Haber: OKTAY YILDIRIM - Kamera: UMUT EMRE GÖKBULUT
(İSTANBUL) - Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Suriye`deki son gelişmelerle ilgili “Şu anda oradaki otoriteyi ele geçiren silahlı gruplar arzu etmediğimiz bazı tavırlar içerisinde olurlarsa, yani bir devri sabık yaratma girişimleri söz konusu olursa bugün yani gerçekten düşünmekten bile endişe duyduğum bir tabloyla da karşı karşıya kalabiliriz ve o zaman da buradaki Suriyelilerin gitmesini beklerken yeni bir Suriyeli göç dalgasıyla da karşılaşabiliriz diye endişem var açıkçası” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nin çağrısı ile 10 ülke 15 şehirden oluşan Orta Doğu ve Kuzey Afrika Barış ve İş Birliği Başkanları (ODKA) İstanbul`da Artİstanbul Feshane bir araya geldi. Toplantıya Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Kilis Belediye Başkanı Hakan Bilecan da katıldı.
Suriye`deki son durumu değerlendiren Seçer, Mersin`in en çok göç alan bölgelerden biri olduğunu söyledi. ANKA Haber Ajansı`na konuşan Seçer, şunları söyledi:
“Temelden Suriye`nin artık değiştiğini söyleyebiliriz”
“Mersin olarak uzun süredir yoğun göç alan bir bölge olduk. Şu anda da 300 binden fazla Suriye`nin olduğunu söyleyebilirim. Suriye`de önemli gelişmeler oldu. Temelden Suriye`nin artık değiştiğini söyleyebiliriz. Tabi orada bundan sonraki süreç son derece önemli. Ancak şunu söyleyebilirim ki hiç kimse orada bundan sonraki gelişmelerin hangi boyuta evrileceğini bilmiyor. Suriye kolay bir coğrafya değil. Sosyolojisiyle, demografisiyle ve stratejisiyle son derece ilgi alanı olan bir ülke. Çok büyük gelişmelere sahne olabilecek bir bölge. Orada sadece iki ayrı birbirine muhalif olan grupla bir mutabakat sağlayıp yeni bir düzen kurmak değil birden çok fazla gruplar ve farklı beklentileri olan gruplar, işte mezhepsel farklılıklara dayanan çeşitli gruplar ya da siyasi beklenti içerisinde olan gruplar doğal olarak da orada çok karmaşık bir ortamı beraberinde getiriyor.
“Suriyelilerin gitmesini beklerken yeni bir Suriyeli göç dalgasıyla da karşılaşabiliriz diye endişem var”
Elbette ki bir yandan kentimizde hatta ülkemizde mevcut farklı statüdeki Suriyelilerin ülkelerine geri dönmelerini konuşurken bunların bir plan çerçevesinde yapılmasını beklerken arzu ederken endişem odur ki ikinci bir göç dalgasıyla karşılaşmamak. Olayı gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirmek lazım. Orada farklı gruplar var ve bugüne kadar o bölgede yaşama şansı bulamamış şu ya da bu nedenle kendini güvende hissetmemiş Türkiye gibi Suriye`ye komşu ülkelerde bugüne kadar yaşamını idare ettirmiş insanlar oraya döndüğü zaman o günün koşullarında kendilerini tehdit unsuru olarak gördükleri gruplara karşı eğer farklı bir davranış içerisinde olurlarsa, şu anda oradaki otoriteyi ele geçiren silahlı gruplar arzu etmediğimiz bazı tavırlar içerisinde olurlarsa, yani bir devri sabık yaratma girişimleri söz konusu olursa bugün yani gerçekten düşünmekten bile endişe duyduğum bir tabloyla da karşı karşıya kalabiliriz ve o zaman da buradaki Suriyelilerin gitmesini beklerken yeni bir Suriyeli göç dalgasıyla da karşılaşabiliriz diye endişem var açıkçası.
