV- Sağlık- İş) üyesi işçiler için hastane önünde eylem yaptı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Koç Üniversitesi Hastanesi yönetimini, işçilerin en temel yasal ve anayasal haklarına, yani sendikalı olma hakkına saygı duymaya ve işten çıkartılan arkadaşlarımızı derhal işbaşı yaptırmaya çağırıyoruz” dedi. İşten çıkarılan Suna Erkoçak da “Sendikaya üye oldum diye; tacizi, mobbingi, ağır çalışma koşullarını dile getirdim diye beni işten atmalarını haklı bulmuyorum” tepkisini gösterdi.
Koç Üniversitesi Hastanesi`nde, DİSK`e bağlı DEV- Sağlık- İş Sendikası`na üye 3 işçi, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin işten çıkarıldı. İşçiler ve DİSK`e bağlı sendika yöneticileri, bugün hastaneyi protesto etti. Hastane önünde, “Sendika haktır, engellenemez. Atılan işçiler geri alınsın” yazılı pankart açılan eylemde, “İnadına sendika, inadına DİSK” sloganı atıldı.
Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, sağlık iş kolunda, özel hastanelerde son derece düşük ücretlerle olumsuz çalışma koşullarında çalışan ve bu koşulları değiştirmek için işçilerin, anayasal hakkını kullanarak sendikalı olduklarını vurguladı. Çerkezoğlu, şöyle konuştu:
“SENDİKALI OLMAK, EN TEMEL YASAL HAKTIR: Önce şunu söyleyelim. Sendikalı olmak, bu ülkede çalışan herkes açısından temel yasal ve anayasal bir haktır. İstediğimiz sendikayı özgürce seçmek de biz işçilerin temel hakkıdır. Hiç kimse yasal, anayasal hakkımızı kullandığımız için bize herhangi bir biçimde baskı uygulayamaz. İşçilerin bu yasal ve anayasal hakkını kullanması karşısında baskı uygulamak, iş yerinde mobbing yapmak, işçileri sendikadan istifaya zorlamak ve hatta gözdağı vermek için işten çıkartmaya kadar bu süreci götürmek asla ama asla kabul edilemez. Bugün Türkiye`de asgari ücreti bu kadar çok konuşuyorsak, Türkiye bir asgari ücretliler toplumu hâline geldiyse bilelim ki bunun nedeni, sendikalaşmanın önündeki engellerdir. Türkiye`de işçiler sendikalı olamadıkça, işte bu açlık sınırının altındaki asgari ücrete, uzun çalışma saatlerine, baskılara, mobbinglere ve her türlü zorluğa ve bütün bu zorluklarla yüz yüze kalmaya mahkûm bırakılıyor. O nedenle biz biliyoruz ki emeğimizi, ekmeğimizi korumanın yolu, en temel yasal ve anayasal haklarımıza sahip çıkmanın yolu, insanca çalışacağımız bir çalışma hayatını iş yerlerimizde kurabilmenin tek ama tek yolu sendikalı olmak, örgütlü olmaktır.
SENDİKAL ÇALIŞMA YÜRÜTEN 3 ARKADAŞIMIZ İŞTEN ÇIKARILDI: İşte o nedenle Koç Üniversitesi Hastanesi`nde çalışan işçi arkadaşlarımız da hastanede yaşadıkları tüm sorunlar karşısında, yani uzun çalışma saatleri, artan iş yükü, angarya, çalışanların sürekli olarak maruz kaldığı çeşitli baskılar, hatta hastaneden çıkarken 60 yıl önce DİSK`in mücadelesini vererek kazandığı, işçi sınıfının onurunu ayaklar altına alan çanta aramasına kadar varan baskılara karşı, evet, sendikalı olmayı, yan yana gelmeyi, omuz omuza olmayı ve DİSK`in çatısı altında, sendikamızın çatısı altında yan yana gelmeyi seçtiler. Koç Üniversitesi Hastanesi`nin buna yanıtı, önce işçi arkadaşlarımızı içeride çeşitli biçimlerde tehdit etmeye varan, tırnak içerisinde uyarılar, ondan sonra da sendikal çalışmayı yürüten 3 arkadaşımızı işten çıkartmak oldu. Arkadaşlarımızın talepleri son derece açık ve net.
