Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Demokrat Parti İstanbul İl Kongresinde konuşan Genel Başkan Gültekin Uysal, iktidarı eleştirdi. Uysal, “Yargıyı, yasamayı, yürütmeyi bir kişinin elinde toparlayalım zaman zaman bunun da propagandasını yaptılar. Ona tabi olalım o da ne biliyorsa okusun mantığı içerisinde maalesef bir galeyan hali içerisinde şaibeli bir referandumla beraber Türkiye`nin yaptığı değişikliklerin bir keyfi rejiminin inşa edilmesinin bugün hep beraber bedelini ödüyoruz. Keyfi bir rejimin sınırsız bir yetki sıfır denetim mantığı içerisinde oluşturulmuş hesap vermeyi aklının ucundan geçirmeyen, hesap verme günü geldiğinde verecek hesaplarının o olmadığını bilenler suça ortak ederek etraflarındakileri kirleterek, kendilerini sorgulayacak bir siyasi merkez kalmasın düşüncesi içerisindeler. Türkiye`de siyasetin topyekun sıkıştığı alan bunlar gitsin. Bunların yaptığı usulle biz bu ülkeyi yönetelim anlayışıdır" dedi.
DP 16. İstanbul Olağan İl Kongresi Şişli`deki Cemil Candaş Kültür Merkezi`nde bugün yapıldı. Kongreye CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de katıldı. DP İstanbul İl Başkanı Serdar Eriş`in ardından Genel Başkan Gültekin Uysal konuştu. Uysal`ın konuşması satır başları ile şöyle:
“BİR KEZ BAŞARMIŞ OLAN MİLLETLER BİRÇOK KEZ BAŞARABİLME KUDRETİNİ KENDİSİNDE GÖRÜR: İnsanlar gibi topluluklarda, milletlerde, devletler de zaman zaman buhran dönemleri yaşarlar. Büyük Milletler bir kez başarmış olan milletler birçok kez başarabilme kudretini kendisinde görür. Bu aziz millette pek çok dönem adına Fetret dönemi dediğimiz dönemleri yaşamış, buhran dönemi dediğimiz dönemleri yaşamış olmasına rağmen bir var olma yok olma çizgisinden büyük Atatürk`ün kurtuluş savaşıyla beraber çıkarttığı ve kurduğu Cumhuriyetle beraber nasıl derdine bir derman aramışsa belki o mahiyette olmasa da bugün de bir tarihe eşiktedir. O açıdan zamanın değerleri erozyona uğrattığı doğruların, yanlışların yer değiştirdiği böyle bir dönem içerisinde davası olanların başka kaygıları olmaz diyerek verdiğimiz mücadelede emek veren göz nuru akıtan, alın teri döken başta siz değerli mücadele arkadaşlarıma bu mücadeleyi hep beraber veriyor olmanın gururuyla şükran duyduğumu da sözlerimin başında ifade etmek isterim.
ADI KONMAMIŞ BUHRAN DÖNEMİ İÇERİSİNDEYİZ: Böyle bir adı konmamış buhran dönemi içerisindeyiz. Millete yaslanarak gelenlerin, devletin gücüyle beraber kendi fikirlerini millete dayattıkları kendi yanlışlarını içine düştükleri büyük ihtirasların sonucu olarak ülkeye yaşattıkları yanlışları kendi varlıklarını adeta kaçınılmaz bir kader haline getirmek isteyenlerin olduğu bir dönemde haklı tutup kaldırmak, doğrunun yanında hakikatin yanında yer alabilmek elbette zor bir tercihtir. Demokrasinin imkanlarından yararlananların demokrasimizi boğmak için taammüden bir çaba içerisinde olduğunu görüyoruz. Demokrasiyi bir tramvaya benzetenlerin zihinlerinin arkasındaki fikirleri ellerine güç geçtiğinde nasıl ortaya döktüklerini bugün daha iyi görebiliyoruz. Bu zihniyeti tanıyoruz. Demokrasiyi konjonktürel bir program olarak gören, inanan, demokrasiyi sıkıştığında, dara düştüğünde, zora düştüğünde, mağdur olduğunda bir muhalefet ideolojisi olarak benimsemiş bir zihniyetin gücü ele geçirdiğinde elbette lafsen söylediklerine ruhen inanmadıkları için başka bir icraat göstermesini de bekleyemeyiz. 20 yılı aşan bir zamandır adeta Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçireceğiz diyerek yola çıkanların Türk siyasi tarihinde çok partili hayatımızda diğer siyasi iktidarların sahip olmadığı imkan ve kapasiteye rağmen bugün hala bir büyük mazeret ürettiğini görüyoruz.
