Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Hakkı Sarıhan Oluç, “AB`ye üyelik mi istiyorsunuz? Evet. O zaman yapmanız gereken Kopenhag kriterlerini yerine getirmelisiniz. Siz ne yaptınız? Ankara kriterlerini ilan ettiniz. Bunu uygulayacağız dediniz. 2017 yılında burada Meclis`in açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki ‘Bizim AB üyeliği gibi bir beklentimiz, sorunumuz yok`. Şimdi Kopenhag kriterlerini yerine getirmemiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Mesela Kopenhag Kriterlerini yerine getirin derken ‘kayyum atayın` mı dedi AB size” dedi. İktidarın İsveç konusunda U dönüşü yaptığını belirten Oluç, "NATO ile AB üyeliğinin ne alakası var?.. Kamuoyunda bir kazanım hikayesi yaratabilir miyiz` acaba hevesiyle bunun yapıldığını biliyoruz. Gerçekçi bir politika değil. Şapkada tavşan kalmadı hadi bunu çıkaralım şimdi. AB üyeliğini engelleyen İsveç mi" diye konuştu.
Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Hakkı Sarıhan Oluç, bugün Meclis`te basın toplantısı düzenledi. Gündemi değerlendiren Oluç, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Ukrayna NATO üyeliğini hak ediyor` açıklaması yaptı. Bu öyle sıradan geçiştirilecek bir açıklama değildir. Bu durum sadece Ukrayna, NATO ve Rusya için değil bütün Türkiye ve Avrupa halkları için ve onların geleceği açısından son derece kritik bir açıklamadır. NATO`ya resmi olarak Ukrayna`nın dahil edilmesine bugüne kadar hiçbir NATO üyesi ülke yanaşmadı. Özellikle işgal öncesi NATO Zirvesi`nde Ukrayna`nın kısa ve orta vadede NATO`ya dahil edilmesi öngörülmüyor vurgusu yapılarak o dönemde bu tartışma noktalandı. Neden tekrar Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna`nın NATO üyeliğini alevlendirmeye çalıştı? Biliyorsunuz; NATO zirvesinin sonuç bildiri açıklandı. Bu sonuç bildirisinde NATO ve Ukrayna ile ilgili olarak şöyle bir cümle yer aldı. ‘Ukrayna, NATO`ya üye olabilir ama bugün NATO`ya üye olacağı anlamına gelmiyor` dedi NATO bildirisi. Tepki de Zelenski`den hemen bugün atılan bir tweetle geldi. NATO`yu eleştirdiği tweetinde ‘Zaman çerçevesi belirlenmeden hem davet hem üyelik görülmemiş saçmalıktır. Aynı zamanda Ukrayna`nın daveti için belirsiz koşullar ekleniyor. Görünen o ki ne Ukrayna`nın NATO üyeliği ne de ittifaka dahil edilmesi için hazırlık var.` Böyle bir durumdayız. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zelenski`nin ziyaretinde ağzına bir parmak bal çalmak için bu sözü ettiyse sorumsuzluktur. Bugünkü savaş koşullarında, Ukrayna Savaşı koşullarında Ukrayna`nın NATO`ya dahil edilmesi demek NATO`nun beşinci maddesi gereği aslında doğrudan doğruya NATO ile Rusya`nın savaşa tutuşması, üçüncü dünya savaşı demek.
