CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, televizyon kanallarının Ankara temsilcileri ile buluştu, sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin, "Erdoğan bundan sonra ne yapar? Ne yaparsa yapsın. Zaten bir kişi koltuğunu korumak için bu tür işleri yapıyorsa artık o koltukta oturma hakkını kaybetmiş demektir. İşin özü budur. Çünkü koltuğun hakkı devleti iyi, demokratik yönetmektir. Ama onlar ‘koltuk gidecek acaba ben demokrasiden vazgeçerek koltuğumu nasıl korurum…` Olmaz, gidecek, göndereceğiz. Hiç kimsenin en ufak endişesi olmasın. Altı lider, bu beyefendiyi emekli edeceğiz. Kararlıyız" dedi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi`nde TV kanallarının Ankara temsilcileri ile görüştü. Toplantıya, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan ve Genel Başkan İletişim Koordinatörü Ömer Topsakal da katıldı.
Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu`na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ile siyasi yasak cezasına ilişkin, “YSK`ya da yargıya da güvenmiyoruz. Bize kral değil kural lazım. Yargının sopa gibi kullanıldığı bir dönemde demokrasi olmaz. Yargı aracılığıyla siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilemez” açıklamasını yaptı.
Bilim, teknoloji ve endüstri alanında yurtdışında yaptığı son temaslarından olan Almanya programını, Ekrem İmamoğlu`na verilen ceza ve siyasi yasak üzerine iptal eden Kılıçdaroğlu, Almanya ziyareti ile ilgili soru üzerine “2 ay önce planlanmış bir ziyaretti” dedi.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine yöneltilen soruya Kılıçdaroğlu, “Altı lider bir araya gelip bizim adayımız sizsiniz derlerse elbette aday oluruz” dedi.
Kılıçdaroğlu`nun sorulara verdiği yanıtlardan öne çıkanlar şöyle:
“YARGININ SOPA OLARAK KULLANILMASINI DEMOKRASİ İLE BAĞDAŞTIRMIYORUZ DİYE KEŞKE BİR AÇIKLAMA YAPSALARDI: (İmamoğlu hakkındaki yargı kararı sonrasında Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`nin açıklamaları üzerine): Seçimle gelen birisinin haksız bir yargı kararıyla görevden alınmasını veya görevine son verilmesi için yargının sopa olarak kullanılmasını demokrasi ile bağdaştırmıyoruz diye keşke bir açıklama yapsalardı. Bana göre o zaman sayın Bahçeli genel başkan; Erdoğan da Cumhurbaşkanı olarak adaleti, hakkı, hukuku savunan bir pozisyonda kendilerini konumlandırmış olurlardı. Şimdi yargıyı sopa olarak kullananların başka gerekçeler yaratmak için bu tür ifadeleri kullanmalarını doğru bulmuyorum.
YURTDIŞINA GİDERKEN ÖNCEDEN BİR HAZIRLIK YAPIYORSUNUZ. ONLARIN UYGUN ZAMANLARINI BULUYORSUNUZ: (İmamoğlu duruşmasının olduğu gün Almanya ziyaretine gitmesine ilişkin yöneltilen soruya) Açıklama yaptım. Televizyonda yaptım üstelik açıklamayı. Olumsuz bir karar çıkacağını asla düşünmüyordum. Çünkü bu konuda yüzlerce içtihat var. İki, bir önceki duruşmada tanıklar dinlenmiş, soruların Soylu bağlamında sorulduğunu ve bunun mahkeme tutanaklarına geçtiğini, bilirkişi raporu olduğunu, bilirkişi raporunda da benzer bir ifadenin yer aldığını… Bütün bunların hepsi var zaten. Yüzlerce içtihat var. Bilirkişi raporu var. Artı hâkimin tutanaklara geçirdiği kendi ifadesi var. Normalde olması gereken beraattir. Bu kadar basit. Yargının sopa olarak kullanıldığı bir düzene demokrasi denmez. Dolasıyla şu anda görünen tablo yargı aracılığıyla siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilemez. Kaldı ki olayı sürekli takip eden birisiyim. Almanya`ya gittim diye bu olayları takip etmiyorum değil. İki, yurtdışına gidiş, ‘beyler ben geliyorum, hepiniz hazır mısınız` denilecek bir olay değil. Yurtdışına giderken önceden bir hazırlık yapıyorsunuz. Onların uygun zamanlarını buluyorsunuz. Randevular ona göre ayarlanıyor. Bütün bunları göz ardı etmeden olayları sağlıklı analiz etmek gerekiyor. Zaten gittim, saati saatini takip ediyoruz, bu karar çıktığı andan itibaren biz hemen özel uçak kiraladık ve geldik.