BU DAYATMALARA KARŞI MİLLETİMİZ SABRETMİŞ VE BİR GÜN GEREĞİNİ YAPMIŞTIR: Oysa bilmiyorlar ki tarihin pek çok döneminde bu dayatmalara karşı milletimiz sabır etmiş, sabretmiş, sabretmiş ve bir gün gereğini yapmıştır. Bugün milletimizin suskun olduğunu zannedenlere, sineye çektiğini zannedenlere, bizim yaptıklarımızı nasıl olsa kabul ederler diyerek yaptıkları dayatmalara karşı milletimizin aslında susmadığını, yüreğinde büyüttüğü bu büyük ızdırabın meşru sınırları içerisinde ona ses verecek yiğitleri aradığı cesur insanları aradığı gerçeğini bilmek durumundayız. Söz yerde kalmayacaktır. Milletimizin sözü de asla ve kata yerde kalmayacaktır. Nasıl bugün son iki günde verdiğimiz şehitler dolayısıyla şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaksa milletimizin de sözü yerde kalmayacaktır. O açıdan asırlardan asırlara, Anadolu büyüklüğündeki dava taşını yerine koymak için mücadele eden milletimizin mesuliyetini taşıyan insanlar olarak bu ülkeyi bir ve beraber yapabilmek adına bir büyük mücadeleyi vererek geldik. Bugün Türkiye`ye karşı okunan meydan okumalara Türkiye`nin milli güvenliğini tehdit edecek, kimi gelişmelere karşı elbette Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, güvenlik güçlerimiz canı pahasına bu mücadeleyi veriyor. Veriyor ama işte siyasetin vazifesi güvenlik güçlerimizi, askerimizi, polisimizi böyle bir kıskacın ortasına sokmamaktır. Terörle mücadelenin ne tereddüt ne de müsamaha kabul etmeyeceğini biliyoruz. Zaman zaman küçük siyasi hedefleri için terör örgütleriyle işbirliği yapan iktidarın yakında yaşadığımız seçimlerde de gördük kendi kabahatini unutmuş, bizleri muhalefeti suçlar hale gelmiş. Nafile çaba içerisindeler. O açıdan bugün bu mücadelede göğsünü geren şehitlerimizi, onların ailelerine hem rahmet ve hem başsağlığı diliyoruz, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyoruz.
SİYASETİN MESULİYETİNİN ALTINI ÇİZME İHTİYACI HİSSEDİYORUZ: Türkiye`yi yanlış dış politik tercihlerin neticesinde Suriye başta olmak üzere nasıl on yıllara yayılacak şekilde ülkenin milli güvenliğini tehdit edecek gelişmelere açık hale getiren bir iktidar sanki hiçbir şey olmamış gibi ağıt yakarak buradaki mesuliyetini unutturmaya çalışıyor. Bugün 40 yıla yaklaşan terörle mücadelemiz başta olmak üzere PKK`yla mücadelemiz başta olmak üzere mahiyet değiştiren son yıllarda. İŞİD`den diğer bölgede oluşan terör örgütlerine karşı zaman zaman yanlış dış politik tercihlerimizin açığını kapatmak adına Fırat Kalkanı Harekatında, Afrin`de diğer bölgelerde evlatlarımızı şehit vererek bu açığı kapatıyoruz. Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi`nin Türkiye`yi merkeze alarak ortaya koyması gereken dış politik tercihleri bir parti devletine dönüştürerek sadece ve sadece AKP`nin geleceğini merkeze alarak yaptığı tercihlerin neticesinde Suriye`de bir rejim değişikliği teşebbüsü içerisinde yanan ateşe adeta benzin döktü. Şimdi o ateşin neticesi olarak ortaya çıkmış iktidar boşluğunun sonucu PKK, ABD gözetiminde bir özerk alanı inşa etti. Daha birkaç gün evvel basına da yansıdı. 884 milyar dolarlık Pentagon`un, ABD`nin savunma bütçesi içerisinde PYD`ye 160 milyon dolarlık imkan kaynak sağlanıyor. Bunun üstüne binlerce TIR`lık mühimmat, silah, onları saymıyoruz. Maalesef Türkiye`ye yönelmesi mukadder, bu tehdidin oluşmasına, yanlış siyasetinizde imkan verirseniz ister ülke içerisinde, ister ülke dışında askerlerimizi de, güvenlik güçlerimizi de ateşe atmış olursunuz. O açıdan siyasetin mesuliyetinin altını çizme ihtiyacı hissediyoruz. Oynatılan taşların marifet diye ayıbını söylercesine Büyük Orta Doğu Projesi`nin eş başkanıyız diyerek yürütülen siyasi söylemlerin neticesi adeta Türkiye`de deprem üstüne doğru bölgede yönelir durumdadır.
DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE BİR KATLİAM GERÇEKLEŞİYOR: Bugün Aralık 1917`de terk etmek mecburiyetinde kaldığımız Kudüs başta olmak üzere İslam dünyasının pek çok noktasında kan ve gözyaşı akıyor. Dünyanın gözü önünde bir katliam gerçekleştiriliyor. Türkiye başta olmak üzere bölgenin başat ülkeleri İran Arabistan`ı, Mısır`ı, bölgenin kendi meselelerini kendilerinin çözeceği zeminleri ve usulleri inşa etmediği ve etkin bir şekilde kullanmadığı için büyük güçlerin bir asır evvel bir siyasi kadastro geçirerek pek çok problemin pabucunu döşediği gibi bugün müdahale etmek için pek çok sebebi de kendileri geçmişte icat etmişlerdir. Oralara bakarak, oralardan medet umarak, Türkiye`de hükümet etme mesuliyeti taşıyanların, milleti meydanlara toplayıp ağıtlar yakarak bu meselelerde bir çözüm üretebilme imkanınız yoktur. Suriye`de rejim değiştireceğiz diyerek İsrail`in üzerinden Suriye`nin gölgesine alanlar şimdi ifade ettiğim gibi ellerinden başka bir şey gelmediği için meydanlarda milletimizi amiyane tabirle gaza getirerek birkaç kahve zinciri önünde organize edilmiş sefilleri göndererek milletimizin tepkisini azaltmak, kendi sorumluluklarından da kurtulma yoluna gittiklerini görüyoruz. Bu sorumluluktan kurtaramazsınız. Bu bölgenin yaşadığı depremlerin sadece bu ülkelerle sınırlı kalmayacağını akılsız atılan adımların neticesi olarak kademe kademe Türkiye de dahil olmak üzere bütün bu coğrafyaya sıçrayacağını hepimiz idrak etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye`nin son 20 yıldır pek çok cephede yaşadığı sistematik çöküşün, FETÖ başta olmak üzere birlikte devleti ele geçireceğiz diyerek yola çıkanların bu ülkede kurumsal olarak yaşattıkları çöküşün neticesi olarak maalesef bir kurumsal aklın ülkede işlemediğini görüyoruz. Ortaya bir akıl koyamadıkları, bir alternatif tez koyamadıkları için bilerek ve isteyerek, 80 yıllık Cumhuriyete adeta bir devri sabık muamelesi uygularcasına yürüttükleri yıkım mühendisliği projesiyle beraber gelinen noktada işin içinden çıkamadıkları için Türkiye`den demokrasiyi boğarak ancak kendi iktidarlarını sürdüreceklerini düşünür hale geldiler.
TÜRKİYE`DE SİYASETİN TOPYEKÜN SIKIŞTIĞI ALAN ‘BUNLAR GİTSİN`: Bugün hukukta, demokraside, Türkiye`nin daha fazla etkin işleyen bir demokrasi etkin işleyen bir yargı düzeni talebi varken ne yapalım Türkiye birtakım meydan okumalarla karşı karşıya kuvvetlerin uyumu diyerek yargıyı, yasamayı, yürütmeyi bir kişinin elinde toparlayalım zaman zaman bunun da propagandasını yaptılar. Ona tabi olalım o da ne biliyorsa okusun mantığı içerisinde maalesef bir galeyan hali içerisinde şaibeli bir referandumla beraber Türkiye`nin yaptığı değişikliklerin bir keyfi rejiminin inşa edilmesinin bugün hep beraber bedelini ödüyoruz. Keyfi bir rejimin sınırsız bir yetki sıfır denetim mantığı içerisinde oluşturulmuş hesap vermeyi aklının ucundan geçirmeyen hesap verme günü geldiğinde verecek hesaplarının o olmadığını bilenler suça ortak ederek etraflarındakileri kirleterek kendilerini sorgulayacak bir siyasi merkez kalmasın düşüncesi içerisindeler. Türkiye`de siyasetin topyekun sıkıştığı alan bunlar gitsin. Bunların yaptığı usulle biz bu ülkeyi yönetelim anlayışıdır.
HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA CUMHURİYETE DE DEMOKRASİSİNE DE LAİK SİSTEME DE SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAKTIR: Aksi takdirde bugün yaşadığımız yıkımların, bugün olmaz dediğimiz şeylerin bu ülkenin de yaşar hale geldiğini yakın zamanda yaşadıklarımız zaten ön göstergesidir. Türk demokrasisini, Türk hukuk sistemini, velhasıl yüzüncü yılını bir büyük gururla, bir büyük şanla şerefle kutlamamız gereken Türkiye Cumhuriyeti Devleti`ni yönetenlerin niçin kutlamadığının bilinci içerisindeyiz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu arkadaşların devleti değil. Onlar akılları sıra Cumhuriyetin 100`üncü yılında adeta yeni bir cumhuriyet kuracaklar. Bu yeni kurdukları cumhuriyetin travması 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü onun lideri de Erdoğan yaparak kendilerince bir düzen kurma gayretinin zihinlerinin arkasında sakladıklarını biliyoruz. Ruhunda cumhuriyeti yaşatan hiçbir vatandaşımız hiçbir şekilde bugün ülkeyi yönetenlerin layıkınca kutlama yapmamasından hiçbir hayıf duymamalı. Şuna inanıyorum, görüyorum. Cumhuriyeti ancak cumhuriyete inananlar, cumhuriyeti ruhunda yaşatanlar kutlar. Çok şükür milletimiz özellikle kaybetmeye yüz tutmuş değerlerimizin mücadelesinin verdiğimiz böyle bir dönemde her zamankinden daha fazla Cumhuriyete de demokrasisine de laik sisteme de sonuna kadar sahip çıkacağını her zamankinden daha fazla göstermektedir”