CEYLAN SAĞLAM
Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra kültürel varlıklar ve arkeolojik alanların hasar tespiti için Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü`nden Prof. Dr. Çiler Çilingiroğlu ile Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü`nden Doç. Dr. Nusret Demir ortak bir proje başlattı. İtalyan, Alman, Avrupa ve Çin`in uzay ajansları proje için, uydu ve radar görüntülerini ücretsiz olarak kullanıma açtı. Çilingiroğlu, “Tarihi hafızanın, tarih bilincinin toplum nezdinde korunmasını sağlamak şu an bizim ne yapacağımıza bağlı” dedi
Prof. Dr. Çiler Çilingiroğlu ve Doç. Dr. Nusret Demir, projeyle ilgili Anka Haber Ajansı`na bilgi verdi. Prof. Dr. Çilingiroğlu, “Bu çalışma kapsamında, arkeologlar ve harita mühendisleri olarak bir araya geldik ve geniş bir katılım ile bölgedeki kültürel mirasını, coğrafi bir veri tabanına kaydettik. Şimdiye kadar bin 700`den fazla alanı veri tabanı içinde kaydını gerçekleştirdik” dedi.
Prof. Dr. Çilingiroğlu, yürütülen söz konusu projeye ilişkin şunları söyledi:
“6 ve 20 Şubat depremlerinden sonra 11 ilimiz afet bölgesi ilan edildi. Bu illerde çok sayıda arkeolojik alan, kültürel miras ve tarihi mirasımıza ait yapılar bulunuyor. Maalesef bu yapılar da depremlerde hasar gördü. Biz, depremden sonra gönüllü bir ekip olarak bölgedeki kültürel varlıkların hasarını tespit etmek için çalışmaya başladık. Bu çalışma kapsamında, arkeologlar ve harita mühendisleri olarak bir araya geldik ve geniş bir katılım ile bölgedeki kültürel mirasını, coğrafi bir veri tabanına kaydettik.
"ŞİMDİYE KADAR 1700`DEN FAZLA ALANI VERİ TABANI İÇİNDE KAYDINI GERÇEKLEŞTİRDİK”
Şimdiye kadar bin 700`den fazla alanı veri tabanı içinde kaydını gerçekleştirdik. Bunların içinden kesin olarak hasar aldığını bildiğimiz alanlar 70 kadar yapı ve tarihi, kültürel alana ait. Bu hasar verilerini teyit edilmiş olan verilerden derledik. Daha sonra yaptığımız projede uydu radar verilerini kullanarak kültürel varlıkların hasar durumunu ‘az, orta ve yüksek hasarlı` veya ‘hiç hasar almamış` şeklinde bu hasar durumlarını tespit etmeye yöneldik. Bunun içinde kullandığımız veriler uluslararası uzay ajanslarının ücretsiz olarak kullanıma açtıkları ve bizim de bilimsel araştırma ağımız içinde çeşitli bilimsel kuruluşlar sayesinde oldu.
“UZAY AJANSLARI BÖLGEDE AFET BÖLGESİ İLAN EDİLDİĞİ İÇİN BU VERİLERİ ÜCRETSİZ OLARAK BİLİM İNSANLARININ KULLANIMINA AÇTI”
Bunlar arasında Wuhan Üniversitesi ön planda geliyor. Bunun dışında İtalyan, Alman, Avrupa ve Çin uzay ajansları normalde yüksek ücretlerle bedelleri olan yüksek çözünürlüklü uydu radar verilerini paylaştılar. Bu sayede biz de kültürel varlıkları, uzaydan algılama yöntemi ile hasar durumlarını inceleme şansına erişmiş oluyoruz. Normalde bu uydu radar verileri, çok küçük miktarı bile 2014 yılında 6-7 bin euro gibi bir ücrete tabiydi. Daha sonrasında bölgede afet bölgesi ilan edildiği için bu verileri ücretsiz olarak bilim insanlarının kullanımına açtı.
“TARİH BİLİNCİNİN TOPLUM NEZDİNDE KORUNMASINI SAĞLAMAK ŞU AN BİZİM NE YAPACAĞIMIZA BAĞLI”
Tarihi hafızanın, bilincin, tarih bilincinin toplum nezdinde korunmasını sağlamak şu an bizim ne yapacağımıza bağlı. Eski hallerini biliyoruz bu yapıların, hepsinin fotoğrafları, çizimleri elimizde. Yeniden bunları ayağa kaldırmak, canlandırmak mümkün. Hatta gerektiği yerde depremin anısı da hafızası da anıt olarak saklanabilir. Bunu biz başka ülkelerden biliyoruz, mesela Almanya İkinci Dünya Savaşı sonrasında hasar görmüş bazı yapılarını onarmadan bırakmıştır. Savaşın hafızasını koruyup, savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu unutturmamak için. Bazen tamamen unutmak da iyi değil, bu deprem anısı da korunabilir ama elimizdeki verilerle bu yapıları yeniden ayağa kaldırabiliriz, canlandırabiliriz. Bölgenin çok özel demografik yapısı da var, mesela Hatay`da Musevi cemaati çok büyük yıkım yaşadı. Sadece bina anlamında değil, insan anlamında da… Bunların yeniden yerine konulması zor olduğu ortada, fakat bu hassasiyet ile yaklaşılıp hem oradaki Musevilerin hem Ermenilerin hem de diğer cemaatlerin bölgeyi terk etmeden, kültürlerini yaşamalarını sağlamak gerekli. Geçmiş ile bugünü bir arada düşünmemiz gerekli.”