16 MİLYON İSTANBULLUNUN İRADESİNE KUMPAS KURULMUŞTUR: (Bahçeli, kararı Kılıçdaroğlu`nun adaylığına yönelik bir kumpas olduğuna ilişkin değerlendirmesine yanıt olarak) Hayır. Herkes kendi penceresinden yorumlayabilir. Dolayısıyla sayın Bahçeli`nin öyle bir yorumu var. Ben de okudum o yorumu. Herkes kendi penceresinden yorumluyor. Ama kumpas diye bir şey olursa 16 milyon İstanbullunun iradesine kumpas kurulmuştur. Bu doğrudur.
ALTI LİDER, BİR ARAYA GELİP ‘EVET, BİZİM ADAYIMIZ SİZSİNİZ` DERLERSE ELBETTE ADAY OLURUZ: (Aday olmak isteyip istemediğine ilişkin soruya) Cumhurbaşkanlığı konusunda yine çok samimi ifade edeyim; kararı verecek olan Altılı Masa`dır. Bu konuda kendi aramızda da görüş birliğini sağladık. Şimdi ben Altılı Masa`nın bir üyesi olarak onların iradesi dışında başka bir şey deklare edersem bu doğru olmaz. Altı lider, bir araya gelip ‘evet, bizim adayımız sizsiniz` derlerse elbette aday oluruz. Bu kadar basit. Ama ben kurallara uyan, liderlere saygı duyan, liderlerin iradesine saygı duyan bir kişiyim. Biz birlikteyiz, beraberiz. Bütün kararları da beraber, birlikte alıyoruz. Uygar insanlar gibi düşüncelerimizi açıklıyoruz. Bizim demokrasi tarihimizde ilktir. Bu ilk altı liderin bir araya gelmesi ve Türkiye`nin demokratikleşmesi konusunda irade beyan etmeleri son derece önemli ve değerlidir. Dolayısıyla o altı liderin ortak iradesine her zaman saygı göstereceğiz.
BİZE KRAL DEĞİL, KURAL LAZIM. BİZ KURALLI BİR DEMOKRASİ İSTİYORUZ: (Kemal Kılıçdaroğlu`nun aday olma ihtimali nedir?) Tahmin ediyorum, illa bir şeyler alacaksınız. Ama üzülerek ifade edeyim, bir şey alamayacaksınız. Sorun kişi sorunu değil, en büyük hata bu. Sizler televizyoncusunuz. Sorun, kişi sorunu değil. Sorun bir sistem sorunu. Ali olsa ne olur, Veli olsa ne olur. Sistemi değiştirmek, demokrasiyi getirmek istiyoruz. Altı liderin uzun süredir devam eden bir çabası var. Bu çaba sıradan bir çaba değil. Bir araya geliyoruz ama bir araya gelmeden önce her parti güzel alt çalışmalar yapıyor. Liderlerin önüne metinler geliyor. Dağıtılıyor. Okunuyor. Genel başkan yardımcıları, ekipler çalışıyorlar. Dolayısıyla biz önce kendi aramızda neyi, nasıl yapacağımızı halka anlatmalıyız. Sistemi bıraktık, kim olacak Cumhurbaşkanı adayı… O zaman siz sistemin devam etmesini istiyorsunuz. ‘Bir kral gitti, bir başka kral gelsin. Kural falan istemiyoruz…` Biz tam tersini söylüyoruz. Bize kral değil, kural lazım. Biz kurallı bir demokrasi istiyoruz. Kuralların olduğu bir demokrasi istiyoruz. İnsan haklarının, yargı bağımsızlığının olduğu, bağımsız kurumlara sıcak siyasetin müdahale etmediği kuralları istiyoruz. Bu kurallarla bir devletin sağlıklı yönetileceğine inanıyoruz. O çerçevede hareket ediyoruz.
BU TAMAMEN SARAYIN VE CUMHUR İTTİFAKI`NIN MEDYAYI TESLİM ALMASI DEMEKTİR: Olayı tamamen bıraktık, yeni kral kim olacak… Arkadaşlar, yeni kral ne demek. Biz kral falan istemiyoruz. Benim isteğim, medyanın da bir kişinin peşinde koşan medya düşünebiliyor musunuz, kim olacak acaba? Bu tamamen sarayın ve Cumhur İttifakı`nın medyayı teslim alması demektir. Hep bunu tartışın diyorlar. Kim olacak bunu tartışın diyorlar. Sizler bunu tartışıyorsunuz. Kusura bakmayın, bizi eleştiriyorsunuz, ben de sizi eleştireyim. Sistemi bir masaya yatırmanız lazım. Ne oldu bu sistem? Türkiye nereye gitti? Erdoğan geldikten sonra hangi kurumlar nasıl yozlaştı, dejenere oldu? Devlette çürüme nasıl başladı? Yolsuzluklar nasıl örtüldü? TBMM`de yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma açılmayacak diye kanun çıkarıldı. Bu hiç tartışılmadı arkadaşlar. Hayret ediyorum ben. Parlamento bir kişinin vesayeti altında. Bunun tartışmıyoruz, efendim kim Cumhurbaşkanı adayı olacak.
