Mersin Barosu Başkanı Avukat Bilgin Yeşilboğaz, giriş konuşmasında Gazeteciler ile Avukatların kaderlerinin birbirine benzediğini söyleyerek, "medyadaki bağımsız habercilik anlayışının yerleşmesini bekliyor ve istiyoruz." dedi.

Mersin Barosu ve Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde  gerçekleşen etkinlikte; Türkiye'nin mevcut medya yapısı ve insan hakları ihlalleri üzerine konuşan gazeteciler, iktidar ve medya ilişkilerini değerlendirerek, medyanın bağımsızlığının ağır yaralar aldığını belirtti.

Gazeteci Yazar Deniz Zeyrek Türkiye Siyaseti, iktidar ve basın ilişkilerini anlattığı konuşmasında kamuoyunun  umutla ve üşenmeden kendilerini takip etmesini istedi . İktidarın adeta propagandasını yapan medya yapısını eleştirerek,  yakın dönemde yaşadığı örnekler üzerinden izleyici ve katılımcıları bilgilendirdi. 

Gazeteci Deniz Zeyrek son dönemde gündemde kalan önemli bir olayı şu sözlerle açıklığa kavuşurdu: "Medya'da sahne değişince şartlar da değişti. Medya'nın değişimine bağlı olarak 22 yıllık Hürriyet Gazetesi'ndeki emeğimi bir kez daha düşündüm ve oradan üzülerek ayrıldım.  Gergin örneklerle dolu bir gazetecilik geçmişimiz var. Son örneklerden birini aktarmak isterim. Ben, Fox Tv Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk, İstanbul Ümraniye'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in de bulunduğu yemekteyiz. Yemekte Karslı olduğumuz için  kar kadar önemli ikramımız olan kaz da gönderilmişti. İzmir'den bir arkadaşımız da kendi butik üretimi olan bir şarap göndermişti. İşlemenin sahibi kendi reklamını da yapmak için görüntüleri sosyal medyada yayınlamış. Hiç kimsenin içmediği ama usulen bardaklara konulmuş bu ikram ve yemek  tüm propaganda medyasında manşet yapıldı; Kaz yiyip, Petrus şarabı içtiler diye. Ayrıca 112 bin tl hesabı Belediyeye faura ettiler şeklinde yazıldı. Medya'nın hali bu. Toplam hesap 6 bin 500 tl idi ve kendi aramızda çözdük zaten . 2 bin 500 tl kazın parasını da hemen Kars'taki üreticiye gönderdik. Durum bu. Demek ki yalan haberlerin de düzeltilmesi lazım.".

 Zeyrek: Varlığımızı Size Borçluyuz

Gazeteci Deniz Zeyrek medyadaki sahiplik yapısı ve manüpilasyonun önümüzdeki en ciddi sorun olduğunu söyleyerek,  Türkiye'de 16 gazetenin de başlıklarının neredeyse aynı olduğunu vurguladı.  Deniz Zeyrek iktidarın kendi kaynaklarına bile artık güvenmediğinin altını çizerek şunları söyledi: "İstanbul SİP'deki gazeteler bedava olduğu halde bu yayınlar okunmuyor. Ayrıca örneğin burada Cumhuriyet, Sözcü, Birgün, Yeniçağ yok. Yine Halk Tv hd olmadığı için yayın kalitesi düşük fakat birçok kanaldan fazla reytingi var.  İktidar Milletvekilleri de Fox Tv izliyor artık. Cumhurbaşkanı'nın önüne gelen ilk 4 gazete içinde Sözcü var. Öyle bir durum yaratıldı ki iktidar bile kendi haber kaynaklarına güvenemiyor artık. Gazetecilikte 3 ana başlık vardır. Halkla ilişkiler, Propaganda veya Gazetecilik.  Gazetecilik insanların bilmesi gerektiğini söyleme işidir. İşin özü budur. Sosyal medya hayatımıza çok sert giriyor. Birçok gazetecinin itibarı hedef alınıyor. Medyadaki sahiplik düzenine karşı sosyal medya yeterince güçlü ve sokak haberciliği mantığıyla, kamuoyuna duyuru tarzı ekili oluyor. Gazeteci olarak birgün demokrasimizin gelişimini haber yapacağım o güzel günü yazmak için emekli olmayacağım. Okuyun ve izleyin ve üşenmeyin. Bizi yanlız bırakmayın, çünkü varlığımızı size borçluyuz.

Fırat: Baskı Sadece Devlet Tarafından Değil.

Gazeteci Ali Haydar Fırat ise basın ve geniş anlamda medyanın, iktidarların daha iyi nasıl denetlenebilir sorusunu yanıtlamaya çalıştığını söyleyerek temel meselenin de iktidarın halk adına denetlenmesi olduğunu belirtti. Fırat linç kültürü üzerinde durarak, medyada yapılan işin eleştirel niteliği yoksa, toplumsal duyarlılığı yoksa burada gazetecilikten bahsedilemeyeceğini söyledi. Ali Haydar Fırat, baskıların her zaman olduğunu ifade ederken kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı. Gazeteci Fırat tv programlarındaki tartışmaları örneklendirerek şunlar anlattı: "Günümüzde konu sadece devletin baskısı değil. Bu dönemin ayırt edici özelliği birçok kişinin gazeteci kimliği altında ahlaki duruşunu ve sorumluluklarını unutmalarıdır. Tv programlarında ve reklam aralarında sürekli talimat alıyorlar. Onların hoşuna gitmeyen kavramlar kullanıldığında sizi topkeyün bir kitleyle linç ediyorlar. Bu süreç, gerçekten talihsiz bir durum. Köşe yazılarında, birbirine benzeyen ve aynı kişileri hedef alan yazılara baktığımızda, yaşadığımız zamanın ağırlığı da ortaya çıkıyor.