(ANKARA) - Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım, "Siyasi iktidar, demokratik protesto hakkını kullandığı için tutukladığı gazetecileri ve öğrencileri derhal serbest bırakmalı, milletin iradesine ve temel haklarına saygı göstermelidir" dedi.
Konfederasyon üyeleri, kuruluşlarının 17`nci yıl dönümü dolayısıyla, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı.
"Masanızın değil, emekçinin dediği olacak. Sadakaya hayır." pankartı açan konfederasyon üyeleri, "İnsanca yaşam istiyoruz", "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Kadro hakkımız, İHS`ye son", "Ücretli köle olmayacağız", "Açlık, yoksulluk kader değildir", "TRT halkındır, halkın kalacak", "İnsanca yaşam istiyoruz", "Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız", "Saralara değil, emekçiye bütçe", "Güvenceli iş, insanca yaşam istiyoruz", "Direne, direne kazanacağız" sloganları attılar.
Konfederasyon Genel Başkanı Yıldırım, burada yaptığı açıklamada, son dönemde art arda hukuk tanımaz ve antidemokratik uygulamalar yaşandığını ve ekonomiye ciddi zararlar verildiğini, tüm kamu çalışanlarının giderlerinin arttığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak en temel demokratik haktır. Siyasetçilerin, belediye başkanlarının ve gazetecilerin tutuklanması ekonomik dengeleri bozmuş, döviz kurları ve borsalar altüst olmuştur. Maliye Bakanlığı işçiye, emekçiye ve emekliye düşük zam vererek zorla biriktirilen milyarlarca dolar kaybolmuştur. Siyasi iktidar, demokratik protesto hakkını kullandığı için tutukladığı gazetecileri ve öğrencileri derhal serbest bırakmalı, milletin iradesine ve temel haklarına saygı göstermelidir.
"Siyasi iktidar, yıllardır kamu emekçisinin ve emeklinin alın terini TÜİK eliyle çaldırmakta"
"Siyasi iktidar yıllardır kamu emekçisinin ve emeklinin alın terini TÜİK eliyle çaldırmakta, milyonları açlığa, yoksulluğa ve borç batağına sürüklemektedir. TÜİK`in masa başında hazırladığı, halkın yaşadığı gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan enflasyon verileri, sefalet düzeninin bel kemiği olmayı sürdürmektedir.
Enflasyon sepetini ve mahkeme talep etmesine rağmen fiyatları saklamaya devam eden TÜİK, halkın pazarda, markette yaşadığı zamları görmezden gelmekte, iktidarın mali politikaları doğrultusunda enflasyon rakamları açıklamaktadır. TÜİK`in geçtiğimiz günlerde açıkladığı Mart 2025 enflasyon verileri bir kez daha toplumun yaşadığı gerçeklerle örtüşmeyen bir tablo sunmuştur. TÜİK, mart ayında tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) yüzde 2,46 arttığını ve yıllık enflasyonun yüzde 38,10`a gerilediğini açıklarken, bağımsız araştırma kuruluşları ve halkın günlük hayatı bu açıklamaların gerçeği yansıtmadığını gözler önüne sermektedir.
Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) aynı dönemde yıllık enflasyonu yüzde 75,2, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ise yüzde 46,23 olarak açıklamıştır. Bu farklı rakamlar, kamuoyunda TÜİK`e olan güvenin neden hızla eridiğinin açık bir göstergesidir.
2025 yılının ilk 6 ayı için memurlara verilen yüzde 6 sefalet zammı daha ilk iki ayda enflasyon karşısında erimiştir. Asgari ücret ise üç ayda açlık sınırının 3 bin 622 lira altına düşmüştür. En düşük emekli aylığı da tekrar zam yapılmamış seviyeye gerilemiştir.
Konfederasyonumuza bağlı Kamu-Ar verilerine göre Mart 2025`te açlık sınırı 25 bin 720 liraya yükselmiştir. Yoksulluk sınırı ise 78 bin 230 liraya çıkmıştır. Bu durumda asgari ücretliler aç kalmaya devam etmektedir.
Bu veriler, bir ailenin yalnızca temel beslenme ve yaşamsal ihtiyaçları için dahi gelirinin yetmediğini göstermektedir. Açlık sınırına bile ulaşamayan milyonlarca hane bu koşullar altında yaşam mücadelesi vermektedir. Bir evde 3 asgari ücretli olsa bile yoksuldur."
"Vatandaş, zammın karşılığını AKP`ye sandıkta verecektir"
Orhan Yıldırım, elektriğe yapılan yüzde 25 zammı kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirterek, "Vatandaş, kendini karanlığa mahkum edecek olan bu zammın karşılığını AKP`ye sandıkta verecektir" dedi.
Hükümetin kurduğu toplu sözleşme masasının, kamu emekçileri açısından artık formaliteden ibaret olduğunu söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Sözde yetkili konfederasyon, hükümetin tüm istediklerini kabul etmekte, emekçilerin gerçek taleplerini gündeme dahi getirmemektedir. Masaya emekçinin iradesini yansıtan değil, not alan bir sendikal anlayışla karşı karşıyayız. Bu güne kadar masada emekçiler değil, siyasi iktidar söz sahibi olmuştur. Sözde müzakere ortamı, iktidarın istediği gibi şekillenmekte; kararları hükümet vermekte, masadakiler sadece imza atmaktadır.
Bu düzen, demokratik değil; talimatlıdır. Bu masa, emekçinin değil, sarayın masasıdır. TÜİK`in sahte verilerle milyonları yoksulluğa itmesinin arkasında doğrudan siyasi iktidar vardır. Bu çarpık düzenin baş aktörü de bu adaletsizliğin asıl faili de siyasi iktidarın ta kendisidir. Saraydan gelen her talimat, TÜİK`te rakama; Hazine`de bütçe oyununa; toplu sözleşme masasındaysa sefalet zammına dönüşmektedir."
"Böyle gitmez"
"Bu düzen böyle gitmez" diyen Yıldırım, toplu sözleşme görüşmelerinde artık konfederasyonlarının olacağını söyledi.
Sahte verilerle yaratılan illüzyonla emekçinin hayatının çalınmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Yıldırım, "İktidarın sadaka gibi verdiği zamlarla yaşam olmayacağını her platformda haykıracağız. Sözde sendikaların ve konfederasyonların sessizliğine biz sessiz kalmayacağız. Bu oyun düzenine razı olmayacağız. Grev hakkı dahi olmayan, kamu emekçilerinin çoğunu dışarıda bırakan, uydurma bir toplu sözleşme yasasına rağmen, masa dışına itilen tüm emekçilerin sesi olmak için masada olacağız. Emekçiler bu pazarlığın parçası olmayacak. Emekçileri bu düzende yalnız bırakmayacağız."
Konfederasyon üyeleri basın açıklaması sırasında, "Türkiye`de her şey yükselir, 399`lu yükselemez. 399`lu personel havuz istiyor." "TRT`de özel hizmet tazminatı, taşra tazminatı ve gösterge adaletsizlikleri giderilsin", "399`lu personel kendi statüsü ile görevde yükselmek istiyor", "TRT`de kurum içi yükselme sınavları düzenli hale getirilsin" dövizlerini taşıdı.