İSTANBULLULARIN SEÇTİĞİ BİR KİŞİYİ SİZ GÖREVDEN ALAMAZSINIZ, YARGI SOPASINI KULLANARAK: (Ekrem İmamoğlu`nun adaylığı) Belediye başkanlarımız görevlerinin başındalar. Hepsi de başarılı görevlerini yapıyorlar. İstanbul`un rantını kaybeden saray, İstanbul`un rantını almak istiyor. Rantı almanın tek yolu da belediye başkanını belediye başkanı olmaktan çıkartmak. Yani yetkisini almak. Bir anlamda yargıyla görevini sonlandırmak. Bu konu, hukuk açısından kabul edilebilir değildir. İstanbulluların seçtiği bir kişiyi siz görevden alamazsınız, yargı sopasını kullanarak. Ne adalete ne ahlaka ne yasalara ne vicdana uyar.
HİÇ KONUŞULMADI Kİ: (Çoklu aday) Hiç konuşulmadı ki. Masada her şey tartışılır. Biz uygar insanlarız. Bu konu hiç tartışılmadı. Niye tartışılmasın. Tartışmayabilir, tek aday üzerinde mutabakat sağlanabilir. Bunlar olur. Ama hiç konuşulmadı. Konuşulmayan bir konu için dediğim gibi… Bir genel başkan getirir böyle bir tartışma yapalım derse olur. Tartışılır.
SİZ HABERLERİ NASIL OKUYORSANIZ BİZ DE OKURUZ: Batı medyasının sayın İmamoğlu`nun etrafında birleşilmesiyle ilgili haberler olabilir. Siz haberleri nasıl okuyorsanız biz de okuruz.
BÜYÜK BİR İHTİMALLE BU TOPLANTIDA OLMASA BİLE BUNDAN SONRAKİ TOPLANTIDA HÜKÜMET PROGRAMINI YİNE KAMUOYUNA AÇIKLARIZ: (Aday ne zaman belirlenecek) İki temel konu üzerinde altı liderin anlaşması lazım. Bizim cumhurbaşkanı adayını belirlememiz için. Birincisi hükümet programı. Yani hükümet programı belirlenmeden bizim kalkıp cumhurbaşkanı adayını belirleme şansımız yok. Cumhurbaşkanı ve liderlerin neler yapacağı konusunda ortak mutabakatımızın olması lazım. Yani eskiden seçimlerden sonra yapılırdı. Koalisyon çalışmaları, şimdi doğal olarak seçimlerden önce yapılması ve sonlandırılması ve altı liderin altına imza atması, biz bunları yapacağız demesi lazım. İkincisi, güçlendirilmiş parlamenter sisteme hangi takvim içerisinde nasıl geçeceğiz ve nasıl yöneteceğiz. Her partide ekipler kendi içinde çalışıyorlar. Genel başkan yardımcıları ayrıca kendi aralarında çalışıyorlar. Büyük bir ihtimalle bu toplantıda olmasa bile bundan sonraki toplantıda hükümet programını yine kamuoyuna açıklarız. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritası üzerinde de çalışılıyor. Geçen toplantıda kısmen konuşuldu. Biraz daha olgunlaşması lazım.
VAKİT YARATILIRSA GİDİLİR TABİ NİYE GİDİLMESİN: (Almanya veya yurtdışında başka programınız var mı?) Almanya`dan geldik. Tabii onlarda malum yıl sonu Noel Tatili var. Yeni dönemde vakit ayırabilir miyiz onu da bilmiyorum. Gidilecekse ön çalışma yapmamız lazım. Onların da müsait olduğu bir zaman diliminin bizim bir şekliyle bulmamız gerekiyor. Almanya`ya özellikle endüstri 4.0`ın oluştuğu ve uygulamaya geçtiği bir ülke Almanya. O yüzden son durak olarak orayı belirlemiştik. Olmadı. Vakit yaratılırsa gidilir tabii niye gidilmesin.
DİYORUM YA FOTOROMAN, GERÇEKTEN FOTOROMAN: (Bir büyükelçiye, Altılı Masa metninin gönderildiği ve onaylatıldığına dair iddialar) Açıklasın ya hangi büyükelçiymiş. Hayatımda duyduğum en saçma şeylerden birisi. Bir sefer bildiri son şeklini altı lider oturuyoruz, kendimiz hazırlıyoruz. Yani kendimiz hazırlayacağız, birisine vereceğiz, sen bunu götür, oradan gel… Diyorum ya fotoroman, gerçekten fotoroman.