TAŞERON ÇALIŞTIRMA HİÇBİR KOŞULDA KABUL EDİLEMEZ: Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, angaryaya son verilmesi ve hepsinden önemlisi de yıllardır sağlık iş kolunda mücadelesini verdiğimiz, ‘sağlıkta taşeron olmaz` diyerek kamuda, özel sektörde mücadelesini verdiğimiz taşeron çalıştırmanın bu hastanede de ortadan kaldırılması ve tüm sağlık çalışanlarının temizlik, hemşire, doktor demeden, bütün sağlık çalışanlarının kadrolu, güvenceli bir çalışmaya kavuşması. İşte bu taleplerle bu mücadeleye başladılar ve sendikalı oldular. Biz buradan bir kez daha söylüyoruz. Taşeron çalıştırma hiçbir koşulda kabul edilemez.
ARKADAŞLARIMIZ, AÇIKÇA KANUNA KARŞI HİLE YAPILARAK, TAŞERON ŞİRKETTEN ÇALIŞTIRILIYORLAR: Taşeron çalıştırma her şeyden önce sendikasızlık demektir. Sağlık iş kolunda, hastanelerde taşerondan çalıştırılan arkadaşlarımız hiçbir biçimde taşeron şirketin işçisi değil. Sadece kâğıt üzerinde taşeron şirket işçisi olarak görünüyorlar. Oysaki hastanede bir ekip hizmeti olan ve asla taşeron çalıştırmanın mümkün olmadığı sağlık iş kolunda, taşeron şirketten çalıştırılan arkadaşlarımızın ne iş yapacağına, kaçta gelip kaçta gideceğine, hangi bölümde çalıştırılacaklarına, her şeye karar veren hastane yönetimidir. Başhemşireliktir, hastane müdürlüğüdür, hastane başhekimliğidir. Yani tüm arkadaşlarımız, açıkça kanuna karşı hile yapılarak taşeron şirketten çalıştırılıyorlar. Dolayısıyla buradaki arkadaşlarımızın talepleri son derece haklı ve meşrudur. Yaşadıkları tüm bu sorunların çözümü için sendikalı olmak, DİSK`in çatısı altında yan yana gelmek de en temel yasal ve anayasal haklarıdır.
DERHAL İŞBAŞI YAPTIRMAYA ÇAĞIRIYORUZ: O nedenle biz bugün buradan DİSK olarak, tüm sendikalarımızla ve dostlarımızla birlikte Koç Üniversitesi Hastanesi yönetimini uyarmaya geldik. Bir diyalog yolu var aramızda. Geçtiğimiz hafta bir görüşme gerçekleştirdik ve bazı sorunların çözümü noktasında birtakım adımlar atıldı. Bazı adımların atılacağı da söylendi. Takipçisi olacağız ama işten çıkartılan 3 arkadaşımızın tekrar hastanede, bu iş yerinde işbaşı yapması için mücadelemizi, talebimizi ve bu konudaki kararlılığımızı sürdürdüğümüzü bugün buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Koç Üniversitesi Hastanesi yönetimini, işçilerin en temel yasal ve anayasal haklarına, yani sendikalı olma hakkına saygı duymaya ve işten çıkartılan arkadaşlarımızı derhal işbaşı yaptırmaya çağırıyoruz.
