Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Bu seçim özünde bir referandum. Temel iki tercih var. Bütün kaderinizi, çocuklarımızın geleceğini etkileyecek bir referandum olacak bu aslında. İki tercih nedir, neyle ne arasında tercihimizi yapacağız? Demokrasi mi otokrasi mi diyeceğiz? Bereketli, huzurlu sofralar mı, kilosu 30 liraya çıkan soğan mı? Herkesi kucaklayan bakış mı, kendinden olmayan herkese terörist diyen nobran dil mi? Gidenlerin koşa koşa geri döndüğü bir ülke mi olacağız, yoksa vatandaşlarının terk ettiği bir ülke mi? Buna karar vereceğiz” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün Ankara`da DEVA Partisi İl Başkanları Toplantısı`nın açılış konuşmasını yaptı. Babacan şunları söyledi:
“BİZ TÜM TÜRKİYE`NİN PARTİSİYİZ”
“Bugün itibarıyla Türkiye`de 763 ilçe başkanımız görevinin başında. Gerçekten kısa süre içerisinde bu kadar hızlı örgütlenebilen ve Türkiye`nin her köşesinde terazide benzer bir güç seviyesinde örgütlenen bir parti oldu DEVA Partisi. Partimizi en kıymetli yapan unsurlardan birisi de bu. Biz tüm Türkiye`nin partisiyiz. Tüm toplum kesimler, tüm hayat tarzları partimizin çatısı altında temsil ediliyor. Onun için kendimize ‘Ana akım siyasi parti` diyoruz.
“22 EYLEM PLANI, TÜRKİYE`NİN BUNDAN SONRAKİ SÜEEÇTE YÖNTİLMESİNİN OMURGASINI OLUŞTURDU”
Bu 3 yıllık süre içerisinde siyasi tarihimizde görülmemiş bir ilki gerçekleştirdik. Seçimlerden çok önce ne yapacağını tam 22 Eylem Planı ile ortaya koyduk. İşte Türkiye`nin devası burada. Bizden başka böylesine kapsamlı bir çalışmayı, bu kadar detaylı bir çalışmayı yapabilen bir siyasi parti olmamıştır tarihimizde. Burada adaletten sağlığa, eğitimden dış politika güvenliğe, ekonomiden ulaştırma haberleşmeye kadar aklınıza gelen gelmeyen her şey var. Bu hazırlığımız gerçekten Türkiye`nin bundan sonraki süreçte yönetilmesinin omurgasını oluşturdu. Türkiye`nin bundan sonra izleyeceği yolun tam da en önemli planlı projesini oluşturdu.
“ŞUANDAKİ SİSTEM ANCAK VE ANCAK PARTİLER İŞ BİRLİĞİ HALİNDE HAREKET ETTİĞİ ZAMAN ONLARI İKTİDARA TAŞIYABİLEN BİR SİSTEM”
Biliyorduk ki Türkiye`nin daha zengin daha özgür mutlu yarınlara ulaşması ancak ve ancak partilerle iş birliğiyle olacak idi. Özellikle mevcut sistemde mevcut anayasaya göre ülkede seçimi kazanmak ve yönetimde iş sahibi olmak ancak ve ancak partilerle iş birliği içinde olmakla mümkün. Hiçbir siyasi partinin tek başına ülkenin yönetiminde bir tekel oluşturması bugünkü anayasal düzen çerçevesinde mümkün değil. Kaldı ki 2017`de anayasa değişikliği yapıldıktan sonra 2018`de ilk hükümet kurulduğunda Sayın Erdoğan da gitti Sayın Bahçeli`yi Sayın Perinçek`i ve başkalarını yanına ortak alarak ancak 2018 seçimlerini kazandı. Unutmayalım, Sayın Erdoğan`ın 2018 seçilerinde birinci turda seçimi kazanması ortakları olmasaydı asla mümkün değildi. Mecliste çoğunluğu sağlaması ortakları olmasa asla mümkün olmayacaktı. Dolayısıyla şu andaki sistem ancak ve ancak partiler iş birliği halinde hareket ettiği zaman onları iktidara taşıyabilen bir sistem. Bu bilinçte altı parti olarak görüşmelere başladık. İlk görüşmemiz 13 Şubat 2022 tarihinde Ankara`da gerçekleşti. O görüşmelere halkımız bir isim koydu ve dedi ki: Altılı masa. Tamamen halkımızın koyduğu bir isim biz bu ismi hiç kullanmadık.
