İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu`nun aldığı cezaya ilişkin, "İstinaf onaylarsa yargı onayladıktan da sonra bir süreç daha var. Yargıtay`ın onaylaması da yetmez. Orada benim onu düşürebilme hakkım da yok. Ama açığa alabilme hakkım var. Peki bir belediye başkanı nasıl düşer? Danıştay`ın kararı olmadan düşmez. Yani oradan gelen karar bana gelecek. Orada benim görevden alma hakkım yok anca görevinden düşürebilirim. Ancak bu da Danıştay`ın kararı geldikten sonra olabilir” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu akşam CNN Türk kanalına konuk oldu. Soylu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu`nun aldığı mahkumiyet kararı ve sonraki hukuki sürece ilişkin şöyle konuştu:
“KARAR SİYASETEN YANLIŞ DEMEK HUKUK DEVLETİNDE OLMAZ”
"Dikkat edilmesi gereken böyle bir mahkeme görülüyor ve bu suçun kanunen karşılığı var. Bu ceza bir kamu görevlisini 2 yıldan fazla ceza alması münasebetiyle buna ait siyasetten yasaklanma getirileceği belli. Mahkeme bir karar vermiş, mahkemenin kararlarına bizim de itirazımız oluyor. Karar siyaseten yanlış demek hukuk devletinde olmaz. Karar hukuki açıdan doğru. Kanundaki kural kişiye özgü değiştirilmiş bir kural değil. Anayasa çok açık bir biçimde yargıya müdahale edilemeyeceğinin altını çiziyor. Bu benim için de geçerli, Adalet Bakanı için de geçerli. Baskı unsuru olarak kullanılamaz. Siz bir mahkeme görülürken mahkeme etrafının miting alanı gibi doldurulduğunu resimlerle süslendiğini gördünüz mü? Şimdi resmen bu mahkemenin başından beri hukuk ihlal edilmektedir. Birçok mahkeme kararı eleştirilebilir, biz de eleştiriyoruz ancak hakaret edemezsiniz. Siyaseten bu doğru mu? Yanlıştır. `Ben işime gelince böyle yaparım, işime gelmeyince yapmam` demek hukuka hakarettir. Siz mahkemenin hakimlerini savcılarını aşağılayamazsınız. Mahkemenin etrafına bu zamana kadar kim baskı kurdu, kurabildi?
“EĞER BİR TERÖRE KARIŞMA DURUMU VARSA MAHKEME SORUŞTURMAYI AÇTIĞI ANDAN İTİBAREN BAKANLIK, KAYYUM ATAMA YETKİSİNE SAHİPTİR”
Şimdi, bir düzeltme yapalım. Mahkeme bir bilirkişi atamadı, özel mütalaa olarak verildi. Bilirkişi yok. Ama genelde böyle mütalaalar alınır. Bizim anayasamızda, İçişleri Bakanına yetki veriyor. Eğer bir kişi görev suçu dolayısıyla kovuşturmaya tabii tutuluyorsa, İçişleri, görevden alma hakkına sahiptir. Kanunun bunu ikiye ayırmış; bir terör, iki görevden kaynaklanan sebep. Örneğin ihaleye fesat karıştırma gibi bir soruşturma ve kovuşturma çerçevesinde burada İçişleri Bakanı yetkili oluyor. Tüm bunların tamamın kamu hakkını korumak için verilmiş yetkidir. İkinci olarak eğer bir teröre karışma durumu varsa mahkeme soruşturmayı açtığı andan itibaren Bakanlık, kayyum atama yetkisine sahiptir.
“YARGITAY`IN ONAYLAMASI DA YETMEZ. ORADA BENİM ONU DÜŞÜREBİLME HAKKIM DA YOK”
Burada bu dava ile ilgili terörle ilgili herhangi bir süreç söz konusu değil, kayyum atanmaz. Görevden alma da hukuk açısından değerlendirilebilir. Ancak benim görevden alma yetkim yok, bu konuda kanun böyle söylüyor. Başka bir suç işleseydi de benim görevden alma yetkim yok. İstinaf onaylarsa yargı onayladıktan da sonra bir süreç daha var. Yargıtay`ın onaylaması da yetmez. Orada benim onu düşürebilme hakkım da yok. Ama açığa alabilme hakkım var. Peki bir belediye başkanı nasıl düşer? Danıştay`ın kararı olmadan düşmez. Yani oradan gelen karar bana gelecek. Orada benim görevden alma hakkım yok anca görevinden düşürebilirim. Ancak bu da Danıştay`ın kararı geldikten sonra olabilir.
“KANUN ÇERÇEVESİNDE YETKİLERİM VAR VE BUNLARI KULLANIRIM”
Bu bir devlet, burada kurallar ve teamüller var. Açığa aldıklarımız var, yargı onayladıktan sonra. Ama belediye başkanlığı düşmez. Açığa almak ayrıdır, görevden düşürmek ayrı. Ceza alırsa kamu görevini yapamaz. Karar verilirse bu göreve 10 gün içerisinde valilik tarafından biri atanır, daha sonra seçime gidilir. Ancak süreç açıktır, itiraz etme yetkilerine sahiptir. Kanun çerçevesinde yetkilerim var ve bunları kullanırım. Ben Türkiye`de İçişleri Bakanı olarak hükümetimizin aldığı kararları ve parti politikalarımızı hayata geçirmekle yükümlüyüm.”