ADAY, İKİ KONU NETLEŞTİKTEN SONRA: (Aday ne zaman belirlenir) Aday, iki konu netleştikten sonra. Az önce söyledim, hükümet programı ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritası netleştikten sonra sıra artık adaya gelecek. O da kısa süre içinde çözülür.
TIK TIK TIK KARARLAR, YASALAR, UYGULAMALAR, ATAMALAR HEPSİ BELLİ BİR ZAMAN DİLİMİ İÇERİSİNDE SÜRATLE GERÇEKLEŞECEK: (Eşgüdüm Kurulu söylemleri) Kendi aramızda konuşacağız. Şu anda konuşuluyor zaten. Kazandıktan sonra tartışmak yerine kazanmadan iktidar olduktan sonra birinci gün hiçbir sorun olmaksınız neleri yapacağımızı belirleyeceğiz. Neyi, nasıl yapacağız ve hangi zaman dilimi içinde yapacağız. Dolayısıyla Türkiye`nin yaşadığı bu temel sorunları çok süratli bir şekilde tık tık tık kararlar, yasalar, uygulamalar, atamalar hepsi belli bir zaman dilimi içerisinde süratle gerçekleşecek. O nedenle bu tartışmaları yapıyoruz kendi aramızda.
SEÇİM GÜVENLİĞİNİ BİZ KENDİMİZ ALIYORUZ: Yasal süreç içerisinde kurallara uygun bir seçim bekliyor musunuz? Hayır beklemiyoruz. YSK`ya güvenmiyoruz. Yargıya olan güvenimiz, vatandaşın yüzde 30 bizim de aşağı yukarı yüzde 30`un altında. Yargıya da güvenmiyoruz. Ama biz kendi partimize, kendi kadrolarımıza, altı liderin kadrolarına güveniyoruz. Seçim güvenliğini biz kendimiz alıyoruz. Her sandıkta mutlaka görevlilerimiz olacak. Sivil toplum örgütlerinden, gönüllü avukatlarımızdan büyük ölçüde yardım alacağız. Dolayısıyla biz yasaların bize sağladığı bütün olanakları kullanacağız.
ALTI LİDER, BU BEYEFENDİYİ EMEKLİ EDECEĞİZ, KARARLIYIZ: Erdoğan bundan sonra ne yapar? Ne yaparsa yapsın. Zaten bir kişi koltuğunu korumak için bu tür işleri yapıyorsa artık o koltukta oturma hakkını kaybetmiş demektir. İşin özü budur. Çünkü koltuğun hakkı devleti iyi, demokratik yönetmektir. Ama onlar ‘koltuk gidecek acaba ben demokrasiden vazgeçerek koltuğumu nasıl korurum…` Olmaz, gidecek, göndereceğiz. Hiç kimsenin en ufak endişesi olmasın. Altı lider, bu beyefendiyi emekli edeceğiz. Kararlıyız.
ANAYASA HUKUKÇULARINDAN GÖRÜŞ İSTEDİM: (Anayasa değişikliğine ilişkin partinin kararı) Daha netleşmedi. Bunu alıp önce kendi aramızda tartışacağız. Anayasa hukukçularından görüş istedim. Ne diyecekler. Doğal olarak bizim ilk başvuracağımız kaynak. Büyük bir olasılıkla Altılı Masa`da görüşülür. Orada da bir değerlendirme yapacağız.
HUKUK ÜSTÜNLÜĞÜ VE VİCDANİ KANAATİNE GÖRE KARAR VEREN YARGICIN BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VAR: (YSK Başkanının açıklamaları var, bu açıklamalar ihsası rey anlamına mı gelir? Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın üçüncü kez aday olup olmayacağı sorusu üzerine ‘Özel bir çalışma yaptırdığını bunu YSK üyeleriyle henüz paylaşmadığını ama bir fikri oluştuğunu` söylemiş ancak ‘Cumhurbaşkanı adayı olmadan da bunu ifade etmenin doğru olmadığını` söylemiş. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?) Koltuğunu saraya borçlu olan bir yargıç yargıç değildir. YSK`da iyi yargıçlar da olabilir ama başkanın böyle bir açıklama yapması asla ve asla kabul edilemez ve doğru değil. Yargıçlığın hakkını veren hiçbir hakim bu açıklamanın da yanında olamaz. Biz YSK`ya güvenmiyoruz, yargıya da güvenmiyoruz. Hukuk üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar veren yargıcın başımızın üstünde yeri var. Bu tür yargıçlar var mı? Evet var, biz bunları biliyoruz zaten. Bu tür kararlar alan, hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar veren yargıçlar var, her kademede var. Ama bu yargıçlar üzülerek ifade edeyim; sınırlı sayıda yargıç cübbesi giyen kişiler tarafından yıpratılıyor. Yani yargıyı yıpratıyorlar, yargının itibarıyla oynuyorlar. YSK üyeleri ben geçmişte ‘çete` demiştim bunlara. Hiç hakaret davası açmadılar. Niye çete demiştim? Aynı zarfın içine aynı kişi 4 tane oy pusulası koyuyor. Üçü doğru bir yanlış. Yasadışı bir iş için bir araya gelenlere ne denir? Çete denir. YSK Başkanının böyle bir açıklama yapması bizi şaşırtmadı. Büyük ihtimalle önce onay almıştır böyle bir açıklama yapayım mı diye, yap demişlerdir, o da yapmıştır.
