Toplantı açılışında konuşan Feyzioğlu, "Kurtuluş Savaşı zaferiyle kurtarılan ülkenin siyasal varlığını sürdürebilmesi için ekonomik zaferlere ihtiyaç vardı.
Atatürk'ün: "Askeri zaferler ne kadar parlak olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kalıcı olamazlar" sözü bu yalın gerçeğin ifadesidir.
Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik açıdan geriliği ve dışarıya bağımlılığı, çöküşünü hazırlamıştı.
Kurtuluş Savaşının asker ve sivil kadroları, çöküş dönemine girmiş, emperyalizmin yutmaya hazırlandığı bir ülkede gözlerini dünyaya açmışlardı.
Ekonomik ve iktisadi yönden batı ile rekabet edebilecek güce ulaşılamaması durumunda, genç Türkiye'yi de Osmanlının akıbetinin beklediğinin bilincindeydiler.
Nüfusunun % 80 inin köylerde yaşadığı ve tarımla uğraştığı bir ülkede peş peşe kurulan şeker fabrikaları Cumhuriyet'in ekonomik zaferlerinin ilk akla gelenlerindendir." ifadelerini kullandı.
Şeker fabrikaları, tarımsal üretime ve kırsal istihdama dayalı bir kalkınma stratejisinin somut örnekleri olması açısından da son derece önemlidirler diyen Feyzioğlu "Pancar ekimi, tarımla sanayiye ham madde üretme, istihdam yaratma, hayvancılığı geliştirme, sanayi dengeli bir şekilde ülkenin dört bir yanına yayma açılarından stratejik önemdedir.
Şeker sanayi, tarımla sanayi buluşmasının en somut ve başarılı örneklerinin başında gelmektedir.
Anadolu ve Trakya'ya dengeli bir şekilde yayılan Şeker fabrikalarında yalnız şeker üretimi yapılmamıştır.
Şeker fabrikaları, medeniyetin, çağdaşlığın, aydınlanmanın, üretimden gelen özgüvenin kırsal kesime yansıtıldığı ve benimsetildiği birer vitrin olma işlevini de yerine getirmişlerdir.
Pancar işleyen şeker fabrikalarımız özelleştirildiğinde, özel sektör kaçınılmaz olarak kar-zarar hesabı yapacaktır. Bu durumda çok ucuz olan nişasta bazlı şekerin karşısında bu fabrikaların rekabet etmesi mümkün olmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik zaferinin somut örnekleri olarak, kırsal kesimde istihdam yaratan, Türk Tarımının can suyu olma özelliğini sürdüren şeker fabrikalarının bacaları tütmeye devam etmelidir.
İnsanlarımız üretimden koparılmamalıdır. Kentlerimize yeni mutsuz insanlar göç etmek zorunda kalmamalıdır. İnsanlarımızın karnı yaşadığı yerde doymalıdır. Tarlalarımız ve ürünlerimizi işleyen fabrikalarımız tüm ülkeye refah taşımalıdır.
Öte yandan şeker pancarından üretilen şekerin yerini nişasta bazlı şeker aldığında kanserden obeziteye, kalp hastalıklarından zekâ geriliğine kadar sayısız illet toplumumuzu içten çökertecektir. Eğer illa kar-zarar hesabı yapacak isek nişasta bazlı şekerin vereceği ölçüsüz zarar ile köylünün işsiz kalması ve buna bağlı olarak oluşacak yeni göç dalgaları gibi ekonomik boyutu yıkıcı olacak sosyal zararları da hesaplamak lazımdır. Bu hesaplama yapılmaz ise konu sadece özelleştirmeden elde edilecek ve devamı gelmeyecek bir peşin para beklentisine indirgenmiş olacaktır. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Çünkü Milli Mücadelemizin üretim kaleleri olan fabrikalarımız bizim mülkiyetimizde değildir. Bize emanettir. Geliştirilmeleri ve modernleştirilmeleri kuşkusuz gereklidir. Bütçe açığını kapamak için arsa fiyatının bile altında satılmaları Milli Mücadele şehitlerine ve geçmişimize büyük yanlışlıktır. Yanlıştan dönülmesi erdemdir.
Şeker fabrikaları; ekonomik Kuvayı Milliye'nin, yaşatılması boynumuzun borcu olan hatıralarıdır.
Kıymayınız!" şeklinde konuştu.