CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın yeni anayasa çağrısına mevcut Anayasa`nın maddelerini okuyarak ve TİP Hatay Milletvekili Can Atalay`ın tutukluluğuyla ilgili 83. maddeyi anımsatarak yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, "Erdoğan gerçek anlamda demokratik ve sivil bir anayasa filan istemiyor. Onun kafasında başka şeyler var. Burada yola çıkarak acaba biz muhalefeti ve milleti nasıl kandırırız arayışı içinde. Ama unutma biz diğer siyasal parti gibi senin önünde biat eden, koşulsuz davranan kişiler değiliz. Biz aklımızı, yeteneklerimizi kullanan, ülkemizi düşünen bir siyasi gelenekten geliyoruz. Biz MHP değiliz” dedi. Kılıçdaroğlu, Bilal Erdoğan`ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu`na yönelik sözleriyle ilgili "Sen kimsin? Gücünü babandan alıyorsan, sen zaten adam değilsin" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM`de grup toplantısında konuştu. En düşük emekli maaşının artırılması talebiyle 70 bin imza toplayan Gebze Emekliler Derneği yöneticileri, kadın örgütleri temsilcileri ve Agrobay işçileri de grup toplantısına katıldı.
CHP`nin adalet ve huzur isteyen herkesin yanında olacağını belirten Kılıçdaroğlu, TBMM çatısının altında vatandaşın beklediği yasaların çıkmasını istediklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Bu çatı altında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu`nda yolsuzluk yapanlar hakkında kovuşturma ve soruşturma açılamaz diye bir kanunun çıkmasını asla ve asla istemiyoruz. Adalet, hak istiyoruz” dedi.
Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı`na yönelik terör saldırısına ilişkin “Bu ülke terörden çok çekti. Teröre karşı durmak hepimizin ortak görevidir. Terör nereden gelirse gelsin, teröre karşı mücadele etmek de bir insanlık görevidir. O nedenle teröre karşı ortak tepki vermek vatandaş olarak hepimizin temel görevlerinden birisidir. Pazar sabahı Sayın İçişleri Bakanı`nı aradım ve olay hakkında bilgi aldım. Öncelikle ivedilikle müdahale eden ve teröristlerin amacına ulaşmasını engelleyen, yaralanan ve orada görev yapan ve yaralanmayan bütün emniyet mensuplarına da teşekkür etmek bizim görevimizdir. Onlara yürekten teşekkür ederiz. Ayrıca İçişleri Bakanı`na uyuşturucu baronları ve çetelerle yaptığı mücadele dolayısıyla da tebriklerimi ilettim. Bunun da altını özenle çizmek isterim” diye konuştu.
Dün hayatını kaybeden 6 yaşındaki Yusuf Kerim`in ölümünün kendisini çok üzdüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, “Hastalığa yakalanmıştı, hastalığı sürecinde annesi hapisteydi. Ben 6 yaşındaki bir çocuk annesinden ayrılamaz dedim. Nihayet anneyle buluşturdular, 6 yaşındaki bir çocuğu. Yusuf Kerim vefat etti. Ona da Allah`tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum” dedi.
Kadın erkek eşitliği için CHP`nin üzerine düşen mücadeleyi vereceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Kadın erkek eşitliğinde CHP olarak bir devrim yapacağız, baştan söyleyeyim. Kurultaya götüreceğim. Kadın erkek eşitliğini sağlayacağım. Fermuar sistemi gelecek, bir kadın bir erkek. Hiç endişe etmeyin. Eğer bu ülkenin yarısını kadınlar oluşturuyorsa neden siyasette kadın sayısı az? Onların önündeki bütün engelleri kaldıracağım, kararlıyım. Kurultaya götüreceğim” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, siyasettin zenginleşmek için yapılmayacağını belirterek, “Dün yüzükten bahsedip, bugün 13 uçakla geziyorsa bir sorunumuz var demektir. Siyasette bir ahlak sorunu var demektir” dedi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu Meclis`e ben Gazi Meclis demiyorum. Gazi Meclis Milli Kurtuluş Savaşı`nı veren ve yöneten Meclis`tir. Bu Meclis saraydan alınan talimat ile AK Parti ve MHP milletvekillerinin el kaldırıp indirdiği, 19 Mayıs hareketlerinin yapıldığı bir Meclis`tir. Bunu da açıkça milletime söylüyor ve şikayet ediyorum. Söylediklerimi çok ağır bulanlar olacaktır. Aslında çok ağır konuşmuyorum. Buradan bir kanun çıktı. Az önce söyledim. TMSF`de yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma açılamaz diye kanun çıktı. Dünya tarihinde bir ilktir. Yolsuzluğu meşrulaştıran, yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma açılmasını engelleyen bir kanun TBMM`den geçti.
