İstanbul`da bulunan 22 farklı hemşeri derneğinin temsilcileri, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak kararı verilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu`na destek ziyaretinde bulundu. İmamoğlu, “Bu, aslında bir şahsi mesele değildir. Bu, İstanbulluların meselesidir. Türkiye`nin meselesidir. Yani 85 milyon insanımızı ilgilendiren bir meseledir. Geleceğimizin baskı altında tutulduğu ve sıkıntılı bir biçimde karartıldığı bir ortamda, hep beraber mücadele etme girişimidir. 2023`te hukuksuzlukların son bulacağına inancımız tamdır. Bu konuda, geri durmaksızın mücadelemizi vermeye devam edeceğiz” dedi.
İstanbul`da yaşayan vatandaşların kurduğu 22 farklı hemşeri derneğinden yüzlerce kişi, yerel mahkemece hapis cezası verilen ve siyasi yasak getirilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu`na destek ziyaretlerinde bulundu. İmamoğlu, gruplar halinde gelen konuklarını, İBB`nin Saraçhane`deki ana yerleşkesinde bulunan Meclis Salonu`nda ağırladı. İmamoğlu, şunları söyledi:
"BURASI SİZİN EVİNİZ; SARAÇHANE: Burası sizin eviniz, Saraçhane; İstanbul`da yaşayan 16 milyon İstanbullunun evi. Sizleri burada ağırlamak benim için elbette büyük bir mutluluk. Bugün bizim buluşmamız için bir vesile haline gelmemeliydi. Ama ne yazık ki ülkemiz bize bunları yaşatıyor. Ülkemizde hukuk konusu, belki de en iç acıtan ve içimizi yakan, canımızı yakan unsur haline geldi. Hukukun işlememesi, insanların mutsuzlaşması, umutlarının tüketilmesi noktasında en kritik hususlardan birisi. Yaşadığımız soruşturmalar, hukuksuz müdahaleler, yetkilerimizin elimizden alındığı birtakım genelgeler, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri vesaireler; bunlara girmeyeceğim bile. Hizmet yaparken, biz, nelerle uğraştık? Milletimizin lehine, bir işin daha hızlı yapılması adına alınması gereken kararların tam aksi kararlar nasıl alındı ve bu yönde nasıl çabalar gösterildi? Elbette bu detaya girmeyeceğim. Yalnız şu bir gerçek: Hak, hukuk, adalet kavramlarının yanına demokrasiyi, özgürlüğü katarak konuştuğumuzda; ulaşmak istediğimiz yer orası.
MÜCADELE MERTÇE OLMALI. KURALLARINA GÖRE OLMALI: İnsanlarımıza güvenmiyorsak, yani insanlığın gücünün adı olan demokrasiyi kabul etmiyorsak, o zaman seçim niye yapılıyor, diye sorarız. Sandık, yönetimlerin meşruiyetini elde ettiği merkezdir, odaktır. Gücünü yargıyı baskı altına alarak veya bu tür davranışlarla yukarıya taşıma eğiliminde olan anlayışlar, otoriter anlayışlardır. Ve bu anlayışlar, inanınız ki insanlarımızın varlığını bile sıkıntıya sokar, tehdit eder. Bu kişisel varlığından mal varlığına, bütün hak ve hukuklarına kadar sıkıntıya sokar. Verilen mücadelemiz budur. Ben, hep söylüyorum: Mücadele mertçe olmalı. Kurallarına göre olmalı. Demokrasinin kurallarıyla yol yürünmeli. Ama ne yazık ki buna hiçbir zaman riayet etmeme konusunda kararlı bir hükümetle karşı karşıyayız. Sadece bir dava değil mesele. Dava ve bunun dışında yapılan işler, işlemler, hakkımızda bir anda çıkartılan bir ‘terör soruşturması` ve bu terör soruşturması üzerinden savcılığa yapılan suç duyurusu ve suç duyurusuna istinaden de hiç görülmemiş bir biçimde, önce bir bakan, sonra bakanlık sayfasından soruşturmanın detaylarını ve hangi maddeden ceza verilmeli diye yayınlamaya kadar götürecek bir biçimde kamuoyuna açıklama yapma gayretlerini ardı sıra yaşadık.
KARARLILIĞIMIZ DAHA YUKARILARA TIRMANMIŞ DURUMDA: Mücadelemizi `bağımsız bir yargı` talebiyle veriyoruz. Bu müdahalelerden sonra dün de çıktım, bu soruşturmanın ne kadar dayanağının olmadığını, ne kadar gerçek bir şey olduğunu, ne kadar kötü bir süreç tasarlandığını, art niyetli bir süreç tasarlandığını, aynen bir mahkemede adil olma gayreti içerisinde olan bir hakimin yerine, tabiri caizse, güdümlü bir mahkeme sürecinin oluşması için yapılan müdahale gibi, burada da bir müfettişin görevini yaparken, ‘Ortada bir şey yok` noktasında bir gelişme sürerken, onun yerine yine kendi partilerine milletvekili adayı olmuş bir insanı müfettiş yaparak, bu kadar gözü dönmüş bir biçimde siyaseti, yargıyı baskı altına alacak müdahaleleri yapmış bir hükümet düzeni. Tabii bunların hiçbirisi bizim açıkçası cesaretimizi aşağıya çekecek bir çalışma veya bir uygulama değil. Tam aksine, inanınız ki, kararlılığımız daha yukarılara tırmanmış durumdadır. Asla vazgeçmeme konusunda sonuna kadar mücadele vereceğimizin bilincinde olmanızı istiyorum.
