Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, AKP iktidarını eleştirerek, “Geldiklerinde yoksulluğu, yolsuzluğu, hırsızlığı, adaleti ve yasağı kaldıracağını iddia eden iktidar, hırsızlığın da yolsuzluğun da arsızlığın da yoksulluğun da adaletsizliğin de vicdansızlığın da tam dibinde. Zengini daha zengin yapmak, fakiri daha fakirleştirmek isteyen bir anlayışın temsilcisi oldular. Kur korumalı, döviz parası olanı korumak demek; bankada parası olanın parasını, geleceğini korumak. Fakirle ilgili bir konu yok. Bu anlayışın Türkiye`ye verebileceği hiçbir şey yoktur. Hırsız kim olursa olsun, babam bile olsa mahkemenin karşısına çıkan bir anlayışı Türkiye`de yapamadığımız müddetçe geleceğimiz yoktur” dedi.
Milli Yol Partisi Merkez Karar Yönetim Kurulu (MYK), bugün Remzi Çayır başkanlığında toplandı. Çayır, Milli Yol Partisi Genel Merkezi`ndeki toplantı öncesinde yaptığı açıklamada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çayır, şunları söyledi:
“TÜRKİYE, ARTIK KANIKSAMIŞ TOPLULUK HALİNE GETİRİLDİ”
“Türkiye bir cenderenin içerisindeyken ne yazık ki iktidar, kendi dünyasında toz pembe bir tablo çizmeye devam ediyor. 21 yıllık macerasında hayat pahalılığını, yoksulluğu ve adaletsizliği, liyakatsizliği sıradanlaştırırken ne yazık ki Türkiye, artık kanıksamış topluluk haline getirildi. Türk milleti; kanıksamış, yani zorlukları, yolsuzlukları, hırsızlıkları sıradanlaştırma eğilimine giden bir hale dönüştü. Yoksulluğu ve hırsızlığı, insaniyetsizliği, vicdansızlığı, adaletsizliği kanıksamış bir toplum, çürümeye mahkumdur. Milli Yol Partisi olarak, bütün bu olumsuzluklara sadece itiraz ederek değil, nasıl yapılacağını da ortaya koyarak kendimize bir yol açtık. Birbirine benzeyen partiler, birbirine benzeyen sözler, birbirine benzeyen iktidarlar, birbirine benzeyen muhalefetler var. Bu çemberi kırmak sizin elinizde.
Bir çocuğumuz çıktı, hepimizin utanç duyacağı şekilde, hepimize bir söz söyledi. Eğer azıcık gururumuz varsa, azıcık insanlığımız varsa hepimiz açısından bu, utanç verici bir durumdu. ‘Annem, karnemi aldı, bana başarı için et aldı.` Bu, Türkiye`nin içinde bulunduğu durumu tam anlamıyla resmeden bir ifade. Geldiklerinde yoksulluğu, yolsuzluğu, hırsızlığı, adaleti ve yasağı kaldıracağını iddia eden iktidar, hırsızlığın da yolsuzluğun da arsızlığın da yoksulluğun da adaletsizliğin de vicdansızlığın da tam dibinde. Zengini daha zengin yapmak, fakiri daha fakirleştirmek isteyen bir anlayışın temsilcisi oldular. Kur korumalı, döviz parası olanı korumak demek; bankada parası olanın parasını, geleceğini korumak. Fakirle ilgili bir konu yok. Bu anlayışın Türkiye`ye verebileceği hiçbir şey yoktur. Hırsız kim olursa olsun, babam bile olsa mahkemenin karşısına çıkan bir anlayışı Türkiye`de yapamadığımız müddetçe geleceğimiz yoktur.
“O KADAR BORÇLANDIK Kİ BORCUN FAİZİ, ANAPARAYI GEÇTİ”
Siz kendi hırsızlığınızı, kendi yolsuzluğunuzu koruyacaksınız, sonra dönüp ‘Hele şu terbiyesizlere bak` diyeceksiniz. Kimi suçluyor? Başbakan yaptığı kişiyi. Kimi suçluyor? başbakan yardımcısı yaptığı kişiyi. Ne diye suçluyor? Yolsuzluklarla, hırsızlıkla suçluyor. Vatanın, milletin, Hazine`nin arsasını, arazisini kendi üstüne geçirmekle suçluyor. Başbakan bunu yaparken sen neredeydin? Sen, bostan korkuluğu muydun? Cumhurbaşkanı değil miydin? Niye göz yumdun? Niye müdahale etmedin? Sebep ne? Paylaşırken kavga olmaz.