O nedenle CHP`nin bu süreçte aldığı görev sıradan bir görev değildir, verdiğimiz mücadele sıradan bir mücadele değildir. Hangi koşullarda mücadele verdiğimizin de herkes tarafından bilinmesini isterim. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir iktidara ve yönetime karşı mücadele ediyoruz. Bizler kıt kanaat seçim çalışmaları yaparken onlar devletin bütün arabaları, bütçeleri ile meydanlardaydı. Ahlak ayrı bir şey. Yarış eşit olur. Eşit koşullarda olur. Maça gidersiniz hakem vardır. Eşit koşullarda yapılır. Eşit olmayan koşullarda bir mücadeleyi yürütüyoruz biz. Eşit olmayan koşullarda yapılan bir mücadelenin bütün sonuçlarına katlanmaya hazırız. Mahkeme mi, mahkemeye gireriz gerekirse. Dava mı, dava açsınlar. Hiçbir zaman inandığımız yoldan asla ve asla geri dönmeyeceğiz. Geri adım atmayacağız.”
JAPON ATASÖZÜNÜ HATIRLATTI
“Pirincin içindeki siyah taşlardan değil beyaz taşlardan korkacaksın” şeklindeki Japon atasözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın TBMM açılış konuşmasındaki yeni anayasa açıklamasına değindi. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan samimi mi? Erdoğan gerçekten ülkesini, insanını seviyor mu, gerçekten adaletten, demokrasiden yana mı? Bu Japon atasözünden yola çıkarak anayasayı size anlatacağım” dedi. Kılıçdaroğlu, mevcut anayasadaki maddeleri okuyarak, “Allah aşkına bana söyler misiniz düşüncesini açıkladı diye hapishaneler dolu ya” dedi.
“BİZ MHP DEĞİLİZ”
Kılıçdaroğlu, “İnsanlık hakkını kullanan, anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanan birisi hapisteyse, bu anayasa askıda demektir. Merdan Yanardağ niye içeride? Avukatlar niye içeride? 85 yaşındaki emekli paşalar, gazeteciler, aydınlar niye içeride? Düşüncelerini açıkladılar diye. Demek ki Erdoğan gerçek anlamda demokratik ve sivil bir anayasa filan istemiyor. Onun kafasında başka şeyler var. Burada yola çıkarak acaba biz muhalefeti ve milleti nasıl kandırırız arayışı içinde. Ama unutma biz diğer siyasal parti gibi senin önünde biat eden, koşulsuz davranan kişiler değiliz. Biz aklımızı, yeteneklerimizi kullanan, ülkemizi düşünen bir siyasi gelenekten geliyoruz. Biz MHP değiliz” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Anayasa`nın basın özgürlüğünü düzenleyen maddesine de dikkat çekerek, “Devletin bankaları ilanları nereye veriyor? Bir tane demokrasiden ve özgürlüklerden yana olan bir gazeteye, haber sitesine, internete bir ilan verdi mi bugüne kadar? Tamamı nereye gidiyor, havuz medyasına gidiyor. Hani devlet basın özgürlüğünü sağlayacak ve eşit davranacaktı? RTÜK, tam bir infaz kurumu. Havuz medyası ne yaparsa yapsın hiç onları görmez. Ama özgür medya bir yayın yaptığında incelerler. Cümleleri nasıl biz kullanarak o kişileri mahkum ederiz ve ceza veririz diye. Basın İlan Kurumu aynı şekilde çalışıyor. Demek ki, anayasada yer alan basın hürriyetinin gereği yerine getirilmiyor” dedi.