HUKUKSUZLUĞU, KAPIMI ÇALDIĞINDA DERT EDİNEN BİR KİŞİ ASLA OLMADIM: Seçimlerde, `İstanbul İttifakı` tanımlaması altında, toplumun her kesiminden oy istiyoruz. Tabiri caizse, milletimizi oluşturan o harmanın içinde bulunan her öğeden oy istedik. Onun dertlerine derman olma, onun ihtiyaçlarını çözme, sorunlarını çözme konusunda bir süreç yönettik ve yönetimimiz boyunca da buna uygun hareketler yapmaya gayret ettik. Türkiyemizde yapılan hukuksuzluğu, benim kapımı çaldığında dert edinen bir kişi asla olmadım. Bu ülkede yapılan bir hukuksuzluk nerede olursa olsun yanında olmaya, onların derdiyle dertlenmeye ve bu demokrasinin zayıfladığı hangi alan var ise, ona karşı ses çıkartmaya, İstanbul halkı adına İBB Başkanı olarak gayret ettim. Kayyumlar olduğunda, evet gittim Diyarbakır`da bunun yanlış olduğunu, insanların huzuruna çıkarak dile getirdim. Ya da hukuksuz bir biçimde bir belediye başkanı görevden alındığında, hemen atlayıp Yalova`ya gittim veya Bilecik`e, başka şehirlere de gittim.
HUKUKUN İŞLETİLMEMESİ YÖNÜNDE KÖTÜ BİR GAYRET İÇERİSİNDELER: Kamu görevi yapan bir kurum olarak denetlenmemiz normal. Ama orada mutlaka eşitlikçi ve adaletli görevlilerin soruşturduğu, denetlediği bir mekanizmanın işletilmesi kaydı şartıyla. Ve tabii ki sonrasında hukukun da evrensel değerlere uygun, kanunumuzda var olan tariflere uygun bir biçimde yapılmasının hiçbir mahsuru bizim açımızdan yoktur, olmayacaktır. Bundan şikâyet de edemeyiz. Ancak, taraflı yapılan ve hukukun işletilmemesi yönünde ne yazık ki kötü bir gayret içerisinde olan bu akla karşı da sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Millet olmanın temel şartlarından birinin de iyi günde, kötü günde bir arada olma gayretidir. Bu aslında bir şahsi mesele değildir. Bu, İstanbulluların meselesidir. Türkiye`nin meselesidir. Yani 85 milyon insanımızı ilgilendiren bir meseledir. Geleceğimizin baskı altında tutulduğu ve geleceğimizin ne yazık ki sıkıntılı bir biçimde karartıldığı bir ortamda, hep beraber mücadele etme girişimidir. Buradaki varlığınızı ben böyle tarifliyorum. Bu dayanışma kavramının ve duygusunun en iyi ortamını yaratan ve yaşatan siz kıymetli dostlarımıza, hemşerilerimize yürekten teşekkür ediyorum.
2023`TE HUKUKSUZLUKLARIN SON BULACAĞINA İNANCIMIZ TAMDIR: Bu tavrı, hukuksuzluğa uğrayan kim olursa, ona gösterirsiniz; bundan hiçbir şüphem yok. Bu bir hukuk meselesidir, demokrasi meselesidir. Sonuna kadar sahip çıkmalıyız ki, geleceğe dair umutlarımız büyüsün. Çocuklarımız için, gençlerimiz için daha anlamlı bir Cumhuriyet`imizin ikinci yüzyılına hep birlikte umutla ve hazırlıklı bir şekilde girmiş olalım. Tabii 2023`te hukuksuzlukların son bulacağına inancımız tamdır. Bu konuda, geri durmaksızın mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Her uyandığım sabah, bir önceki günden misli misli fazla daha kararlı, daha güçlü ve asla hedeften sapmayan bir biçimde yolculuğuna devam eden bir nefer olacağımı bilmenizi istiyorum. Elbette bu gücü, kendi iç kaynağımdan beslenerek almıyorum. Bu gücü, sizlerden, 16 milyon insanımızdan, tüm ülkemiz insanından, hatta demokrasi mücadelesi veren dünyanın farklı yerlerinden insanların da katkılarıyla alıyorum. Kararlı bir hemşeriniz, kararlı bir kardeşiniz, arkadaşınız, bir Belediye Başkanınız sizin karşınızda şu an oturuyor. Hiç kuşkunuz olmasın.”