“TEK BİR MADDEYİ BECEREMEYEN BİR İKTİDAR VAR”
Parlamenter sistem ile ilgili mutabakat metni yayınladık. Dedik ki bu da yetmez. İttifak diye başlayıp ihtilaf ile neticelenmemesi için bu birlikteliğin baştan her şeyi açık ve detaylı konuşalım dedik. Mutabakat metnimizi 84 maddelik bir anayasa değişiklik metnine çevirdik. Ve iktidarın yıllardır yeni anayasa yeni anayasa diyerek ortaya tek bir madde koyamadığı bir dönemde biz bu uzlaşmayı sağladık. Tek bir madde koyamadığı dedim ama düzeltiyorum. Çünkü tek bir madde ortaya koydular biliyorsunuz. Sürekli istismar alanı haline getirdikleri başörtü meselesi ile ilgili tek bir madde ortaya koydular. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Sonuçta askıya aldılar, bir kenara koydular. Tek bir maddeyi beceremeyen bir iktidar var. Burada ise ülkeyi yönetmeye tam hazırlanmış 84 maddelik sapasağlam bir Anayasa Değişiklik Paketi`ni hazırlamış ve üzerinde uzlaşmış bir ittifak var.
“ALTI SİYASİ PARTİNİN TEMSİLCİLERİNDEN OLUŞAN KOMİSYON OLUŞTURDUK”
Bununla da yetinmedik. Kuşkusuz anayasadan önemlidir anayasa bir ülkenin yönetim sistemini tamamlayan ve hukuk normlarının çerçevesini çizen bir hukuk belgesidir ama aynı zamanda bir toplumsal sözleşmedir, çok önemlidir dedik ama yetmez. Çünkü bir ülkeyi yönetmeye iddialı olmak demek anayasanın da ötesinde çalışmalar yapmak demek. Derhal bir başka komisyon kurduk. Altı partinin tüm alanlardaki politikalarını ortaklaştırmak üzere altı siyasi partinin temsilcilerinden oluşan komisyon oluşturduk. Üç aylık bir hummalı çalışma sonucunda da bir başka önemli eseri tamamladık: Ortak Politikalar Mutabakat Metni. Tam 2 bin 300 maddede her alanda seçimlerden sonra kurulacak hükümetin tüm detaylarını kamuoyumuzla paylaştık.
“TEMBEL ÖĞRENCİNİN ÇALIŞKAN ÖĞRENCİDEN KOPYA ÇEKMESİ GİBİ…”
Bizim bu çalışmamızdan iki buçuk ay sonra Sayın Erdoğan nihayetinde bir seçim beyannamesi ortaya koydu. Manşetlere bir bakın. Manşete çıkan yapılacaklara bakın. Tam kopya. Tembel öğrencinin çalışkan öğrenciden kopya çekmesi gibi. En büyük manşetlerden birisi mülakatı kaldıracağız. Biz bunu partimiz kurulduğu zaman parti programımıza yazmışız. Üç sene önce. Yetmemiş Türkiye`nin devası ansiklopedisine yazmışız. Yetmemiş altılı partinin ortak politika metnine koymuşuz. Yıllardır vatandaşlarımızın arasında ayrımcılık yapma aracı olarak kullandıkları, kendilerinden olmayanları dışladıkları mülakat sistemini seçime bir ay kala kaldıracağını söylüyor. Yeni mi aklın başına geldi? Bugüne kadar neredeydi aklınız? 20 yıldır başka bir formül bulamadınız mı bizden kopya çekip ortaya politika yaratıyorsunuz? Daha da garibi Sayın Erdoğan çıktı ‘İmar affı yanlış bir şey biz karşıyız` dedi. Bir önceki seçimlerde Türkiye`nin her yerinde adını yumuşatıp imar barışı diyerek her yerde kaçak ruhsatsız yapıları legal hale getiren ve bunu da bir önceki seçimlerde en önemli seçim propagandası malzemesi haline getiren siz değil misiniz? Depremde resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybettikten sonra mı aklınız başınıza geldi? Deprem olduğu ilk günden bu yana soruyorum: İmar affından kaç tane bina, kaç tane yapı faydalanmıştı? İmar affından yararlanan yapılardan kaç tanesi bu depremde çöktü? Çöken binalardan kaç vatandaşımız hayatını kaybetti diye soruyorum. Cevap veremiyorlar. Sonucun ne kadar vahim olduğu kendileri de gayet iyi biliyor. Gerçekten çok yazık.