Biz, 14 Mayıs`ta, Milli Yol Partisi olarak isim ve amblemimizle, mümkün olabilirse cumhurbaşkanı adayımızla; milliyetçi, vatansever, mazlumun, fakirin fukaranın sözcüsü, koruyucu bir cumhurbaşkanı adayıyla milletin huzuruna çıkacağız, adaleti hakim kılacağız. Sadece kendimiz için değil, bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi yaşamayan, bize itiraz edenlerin de hak ve hukukunu koruyan bir sistem kuracağız. Biz, liyakati getireceğiz. Derisine, ideolojisine, inancına bakmadan, işini iyi yapanların işin başında olduğu bir sistem kuracağız. 140 yıllık bir borç ekonomisini tersyüz edeceğiz. Hiçbir topluluk, bizden başka, ‘borç bakanlığı` kurmadı. Duyun-i Umumiye kurduk. O kadar borçlanmışız ki borçların yönetimi ve denetimi şart, bunun için bakanlık kurmuşuz. Şimdi yine gizli borç bakanlığı var. O kadar borçlandık ki borcun faizi, anaparayı geçti. Ne masalı anlatıyorsunuz siz?
“BU SİSTEMİN SAHİPLERİ, MİLLETİ ASLA DİKKATE ALMIYOR”
Sırf iktidarda kalmak için kesenin ağzını açmakla kalmıyorlar, bütün ekonominin gerekliliklerini altüst ediyorlar. Merkez Bankası`nı çalıştırmakla kalmayıp dışarıdan borç arayışına bir daha giriyorlar ki ‘ne olur ne olmaz, elimizdeki hükümranlık hakkı yok olmasın` diye. Milletin burada geleceği ne olacak? Sizin saltanatlarınız devam edecek, efendilikleriniz devam edecek; memleket, millet ne olacak? Var mı milletle ilgili bir hesabınız? Var mı milletle ilgili bir kaygınız? Yok. Bu sistemin sahipleri, milleti asla dikkate almıyor.
Bu kadar yoksulluk içerisinde, muhalefet ne yapıyor? Çay partileri düzenliyor. Uyumsuz, ne dedikleri anlaşılmayan masalar kuruyorlar. Milli Yol, bu milletin hissiyatının temsilcisi olabilir, öfkesinin temsilcisi olabilir, itirazının temsilcisi olabilir. Yeter ki önce siz inanın. Gerçekten bu sistemi değiştirmek istiyoruz. Bu sistemde, varacağımız hiçbir iyilik yok. Bu sistemde, geleceğimiz yok. ‘Bir şey değişecek, her şey değişecek` dedik. ‘Böyle geldi, böyle gitmesin. İtirazımız var sizin bu düzenbazlıklarınıza` dedik. Millete bu hareket anlatılırsa, millet bizden haberdar olursa Türkiye, Milli Yol`u konuşacak.
“VARSA YOKSA KENDİ HÜKÜMRANLIKLARI, KENDİ GELECEKLERİ, KENDİ İSTİKBALLERİ”
İnsanlar, kendi geleceklerini konuşuyorlar, kendi hesaplarını masaya yatırmışlar. Millet adına bir hesap yok, millet adına bir gelecek yok. Bu millet nasıl yarınını kurtarır, bu millet nasıl çocuklarını bu vatanda, bu ülkede mutlu ve müreffeh yaşatırlar? Sorunun cevabı yok. Varsa yoksa kendi hükümranlıkları, kendi gelecekleri, kendi istikballeri.
Artık yeter. Bu ülkenin çocukları, bu ülkenin sevdalıları, vatanın delileri, iktidar talep ediyor. Biz, bu ülkeyi rasyonel akılla, irfanla, üretimle, adaletle, liyakatle yönetiriz. Türkiye`deki yapısal değişikliği gerçekleştireceğiz. Türkiye yapısal değişikliği gerçekleştiremezse, başta siyaset kurumu olmak üzere süreli hale getiremezsek siyaseti, bizim yapacak bir şeyimiz kalmaz. Türkiye`de tarımdan sanayiye, eğitimden teknolojiye kadar yapısal bir değişikliği oluşturmadığımız müddetçe hiçbir şey başaramayız. Bu elbise, bu millete dar geliyor. Dar gelmiş elbiseyi millete zorla giydirmeyin, giydirmeyeceğiz.
Şu anda milyonlarca emeklinin maaşı asgari ücretin altında. Sırf seçime dönük, kendine oy toplamak için asgari ücrete zam yapıyor; öbür tarafta evler, almış başını gidiyor. Milleti ev sahibi yapacakmış. 2 milyon liradan aşağı ev yok. 60 ay değil, 120 ay bile ödese ödeyecek hali yok. 20 bin lirayı hangi fakir ödesin? 10 bin lirayı aylık, hangi fakir ödesin? Milletin gözünü boyuyorlar.”