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ: Tüm iş kollarında olduğu gibi sağlık iş kolunda da özel sağlık iş kolunda da özel hastanelerde de tüm sağlık işçileri, yaşadıkları bu olumsuzlukları, haksızlıkları, hukuksuzlukları ortadan kaldırmak için sendikamızın ve DİSK`in çatısı altında birleşmeye devam ediyor ve sağlık iş kolunda da insanca yaşayacağımız sendikalı bir çalışma ortamını hep birlikte yan yana, omuz omuza kuracağımızı burada bir kez daha ifade ediyoruz. Koç Üniversitesi yönetimini de bu yanlıştan dönmeye ve arkadaşlarımızı derhal işbaşı yaptırmaya çağırıyoruz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın Devrimci Sağlık İş, yaşasın DİSK diyoruz.”
SUNA ERKOÇAK: AĞIR ÇALIŞMA KOŞULLARINI DİLE GETİRDİM DİYE BENİ İŞTEN ATMALARINI HAKLI BULMUYORUM
İşten çıkarılan Suna Erkoçak, 6 yıldır hastanede çalıştığını söyledi. “Yönetime şunu söylemek istiyorum. Bizler orada, sizin çöpe attığınız hasta bezi bile olamadık. 6 yıla yakın emeğimi çöpe attınız” diyen Erkoçak, süreci şöyle anlattı:
“Defalarca yönetimle taşeron arasında gittik geldik. Defalarca çözüm aramaya çalıştık. Defalarca kapılarını zorladık. Kadın olarak defalarca sözlü tacize maruz kaldık ama hiçbir çözüm olmadı. Hiçbir şekilde çözüme yanaşmadılar. Eğitim haklarımızı gasp ettiler. Sözde sorsanız, eşitlik ilkesine dayanarak orada burada konuşuyorlar ama maalesef bugün gelinen noktada görüyoruz ki, birçok arkadaşımızın eğitim hakkı orada gasp edildi, bizzat benim eğitim hakkım gasp edildi. Sırf taşerona bağlıyım diye, çalışma saatlerim bahane edilerek eğitim hakkım gasp edildi. Biliyorsunuz burada, kışın o kadar kar yağdı ki gerçekten buraya yürüyerek gidip gelmek zorunda kaldım. Sırf işimden, hastalarımdan ayrı kalmamak, ekip arkadaşlarımı mahrum etmemek için düzgün bir yerde ikamet edemedim, zor koşullarda. Yakın yerlerde oturmaya çalıştım. İşim aksamasın, ekibim bozulmasın, aman bir şey olmasın diye diye ben bu kadar düşünürken, onların kalkıp sırf ben sendikaya üye oldum diye; tacizi, mobbingi, ağır çalışma koşullarını dile getirdim diye beni işten atmalarını haklı bulmuyorum. Kadın olarak çantalarımızın aranması, giyeceğimiz kıyafete kadar karışılması hiç ahlaki değil. Defalarca bunu ilettik, taşerona ilettik.
BİZİ KARALADILAR, YALNIZLAŞTIRDILAR: En son artık bir çözüm bulunması gerekiyordu ve sendikaya üye olduk. Sendikaya üye olduğumuz andan itibaren defalarca mobbing, ‘yapmayın, etmeyin, biz sizi zaten kadroya alacağız, uymayın bunlara` diye defalarca bizi karaladılar, yalnızlaştırdılar. Mobbingi çoğalttılar. İş yükümüzü çoğalttılar, azarladılar, hep parmak gösterdiler bize. Yaparsanız böyle olur, yaparsanız şöyle olur ve en nihayetinde işimden de oldum ama şunu bilsinler: Ben işimi almadan şuradan şuraya gitmeyeceğim. Bunu iyi bellesinler. Diyorlar ya Koç Holding, işte kadın projelerinin arkasında, ‘Biz bu kadar sosyal projede yer aldık`. Yalan. Nerede? Ben görmüyorum. Ben kadın değil miyim, biz kadın değil miyiz? Kimin haddine benim etek boyum, saçım, makyajım kimin haddine? Korkmasınlar, seslerini çıkarsınlar. Buradan onlara sesleniyorum. Korkmayın arkadaşlar. Arkamızda sendika var. Kadınız, haklıyız, mutlaka kazanacağız.”