BİR PARTİ BAŞKA BİR PARTİNİN İÇİŞLERİNE KARIŞMAMALI: (Masadaki bir liderin belediye başkanlarının aday olması durumunda hayır demeyeceğini açıklamasının siyasi centilmenlik açısından doğru buluyor musunuz?) Bir parti başka bir partinin içişlerine karışmamalı. Her partinin kendi kuralları vardır, kendi bağımsız iradesi vardır, kurulları vardır, il başkanı, ilçe başkanı, parti başkanı, MYK gibi…Her parti kendi içinde değerlendirmesini yapar, bir sorun varsa kendi içinde konuşmalıdır. İşin doğrusu bu.
BUGÜNDEN BİR YORUM YAPMAK ÇOK DOĞRU DEĞİL: (Türban yasası, önümüzdeki dönemde anayasa düzenlemesi gelecek, İYİ Parti`nin eğilimi bu düzenlemeyi onaylama yönünde gözüküyor. Altılı masada daha farklı partiler görüş belirtti mi? Altılı masanın ilk ayrıldığı, farklı davrandığı konu haline dönüşebilir mi bu?) Altılı Masa`da elbette bu konu gündeme gelir, oturur konuşuruz. Neyin nasıl olması gerektiği konusunda, nasıl oy kullanılması gerektiği konusunda oturur konuşuruz. Bugünden bir yorum yapmak çok doğru değil.
İMAMOĞLU BİR ÇAĞRI YAPMIŞTI, BEN DE DIŞARIDA ALMANYA`DA ÖĞRENDİM: (Meral hanım Ankara`dan İstanbul`a gitti. O günü nasıl değerlendirdiniz. Karar gecesinde yaşananlarla ilgili neler söyleyeceksiniz? Meral hanımın oraya gitmesi, atkı vermesi, İmamoğlu ile birlikte hareket etmesi…Neler düşünüyorsunuz?) Sayın İmamoğlu bir çağrı yapmıştı, ben de dışarıda Almanya`da öğrendim çağrı yaptığını. Çağrı üzerine Meral hanım da gidip katıldı. Saygı duymamız gerekiyor, bir haksızlık var, adaletsizlik var dolayısıyla o tepkiyi göstermesini doğal karşılamamız lazım. Ertesi gün ben döndükten sonra altı lider oradaydık altı lider de benzer tepkileri gösterdik.
NASIL ÇALIŞTIKLARINI DA BİLİYORUZ AMA GÖNDERECEĞİZ: (Türkiye`de derinleşen bir ekonomik kriz var. Ekonominin seçmen üzerinde etkisini biliyoruz. Buna rağmen hala kamuoyu yoklamalarında AKP`nin birinci parti çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?) 20 yıllık bir iktidar, sağlanan büyük olağanüstü avantajlar var, pek çok şey var. Ama artık AKP de gidici olduğunu görüyor. Bunu zaten Sayın Erdoğan`ın açıklamalarında da anlıyoruz, çevresindekilerin açıklamasında da anlıyoruz. Gidişin pek doğru olmadığını onlar da görüyorlar, fark ediyorlar. Devletteki çürümenin de aşağı yukarı geçmişte hala bugün AKP saflarında olan ama gidişin yanlış olduğunu bir şekilde dillendiren sağduyulu çevreler de var. Belediye başkanları, valiler, kaymakamlar bütün bunların hepsi AKP için çalışıyor. Bakıldığı zaman iki tane il başkanı var, bir vali bir de AKP`nin il başkanı, kaymakamı diyorsanız o da ilçe başkanı. Mitinglere devlet memurlarının götürülmesi, Erdoğan`ın mektubunun bakanlık memurları tarafından evlere gidilip dağıtılması sosyal yardımların Erdoğan aracılığıyla onlara vermeleri, normalde AKP`li eve giremiyor, AKP`li sokağa çıkamıyor, propaganda yapamıyor. Devlet memurlarını kullanıyorlar. Valilerin, kaymakamların nasıl çalıştıklarını da biliyoruz ama göndereceğiz, göndereceğiz.
