HABER: FATİH ÖZKILINÇ/OSMAN BEKAR KAMERA: KERİM UĞUR
(SOMA)- Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın, Can Atalay ile ilgili TBMM`nin olağanüstü toplantıda çıkan kavgayla ilgili sözlerine yanıt verdi. Baş, “Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki tek ayak üstünde bin tane yalan söyleyenler iktidar olmuşlar. Utanmadan bizleri suçluyorlar. Utanmadan Anayasa`nın ilgili maddelerini ayaklar altına alıyorlar. Ama bizim muhalefet anlayışımız şudur; açıkça ilan ediyoruz. Nasıl muamele ederseniz aynısını görürsünüz. Sizin karşınızda sopayı kaldırdığınız zaman sıraya geçecek insanlar yok. `Sizin utanmanız yok` cümlesinden sonra ne söyledilerse onun karşılığını aldılar” dedi.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Manisa`nın Soma ilçesinde Madenci Anıtı` nı ziyaret etti. Baş, burada yaptığı konuşmada Can Atalay için TBMM`nin olağanüstü toplantısında çıkan kavgayla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın Bitlis Ahlat`ta yaptığı konuşmadaki sözlerine tepki gösterdi.
Baş şöyle konuştu:
"Soma, AKP döneminde işçi katliamlarının, iş cinayetlerinin en sembolik yerlerinden bir tanesi. Bizim şu anda Silivri Cezaevi`nde esir tutulan Hatay Milletvekilimiz Can Atalay`ın emekçilerle, emekçilerin aileleriyle, eşleriyle, çocuklarıyla beraber bu iş cinayetleri düzenine karşı işçi canını en ucuz maliyet kalemi olarak gören bu sermaye düzeninin anlayışına karşı yıllar boyu hem unutturmamak hem faillerden hesap sormak için kararlı bir mücadele verdikleri bir ilçemiz. Aynı zamanda işçi sınıf ile sermayenin, parayla insanın adalet mücadelesinin simge yerlerinden bir tanesi. Bugün buraya hem geçen hafta cezaevinde ziyaret ettiğim sevgili Can`ın selamını getirmek için geldik. Hem de o mücadelenin bit süren ve takipçisi olduğumuz bir kavga olduğunu göstermek için geldim.
"Kısmet Soma`dan yanıt vermekmiş"
Gerçekten acı bir tesadüf. Ben Soma yolundayken Tayyip Erdoğan`ın yine aynı kötücül dille, yine aynılaştırıcı dille bizleri hedef gösterdiği, bizleri düşmanlaştırdığı seçilmiş milletvekillerine hakaretler ettiği bir konuşmasına şahit oldum. Kısmet Soma`dan yanıt vermekmiş. Ben burada Somalı emekçilerle, Soma`dan şunu sormak istiyorum; bizi provokatörlükle suçlayanlar, diğer muhalefet partilerini provokatörlere sahip çıkmakla suçlayanlar. Bakın, Soma`yı hatırlıyor musunuz? Soma`da sizin müşaviriniz burada halka tekme atarak hayatını kaybeden madencilerin ailelerini yere düşürüp tekmeleyerek provokatörlük yaptığını hatırlıyor musunuz? Peki o provokatörün şimdi nerede olduğunu biliyor musunuz? O provokatöre kimin sahip çıktığını biliyor musunuz? Soma`da bütün emekçilere hangi siyasi partiye üye olmuş olursa olsun, hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun, Soma madenlerinde hayatını kaybeden işçilere, emekçilere, yoksullara, Soma halkına soralım bakalım. Onların en zor günlerinde yanlarında olan hak mücadelesinde olanlar kimlerdi? O günlerde bu cinayetin üzerini örtmek için, yandaş patronları kurtarmak için her türlü provokasyona başvuranlar kimlerdi? O provokatörler kol kanat gerenler kimlerdir?