“DEPREM ÖNCESİ VE SONRASI GÖRÜNTÜLERİN YORUMLANMASI HESAPLANMASI İLE BAZI HESAPLARLA HASAR SINIFLANDIRMASI GERÇEKLEŞTİRİYORUZ”
Doç. Dr. Demir ise, yapılan analizlerle radar verilerinden ölçülen çökme miktarını kültürel varlıklar ile ilişkilendirildiğini anlattı. Demir, şunları söyledi:
“Deprem felaketi pek çok kayba sebep oldu, kültürel mirasımız da bu kayıplardan bir tanesi, bir bileşeni. Bu, deprem sonrası özellikle radar görüntülerinden ilgili yer hareketlerinin kültürel mirasa yapmış olduğu hasarların belirlenmesi, açısından önemli. Deprem olduktan sonra gönüllü olarak harita oluşturma faaliyetlerine yoğun olarak katıldık.
Biz burada, harita mühendisleri arkadaşlarımız, uzay ve teknoloji bilimleri öğrencilerinden oluşan gönüllü ekibi ile yaptığımız analizlerde radar verilerinden ölçtüğümüz çökme miktarını bu kültürel varlıklarla ilişkilendirebiliyoruz. Aynı zamanda hesaplanmış kuzey güney, doğu batı doğrultusundaki yer değiştirmeleri yine kültürel varlıklar ile ilişkilendirebiliyoruz. Deprem öncesi ve sonrası görüntülerin yorumlanması hesaplanması ile bazı hesaplarla hasar sınıflandırması gerçekleştiriyoruz. Proje sonunda tüm değerlendirmemizi yapabileceğiz. Aynı şekilde hareket miktarı da bu şekilde analiz edebiliyoruz.
Hesapladığımız alanlar daha devam ediyor, yani devam eden bir proje. Kayıtlı olan tüm kültürel varlıklar proje sonunda dediğim gibi bir analizle kullanılabilir hale gelecek. Sadece hasar sınıflandırması değil, hem meydana gelen yüksek derecedeki hareket miktarının analiz edilmesi de hasar değerlendirmesi de faydalı olacaktır.
Radar verileri, ‘xband` dediğimiz yüksek çözünürlüklü radar verileri bu şekilde. Bu bir sonraki aşama, burada daha çok yer hareketi ile ilgili analizler tamamlanmak üzere. Daha ‘xband` üzerinden hem hasar sınıflandırması, yapıların hareket miktarını analizi gerçekleşebilecek”
KÜLTÜREL VARLIKLARIN TOPLUMSAL BELLEKTE KÜLTÜR BİLİNCİNİN YAŞAMASI İÇİN ÜÇ BOYUTLU MODELLEMESİ YAPILMASI HEDEFLENİYOR
Öte yandan Prof. Dr. Çiler Çilingiroğlu ve Doç. Dr. Nusret Demir, yeni bir projeye daha başlıyor. Çilingiroğlu ve Demir, birçok medeniyete ev sahibi yapmış olan söz konusu afet bölgesinde yer alan kültürel varlıkların, toplumsal bellekte kültür bilincinin yaşaması için üç boyutlu modellemesini yapmayı hedefliyor. Yapılan bu modelleme çalışmasından sonra, bölgede yer alan kültürel varlıkların ve tarihi eserlerin yer aldığı sanal müze, ziyaretçilerini ağırlayacak.
“DEPREMİN KÜLTÜREL VARLIĞA VERDİĞİ ZARAR, TOPLUMSAL BİLİNÇ ANLAMINDA DA MUTLAKA ETKİLEYECEKTİR”
Çilingiroğlu, söz konusu bu projeyi şöyle değerlendirdi:
“Bu deprem, bölgenin tarihi yapısını da derinden etkiliyor, bölge çok özel bir bölge. Dünyadaki medeniyet tarihi açısından çok özel bir bölge. Alt Paleolitik dönemden başlayıp, Cumhuriyet`in kuruluşuna kadar kesintisiz olarak yerleşim görmüş, çok sayıda kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış. Dünya tarihi için çok önemli süreçlerin yaşandığı bir bölgeden bahsediyoruz. Burada aynı zaman da Hatay gibi kendine özgü, etnik, dibi çeşitliliği içinde barındıran, Diyarbakır, Gaziantep gibi çok sayıda alan var. UNESCO kültür miras listesinde listelenmiş Aslantepe, Göbeklitepe gibi alanlarda afet bölgesi içinde yer alıyor. Dolayısıyla buradaki depremin kültürel varlığa verdiği zarar, toplumsal anlamda da toplumsal bilinç anlamında da mutlaka etkileyecektir ve bu, noktayı iyileştirmek için toplumsal bellekte bu kültürel bilincin yaşamasını sağlamak için yeni bir projeye de başladık. Bu da çok fazla paydaşları olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Harita ve Kadastro Mühendisliği Odası ve 3dprobox iş birliği ile bölgede hasar görmüş kültürel yapıları üç boyutlu olarak fotografik yöntemlerle yeniden canlandırılmasına çalışacağız.”
Doç. Dr. Nusret Demir ise, “Bunu biz, daha önceki yurtdışındaki hocalarımızın yaptığı gibi toplumdan fotoğrafları verileri toplayacağız, bunların analizlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirip sanal bir müze ile bunu tekrardan canlandıracağız” açıklamasını yaptı.