O KONUDA AÇIKLAMAYI PARTİ SÖZCÜMÜZ YAPACAK: (Normal seçim takvimi uygulanırsa seçimler 18 Haziran`da ancak AKP`nin seçimleri birkaç ay erkene almak istediği yönünde haberler var böylece üçüncü defa Sayın Erdoğan`ın adaylığına yönelik tartışmalar da bitirilmek isteniyor. Böyle bir teklif gelirse destek verir misiniz?) O konuda ben bir açıklama yapmayayım izin verirseniz bugün o konuda açıklamayı parti sözcümüz yapacak.
YADIRGANACAK BİR FOTOĞRAF DEĞİL: (Sayın Akşener ile sayın İmamoğlu`nun o akşam verdiği bir resim var, sevinçli bir fotoğraf olarak yansıdı kamuoyuna, bir bayram havası olarak karşılandığı şeklinde yorumlar yapıldı. O fotoğrafı siz nasıl karşıladınız?) Gördüm, gazetelerde de var. Olabilir arkadaşlar. ‘Meral Abla` diye hitap ederdi, ‘Siz benim ablamsınız` diye. Dolayısıyla yadırganacak bir fotoğraf değil.
BİR PARTİNİN İKTİDAR OLUP OLMAYACAĞINA HALK KARAR VERECEĞİNE GÖRE PARTİYİ KAPATMANIN BİR MANTIĞI YOK: (İmamoğlu kararının ardından HDP`nin kapatılma davasının da seçime kadar sonuçlanacağını ve partinin kapatılacağı yorumları yapılıyor. Sizin öngörünüz nedir, parti kapatılır mı? Kapatılırsa ne olur?) Ben parti kapatmalarını doğru bulmuyorum. Partileri kapatmak sorun çözmüyor çünkü kapattığınız partiler başka isimle yeniden çıkıyor. Yasak getirmenin demokrasilerde bir mantığı yok. Bir partinin iktidar olup olmayacağına halk karar vereceğine göre partiyi kapatmanın bir mantığı yok. Doğru bulmuyoruz.
BEN O ARADA İKİ KEZ EKREM BEY`İ ARADIM: (Az önce sayın İmamoğlu çağrı yaptı ben orada öğrendim` dediniz, kendisiyle bu çağrıyı konuştunuz mu? Bu çağrı için önce sizinle konuşmasını bekler miydiniz) Çağrıyı dediğimi gibi ben Almanya`da sosyal medya üzerinden arkadaşlar bana duyurdular orada duydum. Mahkeme kararını bekledik biz. Özel bir uçak bulunması lazım artı uçağın kaptanlarının hazır olması lazım onlar bulundu süratli bir şekilde, öyle döndük geldik. Önceden çağrı yapıldığını sosyal medyadan öğrendim. Ama ben o arada iki kez Ekrem Bey`i aradım gelişmeler konusunda kendisinden bilgi aldım.
DAVA KONUSU HİÇ GÜNDEME GELMEDİ: (Sayın İmamoğlu ile bu Almanya ziyareti öncesi ve karar çıkmadan önce Ankara`da bir kahvaltıda bir araya gelmiştiniz. O kahvaltıda da bu dava sürecinde, davadan karar çıkabileceği konusunu değerlendirdiğiniz yönünde iddialar var, o kahvaltıda bu konu gündeme gelmiş miydi? Sayın İmamoğlu bu davadan karar beklediğine ilişkin bir görüşünü veya beklentisini sizinle paylaştı mı?) Kahvaltı yaptığımız doğru ama bu konu hiç konuşulmadı başka konular görüşüldü. Dava konusu hiç gündeme gelmedi.
HİÇ KONUŞULMADI: (Aday masada gündeme geldi mi? Örneğin küçük partiler CHP`nin, İYİ Parti`nin listelerinden seçime girebilir gibi model konuşuldu mu?) Yok hiç konuşulmadı. Önce şu programı bir çıkaralım, bir de güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritasını çıkaralım, diğerleri daha sonra olabilir.
KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜN ÜRETEN ÜLKELERİN PAZARI HALİNE GELECEK, BİZ PAZAR OLMAK İSTEMİYORUZ: (Üst üste 3 yurtdışı seyahatiniz oldu; ABD, İngiltere, Almanya. Kamuoyunda da zaman zaman eleştirildi. Peki siz eğer önünüze anketler de geliyordur, bu seyahatlerin size lehte ya da aleyhte herhangi bir katkısı ya da etkisi olduğunu gördünüz mü?) Böyle bir analiz biz hiç yapmadık. Anket de yapmadık. Ama siz eğer Türkiye`yi büyütmek istiyorsanız ve Türkiye`nin yeni bir sıçrama yapmasını istiyorsanız bilgiye dayalı bir ekonomiyi yaşama geçirmek zorundasınız. Teknolojideki atılımı Türkiye yakalamak zorunda aksi halde çok ama çok büyük sorunlarla karşılaşacak. Katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin pazarı haline gelecek, biz pazar olmak istemiyoruz. Biz üretmek istiyoruz. O nedenle benim, Amerika`ya, İngiltere`ye gidişim öyle, Almanya`ya gidişim bu nedenle. İkinci Yüzyıla Çağrı beyannamesinde biz açıklamıştık, İkinci Yüzyıla Çağrı vizyonunda da onun içini doldurduk, neyi nasıl yapacağımıza dair. Önümüzdeki yüzyılı Türkiye nasıl inşa etmeli? Temel parametreler ne olmalı? Geçmiş yüzyılı değil, geçmiş yüzyıldan ders çıkaracağız ama gelecek yüzyıl…
ATTIĞIMIZ HER ADIMI ÖLÇEREK, BİÇEREK, TARTARAK VE GEREKSİZ TARTIŞMALARA ZEMİN HAZIRLAMADAN KARARLILIKLA BİR YOL HARİTASI ÇİZİYORUZ: (İki konu bitirip adayımızı açıklayacağız` dediniz. Mutlaka bir öngörünüz vardır ocak ayında mı olur şubat ayında mı bize bir tarih verebilir misiniz?) İki konu netleştikten sonra yani hükümet programı ve geçişin yol haritası ortaya çıkmadan aday açıklamayız. Altı liderin görüşü böyle zaten. Diyelim ki açıkladık, aday kalkacak bir şeyler anlatacak. Öbür partinin genel başkanı başka şey anlatacak, öbür partinin ki başka şey anlatacak. Tam bir kaos. Erdoğan da diyecek ki; ‘Bunların her birisi ayrı bir şey söylüyor.` Biz attığımız her adımı ölçerek, biçerek, tartarak ve gereksiz tartışmalara zemin hazırlamadan kararlılıkla bir yol haritası çiziyoruz. O nedenle önce program diyoruz. Ben de aynı şeyi söyleyeceğim, Temel bey de Davutoğlu da aynı şeyi söyleyecek. Altı lider aynı şeyi söyleyecek. Cumhurbaşkanı adayımız o da aynı şeyi söyleyecek. Bir söylem birliği ve bir kararlılık sergilenecek ortada. Bizi zorluyorlar ‘illa açıklayın adayınızı?` Bunun kadar yanlış bir şey yok. Yol haritasını belirleyeceğiz daha, Cumhurbaşkanı adayının da evet ben de buna uyacağım demesi lazım. Yoksa Cumhurbaşkanı adayımız dedi ki; ‘Nereden çıktı bu yol haritası, bak ne güzel ben seçiliyorum, mesele de yok.` Olmaz. Çok dikkatli, oya gibi işleyerek kararlı, aceleye gerek yok, zamanımız var. Belli aşamaları katettik. Anayasa, güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda, yapılması gereken çok şeyi bitirdik nasıl olsa. Hükümet programı, o da büyük ölçüde bitti. Yol haritası, o da büyük ölçüde bitti. Kısa süre içerisinde netleşecek.
ERDOĞAN YSK`YA BAŞVURSA DESE Kİ; ‘BEN ADAY OLABİLİR MİYİM?` ORADAN AKSİ BİR KARARIN ÇIKACAĞINA İNANIYOR MUSUNUZ: (Seçimlerle ilgili bir öngörünüz var mı? Erdoğan, `18 Haziran`da seçimler olacak` derse, bir kez daha seçilebilir mi seçilemez mi durumuna bakacak mısınız?) Haziran ayın seçim olsa, Erdoğan YSK`ya başvursa dese ki; ‘Ben aday olabilir miyim?` Oradan aksi bir kararın çıkacağına inanıyor musunuz? Onun için onu tartışmanın hiçbir mantığı yok. Biz, YSK`ya güvenmiyoruz zaten. İradesini saraya bağlamış bir yargı olur mu? Var. Az önce söyledim, milletin oyuyla geliyorsunuz parlamentoya, rüşvet soruşturulmasın diye kanun çıkarıyorsunuz. Akıl alacak şey değil. Bunları yaşıyoruz. Garibime giden, bunların kamuoyunda hiç tartışılmaması…Rüşvet o kadar meşrulaştı ki yolsuzluk o kadar meşrulaştı ki…Yolsuzluk haber olmaktan çıktı. Böyle garip bir sürecin içine Türkiye sürüklendi. Bakın ahlaki değerlerde müthiş bir yozlaşma var. Uyuşturucuyu dile getirdiğim zaman kıyamet koptu. Türkiye uyuşturucu batağının içinde. Milyar dolarlar dönüyor bu alanda. Bunlar eğer siyasetçiyi finanse ediyorsa, iktidardaki siyasetçi uyuşturucu baronlarıyla mücadele edemez. Baronu serbest bırakır, bıraktılar da zaten.
