Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İstanbul Tabip Odası (İTO) üyesi hekimler, 14 Mart Tıp Bayramı Haftası`nda; 6 Şubat`taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden meslektaşları ve yurttaşlar için Haydarpaşa Numune ve Eğitim Araştırma Hastanesi`nden Kadıköy İskelesi`ne kadar “sessiz yürüyüş” yaptı. İskelede konuşan İTO Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan, beklenen Marmara depremine karşı İstanbul`daki birçok sağlık kurumu binasının sağlam olmadığına dikkat çekti ve “Yetkilileri, sorumluları sağlık kurumlarında öncelikle bina güvenliğini sağlayacak girişimleri başlatmaya davet ediyoruz” dedi.
İTO üyesi hekimler, 14 Mart Tıp Bayramı Haftası nedeniyle, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamını yitiren meslektaşları ve yurttaşlar için Haydarpaşa Numune ve Eğitim Araştırma Hastanesi`nden başlayarak Kadıköy İskelesi`ne kadar bugün “sessiz yürüyüş” düzenledi. “Ya gitseydik! Hekimler değil, enkazın sorumluları gidecek” yazılı pankartın açıldığı yürüyüşte, depremlerde hayatını kaybeden sağlıkçıların isimlerinin de yazılı olduğu dövizler taşındı. Yürüyüşün sonlandığı Kadıköy İskelesi`nde, bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
VEDAT BULUT: İNSANLARIMIZ İŞ MAKİNELERİYLE ÇIKARILIRKEN BEDEN BÜTÜNLÜKLERİ BOZULDU
Burada konuşan TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, 102 sağlıkçıyla birlikte tıp fakültesi öğrencilerinin de hayatını kaybettiğine dikkat çekti. Bulut, şunları söyledi:
“Oradaki üniversitelerimizin yurtlarında ya da evlerinde kalan öğrencilerimizi kaybettik. Acı içerisindeyiz, bu acıyla buradayız. Biz 14 Mart Tıp Bayramı`nı artık kutlamıyoruz uzun bir süredir. Önce pandeminin acıları vardı. Şimdi ise depremde kaybettiğimiz meslektaşlarımızın, öğrencilerimizin acıları, yüreğimizde. Biz o yüzden Adıyaman`da saat 4`ü 10 geçe duran bir saat kulesinin önünde, saygı duruşuyla yaşamını kaybeden yurttaşlarımızı, meslektaşlarımızı andık. Resmi rakamlara 49 bin 500`ü aşan, 50 bine yaklaşan bir rakam ama alandan çok iyi biliyoruz ki, bu rakam da tıpkı daha önce pandemide olduğu gibi, TÜİK`in istatistiklerini iki yıl sonra yayınladığında katbekat olduğunu göreceğiz. Bir babanın yarım vücuduyla çocuğunun ceset torbasını aldığı bir bölgeden bahsediyoruz. Enkazlar kaldırılırken zaten geç giden yardımlar vardı ama orada insanlarımız iş makineleriyle çıkarılırken yine beden bütünlükleri bozuldu.
“SADECE ACIMIZ YOK, ÖFKEMİZ DE VAR”
Onlar bizim için mezar taşlarının, mezar işaretlerinin üzerine yazılan rakamlardan ibaret değil. Oradaki yurttaşlarımız maalesef imar yasalarındaki denetimsizlik, özel şirketlere bu denetimin aktarılmasının neticesinde yapılan bozuk, çürük binalar altında kalarak yaşamlarını yitirdiler. Nasıl ki sağlığı özel sektöre emanet edip sağlık baronlarına verirseniz, sağlığınız bozulursa imarı da beton baronlarına verirseniz işte böyle 10 binlerce ölümle karşılaşırsınız. Afet, evet bölgemiz bir deprem hattı üstünde, fay hattı üstünde, sel geldi. Yine yurttaşlarımızı kaybettik. Konteynerler kurduk, konteynerleri sel götürdü. Çadırları kurduk, çadırları sel bastı. Bunlar hep organizasyon bozukluğundan, kötü yönetimden kaynaklı. Evet, afet olur ama siyasi beceriksizlik, yönetim bozukluğu bu afeti, felaket hâline getirdi Türkiye`de. Bu nedenle sadece acımız yok, öfkemiz de var.”
