Denge ve Denetleme Ağı, ‘Seçim Özel Bülteni`nin üçüncü sayısını yayınladı. Bültende, siyasetçilere ve siyasi parti binalarına yönelik saldırılara ilişkin "Seçim sürecinde yaşanan bu tip saldırılar siyasilerin kullandığı kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı dilden ayrı düşünülemeyecek olaylardır" değerlendirmesi yapılırken; cumhurbaşkanı adaylarının medyadaki görünürlüğüyle ilgili "Türkiye`de medya bağımsızlığı ve özgürlüğünde yaşanan erozyon her seçimde adayların ve partilerin eşit şartlarda medyada görünür olamamaları sonucunu doğurarak seçimlerde adil rekabete gölge düşürmektedir" denildi.
Denge ve Denetleme Ağı, "Gözümüz Demokraside" başlıklı kampanyası kapsamında haftalık yayınladığı ‘Seçim Özel Bülteni`nin üçüncü sayısı çıktı. 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Meclis Genel Seçimi`ne 15 gün kala yayınlanan bültende bu hafta Millet İttfakı`nın Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`na Adıyaman`daki saldırı girişimi, CHP`nin ilk 100 günde yapılacaklar listesi, Yüksek Seçim Kurulu`nun (YSK) "aday bakan" ve sandık kurulu kararları başta olmak üzere pek çok gelişmeye yer verildi.
"BU TİP SALDIRILAR SİYASİLERİN KULLANDIĞI KUTUPLAŞTIRICI DİLDEN AYRI DÜŞÜNÜLEMEYECEK OLAYLARDIR"
Bültende, Ramazan Bayramı`nın ilk gününde gittiği Adıyaman`da Kılıçdaroğlu`na yönelik saldırı girişimleri ile AKP`nin İstanbul Bahçelievler`deki seçim irtibat bürosu önünde havaya silahla ateş açılmasına ve İYİ Parti`nin Osmaniye Kadirli`deki seçim bürosunun önünde boş kovan bulunmasıyla ilgili "Seçim sürecinde yaşanan bu tip saldırılar siyasilerin kullandığı kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı dilden ayrı düşünülemeyecek olaylardır. Bu tip saldırıların asgari seviyeye indirilmesi özellikle kampanya döneminde rekabet eden siyasi parti ve adayların birbirlerini düşman değil; vatandaşların sorunlarına farklı şekillerde çözümler sunan ve bu farklı çözüm önerileri ve gelecek tasavvurları üzerinden rekabet eden rakipler olarak görmeleri ile mümkündür" değerlendirmesi yapıldı.
CHP`nin iktidara gelmeleri durumunda ilk 100 gün içerisinde hayata geçirileceğini açıkladığı projelere yer verilen bültende, vaatler arasında Mal Varlıklarının Geri Alınması Ofisi`nin kurulması, Kızılay`ın ticarethane olmaktan çıkarılması, birden fazla yerden maaş alma uygulamasının sona erdirilmesi ve kamu personel alımında mülakat uygulamasına son verilmesine ilişkin vaatlere dikkat çekildi. Bültende, şöyle dendi:
"Yukarıda sıralanan tüm atılacak adımları gerekli kılan yolsuzluk, kayırmacılık gibi sorunların temel yapısal nedeni kurumlarda liyakat, hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin işlememesi ve demokratik denge ve denetleme sisteminde yaşanan erozyondur. Denge ve denetleme sisteminin Anayasa ve ilgili mevzuatta kurumsallaşmadığı ve kurumlarda liyakat ve şeffaflığın sağlanmadığı durumlarda yolsuzluk ve kayırmacılık gibi eşitsizlikleri arttıran sorunların tekrar etmesi kaçınılmazdır."
YSK`nın milletvekili adayı olan bakanların istifa etmesine gerek olmadığı yönündeki kararına yer verilen bültende, "Seçimlerde yürütme görevi ifa eden ve seçim sürecinde mevcut iktidar lehine adil rekabeti etkileme potansiyeline sahip bakanların seçim sürecinde istifa etmeleri iktidar ve muhalefet arasında eşit koşullarda rekabeti sağlamak açısından önemlidir. Önceki dönemlerde yerleşmiş bir uygulama olan İçişleri, Ulaştırma ve Adalet bakanlarının istifa ederek yerlerine siyasi olmayan bakanların atanması seçimlerde iktidar ve muhalefet arasında adil rekabeti sağlamak açısından önemliydi. Önümüzdeki seçim sürecinde böyle bir istifanın olmaması iktidar ile muhalefet arasında rekabetin eşit koşullarda yapılmadığı algısını kuvvetlendirmektedir" denildi.
"SANDIK GÜVENLİĞİ OYLARIMIZIN SONUÇLARA EKSİKSİZ YANSIMASI AÇISINDAN YAŞAMSAL ÖNEME SAHİP"
YSK`nın HDP, Saadet Partisi ve HÜDA PAR`ın sandık kurullarına temsilci gönderemeyeceğine ilişkin kararıyla ilgili olarak, "Sandık güvenliği vatandaşlar olarak oylarımızın sonuçlara eksiksiz yansıması açısından yaşamsal öneme sahiptir. Son dönemde yaşanan bazı tecrübeler sandık güvenliği konusunu bu seçimlerde de temel bir tartışma konusu haline getirmektedir. Sandık güvenliğinin etkin şekilde sağlanmasında siyasi partiler kadar sivil toplum kuruluşlarına da önemli görevler düşmektedir. Bununla beraber vatandaşlar olarak bizlerin de seçim günü sahip olduğumuz haklardan haberdar olmamız oylarımızın sonuçlara eksiksiz yansıması açısından önem taşımaktadır" ifadelerine yer verildi.
"MEDYA BAĞIMSIZLIĞI VE ÖZGÜRLÜĞÜNDE YAŞANAN EROZYON, SEÇİMLERDE ADİL REKABETE GÖLGE DÜŞÜRMEKTE"
CHP`nin "kamu yayıncılığı yapması gerekirken, görevini yerine getirmediği" gerekçesiyle TRT, “Sana Söz Yine Baharlar Gelecek" isimli seçim kampanyası filmini yayınlamadıkları gerekçesiyle televizyon kuruluşları hakkında suç duyurusunda bulunduğu kaydedilen bültende, ATA İttifakı`nın Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan`ın yayınlarında kendisine yer verilmediği gerekçesiyle genel müdürlük binası önünde TRT`yi protesto ettiği anımsatıldı.
Bültende, cumhurbaşkanı adaylarının medyadaki temsiliyetine ilişkin şu değerlendirme yapıldı:
"Adil ve özgür seçimlerin yapılması seçimlerde rekabet eden tüm siyasi partilerin ve adayların medyada eşit şekilde yer alabilmeleriyle mümkündür. Bunun sağlanabilmesi için medyanın özgür, bağımsız ve çoğulcu olması gerekmektedir. Türkiye`de medya bağımsızlığı ve özgürlüğünde yaşanan erozyon her seçimde adayların ve partilerin eşit şartlarda medyada görünür olamamaları sonucunu doğurarak seçimlerde adil rekabete gölge düşürmektedir. Medya erişiminde yaşanan bu eşitsizlik biz vatandaşların da aday ve partiler hakkında bilgi sahibi olmamıza engel olmaktadır. Türkiye`de seçimlerin demokratik standartları yerine getiren seçimler haline gelmesi medya özgürlüğü ve bağımsızlığının sağlanmasıyla mümkündür."