BİZİ RAHATSIZ EDEN ASGARİ ÜCRET BELİRLENİRKEN AÇLIK SINIRININ DİKKATE ALINMIŞ OLMASI, BİR SENDİKACI TARAFINDAN BUNUN DİLLENDİRİLMESİ: (Enflasyon, hayat pahalılığı…Asgari ücret ne kadar olursa siz tatmin olursunuz?) Asgari ücretle ilgili kendi düşüncemizi söyledik 10 bin 128 lira diye açıkladık çünkü hem milli gelirdeki artışı hem de enflasyondaki artışı dikkate alarak normalde asgari ücretin 10 bin 128 lira olması gerekir diye bir düşüncemiz var. Beni rahatsız eden ya da bizi rahatsız eden asgari ücret belirlenirken açlık sınırının dikkate alınmış olması, bir sendikacı tarafından bunun dillendirilmesi. Rahatsız eden nokta o. İşçinin hakkını savunacak kişi milli gelirdeki artıştan pay isteyecek, enflasyonun giderilmesini isteyecek. Açlık sınırı ne demek?
HİÇ KONUŞULMADI: (Eğer iktidara gelirseniz ekonomi yönetimi CHP`de mi olacak? Sayın Babacan`dan mı?) Bu konular hiç konuşulmadı. Ekonomi yönetimi nasıl olacak vs…Hiç konuşulmadı.
HEM EKREM BEY HEM MANSUR BEY GÖREVLERİNİN BAŞINDALAR, GÖREVLERİNİ YAPACAKLARDIR: (CHP geleneklerine bağlı, kurallarına bağlı, örgüte dayalı, ciddi disiplinli bir parti. Bugün Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda adı geçen üç isim var, üçü de CHP`li. CHP dışında bir çözüm yok ama bunların ikisi CHP üyesi bir CHP Genel Başkanı. Baktığınız zaman partiye bir disiplin sorunu yok mu? CHP`nin yetkili kurul ya da kurulları ortak bir karara varmadan ve CHP Genel Başkanın kararı öngörülmeden iki ismin ya da bir başka ismin bir başka siyasi parti tarafından elinin kaldırılması bir yandan da ona yönlendirilmesi CHP açısından disiplin sorunu yaratmıyor mu? En azından buna siz CHP Genel Başkanı olarak ‘bir durun bakalım` demeyecek misiniz?) Bir sefer üç ismin de CHP`li olması beni mutlu eder. Demek ki bizde Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda zengin bir havuzumuz var. Öyle düşünmek gerekir. İki, özel olarak bu bir tartışma yoksa gerçekten toplumun merak ettiği bir tartışma mı? Ben özel olarak bu tartışmaların büyütüldüğünü ve geniş ölçüde yönlendirildiğini düşünüyorum. Dediğim gibi iki aday da hem Ekrem Bey hem Mansur Bey görevlerinin başındalar, görevlerini yapacaklardır.
YERİ, ZAMANI GELİRSE O DA OLUR: (Hem Ekrem Bey hem Mansur Bey görevlerinin başındalar` dediniz, siz ısrarla bunu söylüyorsunuz ama kendileri acaba ‘Biz aday değiliz, lütfen bizi tartışmayın` deseler bu iş daha iyi olmaz mı?) Yeri, zamanı gelirse o da olur.
TUTULABİLİR: (İBB`de demokrasi nöbeti gibi süreç başlayacak mı? Böyle bir ihtimal var mı?) Tutulabilir, öyle bir şey yapılabilir, örgüt de yapabilir.
BİR KRAL YETMEDİ ŞİMDİ İKİNCİ KRAL ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI; ‘ALIRIM.` KİM OLUYORSUN DA ALIYORSUN: (İçişleri Bakanı`nın ‘İmamoğlu ilgili karar kesinleşirse görevden alırım` şeklindeki açıklamaya ne dersiniz? Bir de seçimlerden önce İBB`de böyle bir el değişikliği siyaseti nasıl etkiler?) Bir kral yetmedi şimdi ikinci kral ortaya çıkmaya başladı; ‘Alırım.` Kim oluyorsun da alıyorsun? Ciddiye alınacak bir insan değil."