Haber: CEYLAN SAĞLAM – Kamera: DURSUN ALKAYA
Hatay Dikmece`de tarım arazileri ve zeytinliklerinin kamulaştırılmasına karşı mücadele veren yurttaşlar, TBMM`de seslerini duyurmak için Ankara`ya geldi. Salih Zidanoğlu, “Bizim zeytinliklerimizi, yaşam teknemizi bizim elimizden alıyorlar. Ama biz buna müsaade etmeyeceğiz” dedi. Mustafa Kemal Atatürk`ün “Hatay benim meselemdir” sözlerine atıfta bulunan Ali Tahir Doğan, “Hatay, yine bizim meselemizdir. Bizim malımız da bizim meselemizdir, benim tarlam, ben çiftçiyim. 30 kişiyiz, torunlarla, çocuklarla, eşimle, kardeşimle. Ya bu araziler giderse ben ne yapacağım" diye konuştu. 6 Şubat depremlerinden sonra tapularının düştüğünü belirten Aysel Olgun ise, “Tarlalarımız tapulardan düştü, şu an hiçbir toprağımız yok. 1,5 dakikada Hatay yok oldu. Şimdi herkes zeytinliğe, köylere yöneldi. Biz de öyle düşünüyorduk ama maalesef bu olursa bir çadır yerimiz bile kalmayacak ve göçe zorlanacağız” ifadesini kullandı.
Hatay Dikmece`de tarım arazileri ve zeytinliklerinin kamulaştırılmasına karşı çıkan ve 29 Temmuz`da nöbete başlayan köylüler, siyasetçilere taleplerini iletmek ve TBMM`de seslerini duyurmak için bugün Ankara`ya geldi. ANKA Haber Ajansı`na konuşan köylülerden Salih Zidanoğlu, “Bizim zeytinliklerimizi, yaşam teknemizi bizim elimizden alıyorlar. Ama biz buna müsaade etmeyeceğiz. Buraya geldik işte. Hem Meclis`te sesimizi duyuracağız hem de her yerde duyuracağız” ifadelerini kullandı. Zidanoğlu ayrıca Cudi ve İkizköylüler`deki direnişe de destek verdiklerini söyledi. 6 tane kızı olduğunu belirten Zidanoğlu, konuya ilişkin imar planı için Antakya Belediyesi`ne müracaat ettiğini belirterek, “Bana ret geldi. 2-3 seneden beri, şimdi depremde hem kızlarımın evleri yıkıldı, benim de evim yıkıldı. O tarlaları onlara mesken yapacağız” dedi.
“BENİM ÇOCUĞUMUN GELECEĞİ YOK ARTIK”
Mevcut arazilerini eşinin 15 yıl yurt dışında çalışmasıyla aldıklarını belirten bir başka yurttaş ise, “Ama aldılar, benim çocuğumun geleceği yok arttık. Benim gencecik oğlum var, onun geleceği yok artık. Zeytinliğimize dokunmasınlar. Biz bunu istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz” diye konuştu.
ALİ TAHİR DOĞAN: BU ARAZİLER GİDERSE BEN NE YAPACAĞIM? BEN ÇİFTÇİYİM, BAŞKA BİR MESLEĞİM YOK
60 yaşındaki çiftçi Ali Tahir Doğan şunları kaydetti:
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Allah rahmet eylesin, o ‘Hatay benim meselemdir` diyor. Hatay, yine bizim meselemizdir. Bizim malımız da bizim meselemizdir, benim tarlam, ben çiftçiyim. 30 kişiyiz, torunlarla, çocuklarla, eşimle, kardeşimle. Ya bu araziler giderse ben ne yapacağım? Ben çiftçiyim, başka bir mesleğim yok. Hele hele bu yaşta, 60 yaşındayım. Ne iş yapacağım? Nerede çalışacağım, ne ile besleneceğim ben? Suriyelileri oraya koymak istiyorlar. Bizi oradan defetmek istiyorlar, yerimize Suriyeliler orada beslenecekler. Malımız gidiyor ya, biz rahat yaşamayacağız. Bizi rahat bırakmayacaklar. Evlere kadar saldıracaklar.”
“ZEYTİNİMİZİ, ARAZİMİZİ HİÇBİR ŞEKİLDE BIRAKMAYACAĞIZ”
Köylerini bırakmayacaklarını belirten diğer bir yurttaş ise, “Çocuklarımız için, gelecekleri için en büyük kaygımız çocuklarımız. Zeytinimizi, arazimizi hiçbir şekilde bırakmayacağız. Sürekli oradayız biz, hiçbir zaman hiç gitmeyeceğiz” dedi.