“ERDOĞAN DA ETRAFINDA EPEY BENZEMEZ, BİZİMLE DE BENZER SAYIDA PARTİLERİ KÜMELEMİŞ”
Biz sayın Kılıçdaroğlu`nu ortak adayımız olarak açıkladık, hemen o hafta Sayın Erdoğan`ın başka partilerle yoğun ve panik halinde görüşme trafiğine başladı. Bir yandan Yeniden Refah bir yandan HÜDAPAR bir yandan irili ufaklı diğer partiler... Bize ‘altı benzemez, altı lokasyon` derken bir döndük baktık ki Erdoğan da etrafında epey bir benzemez, bizimle de benzer sayıda partileri kümelemiş. Artık aralarında ne geçti ne konuştular bilmiyoruz. Çünkü onlarda bu koskoca gerçeği görüyor.
“SAYIN KILIÇDAROĞLU`NU 13. CUMHURBAŞKANI OLARAK SEÇTİRECEĞİZ”
14 Mayıs`ta öyle bir seçim olacak ki seçim sonucunda da tüm Türkiye kazanacak. Ne yapacağız? Sağcı solcu, muhafazakâr seküler, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Sünni, Alevi demeden hep beraber daha fazla demokrasi diyeceğiz. Ortak adayımız Sayın Kılıçdaroğlu`nu 13. Cumhurbaşkanı olarak seçtireceğiz. Yine hep beraber daha fazla atılım diyeceğiz ve Millet İttifakı`nın Meclis`te çoğunluğu almasını da sağlayacağız. Unutmayalım seçimde iki sandık var. Sandıklardan birini kazanmak yetmiyor. Sandıklardan ikisinden birden zaferle çıkmak gerekiyor. Hem Cumhurbaşkanlığı kazanmak hem de Meclis tarafını kazanmak zorundayız ki ülke seçimden sonra istikrarla yönetilebilsin. Her iki sandıkta da kazanın biz olması gerekiyor.
“BEREKETLİ, HUZURLU SOFRALAR MI, KİLOSU 30 LİRAYA ÇIKAN SOĞAN MI?”
Bu seçim özünde bir referandum. Temel iki tercih var. Bütün kaderinizi, çocuklarımızın geleceğini etkileyecek bir referandum olacak bu aslında. İki tercih nedir, neyle ne arasında tercihimizi yapacağız? Demokrasi mi otokrasi mi diyeceğiz? Bereketli, huzurlu sofralar mı, kilosu 30 liraya çıkan soğan mı? Herkesi kucaklayan bakış mı, kendinden olmayan herkese terörist diyen nobran dil mi? Gidenlerin koşa koşa geri döndüğü bir ülke mi olacağız, yoksa vatandaşlarının terk ettiği bir ülke mi? Buna karar vereceğiz.
“ARTIK ELLER AK PARTİ`YE GİTMİYOR”
Buradan eski AK Partili yani bir önceki seçimlerde AK Parti`ye oy vermiş arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Eliniz gitmiyor biliyorum. Neden? Çünkü eliniz yoksulluğa, yolsuzluğa gitmiyor. Çünkü biliyorsunuz bu ülkede haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, yolsuzluğun ne kadar yaygınlaştığını görüyorsunuz. Hepimiz görüyoruz. Eliniz tabii ki yüzde 100`ü aşan enflasyona gitmiyor, buna evet demeye gitmiyor. Eliniz sınavı kazanan başarılı gençler torpilsiz işe giremezken birilerinin haksız kazançla servetine servet katmasına gitmiyor. Eliniz haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, baskıya, zulme gitmiyor biliyorum. Eliniz sözünden dönen etrafındaki çıkarcılara yakasını kaptırmış Recep Tayyip Erdoğan`a gitmiyor bunu da biliyorum. Çünkü sizin 2002`de iktidara taşıdığınız bütün servetim bu yüzüktür diyen Erdoğan sözünden döndü. Bunu görüyorsunuz. Biz zamanında içinde olduğumuz için daha erken gördük. O dönem için gayet zor kararlar verdik. Bunun için yola çıktık. O günkü Erdoğan yok artık, değişti. Bunu hep beraber görelim. Çünkü iktidar gücü insanları değiştiriyor. Uzun süre iktidar gücünü kullanmak güç zehirlenmesi denen bir hastalığa sebep oluyor.
“DEPREMİ UNUTTURMAYACAĞIZ”
Kim ne yaparsa yapsın, biz bu depremi unutturmayacağız. Temeller atarak, beton dökerek unutturmaya çalışıyorlar. Unutturmayacağız. Hele hele ilk 1, 2, 3 gün niye hiçbir şey yapılmadı, sürekli soracağız. İktidara geldiğimizde sistemin niye kilitlendiği ortaya koyacağız.”