ÖLÜ DEMOKRASİ

Demokrasi nedir? Demokrasi siyasal yönetim ve denetimin doğrudan halkın düzenli olarak özgürce seçtiği temsilcilerin aracılığı ile elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi demektir. Peki, bu nasıl yapılmaktadır. Yurttaşların demokratik yöntemleri kullanarak yaptığı seçimle tabii ki. Yani halkın doğrudan doğruya işin içerisinde olması demektir. Seçilen kişinin halkın içinden onun iradesiyle, eşitlik ilkeleri doğrultusunda seçilmesi gerekmektedir.

Demokrasi kavramının gelişmediği dönemlerde bile bir toplumsal hukuk vardı. Adı konmamış bir hukuk vardı. O döneme özgü bir hukuk vardı. Hukuk insan ihtiyaçlarının sosyolojik olgular sonucunda istendik davranışların bir uzantısıdır. Ancak zaman içerisinde hukuk alanındaki gelişmeler çağın gerekleri doğrultusunda insan ihtiyaçlarına uygun hale getirilirken zaman zaman kesintilere uğramıştır. Erki elinde bulunduranlar demokrasiyi bir araç olarak kullanarak demokrasi dışı istençlerini gerçekleştirmek istemişlerdir. Bunu yapabilmek için demokrasinin en etkin koruyucusu yasalar ve kurallar ihlal edilmiştir. Birçok ülkede demokrasiyi güçlü temeller üzerine oturtmak için koruyucu ve kapsayıcı mahkemeler kurulmuştur. Bu mahkemeler yasalara karşı uyumsuzluğu denetlemek ve sonuçlandırmak için kurumsallaştırılmıştır. Yurdumuzda Anayasa mahkemesi bunun için kurulmuş ve yetkilendirilmiş en üst mahkemedir.

Ancak erki elinde bulunduranlar, birçok ülkede olduğu gibi yaptıkları yasa dışı uygulamalardan kendilerini korumak için göstermelik darbe girişimleri oyunları oynamaya ve halkın tepkisini ve toplumsal sinerjiyi kontrol altına almayı başarmışlardır. Artık olağan üstü hal yasalarına sahip olan iktidarlar işlediği suçlardan arınmak için yasaları kendi istediği şekilde yapılandırarak etkisi altına alacaktır. İktidarın nimetlerinden sınırsıza yararlanan yargıçlarda iktidarın her istediğini yaparak demokrasiyi ölü demokrasi haline getirecektir. Özellikle geri kalmış ülkelerde bu oyunlar sıklıkla oynanmaktadır. Ne yazık ki kimi gelişmiş toplumlarda da bu türden uygulamaları görmekteyiz. 

Demokrasi insanların demokratik kurallar, eşitlik ve gönenç içerisinde beraberce yaşamaları için tarihsel süreç içerisinde gittikçe olgunlaşarak sosyolojik bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Ancak demokrasinin çok kötü bir huyu vardır ki kendi kendisini yok edebiliyor. Bir kısım fikir ideoloji ve zihniyetler geniş halk kitleleri tarafından kolay içselleştirilemez. Çünkü her yeni fikir kuşkuyla karşılanır ve halk tarafından kabul görmez. Bu durum iki yönlü gelişme göstermektedir. Birincisi geri kalmış bir topluma çağdaş bir yönetim getirmek. İkincisi ise demokratik ve çağdaş bir topluma yeni bir yönetimle geriye götürmek yani karşı devrim hareketi, birincisinde tolumu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için halktan gelen tepkilere karşı güç kullanmak ve zorla kabul edilmesini sağlamaktır ki bunun adı sosyolojik anlamda devrimdir Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi.  

Mustafa Kemal Atatürk Türk milletine tarihini, kültürünü, ulusal değerlerini, demokrasiyi yeni bir yaşam biçimi olarak nakşetmiş yüce Türk milletini olması gereken yere taşıyarak milletin takdirini kazandığı gibi tüm mazlum milletlerinde sevgisine mazhar olmuştur. Onun için dünya lideridir, onun için savaş alanlarında yendiği komutanlar önünde saygıyla eğilmiştir. Onun için dünyanın dört bir yanında fikirleri ders kitaplarına girmiştir, onun için birçok ülke meydanlarında Atatürk Heykelleri dikilmiştir. Dünyada hiçbir ülkenin liderinin başka bir ülkede heykeli yoktur. Onun için çözümsüz kalındığında “Bir kez de Atatürk gibi düşünmek gerek” sözü söylenmiştir.

29.06.2024 Şafak sökerken Salim DOĞAN