NERGİS ERDOĞAN: ÖNLENEBİLİR ÖLÜMLERİN YARATTIĞI ACIYI EN İYİ HEKİMLER BİLİR
Hekimler adına hazırlanan ortak açıklamayı ise İTO Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan okudu. Beklenen Marmara depremine karşı uyarı yapan Erdoğan, “İstanbul`da tüm sağlık kurumları, bina güvenliği açısından acilen değerlendirilmeli, beklenen depreme dayanıklı hâle getirilmeleri veya tahliye edilmeleri için gereken ekonomik, teknik destek gecikmeksizin sağlanmalıdır” diye konuştu. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün başımızın üzerinde yitirdiğimiz hekim ve sağlık çalışanlarını taşıyarak sessizce yürüdük. Çünkü 6 Şubat 2023 tarihinde, sabahın 4`ünde insanlarımızın çığlıkları derin bir sessizliğe gömüldü. Sessizliğimiz söyleyecek sözümüz olmadığından değil, duygularımızı ifade etmeye sözün yetmeyişindendir. Üzüntümüz çok büyük çünkü biliyoruz ki, kayıplarımızın çok büyük bir kısmı önlenebilirdi. Önlenebilir ölümlerin yarattığı acıyı en iyi hekimler bilir. Depremin ilk gününden itibaren asıl görevliler, sorumlular büyük bir kaos içinde paralize olmuşken Türk Tabipleri Birliği çatısı altında memleketin dört bir yanından binlerce gönüllü hekim ve sağlık çalışanı çok ses, tek yürekle yardıma koştu. Tıpkı pandemide olduğu gibi özverili çalışmalarıyla deprem bölgesinin her köşesinde çare oldular. Şimdi bakıp diyoruz ki, ‘Ey halkım, ya gitseydik. Nice olurdu halimiz?`
“İSTANBUL`DA GÜVENLİ ÇALIŞILABİLECEK SAĞLIK KURUMU NEREDEYSE KALMADI”
Hekimler her koşulda çalışmaya hazır bir meslek grubudur. Nitekim deprem bölgesinde yakınlarını kaybetmiş birçok hekim dönüp çalışmaya devam etmiştir. Hayatta kalmış olmayı çalışmak için yeterli saymışlardır. Bugün İstanbul hekimleri bir yandan 6 Şubat depreminde yitirdikleri meslektaşlarının üzüntüsünü yaşarken öte yandan bu şehirde her an olabilecek bir depremde, hem de çalıştıkları sağlık kurumlarında hayatta kalamayacak olmanın tedirginliğini yaşıyor. Çünkü deprem bölgesinde birçoğu yeni olmasına rağmen güvenli çalışılabilecek sağlık kurumu neredeyse kalmadı. Bir kısmı, enkazlarının altında kalan hasta, hekim ve sağlık çalışanlarının canına mal oldu. İstanbul sağlık kurumlarının güvenlik karnesi ise parmakla gösterilecek birkaçı dışında sıfırın altında. Çok ciddi bir ders olması gereken 1999 depremi üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen durum ne yazık ki budur.
“HASTANELERLE İLGİLİ MUHTELİF VE MUĞLAK TAŞINMA PLANLARI YAPILIYOR”
Çözüm olarak çalışanlarının, hekimlerinin ve hatta bazen yöneticilerinin görüşü alınmaksızın hastanelerle ilgili muhtelif ve muğlak taşınma planları yapılıyor. Bu durum, hekimler ve sağlık çalışanlarında ek bir tedirginliğe yol açıyor. Çünkü taşınan hastanenin gideceği sağlık kurumunun çalışanlarına da akılcı bir çözüm üretilemiyor. Üstelik hekim ve sağlık çalışanları duruma itiraz ettiklerinde büyük bir akıl tutulması ve çarpıtmayla gelecek meslektaşlarını depreme teslim etmekle suçlanabiliyor. Sağlık kurumlarının yöneticileri, hekimleri, çalışanları, meslek odaları ile birlikte yapılacak uygun planlamalarla sorunlarımız aylar içinde çözülebilir. Bu ülkenin olanakları iyi niyet, dürüstlük ve liyakate dayalı bir çalışma olduğu sürece her tür sorunu çözmeye yeterlidir. Yetkilileri, sorumluları en kısa sürede belediyeler, TTB, Türk Mimar ve Mühendis Odaları, diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte davranarak İstanbul sağlık kurumlarında öncelikle bina güvenliğini sağlayacak girişimleri başlatmaya davet ediyoruz.”