"Tek ayak üstünde bin tane yalan söyleyenler iktidar olmuşlar"
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki tek ayak üstünde bin tane yalan söyleyenler iktidar olmuşlar. Utanmadan bizleri suçluyorlar. Utanmadan Anayasa`nın ilgili maddelerini ayaklar altına alıyorlar. Anayasa Mahkemesi kararlarını ayaklar altına alıyorlar. Buna karşı hak mücadelesi veren, buna karşı adalet mücadelesi veren, buna karşı halkla birlikte direnen milletvekillerimizi hem cezaevinde esir tutuyorlar, bunu başaramadıkları zaman da çeşitli küfürlerle, hakaretlerle, hedef göstererek yine zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar. Bakın herkesin gözünün içine bakarak söylüyorum. Biz bütün siyasi hayatımız boyunca bırakın siyasi hayatımızı bütün hayatımız boyunca neye inanıyorsak sayımızın azlığına düşmanın çokluğuna bakmadan doğru bildiğimizi her yerde her zaman söylemekten yarım adım geri atmayan insanlarız. Siz en güçlü olduğunuz zamanda parayla, pulla halkı teslim almayı, esir almaya, insanların canını almaya ve bunun üzerini örtmeye çalıştığınız bir anda sadece onurumuzla, haysiyetimizle sizin karşınıza dikildiğimiz için bu kuyruk acısını yaşadığınızı biliyorum.
"Nasıl muamele ederseniz aynısını görürsünüz"
Bugün Can Atalay`ı cezaevinde tutma nedenlerinizden en önemlilerinden bir tanesinin burada Soma`da bu emekçileri yalnız bırakmamak olduğunu biliyorum. O yüzden Soma`da bu mücadeleyi devam ettirdiğimizi gösterebilmek için, ‘Siz bizi dört duvar arasına atabilirsiniz ama mücadelemizi engelleyemezsiniz` demek için geldiğimiz bu Soma`dan o söylediğiniz sözlerin hepsini size iade ederken bütün yurttaşlarımızdan şunu istiyorum. Hem burada bizi dinleyen yurttaşlarımızdan hem televizyonları başında sesimizin ulaştığı kim varsa lütfen ilgili gün yani Can Atalay`ın Anayasa Mahkemesi`nin kararına rağmen milletvekilliğinin iade edilmemesinin tartışılması için meclisi toplantıya çağırdığımız gün, 16 Ağustos günü Meclis tutanaklarını okuyun. Bütün yurttaşlarımızdan rica ediyorum. Meclis sitesinde bu tutanaklar var. Hani diyorlar ya hakaret ettiler. Kötücül dil kullandılar. Bizim milletvekilimizin Ahmet Şık`ın söylediği ilk cümle şudur; merhaba diyerek konuşmasına başlıyor. Burada çok uzun konuşmaya gerek yok. Sizin hiç utanmanız yok diyor. Tekrar ediyorum sizin hiç utanmanız yok. `Sizin hiç utanmanız yok` cümlesinden sonra hakaretler yağmaya başlıyor. Biz başkaları nasıl muhalefet yapar ona karışmıyoruz. Ama bizim muhalefet anlayışımız şudur; açıkça ilan ediyoruz. Nasıl muamele ederseniz aynısını görürsünüz. Sizin karşınızda sopayı kaldırdığınız zaman sıraya geçecek insanlar yok. Siz bugün kalabalığınıza, gücünüz güvenip her tür baskıyla, şiddetle insanları sindirebileceğinizi sanıyorsanız, biz yanıldığınızı göstermek için oradayız. `Sizin utanmanız yok` cümlesinden sonra ne söyledilerse onun karşılığını aldılar.
"Can`ın Hatay halkının oylarıyla anasının ak sütü gibi helal oylarıyla seçildiğini onlar da biliyor"
Bizim hakaret ettiğimiz, bizim kötü bir dil kullandığımız külliyen yalandır ispatı da Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin tutanaklarıdır. Ama hırsız yakalanmıştır değerli yurttaşlar. Can`ın haksız biçimde cezaevinde olduğunu onlar da biliyor. Çan`ın milletvekili olabileceğine Yüksek Seçim Kurulu`nun karar verdiğini ve böyle aday olduğunu onlar da biliyor. Can`ın Hatay halkının oylarıyla anasının ak sütü gibi helal oylarıyla seçildiğini onlar da biliyor. Can`ın Hatay halkı tarafından işledikleri cinayetlerin hesabı sorulsun diye tıpkı Soma`da olduğu gibi Hatay halkına da sahip çıksın diye seçildiğini onlar da biliyor. Can`ın Anayasa Mahkemesi kararıyla serbest kalması gerektiğini onlar da biliyor ve bütün bunlar konuşulmasın, duyulmasın diye Meclis`i toplamamak için ellerinden geleni yaptıklarını da hep beraber gördük. Dikkat edin. Meclisi olağanüstü toplantıya çağırıyoruz. AKP`li milletvekilleri Meclis`te bekliyorlar. İnşallah diyorlar toplayamazlar. Toplayamazlarsa bu mesele unutulur gider. Ama bunu da teşekkür ediyorum. Bütün muhalefet partileri bu haklı davamızda yan yana durduk ve meclis toplantısı Numan Kurtulmuş istediği için değil, biz orada olduğumuz için, meclis toplantısı AKP`lilerin engellemeye çalışmasına rağmen muhalefet hep beraber durduğu için gerçekleşti ve onlar tam anlamıyla Yaptıkları sahtekarlıklar gün yüzüne çıkınca panikle, bildikleri tek şeyi yaptılar. Bizi baskıyla, şiddetle, zorla, sopayla susturmaya çalıştılar. Ama başaramadılar ve başaramayınca da şimdi bütün gerçekleri ters yüz edip, ayak üstünde bin yalan söyleyip halkı kandırmaya, yine insanlarımızı birbirlerine düşmanlaştırmaya çalışıyorlar.
