Haber: SİNEM NAZLI DEMİR - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İstanbul`da avukatlar, tutuklu meslektaşları Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay`a özgürlük talebiyle Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı. TİP avukatlarından Bilge Hilal Bilgin, “Seçilmesinin üzerinden bugün itibarıyla 53 gün geçmiş olmasına karşın, Can Atalay`ın halen daha salıverilmemiş olması hukukun, Anayasa`nın ihlalidir. Bu hukuk dışı, keyfi uygulama suretiyle de hakkı ihlal edilen yalnızca Can Atalay değil, onu seçen millettir, üyesi olduğu TBMM`dir” dedi. Atalay`ın avukatlarından Akçay Taşçı ise Anayasa`nın 83.maddesine atıfta bulunarak, “83.maddenin varlık sebebi bugün yaşadığımız durumdur. 83.maddenin varlık sebebi, Türkiye`de öyle ya da böyle demokrasinin asgari olarak dahi uygulanagelmesidir. Bunun fırsatlarının açılmasıdır. 83.madde hâlâ oradaysa, Can Atalay serbest bırakılmak zorundadır” ifadelerini kullandı.
Tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay`a özgürlük talebiyle avukatlar bugün İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Atalay`ın anne ve babası, Sol Parti PM Üyesi Alper Taş, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, eski HDP Milletvekili Oya Ersoy ve gazeteci Zafer Arapkirli de katıldı.
AVUKAT ŞIK: CAN ATALAY`I DIŞARI ÇIKARMAYARAK HALKIN İRADESİNİ HİÇE SAYIYORLAR
Avukat Zeyneb Mina Şık, Atalay ile birlikte diğer gezi tutuklularının hukuka aykırı bir şekilde tutuklandıklarını ve 1,5 yıldır cezaevinde olduklarını belirterek şunları söyledi:
“Ancak Can Atalay için ayrı bir durum da söz konusu. Kendisi milletvekili seçildi. Mazbatasını almasına, Meclis`in açılmasına, kendisi Meclis`te İnsan Hakları Komisyonu`na seçilmesine rağmen Yargıtay hâlâ Can Atalay hakkında bir karar vermiyor. Karar süresi çoktan geçti. Can Atalay günlerdir, hiçbir gerekçe olmadan cezaevinde. Biz de Can`ın arkadaşları, meslektaşları olarak sesimizi çıkartmak için buradayız. Türkiye`nin en büyük kitlesel direnişlerinden, hareketlerinden biri olan Gezi`yi saçma sapan bir davayla cezalandırmaya çalıştılar. Yetmediği gibi, şimdi bir de Can Atalay`ı dışarı çıkarmayarak halkın iradesini hiçe sayıyorlar ve bu hukuksuzluk katmerleniyor. Biz bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
AVUKAT BİLGİN: ANAYASA UYARINCA, BİR KİŞİ MİLLETVEKİLİ SEÇİLİNCE, AKSİ YÖNDE BİR MECLİS KARARI OLMADIKÇA, SEÇİMDEN ÖNCE YA DA SONRA BİR SUÇ İŞLEDİĞİ İLERİ SÜRÜLEREK TUTULAMAZ, TUTUKLANAMAZ VE YARGILANAMAZ
Avukatlar adına basın açıklamasını okuyan TİP avukatlarından Bilge Hilal Bilgin, Atalay`ın Hatay seçmeninin oylarıyla milletvekili seçildiğini, mazbatasının verildiğini ve Atalay`ın TBMM İnsan Hakları Komisyonu`na üye olarak seçildiğini belirtti. Bilgin, devamında şunları söyledi:
“Bu açıklamalarımız da gösteriyor ki; 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılan genel seçimlerde arkadaşımız Can Atalay, TİP Hatay milletvekili olarak seçilmiştir. Cumhurbaşkanını seçen de TBMM`deki diğer 599 milletvekilini seçen de aynı kaynaktır, halkın iradesi. Millet, seçim yoluyla yaptığı tercihle, beş yıl süresince millet adına kimlerin kanun koyma ve denetleme yetkisini kullanacağını, kimin yürütme yetkisini kullanacağını belirlemiştir. Bu irade ve sonuç anayasaya ve hukuka aykırı olarak bölünemez. Hukuken hiçbir temeli, dayanağı olmaksızın milletin seçtiği temsilcilerinden birinin, diğerlerinden farklı bir muameleye tabi tutulması asla kabul edilemez. Meslektaşımız, arkadaşımız Can Atalay`ın hukuki herhangi bir engeli olmaksızın milletvekili seçildiği, seçimlerin yönetimi ve denetimi ile seçimlerle ilgili her türlü kararı vermeye yetkili anayasal organ olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından Resmi Gazete`nin 30 Mayıs 2023 tarihli nüshasında yayınlanarak kesinleşmiştir.