“SEN ONU BENİM KÜLAHIMA ANLAT”
Anayasa`da yer alan ve toplantı, gösteri yürüşü hakkını düzenleyen maddeyi de okuyan Kılıçdaroğlu, Agrobay işçileri ve Cumartesi Anneleri`ne yapılan müdahaleyi hatırlatarak, “Bu anneler diyor ki, bizim eşimiz öldürüldü, mezarı nerede? Evladımız öldürüldü, mezarı nerede? Bari gidip başına Fatiha okuyayım. Bu anneler haftalarca ve haftalarca bunu beklediler. Ellerine silah, sopa almadılar. Sadece ve sadece bizi evlatlarımızın mezarı nerede diye. Yargıladılar bunları, Anayasa Mahkemesi dedi ki ‘Hayır bunlar haklı, bunlar evlatlarının mezarının nerede olduğunu istiyor. Eşlerinin mezar yeri nerede onu istiyor`. Ama her cumartesi, Cumartesi Annelerine ters kelepçe vurulur ve bunlar gönderilir. Gözaltına alınır. Evladını, eşinin mezar yerini isteyen bir anneye, sadece bu istek dışında hiçbir şey yapmayan bir anneye ters kelepçe vurmak demokrasi midir? Adalet, hukuk mudur? Anne annedir. Evlatların anneler için ne kadar değerli olduğunu bilmeyen mi var… Bana demokrasi, sivil anayasa, hukuktan söz ediyorlar. Sen onu benim külahıma anlat. Hayatın gerçekliği çok farklı” diye konuştu.
“BOŞANMA DAVALARINA BAKSINLAR”
Kılıçdaroğlu, Anayasa`da ailenin korunması ve çocuk hakkıyla ilgili yer alan maddeye de dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Şubat ayında bir açıklama yaptı ve dedi ki, eğitim öğretim yılının basında ücretsiz yemekten faydalanan ve yaklaşık 1,5 milyon olan öğrenci sayısının ikinci dönemden itibaren 5 milyona çıkarılması için çalışmaların tamamlandığını belirtti… Ama şubat ayında bu açıklama yapıldı, arkasında eylül ayında 8 Eylül`de başka açıklama yapıldı. Dendi ki ‘Deprem bölgesi hariç, yemeği içmeyi kestik, vermeyeceğiz öğrencilere`. Anayasa ne diyor, çocukların korunması devletin görevidir diyor. Sen tasarruf diye bula bula o çocukların yemeğini mi buldun? Tasarruf diye diye. Başka bir şeyden tasarruf yapamadın mı?
3-6 yaş çocuk eğitiminde 7 milyon 662 bin 800 çocuk maddi yoksulluk çekiyor ve dengeli beslenmiyor. Ben demiyorum, devletin rakamları söylüyor. Çocuk hakları anayasada yazar ve anayasada belirlenir. Ama anayasa ayaklar altına alınır ve çocuğun yiyeceği iki lokma kesilir ve ona verilmez. Bana da diyorlar ki sivil anayasa yapacağız. Güzel bir anayasa yapacağız. Hele sen buna uy, gerisi Allah kerim. Buna bile uymuyorsun sen.
Aile, ailenin temeline dinamit koydular. Anne, baba, üniversiteyi bitiren çocuk işsiz. Ailede huzur yok, felaket var. Siz kalkmışsınız, aileyi koruyacağız. Bu ailede belirli bir gelir düzeyini yakalayamazsanız, bu aileyi nasıl koruyacaksınız siz? Ailenin hangi duruma düştüğünü öğrenmek istiyorlarsa, boşanma davalarına baksınlar.”
“MİLLİ OLMAKTAN ÇIKMIŞ BİR BAKANLIK”
Kılıçdaroğlu, Anayasa`daki eğitim ve öğrenim hakkıyla ilgili maddeyi de okuyarak, “Daha geçen gün Şanlıurfa`ya gittim. Ayrıca burada, Ankara`da da mevsimlik işçilere gittim. Büyük bir kısmı Şanlıurfa`dan gelmiş. Yanlarında çoluk, çocuğuyla beraber. Bu çocukların okula gitmesi lazım, hiçbirisi okula gitmiyor. Zaten gidemez ki, nasıl gidecek. Çalıştığı yerde okul yok. Anne ve babasının çalıştığı yerde okul yok. Hani eğitim ve öğrenim hakkı vardı. Devletin de görevi vardı. Bu çocuklara okuma ve beslenme hakkı verecekti. Vermiyorlar. Şanlıurfa`da 80 kişilik sınıflar var. Sadece Şanlıurfa`da 5 bin sınıfa ihtiyaç var. 80 kişilik sınıfta öğretmen öğrenciyle nasıl ilgilenecek? Eğer bu ülkenin en temel sorunu nedir deseniz, eğitim derim. Milli Eğitim Bakanlığı. Adı milli olmakla beraber milli olmaktan tamamen çıkmış bir bakanlık” dedi.