"Bu iktidardan bu ülkeyi kurtaracağımız günler çok yakın"
Biz bu düşmanlaştırıcı politikalara karşı hep aynı şeyi söyledik. Bizim inançlarımız farklı olabilir. Kültürlerimiz farklı olabilir. Pek çok yerimiz, rengimiz, her şeyimiz farklı olabilir ama bizi bir araya getiren bir şey var. Biz aynı renk alın terine, aynı renk gözyaşına sahip insanlarız. İnsanların her şeyi farklı olabilir ama ister Afrika`ya gidin, Asya`ya gidin, Afrika`ya gidin, ister Türkiye`ye gelin. Türkiye`nin doğusuna, batısına, kuzeyine, güneyine, neresine giderseniz gidin, bütün insanların alın teri aynı renktir. Biz bu alın teri ittifakını, bu gözyaşı ittifakını, ortaklıklarımızın ittifakını kurarak Türkiye`yi bu iktidardan kurtarma mücadelesine büyük bir kararlılıkla devam ediyoruz. Hiçbir şeyi unutmayacağız. Uğradığımız hiç bir haksızlığı unutmayacağız. Bu halka zulüm gören, reva görenlerin bu halkı açlığa, yoksulluğa, sefalete bu halkı üç kuruş maaş için ömrünü feda etmeye mahkum edenlere karşıda bir adım geri atmayacağımızı herkes bilsin. Bu vesileyle bir kez daha Soma`dan sesleniyoruz; Can yoldaşımızın, Hatay Milletvekili Can Atalay`ın Türkiye`nin dört bir yanında hak mücadelelerinde verdiği kavga, o dört duvar arasında tutulsa bile devam ediyor. Biz o mücadelenin takipçisi olmaya, haklı mücadelemizin, haklı davamızın sonuna kadar arkasında durmaya devam edeceğiz. Umuyorum ki birliğimizle, gücümüzle bu iktidardan bu ülkeyi kurtaracağımız günler çok yakın olacak.
"Bu saray saltanatına son verme mücadelesine hepinizi davet ediyorum"
Bu iktidar Türkiye`yi bir iş cinayetleri ülkesine çevirdi. Bakın, son 6 ayda Türkiye`de yine 800`ün üstünde işçi arkadaşımız hayatını kaybetti. Bunlar rakamları konuşmak istemiyorum. Çünkü biz rakamlardan bahsetmediğimizi biliyoruz. Onlar için işçiler birer rakamdan ibaret olabilir. Onlar için işçiler paradan ibaret olabilir. Ama bizim için her bir işçi kardeşimiz, eşi demek, çocuğu demek, ailesi demek, anası demek, babası demek, ailesi demek, sevdikleri demek ve en önemlisi can demek. Onların her iki ayda bir Türkiye`de yeniden bir Soma katliamı yaşattıklarını hiç aklımızdan çıkartmıyoruz. Bunların iktidarda olduğu her iki ayda bir kere daha Türkiye`de Soma`da kaybettiğimiz kadar işçi arkadaşımız hayatını vermek zorunda kalıyor. Neyin karşılığında patronlar üç kuruş daha fazla para kazansın diye. Biz patronlar üç kuruş daha fazla para kazansın diye bu beyzadeler üç gün daha fazla iktidar koltuğunda otursun diye canlarımızı kaybetmeye tahammülü olmayan insanlarız. ‘Yeter artık` diyoruz. ‘Bıktık artık` diyoruz ve bu harami saltanatına, bu paranın iktidarına bu saray saltanatına son verme mücadelesine hepinizi davet ediyorum. Asla yılmayacağız, geri adım atmayacağız."