Seçilen diğer 599 milletvekili TBMM`de yemin ederek göreve başlamışken, Can Atalay tutuklu olduğu gerekçesiyle cezaevinde tutulmaya devam edilmektedir. Oysa, anayasanın açık ve emredici hükmü uyarınca, bir kişi milletvekili seçilince, aksi yönde bir Meclis kararı olmadıkça, seçimden önce ya da sonra bir suç işlediği ileri sürülerek tutulamaz, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Anayasanın hükümleri, nasıl yorumlanması ve uygulanması gerektiği konusunda herkesin görüşlerini söyleme hakkı kuşkusuz vardır. Ancak, anayasa hükümlerini yorumlama, anlam ve içeriğini ve nasıl uygulanacağını belirleme konusunda tek yetkili kurum Anayasa Mahkemesi`dir.
“CAN ATALAY`IN HALEN DAHA SALIVERİLMEMİŞ OLMASI HUKUKUN, ANAYASA`NIN İHLALİDİR”
Anayasa Mahkemesi`nin, bu konuda verdiği kararlara dikkatinizi çekmek istiyoruz. Anayasa`nın 83. maddesi uyarınca, bir kişi milletvekili seçilince, hakkında daha önce açılmış ve devam eden bir dava olsa bile Meclis tarafından dokunulmazlığı kaldırılmadığı ve milletvekilliği devam süre boyunca, ağır cezalık suçüstü hali haricinde, kesinlikle tutuklu bile olsa salıverilmesi ve hakkındaki yargılamanın durdurulması gerektiği açık ve net olarak kamuoyunca bilinmelidir. Seçilmesinin üzerinden bugün itibarıyla 53 gün geçmiş olmasına karşın, Can Atalay`ın halen daha salıverilmemiş olması hukukun, Anayasa`nın ihlalidir. Bu hukuk dışı, keyfi uygulama suretiyle de hakkı ihlal edilen yalnızca Can Atalay değil, onu seçen millettir, üyesi olduğu TBMM`dir.
Bir mahkeme, hukuken hiçbir temeli ve dayanağı olmaksızın halkın iradesini karşısına alıp, aynı zamanda anayasaya göre uymak, uygulamak zorunda olduğu Anayasa Mahkemesi kararının gereğini de yerine getirmiyorsa, şüphesiz ki kendi verdiği ve vereceği kararların hukukiliğini, meşruiyetini ve bu kararlara uyma zorunluluğunu da tartışmalı hale getiriyor demektir. Bu bakımdan, Can Atalay`ın halen daha salıverilmemiş olmasının müsebbibi olan yargı kurumları bilmelidir ki, bu fiili durum en başta kendilerine zarar vermekte, onarılması çok güç itibar kayıplarına neden olmaktadır.
Bizler, Can`ın arkadaşları olarak, hepimizi, milletin her bir ferdini, başta Meclis ve yargı olmak üzere her kurumunu çok büyük ve derin bir uçuruma sürükleyen, toplumsal barışı, adalet ve vicdan duygusunu yaralayan bu duruma derhal son verilmesi için yetkili yargı mercilerini görevini yapmaya davet ediyoruz. Toplumda yargı kurumunun, özellikle siyasi davalarda adalet dağıtmaktan daha çok, korku salan, cezalandıran, herkesin çekindiği, güvenmediği bir kuruma dönüştüğü izleniminin hiç olmadığı kadar yüksek olduğunu hepimiz üzülerek izliyoruz.
“BUGÜN ANAYASAL HAKKIMIZI SAVUNMA KONUSUNDA ÇEKİNGENLİK GÖSTERİRSEK, YARIN HAK SAHİBİ BİR YURTTAŞ OLMAKTAN ÇIKIP, BİAT ETMEKLE YÜKÜMLÜ MODERN KÖLELER OLURUZ”
Bilinmelidir ki, bugün anayasal hakkımızı ısrarla ve azimle savunma konusunda ihmal ve çekingenlik gösterirsek, yarın hak sahibi bir yurttaş olmaktan çıkıp, biat etmekle yükümlü modern köleler oluruz. Bu nedenlerle, milletin oylarıyla seçilen diğer milletvekilleri gibi Can Atalay`ın da derhal serbest kalması hukukun, Anayasa`nın ve adaletin gereğidir. Başta üyesi olduğu TBMM ve ayrımsız bütün milletvekillerini, siyasi partileri, Türkiye Barolar Birliği`ni, barolarımızı, hukuk kurumlarını, sivil toplum kuruluşlarını ve insan hakları örgütlerini, tek tek bütün yurttaşlarımızı Anayasa`nın, hukukun ve haklarımızın etkin bir bekçisi olmaya, görevli yargı merciinin görevini yerine getirmesi için herkesi meşru, hukuki ve demokratik yollardan sesini çıkarmaya, tepki göstermeye davet ediyoruz.
Hukukun ve anayasanın gereği yapılsın istiyoruz. Halkın iradesine saygı istiyoruz. Adalet ve özgürlük istiyoruz.”