Kılıçdaroğlu, Anayasa`daki çiftçiyi, çalışma hakkı ve ödevini, sendika hakkını koruyan maddeleri de anımsatarak şunları kaydetti:
“İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. İşsizlik ile mücadele etmeyen bir devlet devlet değildir. İşsizlik ile mücadele etmeyen bir iktidar iktidar değildir. Mülakatı kaldıracağız diye söz verdiler, torpili olan işe girsin diye mülakatı biz getireceğiz, şunu söylediler, mülakatı mülakat gibi yapacağız. Demek ki daha önce yapmamışlar, onu da itiraf ettiler. Gencecik çocuklarımız iş bekliyor. Anayasa herkesin hakkıdır diyor ama bu hak teslim edilmiyor.
“ONLARIN YANINDA ASKER GİBİ Mİ DURACAĞIM, BİRİLERİNİN DURDUĞU GİBİ”
Agrobay işçileri… Siz anayasal bir hak kullanıyorsunuz. Arkadaş anayasa bana hak verdi, sendika kurma hakkım var. Ben sendika kurmak istiyorum diyorsunuz, geliyorsunuz bir arada sendika kuruyorsun, sendikaya üye oluyorsunuz. Ama kapının önüne konuluyorsunuz. Sarayda oturan zat da bana diyor ki Meclis`te ‘Efendim gel, demokratik bir anayasa yapacağız seninle Meclis`te. Beraber yapacağız seninle` diyor. Senin hakkını teslim etmeyen, senin sendika kurma hakkını vermeyen bir kişi ile nasıl masaya oturacağız? Ben senin mi hakkını koruyacağım, yoksa onların yanında asker gibi mi duracağım, birilerinin durduğu gibi.”
Kılıçdaroğlu, ücrette adaletin de Anayasa`da yer aldığını belirterek, açlık ve yoksulluk sınırını hatırlattı. Kılıçdaroğlu, asgari ücretin yoksulluk ve açlık sınırının altında olduğunu vurgulayarak, “Ücrette adalet ne oldu? 4-5-6 yerden maaş alanlar var. Yetim kız çocuğunun aylığı 1875 lira. Çalışmayan dul eş aylığı ise 5 bin 625 lira. Sanayide çalışanların yüzde 50`si, giyim sektöründe çalışanların yüzde 70`i asgari ücretle çalışıyor. Devletin resmi rakamları. İnşaat sektöründe çalışanların yüzde 70`ten fazlası asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyorlar” dedi.
Kılıçdaroğlu, gençliğin korumasıyla ilgili Anayasa maddesini okuyarak, “Saraya seslenelim, uyuşturucu baronları ile kol kola gezenler kimler? Uyuşturucu baronlarını mahkemelerden, hapislerden çıkaranlar kimler? Türkiye`yi uyuşturucu batağının içine soktular. Türkiye`nin 81 ilinde uyuşturucu bağımlıları var. Bunların büyük kısmı gençlerden oluşuyor. Artık uyuşturucu ile mücadele iktidar mücadelesi olmaktan çıktı, bir milli güvenlik sorununa dönüşmüş durumda. Eğer bu olmadığı taktirde, Türkiye gerçekten de bir narko devlet olacak” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Anayasa`da vergi ödevini düzenleyen maddeye de dikkat çekerek, bebek mamasından vergi alınırken kur korumalı mevduatta ve faizde parası olanların vergi ödemediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “İşsizsiniz, işsizlik sigortasından aylık alacaksınız. Ondan damga vergisi alınıyor. Vergide de adalet yok” dedi.
“BİZİM KAPIMIZA GELMESİNLER”
Kılıçdaroğlu, Anayasa`nın 83. maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığına ilişkin de şunları söyledi:
“Milletvekili seçilen Can Atalay şu anda hapiste. Can Atalay seçimden önce Yüksek Seçim Kurulu`na başvurdu, savcılıktan iyi hal kağıdı aldı, başka hangi kağıtlar var bilmiyorum onları aldı. Başvurusunu yaptı. Yargıtay ve Danıştay`dan gelen hakimler dediler ki, sorun yok. Sen seçime girip milletvekili olabilirsin. Seçime girdim, milletvekili oldum. Hapisteyim, çıkarmıyorlar. Yargıtay kalktı ve ceza verdi. Değerli arkadaşlar bu hukuku katletmektir. Bunu yapanlar anayasa değişikliği için bizim kapımıza gelmesinler.”