“AB ÜYELİĞİNİ ENGELLEYEN İSVEÇ Mİ”
İsveç`in NATO`ya üyeliği ve bununla ilgili tartışmalar ilginç bir noktaya geldi. Avrupa Birliği üyeliği NATO`dan geçer gibi bir siyasi anlayışa savrulduk. Çok ilginç. Türkiye kaç yıldır NATO üyesi neden Avrupa Birliği`ne üye olamadı o zaman? Şimdi mi aklınıza geldi? NATO ile AB üyeliğinin ne alakası var? NATO`nun kuruluşu yılı ne zaman? AB neden ve ne zaman kurulmuş? Alakası olmayan bir konuyu İsveç meselesi konuşulurken Cumhurbaşkanı Erdoğan ortaya attı. Yani bunun neresinden tutmak gerekiyor? Şunun için olduğunu biliyoruz; İsveç`e dair bugüne kadar söylenenlerde bir u dönüşü yapılacak. U dönüşü yapılırken; ‘Kamuoyunda bir kazanım hikayesi yaratabilir miyiz` acaba hevesiyle bunun yapıldığını biliyoruz. Gerçekçi bir politika değil. Şapkada tavşan kalmadı hadi bunu çıkaralım şimdi. AB üyeliğini engelleyen İsveç mi? Vize serbestisini engelleyen İsveç mi? Bu soruların cevabı var mı? Var, alakası yok. AB üyeliği için gerekeni yapmayan kim ise o engelliyor. Çok açık cevabı. Bu açıklamadan sonra; ‘Biz Türkiye`nin AB üyeliğini gönülden destekliyoruz` lafları tamamen diplomatik. Bunların da bir karşılığı olmadığı biliniyor. AB`ye üyelik mi istiyorsunuz? Evet. O zaman yapmanız gereken Kopenhag kriterlerini getirmelisiniz. Siz ne yaptınız? Ankara kriterlerini ilan ettiniz. Bunu uygulayacağız dediniz. 2017 yılında burada Meclis`in açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki ‘Bizim AB üyeliği gibi bir beklentimiz, sorunumuz yok`. Şimdi Kopenhag kriterlerini yerine getirmemiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Mesela Kopenhag kriterlerini yerine getirin derken ‘kayyum atayın` mı dedi AB size. ‘Venedik Komisyonu`yla bu nedenle çelişkiye düşün` mü dedi. ‘AB Parlamentosu ve Konseyi ile çelişkiye mi düşün` dedi size. ‘AİHM kararlarını uygulamayın` mı dedi. ‘AİHS`ni çiğneyin` mi dedi. ‘Siyasi nedenlerle cezaevlerini doldurun` mu dedi. ‘Gazetecileri hapse mi atın` dedi. Terör finansmanı konusunda engelleyici adım atmamakla suçlanarak gri listeye alındı Türkiye. ‘Kara para aklanmasını engellemeyin` mi dedi. Kopenhag kriterlerinde bunlar mı var? ‘Cumartesi Anneleri`ne saldırmaya devam edin` mi dedi size. Yetmedi ‘HDP`yi kapatın, Kürt halkının siyasi temsilini, demokratik siyaseti engelleyin` mi dedi. ‘Müzakere noktasında önemli olan raporlarda ağır eleştirilerle karşı karşıya kalın` mı dedi AB size? ‘Böyle davranırsanız Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş olursunuz` mu dedi. Ne diyorsunuz? Şimdi yeni bir ilerleme raporu kapıda, geliyor. Sonbaharda AB Parlamentosu`nun ilerleme raporu açıklanacak. Büyük ihtimalle Türkiye`nin izlediği demokrasi ve hukuk alanındaki ağır ihlaller teker teker o raporda sıralanacak. Mesele ‘O raporlar yok hükmündedir` açıklamasının yapılması değildir. Mesele o raporların öyle çıkmaması için hukuk ve demokrasi alanında atılması gereken adımları atmaktır.
“ANKARA KRİTERLERİ DEDİĞİNİZ ŞEY DEMOKRASİ EKSİKLİĞİ, HAK İHLALLERİ DEMEK”
Ankara kriterleri dediğiniz şey demokrasi eksikliği, hak ihlalleri demek. Ondan vazgeçmezseniz, Kopenhag kriterleri çalışmalarını sürdürmezseniz; AB üyeliği ile ilgili adım atılamaz. Açıklamaların samimiyetine de kimse inanmaz. Adım atmak mı istiyorsunuz? Bir önerimiz var. Dışişleri Bakanlığı`na bağlı AB Başkanlığı var. AB Bakanlığı tesis edin yeniden. Bakanlığı kurun ve müzakerelerin derli toplu yürütülmesi adımların atılması için ciddi bir odak oluşturun. Bu reformlar yapılabilir hale gelsin. Eğer bu konuda adım atacaksanız bu konuda da destek vermeye hazırız. Ama size şunu söyleyelim. Bir kez daha uyarıyoruz. AB Parlamentosu`nda yeni ilerleme raporundaki olumsuzluklar sonucunda eğer o parlamentoda artık AB ile Türkiye`nin müzakereleri sona ermelidir imtiyazı çıkarsa bu sizin bugüne kadar yapmadıklarınızdan dolayı ödenecek bedeldir. İmtiyazlı ortaklık demek aslında hiçbir imtiyazı olmayan, hiçbir değeri olmayan, Kopenhag kriterleriyle hiçbir alakası olmayan, hukuk ve demokrasinin varlığını bir kriter olarak öngörmeyen ve önemsemeyen bir anlayışın önerisi olacaktır. Dolayısıyla Türkiye`yi bir imtiyazlı ortaklık tartışmasına sürüklemek istemiyorsanız; Kopehnag kriterleriyle ilgili adım atmaya başlamanız gerekiyor. Mesele basit, yapılması gerekenler de ortada.
