Haber: Nilgün Hande ÖZTÜRK
(ANKARA) - ABD merkezli New York Times gazetesinde yer alan makalede, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın yönetiminin yıllar içinde otoriterleştiği, yargı bağımsızlığını zayıflattığı ve muhalefeti bastırdığı” vurgulanırken, dünya liderlerinin tüm bu yaşananlara sessiz kalması da eleştirildi. Makalede, “Dünyanın geri kalanı Türkiye`nin otoriterliğe ve aşırıcılığa kaymasını engelleyemeyebilir ancak kesinlikle denemelidir. İmamoğlu`nun tutuklanmasının ardından yüz binlerce Türk, son yılların en büyük protesto gösterileriyle sokakları doldurdu, bunu yapmak cesaret gerektiriyordu. Onların cesareti küresel sessizlikten daha fazlasını hak ediyor” denildi.
ABD merkezli New York Times gazetesinde, “Türkiye Halkı Otokrasiye Direniyor. Sessizlikten Daha Fazlasını Hak Ediyorlar” başlıklı makale yayımlandı.
Makalede, CHP`nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu`nun tutuklanması ve sonrasında yaşanan protestolar anımsatılarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın “yönetiminin yıllar içinde otoriterleştiği, yargı bağımsızlığını zayıflattığı ve muhalefeti bastırdığı” vurgulandı. “Dünya liderlerinin tepkisizliğine dikkat çekilirken, Türkiye halkının demokrasi mücadelesinin daha fazla desteklenmesi gerektiği” ifade edildi. Ayrıca, “İmamoğlu`nun Erdoğan`a karşı güçlü bir alternatif olabileceği” belirtildi.
“Türkiye, son on yıldır otokrasiye doğru kayıyor”
Makalede, “ABD uzun zamandır, bazen iyi nedenlerle, kötü yabancı hükümetlerle dost olmaya istekli olmuştur. Tehlikeli bir dünyada demokrasiler, her demokrasi karşıtını yabancılaştırmayı göze alamazlar” ifadesi kullanıldı. "Otokratik bir yönetimle kurulacak herhangi bir ittifakta, dengelerin dikkatli bir şekilde tartılmasının gerektiği, bu ilişkinin Amerikan çıkarları için ne kadar değerli ve yönetimin davranışlarının ne derece `korkunç` olduğunun sorulması gerektiği" ifade edilen makalede, "Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın 22 yıllık iktidarının büyük bölümünün, bu ikilemin simgesi olduğu" belirtildi. Makalede, şunlar kaydedildi:
"Avrupa, Asya ve Orta Doğu`nun kesişme noktasında yer alan Türkiye, NATO`daki en büyük ikinci orduya sahip önemli bir ABD müttefikidir. Ancak Türkiye, son on yıldır otokrasiye doğru kayıyor. Sayın Erdoğan, gücünü arttırmak için yönetim yapısını değiştirdi, mahkemeleri kontrolü altına aldı, seçimleri manipüle etti, profesörleri tasfiye etti, medya kuruluşlarını kapattı, gazetecileri ve protestocuları tutukladı. Geçtiğimiz ay Sayın Erdoğan, demokrasiye yönelik saldırılarını yeni bir boyuta taşıdı.
Hükümetine yönelik memnuniyetsizliğin artmasıyla birlikte, bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki muhtemel rakibi, İstanbul`un halk tarafından sevilen Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu`nu ve İmamoğlu`nun yaklaşık 100 çalışma arkadaşını şüpheli suçlamalarla gözaltına aldı. Tutuklamalar, Türkiye`yi, Rusya`nın son yirmi yılda kat ettiği, demokratik yollarla seçilmiş bir liderin makamının yetkilerini otokrasiye dönüştürmek için kullandığı yola soktu. Sayın İmamoğlu, Silivri Cezaevi`nden buraya, ‘Bu demokrasinin yavaş yavaş erozyona uğramasından daha fazlasıdır. Bu, Cumhuriyeti`mizin kurumsal temellerinin kasıtlı olarak ortadan kaldırılmasıdır` diye yazdı.”