“NAMUS VE ŞEREF KAVRAMINDAN NE ANLIYORSUN?”
Kılıçdaroğlu, Anayasa`da yürütmenin denetimiyle ilgili maddeye de atıf yaparak, “Siz önce milletvekillerinin sordukları sorulara cevap verin. Vermemek ne demektir, eğer bir suç varsa suçu kabul etmek demektir” dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın ettiği yemini okuyarak, “Erdoğan`ın Anayasa`ya sadakatine inanıyor musunuz? Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve devrimlerine inandığına inanıyor musunuz? Laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kaldığına inanıyor musunuz? Ben de inanmıyorum… (Yemini okuyarak) ‘Cumhurbaşkanı sıfatıyla üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim` diyor. ‘Görevini tarafsızlıkla yerine getireceğine dair, namusum ve şerefim üzerine ant içerim` diyor. Sadece bir soru soracağım Erdoğan`a; namus ve şeref kavramından sen ne anlıyorsun” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Anayasa`da yer alan mahkemelerin bağımsızlığı ile ilgili maddeye ilişkin de “Gerçek böyle mi? Seyyar hakimler var. Bir hakim sarayın taleplerini yerine getirmiyorsa, Cumhurbaşkanı`nın avukatlarını yerine getirmiyorsa o hakimi değiştiriyorlar, yerine seyyar hakim geliyor. Kararı o veriyor, nasıl karar vereceğini de hepimiz biliyoruz. Bir de seyyar mahkemeler var. Bir mahkeme gerçekten hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verecekse, bunu biliyorlarsa o mahkemeyi de değiştiriyorlar, yerine seyyar mahkeme geliyor. Sarayın istediği kararlar bir şekliyle verilmiş oluyor. Cumhurbaşkanı`nın avukatları sigaramı dökeceğim diye savcıdan kül tablası istiyor ve savcı koşa koşa gidip kül tablasını getirip avukatın önüne koyuyor” dedi.
Anayasa konusunda Millet İttifakı`nın çalışma yaptığını ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmasını bütün kurumlara gönderdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, Japon atasözünü bir kez daha hatırlatarak, “Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma, beyaz olanlardan kork. Soru şu, bütün bu adaletsizlikleri yapan kim? Esnaf mı, çiftçi mi, emekli, sanayici, sade vatandaş, kadınlar, erkekler, STK`lar mı? Bütün bu adaletsizlikleri yapan kim? Adı belli, Recep Tayyip Erdoğan” dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan`a şunları söyledi:
“Aileni siyasete bulaştırma. Bir oğlun var, kalkmış bizim İBB Başkanımız hakkında laflar ediyor. Kimsin sen ya? Kimsin sen? Sen kimsin? Gücünü babandan alıyorsan, sen zaten adam değilsin. Eğer sen eleştirip de ben İBB Başkanı adayı olmak istiyorum diyorsan, hodri meydan. Çıkmazsan namertsin. Şu soruyu da sormak zorundayım. Devlete ne kadar vergi veriyorsun ve gelirlerin nerede? Bir dönem MEB`i yönetiyordu, beyefendi. Bürokratları topluyor ve talimat veriyordu. MEB`in içinde bulunduğu durum meydanda, milli olmaktan çıktı bakanlık. Siyasiler ailelerini siyasetin dışında bırakmak zorundadırlar. Hanımefendi sosyal işlerle ilgileniyor, başımızın üstünde. Sorunumuz yok. Ama çoluk çocuğuyla filan, gidip siyaset yapacak, ok atacak, bakanlara talimat verecek. O önde giderken, bakanlar onun arkasında dizilecek. Bu ahlaki değil. Adil değil. Sen milletin oyuyla mı geldin, babanın gücünü mü kullanıyorsun? Baban televizyonda benim karşıma çıkmaya cesaret dahi edemedi. Sen bunu mu bilmiyorsun. İstanbul sevdasından da söz etmiş. Ben onun sevdasının ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Babacığım paraları sıfırlayalım mı? Senin o paraları nasıl sıfırladığını gayet iyi biliyorum. Şehrizar konaklarında ne yaptığını da gayet iyi biliyorum. Otur oturduğun yerde.”