“Belediye olarak görev yaptığım süre içerisinde mevcut Suriyeli nüfusu görmemezlikten gelmedim”
Umut ediyorum yakın bir zamanda bütün bu farklılıkları bünyesinde toplayan demokratik bir yönetim anlayışı tesis edilir. Ama tekrar tekrar altını çizerek söylüyorum. Bu konuda çok büyük bir beklenti içerisinde değilim. Orada yürütülen savaş, oradaki çatışma ortamları vekalet savaşları, vekalet grupları tarafından sürdürülüyor. Aslında onları vasi tayin edenler onlara vekalet verenlerin ne düşündükleri çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Belediye olarak görev yaptığım süre içerisinde mevcut Suriyeli nüfusu görmemezlikten gelmedim. Hatta belki de birçok belediyenin girişimde bulunmadığı konularda özellikle Birleşmiş Milletler Göç İdaresi`yle ortak projeksiyonlarla girişimlerde bulunduk. Örneğin Mersin`de bir uyum merkezi var doğal olarak ta oradaki popülasyonun bazı sorunlarına temas etmek, onlarla iletişim kurmak açısından belediyemize çok önemli katkılar sağladı. Nihayetinde 13 sene gibi uzun bir süreden bahsediyoruz. Bu topluluğu orada huzur içerisinde herhangi bir olumsuz üzüntü verici olaylara sebebiyet vermeden yaşatmak ta yerel yönetimler için ya da yerel yöneticiler için kolay olmasa gerek. Birçok olaylarla, badirelerle boğuşarak ama bugüne kadar şükür edebileceğimiz herhangi bir, çok çok üzüntü verici bir hadiseyle karşılaşmada bugünlere geldik. Burada da tabii ki Mersin halkının hakkını vermek lazım.
“Büyükşehir Belediyesi olarak elbette ki üzerimize düşeni yapacağız”
Biliyorsunuz Mersin göçmen kenti, çok kültürlü bir kent. Bir Anadolu Türkiye`nin bir izdüşümü. İşte o özelliğinden dolayı da o beraber yaşama kültürü olması Suriyelilerin de orada yaşamasını aslında bir anlamda oraya entegre etti. Önemli sorunlar yaşanmadı. Umut ediyorum, Suriye`de bir an önce barış ortamı oluşur. Güvenli bir şekilde insanlar, gönüllü bir şekilde ülkelerine giderler bunun yolunu açarız. Türkiye`nin fonksiyonu çok olacak, yerel yönetimlerin fonksiyonu çok olacak. Biz de Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak elbette ki üzerimize düşeni yapacağız”
“Şeytanın avukatlığını yapmak değil ama bir öngörü olarak söylüyorum”
“İkinci göç dalgası endişelerim var dediniz. Bunun bir maddi manevi bir külfeti oluyor belediyeye doğal olarak. İkinci bir göç dalgası yani ilk göç dalgasında durumunda Mersin Belediyesi`nin çalışmaları ne yönde” sorusuna ise Seçer şu şekilde cevap verdi.
“Açıkçası bu sadece spesifik olarak Mersin Belediyesi`nin ilgilendiren bir konu değil. Tüm ülkemizde özellikle Suriye`ye yakın illerin, İstanbul gibi büyük metropollerin sorunu. Bizim bir başımıza bu konularla ilgili bazı önlemler almanın çok yeterli olduğunu düşünmüyorum. Elbette ki şu anda böyle bir hazırlık içerisinde değiliz. Yani bir taraftan mevcut sığınmacılar ya da Suriyelileri gönderme projeksiyonları yaparken sadece ben ikinci bir göç dalgasını çok olumsuz koşullarda ortaya çıkacak bir sonuç olarak söylüyorum. Ama bunun da ihtimal dışında tutulmaması gerektiğini hatta çok küçük bir ihtimal olarak görülmemesi gerektiğini söylüyorum. Oradaki kültürel farklılıkları, oradaki demografi, oradaki siyasal farklılıkları bilen bir insan olarak söylüyorum. Tabi ki şeytanın avukatlığını yapmak değil ama bir öngörü olarak söylüyorum.”