“Pek çok Avrupalı lider sessiz kaldı”
Dünyanın geri kalanından gelen tepkilerin “zayıf” olduğu belirtilen makalede, İmamoğlu`nun tutuklanmasından kısa süre sonra ABD Başkanı Donald Trump`ın, Erdoğan için "Ben onu severim, o da beni sever" dediği hatırlatıldı ve şunlar kaydedildi:
“Pek çok Avrupalı lider, sessiz kaldı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sadece `tutuklamanın derin endişe verici` olduğunu söyledi. Türkiye`nin stratejik önemi ve Sayın Erdoğan`ın iktidarı elinde tuttuğu düşünüldüğünde kolay cevaplar yok. Ancak dünya demokrasileri, dengeyi yanlış kuruyor. Türkiye halkını desteklemek ve Sayın Erdoğan`a baskı yapmak için daha fazlasını yapabilirler.”
“Bugün seçim yapılsa İmamoğlu muhtemelen kazanacaktır”
“Türkiye`deki seçmenlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın iktidarını artık benimsemedikleri” öne sürülen makalede, “Anketlere ve siyasi analistlere göre, bugün seçim yapılsa İmamoğlu muhtemelen kazanacaktır. Kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan 54 yaşındaki İmamoğlu, Mustafa Kemal Atatürk`ün 1919 yılında bir direniş grubu olarak kurduğu ve daha sonra modern Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk iktidar partisi haline gelen Cumhuriyet Halk Partisi`nin bir üyesi. Parti, Türkiye için laik bir hükümet taahhüt ediyor” denildi.
Makalede, İmamoğlu`nun, 2019`da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği ancak Erdoğan`ın partisinin seçimi iptal ettiği belirtilerek, İmamoğlu`nun ikinci seçimi daha net biçimde kazandığını vurguladı.
Makalade, "O zamandan beri İstanbul`un ana su yolu olan Haliç`teki kirliliği temizlemek ve çocuklara ücretsiz süt sağlamak gibi etkileyici bir yönetim sicili oluşturdu. Dış ilişkilerdeki tutumu ılımlı oldu; 7 Ekim 2023`teki terörist saldırıları nedeniyle Hamas`ı kınadı ve o zamandan beri İsrail`i Gazze`ye yaptığı saldırı nedeniyle eleştirdi. Buna karşın Erdoğan, Hamas`ı bir kurtuluş grubu olarak övdü ve İsrail`in yok edilmesi çağrısında bulundu.” ifadeleri kullanıldı.
“İmamoğlu, Orta Doğu`daki çatışmaları dizginlemeye yardımcı olurken ülke içinde istikrar sağlayabilecek bir lider olabilir”
Makalede, "İmamoğlu`nın laik bir ilerici, 71 yaşındaki Erdoğan`ın ise dindar bir muhafazakar olduğu" belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"İmamoğlu, Orta Doğu`daki çatışmaları dizginlemeye yardımcı olurken ülke içinde istikrar sağlayabilecek pragmatik ve popüler bir Türk lider. İktidardaki ilk yıllarında Erdoğan, geniş bir siyasi koalisyon oluşturdu, ordudaki subayları sivil kontrol altına aldı, ekonomiyi büyüttü, ılımlı bir İslamcılığı teşvik etti, Kürt azınlıkla uzun süredir devam eden çatışmayı çözmeye çalıştı ve komşusu ve uzun süredir rakibi olan Yunanistan ile ilişkileri normalleştirdi. Onun bu yaklaşımı, George W. Bush ve Barack Obama`yı onunla ilişki geliştirmeye itti.