“İKTİDAR DAYANIŞMA VE FEDAKARLIĞI HEP EMEKÇİLERDEN İSTİYOR”
Biliyorsunuz; Plan Bütçe Komisyonu`na bir torba yasa geldi. Bu torba yasa Plan Bütçe Komisyonu`nda tartışmalar sonucunda iktidar çoğunluğu ile kabul edildi. Ardından bir ek bütçe geldi. O da iktidar çoğunluğu ile kabul edildi. Önümüzdeki üç gün boyunca Plan Bütçe Komisyonu`ndan gelen torba yasayı ve ek bütçeyi tartışacağız. Bunu milli dayanışma paketi olarak sunuyor iktidar. Bunun asla bir milli dayanışma paketi olduğunu düşünmek mümkün değil. Emeğiyle geçinen yurttaşlara yeni vergiler getiren buna karşılık sermayeye kolaylık sağlayan bir dayanışma modeli olabilir mi? İktidar dayanışma ve fedakarlığı hep emekçilerden istiyor. Bunun milli bir dayanışma paketi olmakla ilgisi yok. Pandemi oluyor fedakarlık emekçiden isteniyor. Ağır bir ekonomik bunalımla karşı karşıyayız, Hazine ve Merkez Bankası çökmüş, borçlar ayyuka çıkmış vaziyette yine kim dayanışma gösterecek? Çiftçi, emekçi, yoksullar... Buna karşılık sermayeye teşvikler, sigorta prim kolaylıklarının sağlanması bu pakette yer alıyor. İşsizlik Sigortası Fonu`nun işsizler için değil sermaye için kullanılması yer alıyor. Kur korumalı mevduat uygulamasının sürmesi yer alıyor. Zaten kur korumalı mevduatın emekçi ile ilgisi olmadığını biliyoruz. Bu torba yasanın en büyük sıkıntısı bu. Bütçe yetmediği için bir trilyon 200 milyar lira daha para istiyor iktidar. Altı ayda 2023 bütçesi batmış vaziyette. Daha önce de böyle oldu. 2022 bütçesini de batırdı bu iktidar. Altı ayda bütçe batıran bir iktidara ek bütçe bu rahatlıkla emanet edilir mi? Ne yapacakları belli değil. Nereden toplayacak bu parayı? Yurttaşın cebinden alacak. Dolaylı vergilerden alacak. Bu ek bütçeyle yaklaşık 750 milyar lira dolaylı vergi gelirinden söz ediliyor. İktidar bütçeyi batırdı şimdi vergilerle tekrar canlandırmaya çalışıyor.
“BÜTÇE HAKKI MECLİS`İN, HALKINDIR. GASP EDİLİYOR”
Bir madde var torbada vahim. Hazine ve Maliye Bakanı ile Cumhurbaşkanı`nın yüzde 5`er olan borç arttırım onayının üç katına çıkarılması. Böyle bir madde var yani inanması zor geliyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu Meclis`in bütçe hakkının gasp edilmesi anlamına geliyor. Bütçe hakkı Meclis`in, halkındır. Gasp ediliyor. Cumhurbaşkanı`na bu yetki veriliyor. Böyle bir yetkiyi, yüzde 300 borç artırım yetkisini bir torba yasa teklifi içerisindeki rastgele bir yasa maddesiyle sunuyorsunuz. Böyle bir bütçe disiplini olabilir mi?”