CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Hatay`ın Samandağ ilçesinde depremzede ailenin yaşadığı konteynerde elektrikten kaynaklı çıkan yangın sonucu iki çocuğun yaşamını yitirmesine tepki gösterdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar`ı eleştiren Kara, “Her gün elektrik kaynaklı yeni bir yangın haberi olurken Sayın Bakan nerededir? Ne dağıtım şirketleri ne de kamu görevlileri üzerine sorumluluk alıyor. Güvenlik önlemlerinin alınabilmesi için, kaçak akım olup olmadığını kontrol etmek için daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor? Yetersiz çalışmalar, tedbirsizlik ve ihmal yüzünden biz can vermeye devam ediyoruz. Çok temel sorunları dahi çözmeyerek depremden kurtulanlara Hatay`da yaşanacak bir hayat bırakmadılar. Buradaki depremzedeler, iktidarın öncelikleri arasında değil” dedi.
Hatay`ın Samandağ ilçesinde depremzede bir ailenin yaşadığı konteynerde dün elektrikten kaynaklı olarak çıktığı belirtilen yangında 4 yaşındaki İsacan ve 1 yaşındaki kardeşi Doğa yaşamını yitirdi. CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, iki çocuğun yaşamını yitirmesine neden olan olayla ilgili açıklama yaptı. Kara, açıklamasında şunları kaydetti:
“KAÇAK AKIM OLUP OLMADIĞINI KONTROL ETMEK IÇIN DAHA KAÇ KIŞININ ÖLMESI GEREKIYOR”
“Bir ay sonra depremin üzerinden tam bir yıl geçmiş olacak. Bu kadar süreye rağmen Hatay`daki depremzede yurttaşlar, her gün yeniden ölümle burun buruna geliyor. Maalesef geçen gün Samandağ`da evlerinin önüne koydukları prefabrik evde çıkan yangın sonucu iki çocuğumuz vefat etti. Basına da yansıdığı üzere; yangının elektrik kaynaklı olduğu belirtiliyor. Elektrik hizmeti alamayan ailenin yakınlarında bulunan bir elektrik direğinden tel ile elektrik çektiği ve yangına da bunun sebebiyet verdiği iddia ediliyor. Aile defalarca da elektrik saati takılması için başvuru yapmış. Bu çetin kış şartlarında soğukta donmamak ya da aydınlatma sağlayabilmek için başvurdukları yöntem bu olmuş. Şimdi burada suçlu kim? Kışın geleceği, yağmurların yağacağı ya da havanın soğuyacağı bir sır değildi.
Ağustos ayından beri hem yurttaşlar hem biz gereken uyarıları yaptık. Elektrik olmadan ısınabilmenin, günlük yaşamı sürdürebilmenin imkanı yok. Tüm bunlar bu kadar aşikarken bir elektrik altyapısı bile doğru düzgün kurulamıyor, bir elektrik saati dahi takılamıyor. Daha birkaç hafta önce bir konteyner kentimizde elektrik kablolarının açıkta olduğunu görmüştük. Yurttaşlarımız kablolardan çıkan seslerden dolayı endişe ettiklerini dile getiriyordu. Hiçbir denetim olmadığını görüyoruz. Elektrik verilen konteynerlerde mevzuata uygunluk var mı? Tesisatlar sağlıklı şekilde kurulmuş mu? Bu soruların cevapları yok. Yurttaşların kaderi tamamen bir belirsizliğe terk edilmiş. Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar da bir Hataylı. Hemşehrilerinin bu duruma düşmesinden dolayı hiç sorumluluk hissetmiyor mu? Bakan olarak atanır atanmaz, ‘bütün ekiplerimizi altyapı konusunda seferber ettik ve bölgede olmaya devam edeceğiz` açıklamasında bulunmuştu. Her gün elektrik kaynaklı yeni bir yangın haberi olurken Sayın Bakan nerededir? Ne dağıtım şirketleri ne de kamu görevlileri üzerine sorumluluk alıyor. Güvenlik önlemlerinin alınabilmesi için, kaçak akım olup olmadığını kontrol etmek için daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor?
“BURADAKİ DEPREMZEDELER, İKTİDARIN ÖNCELİKLERİ ARASINDA DEĞİL”
Konteyner ya da çadırların bulunduğu alanlarda ışıklandırmalar dahi düzgün işlemiyor. Daha geçen haftalarda çadırından kendi imkanları ile dışarıya inşa ettiği tuvalete giderken bir yurttaşımız karanlıkta düşerek vefat etti. Sürekli elektrik kesintileri yaşanıyor. Bakana sorduğumuz soru önergesinde ise yine muğlak bir cevap alıyoruz. Bakan, ‘TEDAŞ ve EPDK tarafından incelenmekte, yatırım ve bakım programları oluşturuluyor` diyor. Ancak yaşamda bunun bir karşılığını göremiyoruz. Yetersiz çalışmalar, tedbirsizlik ve ihmal yüzünden biz can vermeye devam ediyoruz. Çok temel sorunları dahi çözmeyerek depremden kurtulanlara Hatay`da yaşanacak bir hayat bırakmadılar. Çok temel olan altyapı, barınma ve beslenme gibi sorunlar iktidarın bilgisi dahilinde değil mi? Elbette biliyorlar. Bizim onlarca soru önergemiz, kürsü konuşmamız ve basın açıklamamız var. Depremzedeler, sivil toplum örgütleriyle ve birçok kuruluşla seslerini ulaştırabilmek için birçok çaba gösteriyor. Ancak, anlıyoruz ki Hatay`ın terk edilmişliği bir bilgisizlikten değil. Buradaki depremzedeler, iktidarın öncelikleri arasında değil. 11 ay boyunca bu kadar hayati sorunlara dair bir çözüm üretememenin başka bir açıklaması olabileceğini düşünmüyoruz. Yurttaşlarımızı öyle bir duruma sürüklediler ki her yağmur yağdığında insanlar derin bir korku yaşıyor. Konteynerleri ya da çadırları su basacak mı? Elektrik aksamından dolayı yangın çıkacak mı? Tuvalete giderken karanlıkta başımıza bir şey gelecek mi? Bu sürdürülebilir bir hayat değil. Bu kadar yıkıcı bir felaketin ardından sürekli tetikte yaşamaya mecbur bırakılıyoruz. Depremzedeler, herkes gibi insan onuruna yakışacak bir hayat istiyor. Bu da çok açık bir biçimde devletin en temel sorumluluğudur. Yapılamıyorsa da gerekli kurumlar hesap vermelidir.”