Ancak zaman içinde Erdoğan daha aşırı, daha yozlaşmış ve gücünü pekiştirmeye daha fazla odaklanmış bir hale geldi. 2003`te Başbakan olarak iktidara geldi ve 2014`te Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, iktidarı bu makama devretmek için Anayasa`yı değiştirmek üzere harekete geçti. O zamandan beri de otoritesini her şeyin üstünde tutuyor. Dış İlişkiler Konseyi`nden Steven Cook, `Başarılı bir siyasetçinin sağlıklı paranoyası ve özgüveni, egomaniye ve kindarlığa metastaz yaptı. Türk siyasi sistemindeki tüm kurumsal kontrol ve dengeleri yok etti` diye yazdı. İmamoğlu`nun tutuklanması, Erdoğan`ın Türkiye`nin süresiz Başkanı olmak istediğinin bir işaretidir.
Bu hedefe doğru atacağı bir sonraki adım, bir sonraki seçimin yapılacağı 2028 yılında yeniden aday olmasını engelleyecek olan dönem sınırlamalarından kaçınmaya çalışmak olabilir. Bunu da erken seçim çağrısı yaparak ya da Anayasa`yı yeniden değiştirerek yapabilir.
Trump, hem kendi ülkesinde iktidarı sağlamlaştırma girişimleri hem de Vladimir Putin gibi otokratlara yönelik tekrarlanan övgüleriyle demokrasiyi küçümsediğini göstermiştir. Trumpist dünya görüşü, benzer düşünen liderleri kendi güçlerini iç muhalefeti ezmek için kullanmaya cesaretlendiren bir `güç haklıdır` versiyonudur. Ancak Trump`ın, Erdoğan üzerindeki etkisinde bir umut ışığı var: Bu da Erdoğan`ın yabancı hükümetlerin tutumlarından etkilenebileceğinin bir işareti. Her ülke gibi Türkiye`nin de dünyanın geri kalanıyla ilişkilerini önemsemesi gerekiyor. Avrupa ülkeleri, Kanada, Japonya ve Hindistan da dahil olmak üzere diğer demokrasilerin Erdoğan`ın son hamlelerinden rahatsız olmak için sebepleri var. Trump`ın bile endişelenmesi için sebepler var.
Türkiye`nin İslamcı aşırıcılığa kayması, terörü destekleyen ve İsrail`i tehdit eden bir başka ülke haline gelebileceğini gösteriyor. İstikrarsızlık için en belirgin potansiyel, Beşar Esad`ın diktatörlüğünden kurtulmaya çalışan Türkiye`nin güney komşusu Suriye`de. Avrupa`da Putin`in hırslarından ve Macaristan`da otoriterliğin yükselişinden endişe duyan siyasi liderler, Türkiye`nin demokrasinin geri çekilmekte olduğunun bir başka işareti olmasından endişe duymalıdır. Avrupa`nın Erdoğan`ı etkileyecek kozları var: Almanya Türkiye`nin en büyük ticaret ortağı ve diğer bazı Batı Avrupa ülkeleri de çok geride değil.
“Ülkeler, seslerini yükselterek Erdoğan`ın hayatını daha az konforlu hale getirebilirler”
Bu ülkeler, seslerini yükselterek Erdoğan`ın hayatını daha az konforlu hale getirebilirler. Türkiye`nin ticaret, göç ve askeri tedarik gibi kendisi için önemli olan geniş bir yelpazedeki konularda işbirliğini riske attığını açıkça ortaya koyabilirler. Dünyanın geri kalanı Türkiye`nin otoriterliğe ve aşırıcılığa kaymasını engelleyemeyebilir. Ancak kesinlikle denemelidir.
İmamoğlu`nun tutuklanmasının ardından yüz binlerce Türk, son yılların en büyük protesto gösterileriyle sokakları doldurdu. Bunu yapmak cesaret gerektiriyordu. Yetkililer buna, birçoğu düzmece davalarla karşı karşıya olan yüzlerce protestocuyu tutuklayarak karşılık verdi. Onların cesareti küresel sessizlikten daha fazlasını hak ediyor.”