AVUKAT TAŞÇI: TÜM GEZİ TUTUKLULARI VE HATTA SİYASİ DAVALARDA VERİLEN MAHKÛMİYET KARARLARI HUKUKA AYKIRIDIR
Atalay`ın avukatlarından Akçay Taşçı ise şöyle konuştu:
“Gezi Davası hukuka uygun bir şekilde yürütülmüş, iddialar delillendirilmiş, haklarındaki bütün deliller ortaya konmuş ve cezalandırılmış bir yargılama pratiği değildir. En başta bu tespitle başlayalım. Can Atalay ile birlikte tüm Gezi tutukluları ve hatta Türkiye`nin geri kalan her yerindeki siyasi davalarda verilen tutuklama kararları, mahkûmiyet kararları hukuka aykırıdır. Hepsi baştan sona siyasi iktidarın, kendi iktidarını temellendirmek, güçlendirmek ve muhalefeti susturmak üzere kullandığı davalardır.
Can Atalay gibi diğer tutsaklar ve diğer tüm siyasi tutsaklar haksız bir şekilde cezaevindedir. Ve bunu her gün, her gün, her aşamada, her bulduğumuz fırsatta, her kürsüde dile getirmek zorundayız.
Şerafettin Can Atalay, az önce basın açıklamamızda da vurguladığımız üzere, Türkiye`nin tek yetkili kurumu olan YSK tarafından adaylığa uygun görülmüş, milletvekili seçilmiş, Hatay halkının iradesiyle ve mazbatası verilmiş, mazbata ile birlikte Meclis`e başvurulmuş, sicil kaydı yapılmış. Biz bu mazbatayla birlikte 25 Mayıs tarihinde Yargıtay`a başvurduk. Dosyamız hâlâ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`nda. O tarihten itibaren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı henüz tek bir kelam etmiş değil.
“83.MADDE HÂLÂ ORADAYSA, CAN ATALAY SERBEST BIRAKILMAK ZORUNDADIR”
İlk talebimiz, en net talebimiz bir an evvel dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesi`ne gönderilmesidir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi karar verecek ve Can Atalay`ı serbest bırakacaktır. Umudumuz, talebimiz bu yöndedir. Peki bunu neye dayandırıyoruz? Anayasa`nın 83.maddesinden bahsediyoruz sürekli olarak. Bu madde neden var, Anayasa`nın 83. maddesi neden konulmuş oraya; tam bu durumlar için konulmuş. Tam olarak, bu durumlar yaşanmasın diye konulmuş. Seçilmiş milletvekilleri iktidarın baskısıyla, özellikle de muhalif milletvekilleri görevini yapmaktan mahrum bırakılmasınlar diye konulmuş. 83. maddenin varlık sebebi bugün yaşadığımız durumdur. 83. maddenin varlık sebebi, Türkiye`de öyle ya da böyle demokrasinin asgari olarak dahi uygulanagelmesidir. Bunun fırsatlarının açılmasıdır. 83. madde hâlâ oradaysa, Can Atalay serbest bırakılmak zorundadır.
Anayasa`nın 83. maddesinin bir istisnası var, 14.madde, Anayasa`nın 14.maddesi. O da ‘hakların kötüye kullanılması` başlıklı bir madde. Çok net bir şekilde altını çizerek söyleyelim: Anayasa`nın 14. maddesini ihlâl eden bugün siyasi iktidardır. Haklarını kötüye kullanan, yargı üzerinde baskı kurarak muhalifleri cezaevinde tutmaya çalışan, yani demokratik, laik, hukuk devletini kendi siyasal hırsları için, kendi politikaları için kötüye kullanan siyasal iktidardır. Muhalifler değildir. Anayasa`nın 14. maddesi şu anda bizi koruyacak bir maddedir, siyasal iktidarı yahut muhalifleri cezaevine atmak isteyenleri değil.
“TÜRKİYE NORMAL BİR DEMOKRASİYE, ASGARİ BİR HUKUK DEVLETİNE GERİ DÖNMELİDİR”
Biz bu mücadeleye yeni başlamadık. Türkiye`de demokrasi mücadelesi, hukuk mücadelesi yeni değil, yarın da bitmeyecek. Ama bugün için en önemli gündemimiz, en net gündemimiz daha yeni seçilmiş bir parlamentonun yalnızca yemin ettirilmemiş olması, görevini yapamıyor olmasıdır. Hatay gibi bir deprem bölgesinde, çok ağır bir depremi yaşamış ve doğrudan deprem suçlarıyla mücadele vaadiyle Hatay`ın milletvekili seçilmiş olan Şerafettin Can Atalay, bir an evvel tahliye edilmelidir. Bunun yanında; tüm siyasi tutsaklar, gezi tutsakları bir an evvel tahliye edilmeli, Türkiye normal bir demokrasiye, asgari bir hukuk devletine geri dönmelidir. Türkiye`nin hayatına devam edebilmesinin ön şartı asgari bir demokrasi ve asgari bir hukuk devletinin tekrar tesis edilmesidir.”