AYSEL OLGUN: “BU OLURSA BİR ÇADIR YERİMİZ BİLE KALMAYACAK VE GÖÇE ZORLANACAĞIZ”
Yaşam alanlarının, tarım alanlarının kamulaştırılamayacağını belirten Aysel Olgun, bir yanlışlık olduğuna değinerek, “Bu yanlışlıktan dönüleceğine inanıyoruz. Bunun için geldik. Hiç kimsenin duyarsız kalmayacağına inanıyoruz. Daha uygun yerler gösterilerek bu projeler yapılsın, yapılmasın demiyoruz. Biz de depremzedeyiz. Sevdiklerimizi kaybettik, evlerimizi kaybettik. Hatay`ımızı kaybettik, yaşam alanlarımız kalmadı, herkes daha çadırlarda. Buna rağmen topraklarımız elden gidiyor. Böyle ufak bir alan değil. Yüzde 90`nı bir köyün, toprağıyla, suyuyla, evleriyle. Böyle bir proje yanlış. Ondan da dönecekler inşallah” ifadelerini kullandı. 6 Şubat depremlerinde evleri yıkılmadığı için sevindiklerini ancak deprem sonucunda bütün tapularının düştüğünü belirten Olgun, “Tarlalarımız tapulardan düştü, şu an hiçbir toprağımız yok. 1,5 dakikada Hatay yok oldu. Şimdi herkes zeytinliğe, köylere yöneldi. Biz de öyle düşünüyorduk ama maalesef bu olursa bir çadır yerimiz bile kalmayacak ve göçe zorlanacağız. Biz sadece toprağımızı savunmak için yaşam alanımızı savunmak için, çocuklarımızın, torunlarımızın, büyüklerin mirasını korumak için sadece mücadele ediyoruz” dedi.
CAFER TÜNER: DİRENİŞİMİZE DEVAM EDECEĞİZ
Köylerinde 5 etap yapılacağını ve bu alanın yüzde 95`inden fazlasında asırlık zeytin ağaçlarının olduğunu söyleyen Cafer Tüner, “5 etapta 5 bin, 6 bin konut yapacaklar. Bunlara alternatif olarak orman vasfını kaybeden araziler var köyün biraz üzerinde, bir de Hazine arazileri var. Yani alternatifleri mevcuttur. Bizim köyümüz çiftçilikle uğraşan bir köydür. Bütün geliri, bütün yaşam kaynakları zeytinlikler ve tarım arazileri. Bir de bizim köyün zeytinliklerinin bir özelliği var. Hatay`da en kaliteli zeytinyağı bizim köyde üretilir. Bütün Antakya bize gelir, bizden zeytinyağı alırlar. Direnişimize devam edeceğiz. İnşallah hayırlısı olur” diye konuştu.
MAHMUT DOLGUN: ÇADIR KURACAK YERİM KALMADI BENİM. YARIN DEPREM OLMAYACAĞININ KANITINI KİM VEREBİLİR BİZE?
Konut yapımı için bazı arazilerin olduğunu kaydeden Mahmut Dolgun ise, “Ben çiftçilik yapıyorum, ben 35 kişiye bakıyorum. 9 tane öğrencim var. 5 tane üniversite öğrencisi, 4 tanesi de ilkokul, ortaokullarda. Benim yaşamamı nerede sağlayacaklar? Çadır kuracak yerim kalmadı benim. Yarın deprem olmayacağının kanıtını kim verebilir bize? Hiç kimse. Varsa, buyursun versin bize” ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Deprem bölgesinde yeni konut yapımı için orman alanları ile zeytinliklerin imara açılmasını öngören düzenlemenin 14 Temmuz`da TBMM Genel Kurulu`nda kabul edilmesinin ardından deprem bölgesi Hatay`da tarım arazilerine konut yapımı için adımlar atılmaya başlandı.
TOKİ`nin kalıcı konut yapması için Hatay`ın Antakya ilçesinin Dikmece köyü arazisinin bir bölümü için kamulaştırma kararı alındı. Jandarma eşliğinde iş makinaları ile köylülerin tarım arazilerine girildi. Arazilerine iş makinalarının girmesine engel olmaya çalışan köylüler darp edilmiş, 7 kişi gözaltına alınmıştı. Köylüler kamulaştırmaya karşı 29 Temmuz`da nöbet tutmaya başlamıştı.